Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Kalp Hastalığı Tedavisi

İnsan vücudunun en çalışkan organlarından biri olan kalp, bakımsız kalması durumunda görevini aksatmak zorunda kalabilir. Kalbin görevini aksatıyor olması genel olarak kişinin düzensiz bir beslenme alışkanlığının olması ya da genetik bir kalp rahatsızlığının olmasından kaynaklanır. Haliyle bu gibi durumlar kalpte ritim bozuklukları başta olmak üzere, kalp kapaklarının delik olması, kalbe giden damarların tıkanması ve konjenital kalp rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olur.

Tıp dünyasında tüm bu hastalıkların tedavisi söz konusudur. Bazı hastalıklar özel diyet programları ve ilaç takviyeleri ile tedavi edilebilirken, bazı hastalıklar ise cerrahi müdahale gerektirir. Cerrahi müdahale, kalp rahatsızlıklarında en son başvurulmak istenen bir tedavi şeklidir. Hastanın cerrahi müdahaleler nedeniyle son derece ağır bir ameliyat geçirmesi ve bu ameliyatların hayati risk taşıyor olması, haliyle cerrahi müdahalelerden kaçınılmasına sebep olur. Kalp hastalıklarının tedavisi, hastanın durumuna göre, yaşadığı kalp rahatsızlığına göre ve rahatsızlığın boyutuna göre değişir.

İnceleyen ve Onaylayan : Doç. Dr. Zekeriya Küçükdurmaz

Kalp Hastalığı Tedavisi Hakkında

Günümüzde en sık rastlanılan kalp hastalıklarının başında, kalp ritim bozukluğu, koroner arter hastalıkları ve kalp yetmezliği gibi hastalıklar yer alır. Öte yandan kalp kapağı hastalıkları, aort anevrizması ve konjenital kalp hastalıkları, en çok karşılaşılan diğer kalp rahatsızlıkları olarak bilinir. Kalp rahatsızlıklarının yaşayış biçimi, yaş, meslek, beslenme vb. birçok sebebi vardır. Her hastalıkta olduğu gibi kalp rahatsızlıklarının da erken teşhis edilmesi, tedaviyi kolaylaştırır. Erken fark edilmesi durumunda ise kalp rahatsızlıklarına neden olan etmenlere dikkat edilerek, hastalık kontrol altına alınabilir.

Kalp Ritim Bozukluğu

Kalp hastalıkları arasında en kolay anlaşılabilen ve gündelik hayatta kendini açık bir şekilde belli eden kalp ritim bozukluğu, belirtilerinin bu denli açık olmasına rağmen, en geç fark edilen kalp hastalıklarının başında yer alır. Hastalar, kalp ritmi bozukluğu belirtilerini genel olarak çok önemsemezler. Bu durum ise müdahalenin gecikmesine ve hastalığın giderek büyümesine zemin hazırlar. Kalp ritim bozukluğunun en önemli belirtisi, kalp çarpıntısıdır. Kalp beklenmedik bir anda oldukça hızlı ve sert bir şekilde atarak, göğüste anlık bir rahatsızlığa neden olur. Bu gibi durumlarda kişinin uzman bir doktora görünmesi gerekir. Kalp çarpıntısının nedeninin araştırılması adına tiroit ve EKO testleri yapılır. Öte yandan hastalığın tespitinin tam olarak anlaşılabilmesi adına EKG yöntemi de kullanılır. Yapılan testler sonucunda ise ritim bozukluğunun sebebi anlaşılır ve hasta için en uygun tedavi programı oluşturulur.

Kalp Yetmezliği

Kalp rahatsızlıkları arasında en tehlikeli rahatsızlıklardan biri olan kalp yetmezliği, kalbin kan pompalama işlevini tam olarak yerine getirememesinden kaynaklanır. Kalp yetmezliği nedeniyle kalp yeterince kanı alamaz ve almış olduğu kanı da gerekli olan kuvvetle vücuda pompalayamaz. Haliyle bu durum oksijen yetersizliğine neden olur ve birçok organ zarar görür. Kalp yetmezliği sorunu, kalbin yaşamış olduğu rahatsızlıklar nedeniyle kas ve yapısal olarak zarar görmesinden kaynaklanır. Özellikle kalp krizi ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklar, kalp yetmezliğinin tetikleyen en önemli unsurlardır. Ayrıca akciğer hastalıkları, kronik böbrek yetmezliği, genetik kalp hastalıkları, kalp kası ve kapağı hastalıkları ve şeker hastalığı, kalp yetmezliğine neden olan diğer rahatsızlıklar olarak bilinir. Kalp yetmezliğinin belirtileri ile karşılaşılması durumunda hasta hemen uzman doktor tarafından muayene edilmelidir. Eğer hasta belirtileri önemsemez ve en erken şekilde tedavi olmaya başlamazsa, ilerleyen süreçte ölüm riski ön plana çıkar. Hasta gündelik yaşamında tedavinin geç kalmasından ötürü büyük zorluklar çekebilir. Kalp yetmezliği sorunu nedeniyle özellikle akciğerlerde ve vücudun başka bölgelerinde sıvı birikimleri ortaya çıkabilir. Bu sıvı birikmeleri, kalp yetmezliğinin en önemli belirtisiyken, öksürük, hızlı kilo alma, ödem, nefes darlığı ve yorgunluk, diğer belirtiler olarak hastanın karşısına çıkar. Nadiren de olsa sürekli öksürük, iştahsızlık, kalp çarpıntısı ve geceleri sürekli idrara çıkma sorunları, diğer belirtiler olarak görülür. Kalp yetmezliği erken fark edilir ve tedavi hemen başlarsa, tedavide başarı ihtimali yüksektir.

Koroner Arter Hastalıkları

Koroner arter hastalığı, kalp kaslarını besleyen atar damarların tıkanması ya da daralması nedeniyle bölgeye yeterli kan ulaşamaması sonucunda görülür. Koroner arter hastalığının bir diğer adı ise “damar sertliği” olarak bilinir. Koroner arter hastalığının oluşumunda, sadece kalbe yakın olan atardamarlarda meydana gelen tıkanıklık etkili değildir. Vücutta bulunan diğer atardamarların, tüketilen besinlerden ötürü tıkanması, koroner arter hastalığının tetiklenmesine neden olabilir. Koroner arter hastalığı genel olarak 40 yaş üstü kişilerde görülür. Eğer genetik olarak kişi bu hastalığa açıksa, 40 yaş altında görülebilmesi söz konusudur. Kadınlarda salgılanan östrojen hormonu, koroner arter hastalığının salgılanmasının bir müddet önüne geçebilir. Menopoz döneminin bitmesinin ardından vücut hem yaş hem de östrojen desteğinin olmamasından ötürü hastalığa daha yatkın olur. Koroner arter hastalığının en önemli tetikleyicilerinden biri, sürekli olarak işlenmiş gıdaların tüketilmesidir. Öte yandan gen, yaş, cinsiyet, alkol ve sigara kullanımı, kişinin spor yapmaması ve şeker hastalığı da hastalığın oluşmasında etkili olan diğer nedenlerdir. Koroner arter hastalığından korunmak isteyen bir kişi, öncelikle mutlaka beslenme alışkanlıklarına çeki düzen vermelidir. Eğer varsa sigara ve alkol kullanımı sonlandırmalıdır. Kişi günlük olarak düzenli bir egzersiz edinmeli ve gerekirse diyet yapmalıdır. Vücut kitle endeksinin orantılı olması ve stresten uzak durulması, hastalıktan korunmanın en önemli yolları arasındadır.

Kalp Kapağı Hastalıkları

Kalp içerisinde toplamda dört adet kapak bulunur ve her bir kapağın önemli görevleri vardır. Kalp kapakları genel olarak kan akışının doğru yönde gerçekleşmesini sağlar. Eğer kalp kapaklarında doğuştan gelen ya da sonradan oluşan bir sorun varsa, haliyle kan akışının yönlendirilmesi konusunda sıkıntılar meydana gelir. Bu sıkıntılar neticesinde ise genel olarak kalp kapağı yetersizliği ve kalp kapağı darlığı gibi iki farklı hastalık görülür. Kalp kapağı tam olarak açılmaz ve kan akımında düzensizlik meydana gelirse, kalp kapağı darlığı hastalığı ortaya çıkar. Öte yandan kalp içinde dolaşan kanın, bir odacıktan diğer odacığa geçerken, kapağın tam olarak kapanmamasından ötürü geri tekrar geldiği odaya kaçması durumunda ise kalp kapağı yetmezliği hastalığı meydana gelir. Kalp kapaklarında meydana gelen her iki rahatsızlık, sürekli olarak çalışan kalbin artık daha çok çalışmasına ve haliyle daha çok yorulmasına neden olur. Kalp bir süre sonra bu enerjiyi karşılayamayınca, özellikle toplardamarların olduğu bölgelerde sıvı birikimleri gözlemlenir. Kalp kapağı hastalığı belirtileri, kapaklarda meydana gelen sorunun boyutuna göre değişim gösterebilir. Eğer kalp kapağında oluşan hastalık, ilk evrelerindeyse ve fazla bir gelişme göstermiyorsa, hasta bu durumu yıllar boyu fark edemeyebilir. Hastalığın boyutu büyüdükçe ise yorgunluk hissi daha erken kendini gösterir ve çarpıntı hat safhaya çıkabilir. Öte yandan karın ve bacak bölgelerinde görülen sıvı birikimleri de en çok rastlanan belirtilerdir. İleri seviyede olan kalp kapağı hastalıklarında ise şiddetli göğüs ağrıları, baş dönmesi ve baygınlık gibi belirtiler söz konusu olabilir. Kalp kapağı hastalıklarının en büyük nedenlerinden biri, doğuştan kalp kapaklarının hatalı olmasıdır. Romatizmal ateş, mitral kapak prolapsusu, kapak enfeksiyonu ve kalp kapağı kireçlenmesi, kalk kapağı hastalıklarının başlıca nedenleri olarak bilinir.

Bebeklerde Kalp Hastalığı

Bebeklerde en çok karşılaşılan kalp hastalığının asıl nedeni kalpte yer alan karıncık ve kulakçıkların gelişememesidir. Bu iki alanın gelişememesinden kaynaklı olarak, kalp kapağı problemleri yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hastalıkların dışında 200 farklı hastalık da yeni doğan bebeklerde görülmektedir. Özellikle bebeklik döneminde fark edilen bu hastalıklar, gelişmiş tedavi yöntemleri sayesinde ortadan kaldırılabilir. Bebeklerde kalp hastalıklarının oluşmasında akraba evlilikleri, en sık rastlanan nedenlerden biridir. Ayrıca hamilelik esnasında meydana gelen ağır viral enfeksiyonlar, yanlış ilaç kullanımı, anne adayının fazla radyasyona maruz kalması, diyabet, alkol ve sigara kullanımı bebeklerde görülen kalp hastalıklarının diğer başlıca nedenleridir. Bebeğin, sıkça solunum yolu rahatsızlıkları ile karşılaşıyor olması, yine sık bir şekilde nefes alışverişi yapması ve bu esnada kaburgalarda meydana gelen çekilme, dudaklarının, tırnaklarının ve ağız içinin morarması, emerken çabuk yorulma ve iştahsızlık, bebeklerde görülen kalp rahatsızlıklarının başlıca belirtileridir. Fetal eko yöntemi sayesinde anne karnındaki bir bebeğin herhangi bir kalp hastalığına sahip olup olmadığı önceden anlaşılabilir. Fetal eko için hamileliğin 16. haftayı doldurmuş olması gerekir.

Kalp Hastalıklarına Yol Açan Etmenler Nelerdir?

Kalp hastalıklarının büyük bir çoğunluğu, kalbi besleyen damarların çeşitli sebeplerden ötürü tıkanmasından ötürü veya genetik nedenlerden kaynaklanır. Bu damarların tıkanmasının sebepleri ise alkol ve sigara kullanımı başta olmak üzere, sürekli olarak tüketilen yağlı gıdalardır. Yağı gıdalar, bir müddet sonra vücutta sindirilemediği ve kana direkt olarak karıştığı için damarlarda tıkanıklık meydana gelir. Bununla birlikte hasta özellikle sigara tüketiminde ve alkol tüketiminde aşırıya kaçıyorsa, sindirim sistemi ve dolaşım sistemi bir müddet sonra özelliği yavaş yavaş kaybetmeye başlar. Bu sistemlerin fonksiyonel açıdan zayıflaması, direkt olarak kalbin yükünün artmasına neden olur. Kalp, damarlarda meydana gelen tıkanıklığın yanı sıra temposunu da arttırdığı için ciddi anlamda yorulur. Haliyle zaman içerisinde meydana gelen kalp rahatsızlıkları kaçınılmaz olur. Şeker hastalığı, kalp hastalıklarının oluşması konusunda bir başka etmen olarak bilinir. Kişinin spordan ve egzersizden uzak olması da, kalp hastalıklarının tetiklenmesinde etkin bir rol oynar.

Kalp Hastalıklarından Korunma Yöntemleri Nelerdir?

Kalp hastalıkları, henüz ilk aşamalarında veya daha oluşmadan önlenebilecek olan hastalıklardır. Bu hastalıklardan korunmanın önemli sırları vardır ve bu sırlar ise kişinin gündelik hayatında birtakım değişiklikler yapmasıdır. Kalp rahatsızlıklarından korumanın en önemli detayı ise sağlıklı beslenmedir. Damar tıkanıklıklarına neden olan kolesterol arttırıcı gıdalardan uzak durulmalı, hayvansal gıdalar yerine bitkisel gıdalar tercih edilmeli ve kırmızı et ölçülü bir şekilde tüketilmelidir. Kırmızı et, sindirim sistemini en çok yoran besinlerin başında gelir ve hayvansal yağ içerisinde fazlasıyla bulunur. Bu nedenle kişilerin kırmızı et tüketimi konusunda aşırıya kaçmamaları gerekir. Kişi et yemeyi çok seviyorsa bile tercihini tavuk, balık ve hindi etlerinden yana kullanmalıdır. Ayrıca kişinin beslenme alışkanlıkları içerisinde mutlaka fasulye, mercimek, bezelye vb. besinleri bulundurmalıdır. Süt ürünleri tüketimi konusunda mümkün olduğunca yağsız ya da az yağlı besinlerin tüketilmesi, etkili bir tedbir olarak bilinir. Hastanın kesinlikle, işkembe, konsantre süt, karaciğer, sosis, sucuk ve salam gibi gıdalardan uzak durması gerekir. Bu tür gıdalar kalp rahatsızlıklarının oluşuma direkt katkı sağlar. Bunların yanı sıra kişinin vücut ölçülerinde, özellikle de bel ölçüsünde dikkatli olması önem taşır. Yağların bel çevresinde toplanıyor olması, direkt olarak kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkarır. Bu nedenle erkeklerde bel çevresinin 102, kadınlarda ise 88 cm’den fazla olmaması gerekir. Özellikle kadınlarda östrojen hormonunun salgılanıyor olması, kalp ve damar hastalıklarının önlenmesinde büyük önem taşır. Bu nedenle kadınların menopozu olabildiğince geciktirmeleri gerekir. Alkol ve sigara tüketimi mümkün olduğunca azaltılmalı, kişi bununla birlikte günlük bir egzersiz edinmelidir. Son olarak stresin kalp rahatsızlıklarını tetikleyen en önemli unsurlardan biri olduğu da unutulmamalıdır.

Kalp Hastalığı Tedavisi Türleri

Kalp hastalıklarının birçok tedavi şekli bulunur ve hastalar, kalp rahatsızlıklarının durumuna göre farklı şekillerde tedavi edilebilir. Eğer hastanın kalp rahatsızlığı henüz başlangıç evrelerinde ise hayat tarzında yapılan değişiklikler, sorunun ortadan kalkmasından etkili olur. Bunun yanı sıra bazı rahatsızlıklara karşın hem hayat tarzı değişikliği hem de ilaç tedavisi desteği alınabilir. Kişinin kalp rahatsızlığının orta ve ileri derece olduğu görülürse de, birtakım cerrahi müdahalelere başvurulabilir. Günümüzde kalp rahatsızlığına göre birçok cerrahi yöntem gelişmiş ve bu cerrahi yöntemlerden bazıları dakikalar içerisinde gerçekleştirilebilir. Bazı kalp operasyonları ise çeşitli riskler taşıyabilir. Hastalığı ileri seviyede olmayan birçok kişi, ağır operasyonlar görmeden tedavi edilebilir. Hastanın yaşantısına bağlı olarak; görülen kalp hastalığı, operasyon sonrasında tamamen ortadan kaldırılabilir.

Hayat Tarzı Değişikliği

Kalp hastalıklarının ilk evrelerinde en çok başvurulan tedavi yöntemlerinden biri de hayat tarzı değişikliğidir. Kalp hastalığı konusunda gerekli olan teşhisler yapılmasının ardından, hastadan günlük yaşamına dair bilgiler alınır. Hastanın beslenme alışkanlıkları, mesleği ve gündelik aktiviteleri göz önünde bulundurulur. Hemen ardından ise kalp rahatsızlığının durumuna göre gerekli olan egzersizler ve beslenme programı oluşturulur. Gerekli görülürse ilaç tedavisi de devreye sokulur ve bu şekilde kalp rahatsızlığının sonlanması amaçlanır. Hasta eğer programa aralıksız uyarsa, bu tedavinin başarılı olma ihtimali çok yüksektir.

İlaç Tedavisi

Kalp hastalıklarında en çok başvurulan tedavi yöntemlerinden bir diğer ise ilaç tedavisidir. Günümüzde ilaç sektörünün ilerlemiş olması, hastaların bazı sağlık sorunlarını ilaçlarla yenebilmelerine imkân tanır. Kalp hastalıklarına özel olarak birçok ilaç bulunur ve bu ilaçlar oluşturulan programlar dâhilinde tüketilir. İlaçlar genel olarak kalp hastalığı sorununun ortadan kalkmasına yönelik hareket etseler de genel olarak hastalığın ilerlemesinin önüne geçer. Hastalar bu ilaçları uzun süreli kullanmayı göze almalı ve bu süreçte ilaçları mümkün olduğunca aksatmamalıdır.

Birincil Koruma

Kalp hastalıklarının ilk evrelerinde, hastalığın öncelikle dizginlenmesi ve sonrasında ise tamamen ortadan kaldırılması amaçlanır. Birincil koruma ise tam olarak bu evrede devreye girer. Birincil korumanın amacı, kalp hastalığının ilerlemesine yol açan ve kalbe zarar vermekte olan alışkanlıkların önlenmesidir. Eğer hasta, sürekli olarak sigara ve alkol kullanıyorsa, öncelikle bu alışkanlığını tamamıyla bırakması istenir. Ardından hipertansiyon, şeker, kan kolesterolü ve trigliseridli maddeleri vücuda sokan besinler yasaklanır. İlaç tedavisi programıyla da desteklenerek, hastalığın kontrol altına alınır.

İkincil Koruma

Kalp hastalığı artık ortaya tamamıyla çıktıysa ve birincil koruma ile önlenemeyecek durumdaysa, bu süreçte hastalığın ilerleyiş hızı düşürülmeye çalışılır. İkincil korumanın amacı, hastalığın önüne engel koyacak olan ilaçlarla ve diyet programlarıyla hastalığın giderek ölümcül bir hale gelmesini önlemektir. İkincil koruma prensiplerine uyan hastaların büyük bir çoğunluğu, bu tedaviden olumlu sonuç almaktadırlar.

Perkütan Koroner Girişimler

Perkütan Koroner Girişimler (PKG), herhangi bir şekilde ameliyat işlemi olmadan, damarlardaki tıkanıklığın giderilmesi adına yapılan girişimlerdir. Bu girişimler, uygun damaların tespit edilmesi ve cilt üzerinden damarlara girilmesi ile gerçekleşir. PKG tedavilerinde en çok stent ve koroner anjiyoplasti yöntemleri tercih edilir. Bu yöntemler dışında gerçekleştirilen tedavi şekilleri direkt olarak PKG başlığı altında toplanır. Günümüzde kalp hastalarının yüzde 33’lük bir kısmı bu yöntem ile tedavi edilmekte ve büyük ölçüde başarı sağlanmaktadır.

Koroner Anjiyoplasti

Koroner anjiyoplasti, halk arasında “balonla damar açma” işlemi olarak da bilinen bir işlemdir. Ameliyat olmak istemeyen hastaların büyük bir çoğunluğunda ve kalp hastalığının durumu, söz konusu tedaviye uygun olan hastalarda koroner anjiyoplasti yöntemi kullanılır. “Kılavuz tel” adı verilen bir cisimle, hastanın kasık bölgesinde yer alan bir damardan girilerek, kalbin damarlarına kadar gidilir. Telin ucunda ise sönük bir balon bulunur ve bu balon kalbin yakınında bulunan damarlarda tıkanıklık olan bölgeye kadar götürülür. Dışardan verilen bir basınçla şişirilen balon, bulunduğu damarın genişlemesine yardımcı olur ve bu sayede damar tıkanıklığı ortadan kalkar.

Stent

Koroner anjiyoplasti ve stent işlemleri birbirleri ile bağlantılı olan işlemlerdir. Yine bir tel yardımıyla kasıktan girilerek, tıkanıklığın olduğu damara gidilir. Telin ucunda bir adet sönük balon ve küçük metal bir madde bulunur. Balonun şişirilmesi ve bölgenin genişletilmesinin ardından, damarın tekrardan daralma ihtimaline karşın söz konusu metal madde bölgede bırakılır. Yapılan stent işlemi sonucunda, daralma olan damarda ilerleyen süreçlerde daralmaz söz konusu olmaz.

Bypass Cerrahisi

Günümüz kalp hastalıklarında en çok kullanılan tedavi yöntemlerinden biri de bypass cerrahisidir. Özellikle damar tıkanıklığına müdahale etmek amacıyla başvurulan bu tedavi şekli, atardamarların tıkanıklıktan en az şekilde etkilenmesini amaçlar. Tıkanıklık nedeniyle etkilenen atardamarın canlı kalabilmesi için bypass cerrahisinin önemi büyükken, bu işlem damarlar arası köprü kurma işlemi olarak da nitelendirilebilir. Vücudun başka bir bölgesinden alınan damarlar, tıkanıklığın olduğu bölgeye takviye edilir ve bu sayede kalbe yakın olan atardamarların beslenmesi sağlanır. Bypass cerrahisi önceki yıllarda risk taşıyan bir işlem olsa da, günümüzde gelişen yöntemler sayesinde eskisi kadar riskli değildir. Bu nedenle bypass cerrahisi sayesinde her yaştan birey, sahip olduğu kalp sorununu atlatabilir. Bypass ameliyatı, yapılacak damarlar arası köprü kurma işlemine göre 2 ila 5 saat arası sürebilir. Ayrıca ameliyat için genel anestezi yöntemine başvurulur. Bypass ameliyatlarında genel olarak sağ-sol memelerinden ve kol atardamarlarından, damar parçaları alınır. Çok tercih edilmese de gerekli görülmesi durumunda bacaktaki toplardamarlardan da parça alınabilir. Sonrasında bu damarlar işlem için hazır hale getirilir ve tıkanıklığın olduğu bölgeye kan akışını sağlayacak şekilde monte edilir. Bypass ameliyatı için yaşı ve genel sağlık durumu uygun olan hastalar için hastanede kalma süreleri 4 gün ila 1 hafta arasında değişir. Sonrasında ise hastaya önemli nefes egzersizleri programı, yürüyüş programları, diyet programı ve ilaç programı verilerek, sorunun tamamen ortadan kaldırılması ve bir daha tekrar etmemesi amaçlanır.

Endoskopik Cerrahi

Kalp ameliyatları arasında dokulara en az hasar veren operasyon, endoskopik cerrahi operasyonudur. İşlem için üretilmiş olan özel cihazlar sayesinde göğüs üzerinde belirli bölgelere küçük delikler açılır. Görüntüleme sistemlerinin de yardımıyla operasyon gerçekleştirilir. Dokuda meydana gelen yaraların küçük olmasından ötürü iyileşme hızı daha fazladır. Ayrıca hastanın ameliyat sonrası günlük yaşamına dönmesi daha da kolay bir hal alır ve enfeksiyon riski diğer ameliyatlara göre oldukça azdır. Endoskopik cerrahi, kalp deliklerinin kapatılması, bypass, kalp kapaklarının onarılması ve kalp kapağı değişimleri için kullanılabilir.

Robotik Cerrahi

Robotik cerrahi, adından da anlaşılacağı üzere ameliyat robotu ile gerçekleştirilen bir ameliyat türüdür. Cerrah görüntüleme ve kumanda sistemi sayesinde, daha iyi bir görüş ve manevra kabiliyeti ile ameliyatı gerçekleştirir. Özellikle görüntüleme sistemlerinin çözünürlüğü yüksek olduğu için kalbin sorunlu olan kısmı, daha net incelenebilir. Haliyle yapılacak müdahale ve cerrahi operasyonun başarıya ulaşma ihtimali de artar. Günümüzde riskli ameliyatlar için kullanılan ve haliyle risk faktörünü biraz daha aza indiren bir operasyon yöntemidir.

Kalp Hastalığı Tedavisi Öncesi

Kalp hastalıklarının tedavilerine başlamadan önce hasta birçok tetkikten geçer. Öncelikle kalpteki ana sorun tespit edilir ve sonrasında ise kalpte başka bir sorunun olup olmadığına bakılır. Ortaya çıkan duruma göre ise hastaya en uygun tedavi programı oluşturulur.

Kalp Hastalığı Teşhisi

Kalp hastalıklarının teşhisi için BT, efor testi, EKG, anjiyografi, MUGA ve PET gibi birçok yöntem kullanılır. Yapılan testlerde en çok dikkat edilen husus, iyi huylu kolesterol yüksekliği veya kötü huylu kolesterol yüksekliğinin tespitidir. Çıkan sonuca göre tedavi şekli belirlenir ve ayrıca hasta diğer testlerden de geçirilebilir.

EKG

Kalp atışlarını, frekansını, kalbin atış aralığını ve kalbin genel çalışma yapısını cilde takılan elektrotlar ile ölçme işlemine EKG adı verilir. EKG işleminde alınan tüm sonuçlar, grafiksel olarak incelenir ve bu veriler neticesinde kalp hastalığının teşhisi yapılır. Kalbin kasılma şeklini ve hareketlerini açık bir şekilde ortaya koyan bu test, özellikle ritim bozukluklarının tespit edilmesinde çok etkilidir. Bununla birlikte infarktüs ya da koroner yetmezliği gibi kalp sorunları da yine EKG ile tespit edilebilir. Kalp pili takılı olan hastalarda, kalp pilinin kontrolü için de kullanılan EKG, yaklaşık olarak 5 ila 10 dakika arasında sürer. EKG sırasında hastanın acı çekmesi veya teste hazırlık amacıyla özel bir süreçten geçmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Sadece muayene esnasında hastanın hareket etmemesi ve konuşmaması istenir.

Anjiyografi

Anjiyografi, EKG sonucunda hastanın kalp atışlarında şüpheli bir durum tespit edilmesi sebebiyle kalbe giden damarların, atardamarların ve odacıkların görüntülenmesi için kullanılan bir muayene tekniğidir. Test için öncelikle hastanın damalarına kontrast etkisi verecek olan bir madde verilir. Sonrasında ise X ışınlarının yardımıyla gerekli olan görüntüleme işlemleri gerçekleşir. Özellikle damar tıkanıklığının ilk ve orta aşamalarının tespiti için büyük önem taşıyan bu teknik, beklenmedik bir anda kalp krizi riskini en aza indirir. Bununla birlikte hasta kalp krizi konusunda bilgilendirilerek, kriz durumunda ne yapacağı konusunda ufak çaplı bir eğitim görür. Bu görüntüleme tekniği sırasında hasta herhangi bir şekilde anesteziye maruz kalmaz. Damar yolu nedeniyle kalpte oluşan veya oluşma ihtimali yüksek olan hastalıklar, çok önceden tespit edilerek, gerekli tedavi süreci başlatılır. Haliyle bu durum hastalığın tamamıyla vücuttan atılmasına neden olabilir.

Efor Testi

Halk arasında koşu testi olarak bilinen efor testi, EKG ile kullanılmakta olan bir testtir. Hasta bir koşu bandının üzerine çıkarılarak, belirli bir tempoda yürümesi ya da koşması istenir. Bu esnada hastanın kalp atışları hızlanır ve kalbin yük altındayken ne gibi tepkiler verdiği grafiksel olarak kayıt altına alınır. Kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasında son derece etkili olan efor testi, kalp sorunlarının önceden tespit edilmesinde etkili olan bir başka yöntemdir. Toplamda 8-10 dakika kadar bir süre içerisinde gerçekleştirilen bu test, maksimum kalp atış hızının yüzde 85’e oranına ulaşması ile sonlanır. Kalp ritmi dışında, nabız oranı ve tansiyon oranı da kayıt altına alınır.

BT

Bilgisayarlı Tomografi (BT), kalp ve damar hastalığı şüphesi taşıyan kişiler için kullanılan bir teşhis yöntemidir. Özellikle herhangi bir şikâyeti olmamasına rağmen orta ve ileri seviye kalp hastalıklarına sahip olan kişiler için BT sayesinde olası kalp krizleri önlenebilir. Hasta için diğer kalp ve damar hastalıklarına dair teşhis yöntemi uygun değilse, yine BT kullanılarak kalpteki her türlü sorun tespit edilebilir. BT kullanımı sadece kalp hastalıklarında değil, diğer birçok sağlık sorununun tespiti için de kullanılabilir. Hastalıkların tespiti BT sayesinde daha kolayken, kalp çevresinde oluşabilecek sorunlar yine bu teknik ile tespit edilebilir. Hastaya herhangi bir ağrı sızı veya zahmet vermeyen bu yöntem, bazı durumlarda diğer teşhis tekniklerine göre daha iyi sonuçlar ortaya koyar.

PET

Bir başka teşhis tekniği olan PET, özellikle kalp krizi geçirmiş olan hastalar için kullanılır. Yapılan görüntüleme işleminde, krizin kalp üzerindeki etkileri incelenir ve kalbin üzerinde ne kadar canlı doku bulunduğuna bakılır. Ayrıca kalp krizi esnasında kalp üzerindeki kasların oksijensiz ve kansız kalması durumu, haliyle kasların yapısına zarar verir. Hastanın bu süreçten sonra nasıl bir yol izlemesi gerektiği ise bu görüntüleme yöntemi sayesinde daha net bir şekilde belirlenebilir. Öte yandan kalbin üzerinde canlı doku kalıp kalmadığı, yalnızca PET yöntemi ile anlaşılır. Özellikle krizler sonrasında kalbin bypassa ihtiyaç duyup duymadığı ihtimali konusunda diğer teşhis yöntemleri etkili değildir. PET ise kalbe gereksiz bir müdahale yapılmasının önüne geçerek, hastanın da kalbinin boş yere yorulmamasına olanak sağlar.

MUGA

Kalp kapaklarındaki düzensizlikler, kalbin içerisindeki boşluklar ve kalbin genel yapısı hakkında en net bilgiyi sağlayan bir teşhis tekniğidir. MUGA yönteminde işaretli olan eritrositler tamamıyla kalbin içine dolar. Bununla birlikte EKG tekniği de devreye sokulur ve kalbin içi çok net bir şekilde görüntülenir. Bu sayede kalpteki en ufak ayrıntı dahi net bir şekilde ortaya çıkar. Kalp hastalığının türü tam olarak tespit edilir ve hemen ardından gerekli olan tedavi işlemleri başlar.

Hastanın Genel Durumunun İncelenmesi

Kalp ve damar hastalıklarının anlaşılabilmesi adına genel olarak görüntüleme sistemlerinden ve kalbin ritmini grafiksel olarak ortaya koyan cihazlardan yardım alınır. Modern tıbbın nimeti olan bu cihazlar, kalp ve damar hastalıklarına nasıl müdahale edileceği konusunda doğru tercihler yapılabilmesine olanak sağlarlar. Cihazlardan alınan verilere göre hastanın kalp ve damar sağlığı profili çizilir. Hastayı bekleyen riskli durumlar, kalp ve damar hastalıklarının seviyesi, kalp dokularının incelenmesi ve kalbin dayanıklılık durumu gibi önemli detaylar göz önünde bulundurulur. Sonrasında ise hastanın herhangi bir operasyon geçirip geçirmeyeceği, tedavisinde kullanılacak ilaçlar ve hastanın bundan sonraki yaşamının detayları, hastanın genel durumunun incelenmesi sırasında ortaya çıkar. Ardından hastanın durumu hakkında hastaya bilgi verilir.

Hastanın Bilgilendirilmesi

Hastanın bilgilendirilmesi durumu, normal durumlarda direkt olarak uzman doktor tarafından verilir. Hastanın durumuna göre psikiyatri servisinden de yardım alınabilir ve çocuk hastalara sağlık sorunları anlatılırken, büyük bir çoğunlukla psikiyatri bölümü de devrede olur. Kalp ve damar hastalıkları, sonunda ölümcül sorunlarla karşılaşılabilen ve her türlü duruma hazırlıklı olunması gereken sağlık problemleridir. Bu nedenle hastanın bilgilendirilmesi esnasında aslında hastaya iki seçenek sunulur. Seçeneklerden birincisi; hastanın her türlü tedavi unsuruna uyması ve kalp sorunlarını olabildiğince kontrol altına almasıdır. İkincisi ise hastanın tedavi konusunda ikna olmaması veyahut ikna olmasına karşın tedavi programlarına uymamasıdır. Tıp dünyasının gelişmiş tedavi yöntemleri sonucunda yüzde 90 oranında birinci seçenek başarı sağlarken, ikinci seçenek ilerleyen süreçlerde hastanın daha kötü bir hal almasına neden olur. Hasta, tedaviye uymadığı takdirde ilerleyen süreçlerde yürümekte dahi zorlanabilir. Hastanın gündelik yaşama dair birçok aktivitesi kısıtlanır ve kalp bir yerden sonra dayanamayıp, beklenmedik bir anda iflas edebilir. Ayrıca ani krizler sonucunda, hastanın diğer organlarının zarar görmesi ve bu nedenle bakıma muhtaç olarak yaşayabilmesi de ihtimaller arasında yer alır.

Tedavi Yöntemine Karar Verilmesi

Hastanın bilgilendirilme evresi başarılı bir şekilde geçtiyse, artık hastanın ne şekilde tedavi olacağı belirlenir. Hastanın yaşı, cinsiyeti, kalp yaşı (bazı hastaların yaşının genç olmasına rağmen kalbin hastalık nedeniyle zarar görmesi durumunda kalp yaşı ilerleyebilir.), gündelik aktiviteleri ve beslenme programı tedavi detayları arasında yer alır. Bu detaylar arasında düzeltilmesi gereken her türlü faktör, uzman doktor tarafından tedavi programına göre revize edilir. Sonrasında ise cerrahi operasyonlar gerekliyse, bu operasyonlar için hastaya belirli gün ve tarihler verilir, hastanın bu operasyonlara hazır olması beklenir.

Kalp Hastalığı Tedavisi Sonrası

Hasta herhangi bir operasyon geçirdiyse, bu operasyonlardan sonra mutlaka ilaç tedavisi de tedavi programı içerisinde dahil edilir. İlaçlarla kalp ve damar sağlığı desteklenmeye çalışılırken, operasyon sonrasında hastaya sağlıklı bir yaşam sunacak besin ve egzersiz programları yazılır. Hastaların tedavi sonrasında bu programları uymaları, kalp ve damar hastalıklarından büyük ölçüde kurtulmalarına neden olur. Öte yandan hastanın tedavi sonrasında alkol ve sigara gibi alışkanlıklarından mutlak suretle uzak durması gerekir. Kalp ve damar hastalıklarının bir numaralı düşmanları arasında alkol ve sigara gelir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler

Operasyonlar ve tedavi yöntemleri sonucunda hastaların son derece özen göstermesi ve dikkat etmesi gereken durumlar vardır. Beslenme alışkanlıkları, ilaç tedavileri, egzersiz, yan etkilere karşı hazırlıklı olma ve risk faktörü oluşturan her türlü durumu ortadan kaldırmak gibi durumlara dikkat edilmesi gerekir.

Sağlıklı Beslenme

Dikkat edilmesi gereken unsurlar arasında en çok paya sahip olanlardan biri de dikkatli ve sağlıklı beslenmedir. Kalp hastaları, tedavi süreçleri veya operasyon süreçleri sonrasında mutlaka bitkisel besinlerden faydalanmalıdırlar. İşlenmiş gıdalar, yağlı gıdalar ve kan kolesterolü yüksek olan gıdalar, hastalığın tekrar etmesine ve hastanın daha sancılı bir süreç geçirmesine neden olur. Beslenme programı konusunda uzman doktor gerektiği durumlarda günü gününe bir program dahi oluşturabilir. Hasta, bu programa uyması durumunda kalp ve damar hastalıklarıyla ömür boyu barışık yaşayabilir.

Soğuktan Korunma

Kış aylarında soğuk nedeniyle insan vücudunda bulunan damarların büyük bir çoğunluğu büzülmeye maruz kalır. Bu büzülmeler ise kalbe giden kan akışını zorlayabilir ve hatta bir miktar engelleyebilir. Özellikle halihazırda kalp ve damar rahatsızlığı olan kişiler, normal bireylere oranla damar büzülmesinden daha çok etkilenirler. Bu durum ise kalp ve damar rahatsızlıkların yeniden ortaya çıkmasına, şiddet ağrılara, spazmlara ve hatta kalp krizlerine neden olabilir. Kalp ve damar hastalarının kış aylarında mutlak suretle korunmaları ve vücutlarını olabildiğince sıcak tutmaları gerekir.

İlaç Kullanımı

Tıp literatüründe sık görülen hastalıkların büyük bir çoğunluğunda ilaç kullanımının zaman zaman sekteye uğraması ciddi bir probleme yol açmaz. Kalp ve damar hastalıklarında ise ilaç kullanımının aksaması direkt olarak hayati önem taşır. Bunun nedeni ise kalp ve damar rahatsızlıklarının ilerlemesi konusunda ilaçların önemli bir koruyucu etken olmasıdır. Örnek verecek olursak; damarların daralması nedeniyle oluşan kalp rahatsızlığına operasyonla müdahale edilmişse ve ilaç tedavisi devam ediyorsa, tedavinin bırakılması damarların bir anda daralmasına neden olabilir. Özellikle vücudun da ilaç tedavisine alışmış olması ve damarın da bu tedavi sayesinde güç buluyor olması, ilaç kullanımının sekteye uğraması ani krizlerle sonuçlanabilir. Hastaların ilaçlarını ömür boyu ve sürekli olarak kullanmaları gerekir.

İlaçların Diğer İlaçlarla Etkileşimi

İlaçların diğer ilaçlarla etkileşimi konusunda sadece kalp ve damar sağlığı için kullanılan ilaçlar mercek altına alınmamalıdır. Hasta, tansiyon, şeker, kolesterol ve daha birçok sağlık sorunu nedeniyle farklı ilaçlar kullanabilir. Birtakım ilaçlar, vücut içerisinde aynı anda etkileşime girmeleri durumunda direkt olarak kalbin durmasına neden olabilir. Bu nedenle hastaların kullanmış oldukları ilaçları eksiksiz bir şekilde doktorlarına sunmaları gerekir. İlaçların incelemesini yapan uzman doktor, gerekli olan ilaç kullanım programını ayarlayacaktır.

Tok Karnına Denize Girmemek

Sindirim işleminin başlaması ile birlikte metabolizmada da ciddi bir canlanma meydana gelir. Bu canlanma neticesinde kan dolaşım hızı artar ve haliyle kalp daha hızlı kan pompalamak zorunda kalır. Denize girildiğinde ise vücut gerek su ile olan etkileşiminden gerekse sarf edilen efor nedeniyle zaten ciddi anlamda bir çalışma yükü altına girer. Tok karnına denize girilmesi durumunda ise metabolizma için sarf edilen efor ve yüzme için sarf edilen efor, kalbin üzerine çok ciddi yük binmesine neden olur. Özellikle kişi kalp ve damar hastalıklarına sahipse veya bu nedenle bir operasyon geçirmişse, kalbi ciddi manada yıpratmış olur. Bu durum uzun vadede kalbe zarar vereceği gibi kısa vadede de ani krizlerin oluşumuna zemin hazırlar. Bu nedenle kalp hastalarının mutlaka yemekten iki saat önce kadar denize girmeleri önerilir. Ayrıca kalp hastaları için en uygun deniz saati 16.00 ve sonrasıdır.

Su İçmek

Yaz ayları ve aşırı sıcak havalar, kalp hastalıkları ile mücadele eden kişilerin bir numaralı düşmanıdır. Vücut sıcak ve nemli havalarda, vücuttaki tuz ve su atımını ciddi şekilde arttırır. Vücutta su ve tuzun azalması ise kalpte ciddi anlamda bir ritim bozukluğuna neden olur. Bu nedenle kalp hastaları bol bol su içmeli ve bu açığı kapatmalıdırlar. Damar hastalıkları olan kişiler için de yazın en büyük risk, vücudun susuz kalması nedeniyle kanın pıhtılaşmasıdır. Pıhtılaşan kan damarlarda akıcı bir şekilde dolaşamaz ve kalp pıhtılaşan kanı etkili bir şekilde pompalayamaz. Bu durumun önüne geçmek adına ise sürekli olarak su içilmesi gerekir. Günlük olarak en az tüketilmesi gereken su miktarı 4 litreyken, hastanın en ufak susuzluk hissetmesi durumunda dahi su içmesi, kalp sağlığını ciddi anlamda koruyacaktır.

Güneşten Korunma

Kalp hastalarının en etkili düşmanlarından bir diğer ise güneş olarak bilinir. Direkt olarak sıvı ve tuz kaybına neden olan güneş, özellikle yaz aylarında kalbi ciddi anlamda yorar. Halsizlik, bitkinlik, çarpıntı ve baş dönmesi gibi etkilere neden olan güneş, direkt olarak kalbe fazla yük binmesine neden olur. Bu nedenle kalp ve damar hastalarının etkin bir şekilde güneşten korunmaları gerekir. Açık renkli kıyafetler giyilmesi, tercih edilen kıyafetlerin kişiyi terletmemesi, güneşin altında kalan bir araç içerisinde uzun süre durulmaması, gerekirse şemsiye kullanılması ve sürekli olarak su tüketimi güneşten korunma konusunda en etkin yöntemlerdir.

Riskler, Yan Etkiler

Kalp ve damar hastalıkları nedeniyle geçirilecek olan operasyonlarda veya kullanılacak ilaçlarda, yan etki ve risk faktörleri tamamıyla hastalığın durumuyla alakalıdır. Eğer hastalık boyutu ileri seviyelerde değilse, geçirilecek olan operasyonun riski yoktur. Bununla birlikte hastalığın boyutu ilerledikçe kullanılan ilaçların yan etkileri de artacaktır.

İlaçların Yan Etkileri

Kalp ve damar hastalıklarından ötürü ilaç tedavisi uygulanan kişilerde görülen en çok sağlık problemlerinin başında diyabet yer alır. Bu hastalık, kullanılan ilaçların en önemli yan etkilerinden biridir. Kalp ve damar hastalıklarında kullanılan ilaçların büyük bir çoğunluğu krizi riskini ortadan kaldırır. Bu nedenle binde bir ila binde dört arasında diyabet riski taşıyan bu ilaçlar, özellikle kalp krizi riski düşük olan hastalarda kullanılmamalıdır. Öte yandan kullanılan ilaçlar sadece diyabete değil, beyin fonksiyonlarını da ciddi anlamda etkileyebilir. Hafıza kaybı ve kafa bulanıklığı, söz konusu ilaçların en belirgin etkileri olarak bilinirken, özellikle kalp ve damar ilaçları kullanan kişilerde Alzheimer görülme oranı artmıştır. Bunun yanı sıra kanser, karaciğer hasarı ve kas erimesi görülen diğer yan etkilerdir. Tüm bu yan etkilerin, her hastada görülmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Hastaların kalp ve damar hastalıkları seviyesi bu konuda önemli rol oynar. Ayrıca yaş faktörü ve beslenme faktörü de, bu yan etkilerin azaltılmasında etkilidir.

Cerrahi Girişimlerin Riskleri

Açık kalp ameliyatı ve bypass gibi cerrahi girişimlerin, diğer cerrahi girişimlere oranla riskleri oldukça yüksektir. Bypass operasyonlarının ne denli riskli olduğunu belirleyen unsurlar vardır ve bu unsurlar ise şu şekildedir: Hastanın yaşı, cinsiyeti ve genel sağlık durumu, Kalp kasının, daha önce geçirilen rahatsızlıklardan ötürü ne kadar güç kaybı yaşadığı, Dolaşım sistemi dışında diğer sistemlerde herhangi bir sorun olup olmadığı, Kalp kapaklarının durumu. Bu unsurların genel değerlendirmesi olumsuz yönde ise bypass ameliyatı çok risklidir. Öte yandan açık kalp ameliyatlarında risk faktörü tamamıyla hastayla ilgilidir. Hastanın kalp yaşı ve gerçek yaşı, ameliyatın ne denli riskli olacağını gözler önüne serer. Eğer kalp, daha önce herhangi bir şekilde kriz geçirmemişse, hastalığın boyutu ileri derece değilse ve kalp yıpranmamışsa, açık ameliyatın riski oldukça azdır denilebilir. Eğer kalbin durumu, yukarıda saymış olduğumuz değerlendirme kriterlerine göre değilse, açık kalp ameliyatı büyük risk içerir. Genel bir kalp hastası geçirmiş olduğu tüm operasyonlarda günümüz şartlarında herhangi bir problem yaşamaz. Eğer hastanın durumu kötüyse, yapılacak olan tüm cerrahi müdahalelerin ölümcül riskleri söz konusudur.

Kontroller

Geçirilen operasyonlar sonucunda hastanın kontrollerini aksatmaması gerekir. Operasyon sonrasında en geç iki hafta içerisinde mutlaka kardiyolog doktoruyla, en geç dört hafta sonra da cerrah ile görüşülmelidir. Zaten uzman doktor, gerekli olan kontrolleri günü gününe size söyler ve uygun bir randevu tarihi hazırlar. Kontroller esnasında ise öncelikle akciğer ve sonrasında elektrokardiyogram filmleri çekilir. Eğer hasta kalp kapaklarından dolayı ameliyat olduysa, protrombin kontrolünden de geçer. Uzman doktorun gerekli görmesi durumunda ise şeker, üre ve kan sayımlarına dair kontroller de söz konusu olur. Hastanın kontrole gitmeden önce her türlü soruyu bir kâğıda not alması önerilir. Kontrol esnasında bu soruların cevaplanması, hastanın operasyonlar sonucunda daha iyi bir iyileşme süresi yaşamasında etkili olacaktır. Kontroller sonucunda hastanın sağlık durumu oldukça iyiyse ve ameliyat yaralarının enfeksiyon riski ortadan kalktıysa hasta iş hayatına dönebilir.

Sık Sorulan Sorular

Kalp Hastalıkları Tamamen İyileşir Mi?

Kalp ve damar hastalıklarının tamamiyle iyileşmesi, hastanın yaşı, kalbinin hastalık nedeniyle görmüş olduğu hasar ve hastanın tedavi şartlarına tam olarak uymasıyla ilgilidir. Hastanın yaşı 50 üzeri değilse, hastalığı henüz orta seviyelerdeyse ve hasar görmemişse, ayrıca hasta tüm tedavi programına harfiyen uyarsa, hastalığın tamamıyla ortadan kalkması söz konusudur. İleri seviye kalp rahatsızlıklarınsa ise hasta bir ömür boyu rahatsızlığı ile yaşamayı kabullenmesi gerekir. Bu süreçten sonra hastalığın ilerlemesi adına hastanın tedaviye tam olarak uyması büyük önem taşır.

Hastalar Hangi Sporları Yapabilir?

Kalp hastalarının tedavi programları içerisinde birtakım egzersizler yer alır. Kalp ve damar sağlığı açısından spor zaten gereklidir. Haliyle kalp hastalarının spor yapmaları konusunda herhangi bir engel yoktur. Bazı sporlar, kalbe ciddi anlamda yük bindireceği için hastaların sadece belirli sporlara yönelmeleri önerilir. Kalp hastaları için en ideal spor; düz bir zeminde hafif tempolu bir şekilde yürüyüştür. Bununla birlikte bisiklet ve yüzme, aşırı tempolu olmamaları halinde tercih edilebilir. Hastalar bu sporları yapmadan önce birtakım detaylara dikkat etmelidir. Yüzme, yürüyüş ve bisiklet gibi sporlar, sabah erken saatlerde değil de, 16.00 ve 18.00 gibi zaman dilimlerinde yapılması daha faydalıdır. Ayrıca bazı hastalara gerek yaşlarından ötürü gerekse sağlık durumlarından ötürü spor önerisi yapılmaz. Hastanın her şeyden önce spor konusunda doktorundan fikir alması daha sağlıklıdır.

Kalp Hastalıklarından Korunma Yöntemleri?

Kalp hastalıkları, henüz ilk aşamalarında veya daha oluşmadan önlenebilecek olan hastalıklardır. Bu hastalıklardan korunmanın önemli sırları vardır ve bu sırlar ise kişinin gündelik hayatında birtakım değişiklikler yapmasıdır. Kalp rahatsızlıklarından korumanın en önemli detayı ise sağlıklı beslenmedir. Damar tıkanıklıklarına neden olan kolesterol arttırıcı gıdalardan uzak durulmalı, hayvansal gıdalar yerine bitkisel gıdalar tercih edilmeli ve kırmızı et ölçülü bir şekilde tüketilmelidir. Kırmızı et, sindirim sistemini en çok yoran besinlerin başında gelir ve hayvansal yağ içerisinde fazlasıyla bulunur. Bu nedenle kişilerin kırmızı et tüketimi konusunda aşırıya kaçmamaları gerekir. Kişi et yemeyi çok seviyorsa bile tercihini tavuk, balık ve hindi etlerinden yana kullanmalıdır. Ayrıca kişinin beslenme alışkanlıkları içerisinde mutlaka fasulye, mercimek, bezelye vb. besinleri bulundurmalıdır. Süt ürünleri tüketimi konusunda mümkün olduğunca yağsız ya da az yağlı besinlerin tüketilmesi, etkili bir tedbir olarak bilinir. Hastanın kesinlikle, işkembe, konsantre süt, karaciğer, sosis, sucuk ve salam gibi gıdalardan uzak durması gerekir. Bu tür gıdalar kalp rahatsızlıklarının oluşuma direkt katkı sağlar. Bunların yanı sıra kişinin vücut ölçülerinde, özellikle de bel ölçüsünde dikkatli olması önem taşır. Yağların bel çevresinde toplanıyor olması, direkt olarak kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkarır. Bu nedenle erkeklerde bel çevresinin 102, kadınlarda ise 88 cm’den fazla olmaması gerekir. Özellikle kadınlarda östrojen hormonunun salgılanıyor olması, kalp ve damar hastalıklarının önlenmesinde büyük önem taşır. Bu nedenle kadınların menopozu olabildiğince geciktirmeleri gerekir. Alkol ve sigara tüketimi mümkün olduğunca azaltılmalı, kişi bununla birlikte günlük bir egzersiz edinmelidir. Son olarak stresin kalp rahatsızlıklarını tetikleyen en önemli unsurlardan biri olduğu da unutulmamalıdır.

Kalp Hastaları Kan Verebilir Mi?

Kalp hastalarının sadece belirli bir kesimi kan verebilirken, şu hastalıklara sahip olan kişilerin kan vermesi önerilmez:

  • Kalbe giden damarlarda tıkanıklık olan hastalar,
  • Kalp ve beyin arasında bulunan damarlarda tıkanıklık olan hastalar,
  • Kalp ritim bozukluğu şikâyeti olan hastalar,
  • Kalp kapaklarında sorun olan hastalar.

Bu hastaların dışında bir sınıfa giren herhangi bir hasta, kan alacak görevlinin kontrolü altında herhangi bir sakıncası yoksa kan verebilir. Kan verilen bölgedeki sağlık personeli ve uzman doktor, kalp hastalarına sağlık durumuna göre bu konuda daha net bilgi verecektir.

Kalp Hastaları Neden Daha Çok Üşür?

Kalp ve damar hastalıklarına sahip olan kişilerde, kan akışının normal insanlara göre daha zayıf olduğu görülür. Kalbin ve damarların görevini tam olarak yerine getirmemesi, haliyle kan akışımın da zayıflamasına neden olur. Vücudun sıcaklığını belirleyen en önemli unsurlardan biri ise kandır. Eğer vücutta kan akışı etkin bir şekilde gerçekleşmiyorsa, haliyle içerideki sıcak kan vücudun her noktasına zamanında ulaşamaz ve kalp hastası olan birey, normal bir bireye göre daha çok üşür. Öte yandan kalp riskine karşın da kalp hastalarının mutlaka kendilerini soğuklardan korumaları ve sürekli üşümemeleri gerekir.

Kalp Hastalıkları Ameliyat Olmadan Geçer Mi?

Kalp hastalıklarının ortadan kalkması, yalnızca hastanın bazı şartları karşılıyor olmasıyla mümkündür. Eğer hasta genç yaştaysa, kalp hastalığı erken fark edildiyse ve hasta tedavi programına tam olarak uyum gösterirse, kalp hastalığı ameliyat olmadan geçebilir. Bununla birlikte hastanın kontrollü bir şekilde beslenmesi ve yine kontrollü bir şekilde egzersiz yapması da, ameliyat olmadan hastalığın geçmesinde etkilidir.

En Tehlikeli Kalp Hastalıkları Hangileridir?

En tehlikeli kalp hastalıkları konusunda, 4 hastalık öne çıkmaktadır. Bu hastalıklar ise şu şekildedir: Koroner Arter Hastalıkları: Kalbin çevresinde, kalbi besleyen en önemli damarların tıkanması, haliyle koroner arter hastalıklarının en tehlikeli kalp hastalıkların arasında ilk sırada bulunmasına neden olur. Ani kalp krizlerine neden olan bu hastalık, en ölümcül hastalıklar sıralamasında da üst sıralarda yer alır. Mitral Kapak Hastalıkları: Kanın pıhtılaşmasına neden olan bu hastalık, aynı zamanda kalbin kanı pompalamasını güçleştirir. Haliyle kalp son derece zorlanır ve hasta ciddi anlamda nefes darlığı sorunu çeker. Bu hastalıkta kalbin aniden durması söz konusudur ve bu nedenle ileri seviyelerde ölüm riski oldukça yüksektir. Aort Kapak Hastalıkları: Aort kapaklarında oluşan problemler, kalp yetmezliğinin bir numaralı etkenleridir. Öte yandan hastalığın tedavisinin zor olması ve her hastanın cerrahi operasyona uygun olmaması, hastanın ölüm riskini arttırır. ASD: Kalpte bulunan kulakçıklar arasında meydana gelen delikler, kalbin son derece hızlı bir şekilde yorulmasına ve hastanın ani krizler yaşamasına neden olur. Ani krizlerin büyük bir çoğunluğu şans eseri atlatılabilirken, bazı durumlarda ise bu krizler hastanın ölümüne neden olabilir.

Kalp Hastalığı Tedavisi Alternatif Yollarla Yapılabilir Mi?

Kalp hastalığı tedavisi konusunda hastanın kalbi ve kalbi besleyen damarları büyük önem taşır. Kalpte ve damarlarda ciddi problemler varsa, cerrahi müdahaleler kaçınılmaz olur. Eğer sorunlar henüz ilk aşamalarındaysa, spor, beslenme programı ve ilaç tedavisiyle tedavi edilebilir.

Kalp Hastalıklarının Tedavisi Doktordan Doktora Değişir Mi?

Kalp hastalıklarında tedavi şekli, elbette ki doktordan doktora göre değişim gösterir. Doktorların mesleki anlamda edinmiş oldukları tecrübeler, almış oldukları eğitimler, konu hakkındaki akademik çalışmaları ve daha birçok unsur, tedavi şeklinin değişmesindeki etkenlerdir.

Yeni Doğan Bebeklerde Kalp Hastalığı Tedavisi Tehlikeli Olur Mu?

Yeni doğan bebeklerde kalp hastalıklarının büyük bir çoğunluğunun tedavisi, ilaç tedavisi ve beslenme programları ile gerçekleşir. Yalnızca bazı durumlarda cerrahi tedavi yöntemlerine başvuran doktorlar, bu konuda tüm riskleri ebeveynlere iletir. Besin ve ilaç tedavilerinin genel olarak herhangi bir şekilde tehlikesi bulunmazken, cerrahi yöntemlerle yapılan tedaviler elbette ki belirli oranda risk taşır. Doktorlar, özellikle yeni doğan bebeklerde genel olarak cerrahi tedavilerinde kaçınsada, cerrahi tedavi zorunluysa bu konuda tercih ebeveynlere kalır. Uzmanlar bebeğin tedavi olması ya da olmaması gibi durumlarda ne gibi sorunlarla karşılaşacağı konusunda ebeveynleri bilgilendirerek, son kararı onların vermelerini isterler.