Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Tip 1 Diyabet Tedavisi

Tip 1 diyabet tedavisi öncelikle hastalarda doğru teşhisin yapılmasından sonra uygulanır. Kan şekeri yüksekliği ile seyreden diyabet Tip 1 ve Tip 2 diyabet olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumda en fazla görüleni insülin direnci tablosuyla gelişen, bir süre sonra vücutta yeterli insülin üretilememesi sonucunda gelişen kan şekeri yüksekliği yani Tip 2 diyabet, nadir görüleni ise pankreasta olan beta hücrelerinin işlevini kaybettiği ve insülin üretememesi sonucunda gelişen Tip 1 diyabettir.

Bu diyabet türü hastalarda hızlı kilo kaybı, sık idrara çıkma, bulanık görme, çok su içme, yorgunluk, halsizlik gibi yüksek kan şekeri belirtilerinin daha bariz olduğu klinik tablo ile seyreder. Hastalığın tanısı başlangıcın vücudun verdiği bu türde tepkilerle ve bazı laboratuvar testleri ile konmaktadır. Tip 2 diyabet hastalarında ilk belirtiler hafif olduğundan iki diyabet türünün ayırımında belirtiler tanı aşamasında önemli kriterlerdir. Hastanın klinik tablosu Tip 1 diyabet için uygun olursa Tip 1 diyabet tedavisi uygulanmaya başlanmalıdır.

Tip 1 diyabet tedavisi temel olarak hastalara dışarıdan insülin verilmesini içerir. Bunun yanında düzenli egzersiz ve beslenmeye de dikkat edilmelidir. Hastaların yaşamları boyunca kan şekerini kontrol altında tutabilmesi için insüline ihtiyacı bulunmaktadır. İnsülin tedavisinin beslenme ve egzersizle desteklenmesi hastaların yaşam kalitesini arttırmaktadır.

Tip 1 Diyabet Tedavisi Hakkında

Bir metabolizma hastalığı olan diyabetin seyri kan şekeri yüksekliği ile karakterizedir. Diyabet tanısı koymak için açlık kan şekerinin 126 mg/dl üzerine çıkmalı ya da tokluk kan şekeri değeri 200 mg/dl üzerine çıkmalıdır. Bu rahatsızlıkta kan şekeri yüksekliği hastalarda görünürde olan bir bulgudur. Diyabete eşlik edebilecek pek çok dokuda ve organda ciddi sorunlar da bulunmaktadır. Öncelikle hastalığın Tip 1 ve Tip 2 diyabet ayırımının doğru yapılması gerekir. Tip 1 diyabet tedavisi kapsamında hastalarda zamanında önlem alınmalı ve kan şekeri kontrolü sağlanmalıdır. Aksi halde kan şekeri yüksekliğinin toksik etkileri başta damarlarda olmak üzere böbreklerde, gözlerde, kalp ve beyin damarlarında, sinir uçlarında, dokularda kalıcı hasara neden olabilir.

Tip 1 diyabet tedavisi yaşam boyu sürecek kalıcı bir süreci kapsar. Hastaların beslenmesinden, egzersize, yaşam tarzı değişiklilerinden, insülin tedavisine kadar tedavinin her aşaması dikkatlice uygulanmalıdır. Pankreastaki beta hücreleri insülin üretmediğinden hastaların vücudunda insülin bulunmamaktadır. Bu nedenle ihtiyaç duyulan insülin uygun dozda dışarıdan alınmalıdır.

Tip 1 diyabet tedavisi kapsamında bazı cerrahi yöntemlerin de uygulanması mümkündür. Pankreasta insülini üreten beta hücreleri yani adacık olarak tanımlanmaktadır. Beta hücreleri işlevini yitirdiği için Tip 1 diyabet hastalığı gelişmektedir. Bu hücrelerin dışarıdan verilmesi halinde pankreasın insülin üretmesi sağlanabilir. Günümüzde pankreas beta hücrelerinin nakli konusunda yapılan çalışmalar halen devam etmektedir.

Ölen kişilerin pankreasından toplanan beta hücreleri Tip 1 diyabet hastalarına verilebiliyor. Ancak vücut bunları yabancı doku olarak algılayarak saldırarak yok etmektedir. Bunu önleyebilmek için bağışıklık sistemini baskılayacak, vücudun direncini kıran ilaç tedavisinin uygulanması şarttır. Ancak bu ilaçların hastaların enfeksiyonlara, hastalıklara daha yatkın hale getirmesi de ciddi bir yan etki olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle beta hücrelerinin nakli hala güvenli bir tedavi yöntemi olarak görülmemektedir. Ancak böbrek nakli yapılan, hipoglisemisi olan ve vücudun direnci azaltan ilaçları zaten kullanıyor olan kişilerde Tip 1 diyabet tedavisi olarak kullanılmaktadır. Ancak ilaç tedavisi uygulanmasına rağmen nakledilen beta hücrelerinin etkinliği 3-4 yıl sürmektedir. Bu süreden sonra hastaya yeni bir nakil yapılması gerekmektedir.

Tip 1 diyabet tedavisi için bir başka tedavi yöntemi ise pankreas nakli yapılmasıdır. Ancak bu durumda ölen kişiden nakil yapılması gerektiğinden yeterli bağış sağlanamamaktadır. Yine hastalara yabancı bir organ nakledildiği için vücut direncini kıracak ilaçların da kullanılması gerekmektedir. Kapsamlı bir operasyon olan pankreas nakli genellikle böbrek nakline ihtiyaç duyan, önceden böbrek nakli olan hastalarda tercih edilmektedir. Fakat ameliyatın riski göz önüne alınarak, sorunu olmayan diyabetliler için bu tedavi seçeneği pek tercih edilmez.

Tip 1 diyabet tedavisi için kullanılan bir seçenek te yapay pankreastır. Bu tedavide pankreasın yaptığı gibi şeker ölçümü yapabilen, bu sonuçlara göre kan dolaşımına insülin veren cihaz yardımıyla diyabet tedavisi yapılması için çalışmalar halen devam etmektedir.

Günümüzde Tip 1 diyabet tedavisi için yaygın olarak kullanılan insülin pompaları da bulunmaktadır. Cihazlar 24 saat süreyle ayarlanan dozda insülini cilt altına vermektedir. Yemek yendiği zaman besinlerin miktarına uygun şekilde cihaz üstünden ayarlama yaparak cilt altına insülin verilmekte ve hastanın kan şekeri kontrol altında tutulmaktadır.

Ayrıca cihazların 7 günlük 24 saat boyunca kan şekerini ölçen ve kaydeden, hastanın üzerinde taşıyabildiği şeker ölçü sistemleri de bulunmaktadır. Bu sistemlerin kan şekerini gösterme, insülin pompasının da insülini vücuda göndermesi sayesinde hastalarda kan şekeri kontrol altına alınabiliyor. İnsülin pompasının ve şeker ölçüm sisteminin birleştirme çalışmaları halen devam etmektedir. Yakın zamanda bunun yapılması halinde yapay pankreas Tip 1 diyabet tedavisinde başarılı bir tedavi yöntemi olarak kullanılabilecek duruma gelecektir.

Tip 1 Diyabet Nedir? Neden Olur?

Tip 1 diyabet vücutta insülin hormonunun mutlak eksikliğine bağlı gelişen şeker hastalığıdır. Toplumdaki şeker hastalarının ortalama %5-10 oranı Tip 1 diyabet hastasıdır. Kalanı Tip 2 diyabet hastasıdır. Halk arasında çocukluk ve erişkinlik döneminde Tip 1 diyabet daha fazla görüldüğü için bu tip şeker hastalığı juvenil diyabet yani erişkinlik diyabeti olarak da tanımlanabilir.

Sağlıklı bir vücutta hastalıklara, enfeksiyonlara karşı korunmaya yardımcı olan bir bağışıklık sistemi vardır. Bağışıklık sisteminin çalışması herhangi bir sebepten aksadığında vücudun kendi hücrelerini bir yabancı gibi algılar, hücrelere saldırır ve tahrip eder. Bunun sonucunda oluşan hastalıklar ise otoimmün hastalıklar olarak tanımlanır. Bağışıklık sisteminin sebebi belli olmayacak şekilde pankreastaki insülin yapımından sorumlu beta hücrelerinin tahribi ile Tip 1 diyabet hastalığı oluşur. Dolayısıyla Tip 1 diyabet bir otoimmün hastalığıdır.

Bazı kişilerde Tip 1 diyabet hastalığı riski daha fazladır. Ailesinde yakın akrabalarında bu hastalık olan kişiler, ailesinde yakın akrabalarında en az dört kişide Tip 2 diyabet hastalığı olanlar ve hamilelik diyabeti olan kişilerde Tip 1 diyabet riski daha yüksektir.

Hastalarda üretilen keton cisimcikleri nedeniyle bulantı ve kusma, yorgunluk hissi, karın ağrısı, nefeste aseton kokusu, derin solunum, nedensiz kilo kaybı ve baygınlık hissi gibi belirtiler görülür. Tip 1 diyabet hastalarındaki bu belirtiler pankreastaki beta hücrelerinin yıkım hızıyla ve süresiyle orantılıdır. Bazı hastalarda tahribat aylarca, yıllarca sürebilir. Vücut yıkım sırasında ihtiyaç duyduğu enerjiyi protein ve yağ depolarından karşılar. Aşırı miktarda yağ yıkımı nedeniyle açığa çıkan son ürünler yani ketonlar vücuda zarar verir. Ketonların birikim yapması ketoasidoz denilen duruma neden olur. Hastalarda hızlı solunum, karın ağrısı, yorgunluk ve aşırı halsizlik ortaya çıkar. Hastaların ketoasidoz durumunda acilen bir hastaneye gitmesi gerekir.

Tip 1 diyabet tedavisinde vücutta insülin olmadığından kesin insülin kullanımı söz konusudur. Tip 2 diyabet hastalarında olduğu gibi insülinin salınımını ya da etkisini arttıracak ilaç tedavisi uygulanamaz. Hastalar ihtiyacı olan insülini mutlaka dışarıdan almalıdır. İnsülin hormonu protein yapısında olduğundan midede sindirilir. İnsülin bu nedenle ağızdan değil enjeksiyon ile vücuda alınmalıdır. İnsülin dozu hastaların yaşına, kilosuna, boyuna, fiziksel aktivitesine ve beslenmesine göre ayarlanır. Hastaların kullandığı ilaçlar, hastalıkları ya da stres altında olması insülin dozunu etkiler.

Tip 1 diyabet hastalarının düzenli egzersiz yapması, beslenmesine dikkat etmesi, insülin tedavisine uyması düzenli bir yaşamlarının olmasını sağlar. İnsülin alımına dikkat edilmediği takdirde yani insülinin yetersiz alımında kan şekeri yüksekliği nedeniyle hastalarda hiperglisemi oluşabilir. İnsülinin aşırı kullanımı, aşırı egzersiz, alkol alışkanlığı gibi nedenler de kan şekerinin aniden düşmesine neden olabilir. Bu durumda hastalarda hipoglisemi oluşur.

Tip 1 Diyabet Kimlerde Görülür?

Tip 1 diyabet toplumda en fazla çocuklarda ve erişkinlerde görülen bir şeker hastalığı tipidir. Bu diyabet türünün belirtileri en fazla altı ay içinde etkileri görülmeye başlıyor. Genellikle bağışıklık sisteminin pankreasta insülin üretiminden sorumlu olan beta hücrelerini tahrip etmesiyle hastalık ortaya çıkmaktadır. Genetik yatkınlık ta hastalığın ortaya çıkışında etkili olmaktadır. Ailesinde en az dört Tip 2 diyabet olanlar ve tip 1 diyabet hastası olanlarda risk daha yüksektir. Gençleri ve çocukları etkileyen Tip 1 diyabet en fazla 2-4 yaşlarında, 6-8 ve 10-12 yaşlarında ortaya çıkmaktadır. Hastalar pankreasta insülin üretilmediği için yaşamları boyunca insüline bağımlı yaşarlar.

Tip 1 Diyabet Belirtileri Nelerdir?

Tip 1 diyabet pankreastaki insülin üretiminden sorumlu hücrelerin yani beta hücrelerinin yabancı gibi algılanarak tok edilmesi nedeniyle gelişir. Hastaların pankreasındaki insülin üretimi durmuş olur. Eğer hastalara tanı konup, dışarıdan insülin tedavisi verilmediği zaman hastalarda yaşamsal risk meydana gelir. Tip 1 diyabet belirtileri hızlı ve ani başlangıçlıdır. Hastalarda bir anda çok su içme isteği, hızlı kilo verme, çok idrara çıkma, konsantrasyon zorluğu, geceleri sıkça idrara çıkma, bulanık görme, sinirlilik hali gibi erken dönem belirtileri ortaya çıkar. Tip 1 diyabet bu belirtilere rağmen tedavi edilmediği takdirde hastaların ağzında aseton kokusu, diyabetik ketoasidoz, koma hali gibi ciddi bir tablo gelişebilir. Kısaca Tip 1 diyabet hastalarda ani kilo kaybı ve çok su içme belirtileriyle bir arada ortaya çıkar. Bu tür yakınmaları olan kişilerin mutlaka bir doktora başvurması gerekir.

Tip 1 Diyabet Tedavi Türleri

Tip 1 diyabet tedavi türleri temel olarak vücudun ihtiyacı olan insülinin dışarıdan alınmasına, kan şekerini kontrol altında tutacak beslenme ve egzersiz programına uyulmasına dayanır. Hastalığın derecesine göre diyabetin komplikasyonlarına göre tedavi planlaması yapılır.

Tıbbi Beslenme Tedavisi

Tip 1 diyabet hastalarının tedavisinde beslenme, egzersiz ve insülin kullanımı önemli bir yer tutmaktadır. Beslenmede hastaların karbonhidratları, protein ve yağları önerildiği şekilde tüketmesi gerekir. Karbonhidratlar kan şekerini en çok etkileyen gruptur. Bu nedenle hastaların karbonhidratları dengeli, ölçülü ve bilinçli olarak tüketmesi gerekir. Kan şekeri kontrolünde vücudun besinlerle karşılaşması önemli bir etkiye neden olur. Hastaların günde bir iki öğün beslenmesi durumunda ani kan şekeri yükselmesi görülür. Bu nedenle tüketilecek besinleri günlük altı öğüne yayarak düzenlemek gerekir.

Kan şekerinin aniden yükselmesi diyabet hastalığının komplikasyonlarının gelişimine neden olabilir. Böbrek ve göz komplikasyonu, sinir uçlarının etkilendiği sorunlar bu tür sorunlar arasındadır. Kan şekerinin aniden ve hızla yükselmesi damarları da aynı ölçüde olumsuz etkiler. Bu yüzden hastaların kan şekerini ani yükseltecek beslenme alışkanlıklarından vazgeçmesi gerekir. Tip 1 diyabet hastalarına önerilen altı öğünü üç ana öğün, üç ara öğün olarak düzenlemeleri gerekir. Ana öğünlerde günlük tükettikleri besinlerin %70 kadarını almaları, kalan miktarı da ara öğünlerde tüketmeleri gerekir. Karbonhidratları ise ara öğünlere dağıtarak tüketmelidirler.

İnsülin Tedavisi

Tip 1 diyabet tedavi türleri arasında en önemli olanlardan biri insülin tedavisidir. Tüketilen besinlerin sindiriminden sonra enzimler yardımıyla glikoza dönüştürülür. Glikoz (şeker) kan dolaşımı ile vücudun her alanına taşınır. Vücudun temel besin kaynağı olan şekerin enerji ihtiyacının karşılanması için kan dolaşımından bütün hücrelerin içine girmesi gerekir. Bütün insanlar yaşamak için insüline bağımlıdır. Tip 1 diyabet hastalarında ise vücutta insülin olmadığından bunun dışarıdan alınması gerekir. İnsülin tedavisinde enjektörle cilt altına enjekte edilen sıvı haldeki insülin kullanılır. İnsülinin tablet, hap şeklinde formları bulunmamaktadır. İnsülin tedavisi sırasında Tip 1 diyabet hastaları için önerilen doz günde 3-4 defa insülin enjeksiyonu yapılmasıdır.

İnsülin enjeksiyonu hastalarda alışkanlık yapmaz. Diyabet tedavisinde en önemli araç insülin hormonudur. Ancak kan şekerinin düzenlenmesinde tek başına insülin tedavisi yeterli olmaz. Hastaların beslenme ve egzersiz programına da uyması gerekir. Bu nedenle Tip 1 diyabet hastalarının insülin enjeksiyonu dozunu, zamanını, egzersiz programını ve beslenme düzenini koordineli olarak uygulaması gerekir.

Glikoz Düşürücü Tedavi

Glikoz düşürücü tedavi sırasında hastaların glikoz seviyeleri takip edilmeli ve egzersiz yapılmalıdır. Diyabetin kontrol altında tutulması için öncelikle kan şekerinin sıkça kontrol edilmesi ve not edilmesi gerekir. Bu Tip 1 diyabet hastalarının kontrolüne yardımcı olacaktır. Kan şekerinin belirlenen aralıkta olması sağlanmalıdır. Egzersiz yapılması da glikoz değerlerinin kontrolünde önemlidir. Egzersizlerin doktorun önerdiği şekilde yapılması gerekir. Hastaların idrarında keton tespit edilirse hastalara egzersiz yapmaması da önerilebilir. Çünkü bu durumda kan şekeri daha fazla yükselebilir. Keton olmaması halinde bile kan şekeri seviyesi 300 mg/dl üzerine çıkarsa egzersiz önerilmeyebilir. Glikoz düşürücü tedavi sırasında bunlara dikkat edilmelidir. Ayrıca doktorun önerdiği ilaçlar düzenli kullanılmalı, beslenme düzenine uyulmalı, lif oranı yüksek gıdalar tüketilmelidir.

Pankreas Nakli

Tip 1 diyabet tanısı alan hastalarda pankreas nakli de tedavi türleri arasındadır. Bu tedavinin amacı vücutta insülin salınımını sağlamak, hastanın insülinden bağımsız olmasını ve glikoz kullanımını normalleştirmektir. Pankreas nakli ile hastaların yaşam kalitesinin arttırılması, diyabet komplikasyonlarının engellenmesi, durdurulması ve yavaşlatılması hedeflenir. Pankreas nakli yapılacakların 18-65 yaş arasında böbrek nakli bekleyen Tip 1 diyabet hastası olması ya da böbrek yetmezliği olmasa da diyabetin komplikasyonlarının sıkça görüldüğü hastalar olması gerekir.

Hastalarda son dönem böbrek yetmezliği geliştiğinde pankreas nakli böbrek nakli ile ya da nakilden sonra yapılır. Böbrek nakli ile yapılan pankreas nakli 4-6 saatte, tek başına ise 3-4 saatte yapılır. Bu tedaviden sonra hastalar insülinden bağımsız şekilde yaşamlarına devam eder. Ayrıca diyabet komplikasyonları da engellenir. Hastalar nakil yapıldıktan sonra hastaneden 7-10 günde taburcu edilir. Ancak hastaların nakilden sonraki 3 ayda haftada 2-3 defa kontrole gitmesi gerekir. Hastalar nakilden sonra şeker hastası olmayacakları için sağlıklı beslenmeleri yeterlidir.

Tip 1 Diyabet Tedavi Öncesi

Tip 1 diyabet tedavi öncesi hastalara tanı konulması önemlidir. Tip 2 diyabet tanısına nazaran Tip 1 diyabet tanısı daha kolay konulabilir. Hastaların öyküsü, yakınmaları ve yapılan laboratuvar testleri yardımıyla kesin tanı konulabilir ve tedavi planlaması yapılabilir.

Fiziki Muayene

Tip 1 diyabet tanısında en önemli aşama fiziki muayene yapılmasıdır. Hastaların pek çoğunda klinik tabloya eşlik eden bulgular tanı koydurucudur. Hastanın öyküsünün dinlenmesi, ailede diyabet öyküsünün olması, en önemlisi hastadaki diyabet bulguları tanı koymayı kolaylaştırıcıdır. Tip 2 diyabet hastalarına göre Tip 1 diyabet hastalarındaki belirtiler daha şiddetli olur. Bu nedenle hastaların belirtileri doktora doğru aktarması önemlidir.

Tetkikler

Tip 1 diyabet tanısı sırasında hastalara C peptid testi denilen laboratuvar tetkiki uygulanır. Bu testte pankreasın salgıladığı insülin miktarı ölçülmektedir. Bu sayede hastalığın tanısı daha kolay olabilir. Hastanın kan şekerinin ölçülmesiyle beta hücrelerine yani insülini salgılayan hücrelere yönelik antikorların kandaki miktarının ölçülmesi de Tip 1 diyabet tanısı sırasında yapılabilir. Bu testlerin yapılamaması halinde hastalara klinik bulgulara ve kan şekeri değerine göre de tanı konulabilir.

C Peptid Testi

Kanda C peptid seviyesinin ölçüldüğü bu test diyabet tanısında hastalardaki Tip 1 ve Tip 2 diyabet ayrımının belirlenmesinde önemlidir. Kandaki C peptid düzeyi genellikle insülinle eş değerdir. Çünkü pankreasta insülin ve C peptid ilk üretildikleri zaman birbirlerine bağlı olurlar. İnsülin kanda bulunan şekerin hücrelere girişinde ve enerji olarak kullanılmasında rol oynar. C peptid ise kan şekeri düzeyine etki etmez. Fakat kanda bulunan miktarı pankreasın ürettiği insülini belirlemede yardımcı olur.

Testin sonucu diyabet hastalığında tipin belirlenmesinde kullanılmaktadır. Tip 1 diyabet hastalarında yani insülin üretemeyenlerde C peptid seviyesi daha düşük çıkar. Tip 2 diyabet hastalarında ise normal ya da yüksek oranda çıkar. Uzun süredir Tip 2 diyabet hastalarında da C peptid seviyesi düşük çıkabilir. C peptid testi hastalardaki hipoglisemi yani düşük kan şekeri nedenlerinin araştırılması için de kullanılabilir. Testin yapılması için hastalarda 8 saatlik açlık aranır. Ayrıca test sonuçlarını etkilemesi için hastaların bir süre insülin ya da oral antidiyabetiklere ara vermesi gerekir. Koldan alınan kan örneği ile test yapılır. Testin sonucu yorumlanırken aynı anda yapılan kan şekeri düzeyi de değerlendirmeye alınmalıdır.

Kan Şekeri Ölçümü

Tip 1 diyabet tanısı sırasında hastaların herhangi bir zamanda yani açlık ya da tokluk fark etmeden kan şekeri değeri ölçümü yapılır. Kan şekeri değerinin 200 mg/dl üzerinde çıkması halinde Tip 1 diyabet tanısı konulabilir. Hastaların idrar tetkikleri yapılırsa idrarda da şeker bulunabilir. Ancak hastalarda bir defa kan şekerinin bu değerde çıkması durumunda olası hataları ortadan kaldırmak için yeniden kan şekeri ölçümü yapılabilir.

Uygun Tedavinin Belirlenmesi

Tip 1 diyabet hastalarında uygun tedavinin belirlenmesi önemlidir. Hastalardaki yakınmaların seviyesi, vücuttaki insülin gereksinimi gibi etkenler değerlendirilerek hastaya özel insülin dozu, beslenme listesi ve diyet programı hazırlanır. Tedavi süresince hastalar sürekli kontrol altında tutulur.

Tip 1 Diyabet Tedavi Sonrası

Tip 1 diyabet tedavi sonrası hastaların yaşam boyunca tedavilerine devam etmesi gerekir. Bu konuda doktorun önerilerine mutlaka uyulmalıdır. Otoimmün hastalığı olan diyabet hastalığı süreğen özellikte olduğundan hastaları yaşam boyu etkisi altına alır. Pankreasta insülini üreten beta hücrelerinin işlevini yitirmesi nedeniyle hayati öneme sahip olan insülin dışarıdan alınmalıdır.

Tedavinin Sürekliliği

Tip 1 diyabet hastalarının pankreasında insülin hormonu üretilmesi için hastalara uygulanan tedavinin sürekliliği zorunludur. Hasta yaşamı boyunca önerilen dozda insülin enjeksiyonu yapmalı, egzersizleri düzenli uygulamalı ve beslenmesine dikkat etmelidir.

İnsülinin Yan Etkileri

İnsülinin yan etkileri arasında hipoglisemi yani kan şekerinin düşmesi vardır. Hastalarda kan şekerinin 50 ml/dl altına düşmesi halinde hipoglisemi ortaya çıkar. Hastalar doktor önerisi dışında insülin dozunu değiştirdiğinde, öğün atladığında, öğünlerde gerekenden az karbonhidratlı besin tüketilirse, daha fazla egzersiz yapar, aktif olursa hipoglisemi ortaya çıkabilir. Hipoglisemi durumunda titreme, dikkat dağınıklığı, terleme, şuur bulanıklığı, baş dönmesi, uyku hali, bulanık görme gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Tip 1 diyabet hastaları hipoglisemiye her an her yerde yakalanabilir. Bu nedenle her zaman yanlarında diyabet kimlik kartı olmalıdır. Hipoglisemi belirtileri fark edildiğinde hastaların yanlarında olan kesme şeker, meyve suyu, toz şeker, limonata gibi karbonhidrat içeren besinleri tüketmesi önerilir. Ayrıca hastaların yakınlarına da hipoglisemi hakkında bilgi verilmeli, acil durumda neler yapılabileceği konusunda bilinçlendirilmelidir.

Diyabet Eğitimi

Tip 1 diyabet hastalarının tedavisi yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bu nedenle hastalara ve en yakınlarına diyabet eğitimi verilmelidir. Hastaların birincil tedavi seçeneği yaşam tarzı değişikliğidir. İnsülin kullanan hastalar yaşam tarzlarını sağlıklı olacak şekilde düzenlemelidir. Stresten uzak kalmaları, hareket etmeleri, düzenli beslenmeleri diyabet hastaları için önemlidir. Kan şekerini kontrol altında tutacak şekilde yaşamlarına yön vermeleri gerekir. Hasta yakınları da diyabetli yakınlarına karşı neler yapabilecekleri konusunda bilgi sahibi olmalıdır.

Fiziksel Aktivite Ve Egzersiz Programı

Diyabet hastalarının fiziksel aktivite ve egzersiz programı uygulamalarında bir sakınca bulunmamaktadır. Tip 1 diyabet tedavisinde egzersiz tedavinin bir parçasıdır. Tedaviden sonra da hastalar bu yaşam düzenine devam etmelidir. Hastaların gündelik yaşamda sokakta yürümesi, alışverişe gitmesi gibi eylemler fiziksel aktivitelerdir. Bu tür aktivitelerin fazlalığı hastaların yaşam kalitesini arttırır ve yaşamını uzatır.

Hastaların planlı ve programlı olarak yaptığı egzersizler ise fiziksel aktivite ile yapıldığında hasta sağlığı açısından olumlu etkiler yapar. Bu aktivitelerin ve egzersizlerin doktorun önerdiği şekilde yapılması daha da önemlidir. Hastaya özel egzersiz programı daha faydalı olacaktır.

Sık Sorulan Sorular

Tip 1 diyabet tedavisi hakkında hastaların tedavi sürecinde yapmaları gerekenleri, tedavi türleri gibi konularda makalemizdeki bilgilerden yararlanabilirsiniz. Bu bölümde Tip 1 diyabet tedavisi hakkında merak ettiğiniz soruların yanıtını bulabilirsiniz.

Aşırı Şeker Tüketimi Tip 1 Diyabet Hastalığına Neden Olur Mu?

Aşırı şeker tüketimi Tip 1 diyabet hastalığına neden olmaz. Ancak kişinin şeker hastası olmasına uygun zemin hazırlayabilir. Şeker ve şeker içeren besinler karbonhidrat grubun oluşturur. Kişiler aşırı şeker tükettiklerinde kilo almaları da kolaylaşır. Aşırı kilo ise şeker hastalığına yakalanmanın en önemli sebepleri arasındadır.

İnsülin Tedavisinin Yan Etkileri Var Mı?

İnsülin tedavisi diyabet hastalarına önerilen tedavi türleri arasında olsa da yan etkileri de olan bir tedavidir. En önemli yan etkisi ise kan şekerinin aniden aşırı derecede düşmesidir. Hipoglisemi denilen bu durumda kan şekeri 50 mg/dl altına düşmektedir. Kan şekerinin bu şekilde aniden düşmesi hastalarda hipoglisemik ataklara neden olur. Şuur kaybı, terleme, titreme gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu yüzden hastaların doktoruna danışmadan insülin dozunu değiştirmemesi, öğün atlamaması, yiyecekleri az yememesi ya da aşırı şekilde egzersiz yapmaması gerekir.

Tedavide Tip 1 Diyabet Hastasının Yapması Gerekenler Nelerdir?

Tedavi aşamasında Tip 1 diyabet hastası diyabet hakkında bilinçlenmeli ve doktorun önerilerine mutlaka uymalıdır. Amaç kan şekerinin kontrol altında tutulması olduğundan beslenmesine dikkat etmeli, egzersizleri düzenli olarak yapmalı ve insülin dozuna, insülin enjeksiyonunu yapma zamanına uymalıdır. Bu hastalık yaşam boyu devam ettiğinden hastalar tedavilerine de aynı sürede uymalıdır.

Tip 1 Diyabet Hastalığı İlerleyen Zamanlarda Hangi Hastalıklara Yol Açabilir?

Diyabet hastalığı hastaları ayak tırnağından başlayarak saç teline kadar etkileyebilen bir komplikasyon hastalığıdır. Tip 1 diyabet hastaları bu hastalıkla iyi geçindiği sürece komplikasyonlara maruz kalmazlar. Ancak kan şekerinin sürekli yüksek seyretmesi durumunda diyabetin yan etkilerine yani bazı hastalıklara maruz kalınabilir. Öncelikle mikrovasküler denilen ince damar hastalıkları ortaya çıkabilir. Bu rahatsızlıklar gözlerde, böbreklerde, ayaklarda, ciltte kısaca vücuttaki tüm ince damarlarda görülebilir. Ayrıca kalp damarlarını etkileyerek kalp yetmezliği tablosunun ortaya çıkmasına neden olabilir.

Tip 1 diyabet hastalığı vücuttaki büyük damarları da etkisi altına alabilir. Bu durumda hastalarda kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, beyin felci gibi hastalıklar ortaya çıkabilir. Bacakları besleyen büyük damarlar etkilenirse hastalar bacaklarını kaybedebilir. Ayrıca kaslarda, eklemlerde, beyinde dahi komplikasyonlar oluşabilir. Bunama, demans, Alzheimer, ayak ve tırnak mantarı gibi riskler artar.

Tip 1 diyabet tedavisi doğru şekilde uygulanmadığı takdirde akut yani ani başlayan komaya kadar gidebilen ciddi kan şekeri yükselmesi ortaya çıkabiliyor. Bu hastalık süreğen özellikte olduğundan vücudunuzdaki küçük büyük damarlar, sinir uçları olumsuz etkilenir. Bunların sonucunda hastalarda körlük, böbrek yetmezliği, ayak ve bacak kesilmesi gibi diyabetten kaynaklanan hastalıklar ortaya çıkabilir. Diyabet bağlı ölüm vakaları da oldukça fazladır.

İnsülin İğnelerinin Sürekli Aynı Bölgeye Yapılması Zararlı Mıdır?

İnsülin iğnelerinin sürekli aynı bölgeye yapılması sonucunda insülin lipoatrofisi veya insülin lipohipertrofisi denilen durum gelişebilir. İnsülin iğnesi yapılan bölgedeki yağ dokusu kayıplarından oluşan yan etkiye insülin lipoatrofisi denir. Aynı bölgeye sıkça insülin iğnesi yapılmasından dolayı da insülin lipohipertrofisi gelişebilir. Bu bölgede insülinin yeterince emilememesi, cilt altında birikim yapması ve diyabet kontrolünün sağlanamaması gibi sorunlar yaşanır. Bu nedenle insülin iğnelerinin tam olarak nereye yapılacağı önemlidir. Bazı bölgelere yapılan enjeksiyonda başka birinin yardımı alınmalıdır. Karın bölgesinde olduğu gibi bazı bölgelere yapılan enjeksiyonda ise insülin kana daha hızlı karışır. Kollara ve kalçaya yapılan insülin enjeksiyonu ise kana yavaş karışır. Bu yüzden hastaların kan şekeri seviyesine uygun alanları tercih etmesi gerekir.

İnsülin Çeşitleri Nelerdir?

Diyabet hastaların kullanabileceği insülin çeşitleri etkileri bakımından üç farklı formdadır. Berrak görünen insülinlerin etki süresi kısa olup hızlı etki gösterirler. Bulanık görünen insülinler ise yavaş etki gösterirler. Bunların dışında kısa ve orta etki derecesinde olan insülin karışımlarından oluşan hazır insülinler de vardır. Bunların da görünümü bulanıktır.

Analog insülinler de insülin molekülünde zincirleri oluşturan aminoasitlerin diziliş sırasını değiştirir ya da var olan zincirlere yeni aminoasitler ilave ederek oluşturulurlar. Bu sayede etkileri hızlı olan ya da etki süreleri kısa ya da uzun olan etkisi yavaş insülinler oluşturulmuştur. Bu insülin çeşitlerinde hipoglisemi riski düşük olur.

Analog insülinler de üç çeşittir. İlki 5-15 dakikada etki eden, etki süresi kısa olan insülinlerdir. Berrak olup yemek öncesinde kullanılırlar. İkinci analog insülinler uzun etkiye sahiptir. 1-2 saat süre içinde yavaş etki gösterirler. Etki süreleri de 18-24 saat devam edebilir. Berrak olan insülinler günde 1-2 defa uygulanabilir. Üçüncü karışımlar hızlı etkisi olan insülinlerin saf %25-30-50 oranında hazırlanmış, kalanı protaminlenmiş içeren karışımlar şeklinde hazırlanır.

Glisemik İndeks Nedir?

Kan şekerindeki ani çıkışlar bazı kişilerde daha fazla yeme isteğine neden olurlar. Daha fazla yemek yiyenlerde de kilo sorunu ortaya çıkar. Glisemik indeks besinlerin kan şekerini yükseltme özelliği olarak tanımlanır. Dolayısıyla glisemik indeksi yüksek olanlar kan şekerinin hızlı yükselmesine, glisemik indeksi düşük olanlar da kan şekerinin yavaş yükselmesine neden olurlar. Glisemik indeks yağlarda ve proteinde olmaz. Bu değer sadece karbonhidratlara özeldir. Fakat karbonhidratlarla birlikte tüketilen protein ve yağlar karbonhidratların kan şekerini yükseltmesinde etkili olurlar.

Glisemik indeksi 55 ve altında olan besinler düşük glisemik indeksli, 56-69 arasındakiler orta, 70 ve üzerinde olan besinler de glisemik indeksi değeri yüksek olanlar şeklinde sınıflandırılır. Beyaz ekmek, pirinç, kek, pasta gibi yiyeceklerin glisemik indeksi yüksek orandadır. Besinlerdeki un ve şeker glisemik indeksin yükselmesine neden olur. Meyvelerde de karpuz glisemik indeksi yüksek olandır. Süt ürünleri ve kuruyemişlerin ise glisemik indeksi düşüktür.

Glisemik İndeksi Düşük Gıdalar Nelerdir?

Glisemik indeksi düşük gıdalar arasında bazı meyveler, sebzeler, tam buğday ekmeği gibi doğal olan, ağaçtan toplanan ya da topraktan çıkan besinler bulunmaktadır. Diyabet hastalarının bu gıdaları tercih etmesi gerekir. Kan şekeri kontrolünde gıdaların glisemik indeksi yanında glisemik yükü de önemlidir. Yani glisemik indeksi yüksek besinlerin kan şekerini hızlı yükseltmesi kadar glisemik indeksi düşük gıdaların fazla tüketilmesi de kan şekeri değerinde aynı etkiyi gösterir. Bu yüzden glisemik indeks değeri yanında tüketilen gıdaların miktarı da önemlidir. Gıdalar ölçülü şekilde dengeli tüketilmelidir.

Tip 1 Diyabetli Hastalarda Meydana Gelen Cinsel Sorunlar Nasıl Tedavi Edilir?

Diyabet hastalığının her türü süreğen özelliktedir. Bu nedenle hastanın psikolojisini olumsuz etkileyerek cinsel isteksizliğin yaşanmasına neden olabilir. Kadın olsun erkek olsun tüm Tip 1 diyabetli hastalarda cinsel sorunlar ortaya çıkabilir.

Hastaların bu sorunları doktorla paylaşmaktan çekinmemesi gerekir. Kan şekeri değeri iyi seyreden hastalarda ise cinsel sorunlar fazla etkili olmaz. Fakat uzun süreden beri Tip 1 diyabet hastası olanlarda da bazı cinsel sorunlar yaşanabilir. Ancak araştırmalara göre kan şekeri ayarı iyi yapılmayan hastalarda cinsel sorunlara daha sık rastlanır.

Erkeklerde görülen cinsel sorunlar arasında erektil disfonksiyon adı verilen sertleşme sorunu daha fazla görülür. Bu cinsel sorun diyabet hastası olmayanlara göre diyabet hastalarında üç kat fazla etkili olmaktadır. Tip 1 diyabet hastalığı on yıldan fazla devam eden hasta grubunun yarısından fazlası sertleşme sorunu yaşamaktadır. Bu hastaların günlük yaşamını ve ruhsal durumunu da etkiler. Bu nedenle hastaların ürolojinin androloji bölümü, endokrinoloji ve psikiyatri bölümü uzmanları tarafından takip edilmesi gerekir.

Kadınlarda görülen cinsel sorunlar arasında da adet düzensizlikleri, cinsel isteğin azalması ya da yok olması gibi sorunlar vardır. Ayrıca cinsel ilişkinin ağrılı geçmesi, vajina kuruluğu, mantar enfeksiyonuna yatkınlık gibi etkiler de oluşabilir.

Tip 1 Diyabet Hastalığı Adet Düzensizliğine Neden Olur Mu?

Tip 1 diyabet hastalığı kadınlarda adet düzensizliğine neden olabilir. Bu hastaların endokrinoloji bölümüne başvurarak kan şekerinin ayarlanmasını sağlaması gerekir. Ayrıca kadın doğum uzmanı ve psikiyatri bölümünden de destek alması gerekir.

Tip 1 Diyabetin Cerrahi Tedavisi Var Mı?

Günümüzde diyabet tedavisinde Tip 2 diyabet hastaları için metabolik cerrahi denilen tedaviden fayda görebilir. Ancak insülinin tamamen tükenmiş olduğu Tip 1 diyabet hastalarının tedavisinde şu an için cerrahi girişimlerin yeri yoktur. Hastaların tedavisinde insülin kullanımı, beslenme ve egzersiz ön plandadır. Ayrıca hastalara pankreas nakli yapılabilir.

Ancak bu nakil her hastaya uygulanmaz. Pankreas naklinde ölen bir kişiden pankreas alındığından yeterince bağışçı bulmak ta zordur. Günümüzde diyabet tedavisi için uygulanabilecek cerrahi girişimler için de bazı çalışmalar yapılmaktadır. Bunların en önemlisi pankreasta insülin üreten beta hücrelerinin naklidir. Umarız hastalara umut ışığı olacak bu çalışma başarıyla sonlandırılır.

Tip 1 Diyabet Tedavisinde Yenilikler – Gelişmeler Oluyor Mu?

Tip 1 diyabet hastalığının ortaya çıkmasındaki temel sebep pankreas yetmezliği ya da pankreas içerisindeki beta hücrelerin işlevsizliğidir. Beta hücrelerin işlevsiz olmasında da bağışıklık sisteminin etkisi vardır. Doğal olarak, tip 1 diyabet hastalığının tedavisine yönelik yenilikler – gelişmeler de bu alanlarda olmaktadır.

  1. Beta hücre nakline dair çalışmalar yapılmaktadır ancak uygulanabilir seviyede başarı elde edilememiştir. Yine de bu alanda çalışmalar sürmektedir.
  2. Pankreas nakline ve yapay pankreasa yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
  3. Bağışıklık sisteminin beta hücrelerine saldırmasını durduracak çözümeler üzerinde çalışılmaktadır.
  4. Kök hücre tedavisi ile beta hücrelerin yerine konması amaçlanmaktadır. Temel gelişme – yenilik kalemleri bunlar olmakla birlikte hiçbir çalışmada tip 1 diyabeti tamamen ortadan kaldıracak sonuçlara ulaşılamamıştır.

    Tip 1 Diyabet Hastalığının Tedavisinde Şeker Ameliyatı Mümkün Mü?

    Tip 1 hastalığının cerrahi yöntemlerle, en azından günümüz şartlarında tedavi edilmesi imkansızdır. Sindirim sisteminin fiziki durumunu değiştiren şeker hastalığı ameliyatları ile çözülmesi ise imkansızdır çünkü hastalığın temelinde çok daha farklı dinamikler yatmaktadır. Şeker hastalığı ameliyatlarının yapılmasındaki koşullardan birisi pankreasın ideal seviyede çalışabiliyor olmasıdır. Tip 1 diyabet hastaları ise bu koşulu sağlayamazlar.