Kolera Tedavisi
- Sık Sorulan Sorular
- Kolera Nasıl Bulaşır?
- Kolera Önlenebilir Mi?
- Kolera Tedavisi Neye Yöneliktir?
- Kolera Tedavi Edilmezse Ne Olur?
- Koleranın tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkisi var mı?
- Tedavi Ne Kadar Sürer?
- Bebek Hastalar Nasıl Tedavi Edilir?
- Hastalık Gebe Kalmaya Engel Midir?
- Kolera Hastası Ne Zaman İyileşir?
- Tedaviden Sonra Hastalık Tekrarlayabilir Mi?
- Kolera Aşısı Etkili Midir?
- Kolera Hastaları Araç/Araba Kullanabilir Mi?
- Kolera Hastası Karantinaya Alınmalı Mı?
- Kolera Tedavisi Evde Uygulanabilir Mi?
- Koleranın Bitkisel Tedavi Yöntemleri Var Mı?
- Kolera Tedavisine Ne Zaman Başlanmalı?
- Kolera Tedavisi İçin Hangi Bölüme – Doktora Gidilmelidir?
- Kolera Tedavisi Fiyatları Neye Göre Değişir?
Kolera ani başlayan ve sulu ishal ile karakterize olan Vibrio Cholerae bakterisinin neden olduğu bir bağırsak enfeksiyonudur. Hijyen koşullarının yetersiz olması, su ve kanalizasyon sistemlerinin olumsuzluğu kolera hastalığına uygun zemin hazırlar. Kolera tedavisi acilen yapılmadığı takdirde hastanın yaşamını kaybetmesi kaçınılmazdır. Kolera bakterisinin bulaşması genellikle dışkı ile kirlenen su ve yiyeceklerle olur. Kişiden kişiye direkt bulaşmadığı için hastayla geçici temas edilmesi bulaşma açısından risk taşımaz. Ancak hastanın dışkısı ile enfekte olan besinlerin ve suyun tüketilmesi hastalığın bulaşmasını sağlar.
Koleranın 1-5 gün gibi kısa süren kuluçka süresinden sonra ortaya çıkan enfeksiyon belirtileri çoğu zaman hafif seyreder. Ancak şiddetli belirtilerin görüldüğü hasta grubu da vardır. Her 20 vakanın birinde bol sulu ishal, bacak krampları, kusma, sinirlilik, genel huzursuzluk, kan basıncında düşme, kalp atışlarının hızlanması, ani gelişen böbrek yetmezliği, cilt elastikiyetinin kaybolması gibi ağır tablo gelişebilir. Vücut sıvısının hızla kaybedilmesi hastada dehidratasyon ve şok tablosunun oluşmasıyla sonuçlanır. Kolera tedavisi zamanında yapılmadığında hasta kaybedilebilir.
Tedavi öncesinde hastanın dışkı örneği incelenir. Değerlendirmelerin hızlı bir şekilde yapılması ve gecikmeden tedaviye başlanması gerekir. Tedaviye başlamak için mikrobiyolojik tanı yöntemlerinin sonucunu beklemeye gerek yoktur. Hasta genel durumuyla tanı için yeterli bilgi verecektir. Eğer uygun tedavi uygulanırsa, en ağır kolera vakalarında bile iyileşme sağlanabilir. Kolera tedavisinde en önemli ilk aşama vücudun kaybettiği sıvı ve tuzların rehidratasyon tedavisi ile düzeltilmesidir. Genellikle şeker, tuz, karbonat ve sudan oluşturulan oral rehidratasyon sıvısı hastaya verilir. İshal vakalarında bu karışım yaygın olarak kullanılmaktadır. Gerekirse hastalar hastanede tedavi altına alınır ve damardan sıvı tedavisi yapılır. Aynı zamanda antibiyotik tedavisine başlanır.
Kolera özellikle temiz içme suyunun fazla olmadığı, sanitasyon yetersizliği olan düşük gelire sahip ülkelerde sıkça görülmektedir. Özellikle Latin Amerika, Asya, Afrika ülkelerinde salgınlar görülmektedir. Her yıl yüzlerce kişi kolera nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Bu yüzden bu ülkelere seyahat edecekler, hijyen koşullarının yetersiz olduğu bölgelere gidecekler kolera için yeterli önlemi almalıdır.
Kolera Tedavisi Hakkında
Kolera tedavisi vücutta kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin yerine konmasıyla gerçekleştirilir. Bakteriyel kökenli bu hastalıkta ciddi vakalarda yaşanan sıvı kayıpları hastalar için ölümcül sonuçlara neden olabilir. Ayrıca hastalara hızlı bir şekilde müdahale edilmeli ve tedavi uygulanmalıdır. Sıvı ve elektrolitlerin kaybını yerine koymak için hastalarda birkaç tane damar yolu açılmalı, şuuru yerinde olan hastalarda ağızdan sıvı verilmelidir.
Kolera tedavisi sırasında uygun antibiyotiklerin kullanılması hastalığın süresini azaltır. Ancak antibiyotik ile iyileşme beklenmez. Hastalığa neden olan mikroptan kaynaklanan zehir daha önceden bağırsak dokusunu etkilemiştir. Bu etki antibiyotik ile düzelmez. Antibiyotik kullanımı sadece mikrobun yeni zehir oluşturmasına engel olabilir. Salgınlar sırasında da koleraya hassasiyeti olan kişilerde antibiyotiklerin olumlu etkisi vardır. Özellikle riskli sayılan hamileler, 2-5 yaş arasındaki çocuklar ve yaşlılar bu şekilde korunabilir. Kolera bakterisi bağırsaklara zarar vermeden antibiyotiklerle korumaya alınabilir.
Kolera hastalığından korunmak amacıyla aşı tercih edilebilir. Fakat kolera aşısının koruyucu etkisi % 50 kadardır. Ayrıca aşının etkisi 3-5 ay kadar sürer. Buna rağmen salgın olan dönemlerde aşılama yapılması önemlidir. Kolera genellikle taşıyıcı kişilerden bulaştığından, taşıyıcı olanlar belirlenmeli ve tedaviye alınmalıdır. Hastalıkta korunmak için temizlik ve hijyen en önemli kıstaslardır. Ellerin sürekli yıkanması, kanalizasyon ve tuvaletlerde dezenfeksiyon yapılmalı, kapalı şişelerdeki dezenfekte edilen sular tüketilmelidir.
Kolera Nedir?
Kolera Vibrio adlı bakterilerin ince bağırsakta parazitlenmesi nedeniyle oluşan akut epidemik bir enfeksiyondur. Hastalığın ilk kez Hindistan’da ortaya çıktığı, buradan dünyaya yayıldığı bilinmektedir. Ülkemizdeki ilk kolera salgını Balkan savaşları döneminde olmuştur. Bu dönemde binlerce asker ve sivil yaşamını kaybetmiştir. Hastalığın genel seyrinde sulu ishalden dolayı vücutta sıvı ve elektrolit kaybı oluşması, buna bağlı olarak şiddetli dehidrasyon meydana gelmesi vardır. Hastalık ilerledikçe ölüm riski de artar. Bakterinin vücudu etkilemesiyle salgıladığı toksinler bağırsaklardaki su kaybını hızlandırır. Hastalarda saatler içinde fazla miktarda sıvı kaybı olur. Bazı hastalarda ishal oluşmadan önce halsizlik, bitkinlik, fenalaşma gibi semptomlar görülür. Bunun arkasından şiddetli sulu ishal meydana gelir. Kısa zamanda ince bağırsaklardan aşırı oranda su atılır. Su kaybının oranı günde 20-30 litre hatta daha fazla olabilir. Genellikle yaz aylarında görülen kolera dışkı, su ve kusma nedeniyle bulaşabilir. Hastalarda kas krampları, kusma ve karın ağrısı, ses kısıklığı, morarma, kırışık cilt, çökük gözler, aşırı susama, tansiyon düşmesi, hızlı nabız gibi bazı belirtiler görülebilir. Sağlık koşullarının iyi olmadığı ortamlar hastalığın bulaşmasında etkili olur. Hastalığın insanda insana bulaşması temastan ziyade hastanın dışkısıyla kirlenen sudan, besinlerden ya da sineklerin besinlere bakterileri taşımasından dolayı bunları tüketmekle olur. Özellikle insan dışkısının tarımda kullanılması ve kanalizasyona insan dışkısı karışmış ise bunun sulamada kullanılması halinde kolera bakterisinin sebze ve meyvelerden insanlara bulaşması kaçınılmaz olur. Hastalığın en önemli bulaşma yolu dışkıyla kirlenen kullanma ve içme suyudur. Kolera bakterisinin 56 derecedeki sıcak suda canlı kalma süresi 30 dakika iken kaynar suyun içinde birkaç dakikadır. Mikroplar güneş ışınlarına maruz kaldığında da birkaç dakika içinde ölür. Bakterilerin antiseptiklere, özellikle alkole karşı duyarlı olduğunu da belirtebiliriz. Bakteriler potasyum permanganat ve klorla parçalanabilir.
Kolera bakterisinin dışkıda canlı olarak kalma süresi ısıya bağlı olarak ve dışkıda başka mikropların olmasına göre değişir. Sebzelerde ve asitli yiyeceklerde bakteriler hızla kaybolur. Ancak pişmiş meyvelerde, süt ve süt ürünlerinde, haşlanmış pirinç, hamurda canlı kalma süresi 4 hafta kadardır.
Hastaların dışkılarıyla bakterileri atma süresi yaklaşık 1-2 hafta sürer. Bu konuda sağlıklı taşıyıcıların olabileceği tartışmalıdır. Bunun nedeni kolera bakterisinin kronik taşıyıcılığa izin vermemesidir. Bakteri insan vücudunda uzun süre kalamaz. Klinik belirtilerin olmadığı vakalarda bakteriler yaklaşık 15 günde dışkı ile dışarıya atılırlar. Ağızdan alınan mikroplar midenin asitli ortamını rahatlıkla aşarak ince bağırsağa geçer.
Bağırsağın içeriği mikropların beslenmesine uygun olduğundan, hızla çoğalarak büyük oranlara ulaşırlar. Bağırsak duvarına girmeden, yaşamlarına bağırsak boşluğunda devam ederler. Bağırsak epitelinin üzerinde kısa sürede ince tül şeklinde bir yapı oluştururlar. Bu esnada salgıladıkları zehir hızlı bir şekilde vücutta sıvı kaybına neden olur. Vücutta suyla birlikte elektrolitlerde azalır. Hastalarda günlük 30 litreye kadar sıvı kaybı oluşabilir. Kolera hastalığının ilerlemesi karmaşık olmasına rağmen ağır sulu ishal hastalarda ciddi derecede potasyum, sodyum gibi önemli tuz kayıplarına neden olur.
Kolera tedavisi sırasında hastalara yoğun şekilde sıvı takviyesinin yapılması gerekir. Sıvı ağızdan ve damardan verilmelidir. Ayrıca antibiyotik tedavisine de başlanmalı ve hastalık süresi kısaltılmalıdır. Bu tedavi türleri hastanın durumuna uygun şekilde belirlenmelidir.
Koleradan korunmak için alınacak önlemlerin başında yaşanan çevre koşullarının düzeltilmesi gelir. Temizliğe dikkat edilmesi, çiğ yiyeceklerin tüketiminden uzak durulması, kolera salgını olan bölgelerde açık su içilmemesi gerekir. Ayrıca bölgedeki kanalizasyon sistemi de düzeltilmelidir. Her şeyden önemlisi tedbir amaçlı hastalıktan korunmak için aşı olunmalıdır. Kolera aşısı yaygın kullanılır. Fakat aşılar hastalığa karşı etkili bir bağışıklık kazandırmaz. Aşının koruma süresi ortalama 3-5 ay devam eder. Buna rağmen etkili bir bağışıklık ortaya çıkmaz. Kolera aşısı için yapılan araştırmalar hala önemini korumaktadır.
Kolera Belirtileri Nelerdir?
Toplumda görülen kolera vakalarının % 5 kadarı şiddetli olgulardır. Enfekte olan kişilerin önemli kısmında semptomlar görülmez. Semptomların ortaya çıkması 12 saatten 5 güne kadar sürebilir. Hastalığın kuluçka süresi yaklaşık 48 saat sürer. Birdenbire başlayan semptomlar karın ağrısı, fenalık hissi, kusma ve karında şişlik şeklinde kendini gösterebilir. Kolera belirtileri soğuk evre olarak adlandırılan süreçte daha etkili şekilde ortaya çıkar. Renksiz, sulu, kıvamı pirinç suyunu andıran bulanıklıkta, içeriği küçük parçacıklarla dolu şekilde yoğun mikroplarla birlikte dışkılama ortaya çıkar. Ayrıca dışkıda sızıntı şeklinde bağırsak mukozası da bulunur.
Hastalarda 1-3 gün içinde ortalama 50-100 defa tipik sulu ishal şeklinde dışkılama olur. Herhangi bir zorlama ve bulantı olmadan şiddetli fışkırma şeklinde kusma ortaya çıkar. Sıvı kaybı saatte bir litreyi geçecek şekilde gerçekleşebilir. Bu yüzden vücut susuz kısa sürede kalır. Bu etkilerle vücutta potasyum ve kalsiyum kaybı da olduğundan, hastalarda ağrılı kas krampları ortaya çıkar. Ayrıca aşırı yorgunluk, aşırı derecede susuzluk, bazı hallerde yapışkan ve soğuk terleme görülebilir. Hastanın idrara çıkışı önemli oranda azalır hatta durma noktasına gelebilir.
Çocuk hastalarda bu belirtilerin dışında beyin zarı tahrişinden kaynaklanan ciddi kolera belirtileri de ortaya çıkabilir. Bu hastalarda nabız hızlanır, karın içe doğru çöker. Hastanın kan basıncı ölçülemeyecek oranda düşer. Vücut ısısı makattan ölçüldüğünde normal bazen yüksek çıkar. Koltuk altından vücut ısısı ölçümü yapıldığında, ısı 33 dereceye kadar düşebilir. Kandaki üre miktarı hızla artar ve anormal yüksekliğe ulaşır. Bunlar hastanın yaşamını ciddi derecede tehdit eder.
Kolera hastalığının ilerleyişi oldukça hızlıdır. Ağır vakalarda kolera belirtileri 5-12 saatte tehlikeli düzeye ulaşabilir. Dehidrasyon oluşursa birkaç saatte ya da 2-3 gün içinde ölümle sonuçlanan vakalar olabilir. Hastalardaki ölüm nedenleri arasında en önemlileri kan ve vücut sıvılarındaki asitlik derecesinin yükselmesi yani şok asidoz ile böbrek yetersizliği bulunmaktadır. Bu nedenle hastaların en kısa sürede tedaviye alınması gerekir.
Kolera hastalığının gidişatı uygulanan sıvı tedavisine göre değişebilir. Tedavi uygun şekilde ve yeteri düzeyde uygulanırsa ölüm vakaları da % 1-5 düzeyinde olur. Tedavi yetersiz kalırsa ya da uygun şekilde tedavi edilmez ise kolera nedeniyle ölüm oranı % 50-70 düzeyine çıkar. Kolera hastalığında genellikle hafif olgular olduğunda hastalık gözden kaçabilir. Ağır vakalar hastalığın genellikle başlangıç aşamasında kendini gösterir. Belirtiler daha sonra hafiflemeye başlar. Bu konuda dikkatli olunmalıdır. Özellikle 5 yaş altındaki çocuklarda kolera ağır bir seyir izler.
Kolera Hastalığının Nedeni Nedir?
Kolera hastalığı insanlarda etkili olan bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalığın bakterileri insan vücuduna genellikle insanın dışkı atıkları ile kirlenen su ve yiyeceklerle girer. Yeterince temizlenmeyen sebzeler, kirli sular enfeksiyon nedeni olabilir. Bölgede tarım alanlarında insan dışkısının gübre olarak kullanılması kolera riskini arttıran en önemli sebeptir.
Bunun dışında tam olarak pişirilmeyen ya da çiğ yengeç, istiridye gibi deniz ürünlerinin de tüketilmesi kolera nedeni olabilir. Kolera hastalığının nedeni sanitasyonun yetersiz olduğu ortamlar, kalabalık yerler, hijyenin olmadığı alanlar, bozuk kanalizasyon, kirli su olabilir. Ayrıca mide asidini azaltan ilaçların kullanılması, “0” kan grubunda olmak, kişisel temizliğe önem vermemek, immün sisteminin zayıflaması gibi etkenlerde kolera riskini artırabilir.
Kolera Tedavi Türleri
Kolera tedavisi iki aşamada ele alınır. Tedavinin hedefi hızlı ve yoğun şekilde vücuttaki sıvı ve elektrolit kaybının karşılanmasıdır. İlk aşamada damar yolundan hastaya hızlı bir şekilde bolca sıvı verilir. Bu oran yetişkin hastalarda ilk 15 dakikada bir litre, daha sonra 30-45 dakikada bir litre olacak şekilde ayarlanır. Bu tedavi hastanın vücudundaki sıvı oranı normale gelinceye kadar devam eder. Çoğu hastada başarıya ulaşmak için üç saatte 5 litre kadar sıvı verilmesi gerekir. Tedavi süresince hasta yakından takip edilir.
Hastanın vücudundaki sıvı dengelendikten sonra tedavinin diğer aşamasına geçilir. İkinci aşamada ishal kesilinceye kadar tedavi sürer. Hedef vücutta dışkı ile kaybedilen sıvının karşılanmasıdır. Sıvının vücuda verilmesi mide sondasıyla ya da damar yolundan olabilir. Ağır vakalarda mide sondasıyla sıvı verilmesi halinde damar yolundan verilen sıvı büyük oranda azaltılabilir. Ancak bu aşamada verilen sıvının içeriği önemlidir. Sıvıda sodyum bikarbonat ve sodyum klorür mutlaka bulunmalıdır. Erken evrede bazı hastalarda potasyum gerekmeyebilir. Magnezyum ve kalsiyum da gerekli olmayabilir. Kolera hastalığının çocuk hastalarda ilerleyişi daha ağırdır. Bu yüzden çocukların tedavisine özen gösterilmelidir. Vücuda verilecek sıvının içeriği yetersiz olursa sonuç oldukça tehlikeli olabilir. Verilecek sıvı ve elektrolitlerin oranı çocuğun kilosuna, kandaki asit değişimlerine, kaybedilen dışkı ve elektrolit miktarına bağlı belirlenmelidir. Yetişkinlerde damardan verilen potasyum çocuklarda mutlaka ağızdan verilmelidir.
Sıvı tedavisi sırasında aşırı sıvı yüklenmesi nedeniyle oluşabilecek ödem, kan göllenmesinden kaynaklı kalp yetmezliği, akut akciğer ödemi gibi rahatsızlıkların önlenmesi için hastalar sürekli takip altında olmalıdır. Hastaların sıkça boyun toplardamar dolgunluğuna bakılmalı, akciğerler ve kalp kontrol edilmeli, vücut ağırlığı yakından izlenmelidir.
Kolera tedavisinde tetrasiklinler ile uygulanan antibiyotik tedavisinin yararı bulunmaktadır. Bu tedavi ishalin süresini, dışkı miktarını, dışkı ile atılan bakteri miktarını azaltacaktır. Tetrasiklinler ağızdan verilirse daha iyi olur. Hastalarda kusma önlendikten sonra antibiyotik tedavisine başlanmalıdır. Aksi halde hastalar kusma ile birlikte ilaçları çıkarır. Bu süreç genellikle hastalardaki sıvı tedavisinden üç saat sonrasında başlar. Kusma sadece beslenmeyi etkilediğinden bu konuda katı kurallar yoktur. Hastalar tedavide istediği yiyeceği yiyebilir. Fakat normal beslenme düzenine geri dönebilmesi için hastanın önce ishali kesilmelidir.
İlaç Tedavisi
Kolera tedavisi temel olarak hastaların kaybettiği sıvı ve elektrotların yerine konulmasını hedefler. Bu yüzden ilaç tedavisi ikinci plandadır. Hastalara hızlı bir şekilde ağızdan ve damar yolundan sıvı ve tuz verilir. Bu aşamanın ardından ilaç tedavisi başlatılır. Tedavide kullanılan ilaçlar antibiyotiklerdir. Ancak antibiyotikler hastalığı tedavi etmek için kullanılmaz. Hastalarda ishalin azalması ve kesilmesi için yani hastalığın sürecini kısaltmak için tercih edilir. Kolera tedavisinde kullanılacak antibiyotikler bölgedeki dirence uygun şekilde belirlenmelidir. Bazı bölgelerde antibiyotiklere karşı direnç görülmektedir. Bunun tespit edilerek en faydalı olan antibiyotik ilaç grubu tercih edilmelidir.
Antibiyotikler
Kolera tedavisinde antimikrobiyal tedavi ikinci plandadır. Ağır vakalarda antibiyotiklerin kullanımı ishalin süresini kısaltır. Ancak hastalığın verdiği zararı telafi etmez. Hastaların hastanede kalış sürecini de azaltır. Ayrıca ishalin yarı yarıya azalmasına yardımcı olur. Kolera salgınlarında yatak sorunu ve intravenöz sıvı ihtiyacını da azaltır. Hafif kolera vakalarında antibiyotik tedavisinin uygulanması genellikle önerilmez. Tedaviye hastanın kusması kesilince başlanır. Genellikle tek doz şeklinde 300 mg doksisiklin verilir. Tetrasiklinlerin kullanımı ise 7 yaşından küçük hastalarda fazla güvenli değildir.
Gebe kadınlarda furazolidon ve eritromisin tercih edilir. Son yıllarda bazı bölgelerde kolera bakterisinde çoklu antibiyotik direnci oluştuğu izlenmiştir. Tetrasiklinlere direnç izlendiğinde eritromisin, co-trimoxazol, azitromisin kullanılabilir. Çocuk hastalarda tek doz azitromisin kullanımı tedavide faydalı olur. Tek doz antibiyotik tedavisinin uygulanması aynı zamanda antibiyotik tedavisine direnci azaltabilir.
Doksisiklin
Kolera tedavisinde bir çeşit tetrasiklin antibiyotiği olan doksisiklin kullanılabilir. Tedavide genellikle 300 mg doksisiklin tek doz şeklinde kullanılır. Antibiyotiğin kullanılması için hastanın kusma sorununun geçmesi beklenir. Ancak bölgesel olarak bu antibiyotiğe direnç gelişmiş ise başka antibiyotik kullanılmalıdır. Hastalarda ishalin miktarını azaltmak, ishal süresini kısaltmak için kullanılır. Hastada antibiyotiğe karşı yan etkiler oluşursa başka bir antibiyotik tercih edilebilir.
Tetrasiklin
Dirençli bakterilere karşı etkinliği bilinen antibiyotiklerin başında tetrasiklin grubu ilaçlar gelir. Kolera hastalığı da bakteriyel bir enfeksiyon olduğundan, tedavide en fazla tercih edilen antibiyotik tetrasiklin grubu ilaçlardır. Eğer bölgede tetrasiklin antibiyotiklerine direnç bulunmuyorsa genellikle bu ilaçlar kullanılır. Bu antibiyotikler kolera hastalığını tedavi etmez. Ancak hastalığın sürecini kısaltır, ishali önemli oranda azaltır. Ayrıca mikropların bağırsaklara verdiği hasarı da azaltır.
Siprofloksasin
Siprofloksasin bakteriyel kaynaklı enfeksiyonların tedavisinde kullanılan antibiyotiklerden biridir. Kolera tedavisi sırasında mikropların verdiği hasarı azaltabilmek için kullanılır. Hastalığı tedavi etmese bile sulu ishalin miktarını azaltır ve hastaların iyileşme sürecini kısaltır.
Ofloksasin
Ofloksasin kolera tedavisinde kullanılan fluorokinolon grubu antibiyotiklerdir. Bu ilaçlar gebelikte ve anne sütüne geçtiği için emzirme döneminde tercih edilmez. Ayrıca fluorokinolon allerjisi olanlarda da kullanılmaz. İshali azaltan etkiler yapar. Ancak hastalarda bulantı ve kusma, iştahsızlık, karın ağrısı, uyku düzensizliği, alerjik reaksiyonlar, solunum zorluğu, kas ağrısı gibi yan etkilere neden olabilir.
Rehidratasyon Tedavisi
Rehidratasyon tedavisi hastalardaki ağır ishalin neden olduğu sıvı ve elektrolit kayıplarını karşılamak için uygulanır. Dehidrasyona giren hastaların normal hidrasyona getirilmesi için uygulanır. Bu tedavi 4 saat içinde uygulanmalıdır. Tedavideki hedef vücuttaki sıvı açığının giderilmesidir. Ayrıca metabolik asidozun düzeltilmesini, potasyum eksikliğinin giderilmesini hedefler. Hastalarda asidoz meydana gelirse potasyum eksikliği tespit edilemez. Ölçümlerde potasyum düzeyi normal bazen yüksek çıkabilir. Hastalar ağır dehidratasyon durumunda olduğunda vücut ağırlığının ortalama % 10 kadarı kaybedilir. Bu durumda hastalara 50 kg için acilen 5 lt intravenöz sıvı verilmelidir. Bu sıvının verilmesi en geç 2-4 saat içinde gerçekleşmelidir. Hastalarda erken aşamada tedaviye başlanır ve özel rehidratasyon sıvıları verilirse kolera tamamen tedavi edilebilir.
Kolera Tedavi Öncesi
Kolera acilen tedavi edilmesi gereken bakteriyel kökenli bir enfeksiyon hastalığıdır. Bu nedenle hastaların tedaviden önce hiç bekletilmemesi gerekir. En kısa sürede tedaviye başlanmalıdır. Hastaların kolera nedeniyle vücudundan kaybettiği sıvı ve elektrotların acilen yerine konması gerekir. Hastanın dışkısı karanlık bir ortamda incelendiğinde kolera bakterilerinin yani vibrioların yıldız kayması gibi keskin ve zıplayarak hareket ettiği görülebilir. Bu kolera bakterisinin tipik özellikleri arasındadır. Hastanın tedaviden önce genel durumu analiz edilerek gereken tetkikler yapılır. Ancak kolera tedavisine başlamak için mikrobiyolojik tanı konulmasına gerek duyulmaz. Acilen bir tedavi planı oluşturularak gecikmede tedaviye başlanır.
Hastanın Durumunun Analizi
Kolera hastalığında tedaviye başlamak için hasta durumunun analizi en önemli tanı kriteridir. Pirinç suyu kıvamında sulu idrar nedeniyle hastaların vücudunda hızlı bir şekilde sıvı kaybı meydana gelir. Bu hastalarda dehidrasyona neden olur. Acilen vücudun kaybettiği su ve tuz yerine konmadığı takdirde hasta kaybedilebilir. Bu nedenle hastanın durumuna göre gecikilmeden tedaviye başlanmalıdır. Diğer tıbbi tetkiklerin sonucunu almak için beklemeye gerek yoktur.
Kültür
Kolera tanısı için dışkı kültürü yapılabilir. Ancak tedaviye başlamak için bu tür mikrobiyolojik tanı sonuçları beklenmemelidir. Kültür bağırsak enfeksiyonunun bakteriyel kökenli olup olmadığını belirlemede yardımcı olur. Bu tahlilin sonucu hemen alınamadığı için hastaların tedavisinde gecikilmemelidir. Kolera çok hızlı ilerleyen ve hastanın yaşamını tehdit eden bir hastalıktır. Bu yüzden tedavi hemen başlatılmalıdır.
İmmobilizasyon Testi
İmmobilizasyon testi özellikle bölgesel kolera salgınları olduğunda tanı için önemli bir testtir. Spesifik kolera serumları lam ve lamel arasındaki dışkı örneğine damlatılarak, vibrioların hareketsiz hale gelmesi sağlanır. Bu şekilde hastaya kolera tanısı hızlı bir şekilde konulabilir.
Tedavinin Nasıl Uygulanacağının Belirlenmesi
Kolera hastalarında tedavinin nasıl uygulanacağının belirlenmesi hastanın genel durumuna bağlıdır. Erken aşamada tanı konulan hastalarda sadece rehidratasyon sıvılarının verilmesi tedaviye yardımcı olur. Hastalığın ilerleyen aşamalarında antibiyotikler kullanılmalı, damardan, mideye takılan sondadan ve ağızdan sıvı ve tuzlar verilmelidir. Hastanın kaybettiği sıvı acilen tamamlanmaz ise hasta dehidrasyona girerek yaşamını kaybedebilir. Bu nedenle hangi tedavinin uygulanacağına karar verme süreci uzun olmamalıdır.
Kolera Tedavi Sonrası
Kolera tedavi sonrası hastaların bir süre kontrol altında tutulması gerekir. Belirli aralıklarla dışkı tahlili yapılmalıdır. Hastaların yaşadığı çevrede temizlik ve hijyene dikkat edilmelidir. Suların temiz olmasına, yiyeceklerin iyi yıkanmasına özen gösterilmelidir. İçme ve kullanma suyunun kaynatılarak kullanılması en güvenli yöntemdir. Bunun nedeni kolera bakterilerinin kaynatılmış suyun içinde canlı kalamaması yüzündendir. Yiyecekler iyi pişirilerek tüketilmelidir.
Kontrol Süreci
Tedavisi başarıyla yapılan hastaların tedaviden sonra kontrol süreci işlemeye başlar. Hastalığın tekrarlamaması için hasta yakın takipte tutulur. Gerekirse hastalar beş gün kadar karantinaya alınarak birkaç defa dışkı tahlili yapılır. Ayrıca bu süreçte hastanın su ve yiyecekleri temiz şekilde tüketmeye ve genel temizliğine dikkat etmesi gerekir. Hastanın yaşadığı bölgede kolera salgını varsa alınacak önlemler arttırılmalıdır.
Hastanın Yapması Gerekenler
Kolera nedenleri arasında en yaygın olanı insan dışkısıyla kirlenmiş suların ve besinlerin tüketilmesidir. Bu yüzden hasta tedaviden sonra beslenmesine ve suyu kullanmaya dikkat etmelidir. Ellerini her işlemden önce yıkamalı, işlemleri yaptıktan sonra da ellerini yıkamayı ihmal etmemelidir. Özellikle tuvalete girerken ve çıkarken, yemek yaparken eller sabun ve suyla dezenfekte edilmelidir. Hastalar kapalı şişe sularını ya da kaynatılmış suları içmek için tercih etmelidir. Genel kullanım için kaynatılmış sular tercih edilmelidir. Ayrıca bölgede kolera salgını varsa hastalardan uzak durulmalıdır. Taşıyıcı olan hastalarda risk kapsamına alınmalıdır.
Sık Sorulan Sorular
Kolera tedavisi ve kolera hakkında genel bilgiler verdiğimiz yazı umarız faydalı olmuştur. Bu bilgilerin dışında aklınızda olan tüm sorularınızın cevaplarını aşağıda bulabilirsiniz.
Kolera Nasıl Bulaşır?
Kolera Vibrio bakterilerinin neden olduğu bulaşıcı ve akut bir enfeksiyon hastalığıdır. Kıvamı pirinç suyu gibi sulu ishal beraberinde bayılma, fenalaşma, karın ağrısı, kusma, kas krampları gibi belirtilerle seyreder. Bakteriler vücuda girdikten sonra mideyi aşarak, ince bağırsağın çeperine tutunur ve burada hızla çoğalmaya başlarlar. Dokulara yayılım göstermeyen sadece bağırsağı etkileyen toksinler hastaların aşırı sıvı ve elektrolit kaybetmesine neden olur. Sıvı kaybı birkaç saat içinde hastanın ölümüne neden olacak kadar şiddetli olabilir ve hastanın dehidrasyona girmesine yol açabilir. Hastaların dışkı ile kirlenen su ve besinlerle kolera hastalığına yakalanması halinde acilen tedaviye başlanmalıdır. En küçük şüphede hastaneye gidilmelidir.
Kolera Önlenebilir Mi?
Kolera hijyen koşullarının olmadığı, insan dışkısıyla kirlenen su ve yiyecekleri tüketmekle bulaşan bir enfeksiyon hastalığıdır. Özellikle az gelişmiş ülkelerde yaygın olarak görülür. Kolera hastalığının önlenmesi için bulunulan ortama dikkat edilmeli, temiz su içilmeli, kanalizasyon ve tuvalete dikkat edilmeli, besinler çok iyi yıkanarak tüketilmelidir. Bu tarz enfeksiyon hastalıklarına yakalanmamak adına, içtiğiniz sulara ve kulldığınız sulara dikkat etmelisiniz. Kolera salgınlarının olduğu bölgelere gitmek zorunda olanlar daha dikkatli olmalıdır. Diş fırçalama, yüz yıkama, yiyecek yıkama gibi durumlarda içme suyu kullanılmalıdır. Sular mümkün olduğu kadar kaynatılmalıdır. Çünkü kolera mikrobu kaynatılan suda canlı kalamaz. Ayrıca her ihtimale karşı kolera aşısı yaptırılmalıdır. Aşının etkinliği yeterince olmasa da hastalıktan korunmaya yardımcı olabilir. Bunların dışında yeterince pişmemiş kabuklu deniz ürünlerinin tüketilmemesi, ellerin sıkça sabun ve temiz suyla yıkanması, her eylemden önce ve sonra ellerin yıkanması, yaşam alanlarındaki yüzeylerin sulandırılmış çamaşır suyu ile yıkanması, besinlerin taze hazırlanması kolera hastalığının önlenmesine yardımcı olabilir.
Kolera Tedavisi Neye Yöneliktir?
Kolera tedavisinin temel amacı hastanın vücudunda kaybolan sıvı ve elektrolitlerin yerine konulmasıdır. Tedavi bu amaca göre düzenlenir. Zaman kaybetmeden hastanın durumuna göre ağızdan ya da damardan sıvı ve tuzlar verilmeye başlanır. Hastalara rehidratasyon sıvıları verilerek tedavi edilmeye çalışılır. Tedaviye gerek duyulduğunda antibiyotikler de eklenir. Vücudun kaybı yerine konursa tedavi başarılı olur.
Kolera Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Kolera hastalarda dehidrasyona neden olan tehlikeli bir hastalıktır. Kolera hastalığının mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir. Tedavi edilmediği durumlarda sonu yaşamın sonlanmasına kadar giden sonuçlar doğurmaktadır. Vücuttan hızlı bir şekilde sıvı ve elektrolitler atıldığı için hasta dehidrasyona girebilir. Bu yüzden en kısa zamanda tedaviye başlanmalı ve vücudun kaybettikleri yerine konmalıdır. Kolera tedavi edilmedi zaman hasta yaşamını kaybeder.
Koleranın tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkisi var mı?
Koleranın tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri olabilir. Tetrasiklin, doksisiklin gibi antibiyotiklerin kullanıldığı tedavide bulantı ve kusma, baş ağrısı, huzursuzluk, halsizlik, nefes alma sorunu, kas ağrısı gibi beklenmeyen etkiler oluşabilir. Ayrıca hastalarda ilaçların etken maddesine karşı alerjik reaksiyon gelişebilir. Bu yan etkilerin oluşması halinde tedavide kullanılan ilaçlar doktor denetiminde değiştirilebilir.
Tedavi Ne Kadar Sürer?
Kolera hastalığında tedavi süreci için bir süre vermek doğru olmaz. Tedavinin hedefi vücudun kaybettiği sıvı ve elektrolitlerin yerine konmasıdır. Vücuttaki sıvı dengesi kuruluncaya kadar ve elektrolitler tamamlanıncaya kadar tedavi devam eder. Bu arada hastanın ishalinin, kusma gibi belirtilerin de ortadan kalkması beklenir. Hasta tamamen iyileştiğinde kontrol süreci başlar. Bu süreçte hastalığın yeniden tekrarlamaması için bazı önlemler alınır.
Bebek Hastalar Nasıl Tedavi Edilir?
Kolera en fazla 2-5 yaş aralığında bulunan çocukları etkiler. Bebek hastaların tedavisi daha dikkatli yapılmalıdır. Bebeklerin bağışıklık sistemi tam olarak gelişmediğinden dolayı hastalıktan daha fazla etkilenirler. Bu yüzden tedaviye başlamak için gecikilmemeli ve en uygun tedavi prosedürü uygulanmalıdır.
Hastalık Gebe Kalmaya Engel Midir?
Kolera hastalığı gebe kalmaya engel değildir. Ancak gebelikte hastalığın tedavisi daha zorludur. Bu süreçte koleradan korunmak için aşılama yapılması önerilmez. Ayrıca kolera hastalığı gebelikte hem anne hem de bebek için oldukça risklidir. Eğer kolera salgını varsa kadınların bu dönem gebe kalmaması daha doğru olacaktır.
Kolera Hastası Ne Zaman İyileşir?
Kolera hastası uygun şekilde planlanan tedaviden sonra iyileşebilir. Vücutta sıvı ve elektrolit dengesinin eski haline döndürülmesinden sonra normal yaşamına devam edebilir. Bu süreç hastanın genel durumuna, hastalığın evresine ve uygulanan tedavinin etkinliğine göre değişebilir. Hastaların ishali kesildiğinde, beslenmesi normal düzene girdiğinde iyileştiği kabul edilebilir.
Tedaviden Sonra Hastalık Tekrarlayabilir Mi?
Kolera tedavisinden sonra hastalık gerekli önlemler alınmadığı takdirde tekrarlayabilir. Bu nedenle hastaların tedaviden sonra kolera aşısı olması, kullandığı sulara ve besinlere dikkat etmesi gerekir. Hijyen ortamlarda bulunması, kanalizasyon ve tuvalet sisteminin düzgün olması önerilir. Ayrıca yaşadığı bölgede kolera salgını devam ediyorsa önlemler daha sıkı uygulanmalıdır. Hastalar sıkça doktor kontrolüne de gitmelidir.
Kolera Aşısı Etkili Midir?
Ölü kolera bakterileri ile hazırlanan kolera aşısının bağışıklık etkisi yaklaşık 3-6 ay devam eder. Ancak aşının koleradan korunma etkisi % 50 oranındadır. Bu aşı üzerinde hala bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Aşının etkinliği arttırılırsa kolera hastalığından korunmak daha kolay olur. Buna rağmen korunma amaçlı aşı yaptırılması tavsiye edilir. Özellikle riskli bölgelerde yaşayanlar ve bu bölgelere seyahat edecekler aşı olmalıdır.
Kolera Hastaları Araç/Araba Kullanabilir Mi?
Kolera hastalığı çok hızlı bir şekilde ilerleme gösterir. Hastalığın kuluçka süresi de oldukça kısadır. Hastalık etkisini göstermeye başladığında hasta hızla güçten düşer. Vücutta genel bir dengesizlik ve huzursuzluk olur. Hastalığın ilerlemesi çok hızlıdır. Acilen tedaviye başlanması gerekir. Bu nedenle kolera hastaları araç/araba kullanmamalıdır. Zaten hastaların genel durumu buna izin vermez. Çok kısa sürede hasta kendini kaybedebilir. Bu yüzden kolera tedavisi hemen uygulanmalıdır.
Kolera Hastası Karantinaya Alınmalı Mı?
Kolera hastalığından korunma, çevrede kolera kuşkusunun olmasına, bunların hasta olup olmadıklarının belirlemesine ve kolera hastalarının karantinaya alınmasına bağlıdır. Karantinaya alınan hastalardan 24 saat aralıklarla 3 defa dışkı kültürü alınmalı ve incelenmelidir. Bu tetkiklerde mikrobun üremediği belirlenirse hastanın iyileştiği anlaşılabilir. Kolera hastasının karantinada kalma süresi 5 gün kadardır. Bu süreçte tüm araştırmalar yapılmalıdır. Kolera salgını olan bölgelerde salgın sonrası birkaç ay bütün ishal vakaları bakteriyolojik incelemeye tabi tutulmalıdır.
Yaşanan çevre, hastalarla alakalı maddeler, eşyalar dezenfekte edilmelidir. Sular ve yiyecekler denetlenmeli, sineklerle mücadele edilmeli, dışkılar özenle kaldırılmalıdır. Ayakta tedavi edilen ve hastalığı hafif geçiren hastaların yayıcı olma riski nedeniyle aynı ağır vakalar gibi karantina altına alınmaları gerekir. Kas içine verilen ölü kolera mikrobu ile hazırlanmış aşıların bağışıklık sağlama özelliği kısa sürede biter. Bu nedenle aşı ile koleradan korunma yeterli değildir. Kolera olan bölgede hemen içilebilecek şekilde hazırlanmış karbonat, tuz, şeker karışımları dağıtılmalıdır. Hastalar soğuk evreye girmeden etkin bir şekilde tedaviye alınmalıdır. Bu hastaların en kısa sürede hastaneye götürülmesi gerekir.
Kolera Tedavisi Evde Uygulanabilir Mi?
Kolera tedavisi evde uygulanabilecek bir tedavi değildir. Hastalara acilen müdahale edilmesi gerekir. Hastanın kaybettiği sıvının ve tuzların yerine konması gerekir. Ağızdan bu sıvıların alınması yeterli olmaz. Hastalar hastanede yatarak tedavi edilmelidir. Damardan sıvı ve tuzlar verilmelidir. Uygun antibiyotikler kullanılmalıdır.
Koleranın Bitkisel Tedavi Yöntemleri Var Mı?
Koleranın bitkisel tedavi yöntemleri bulunmamaktadır. Tam gelişmemiş ülkelerde yaygın şekilde görülen kolera hastalığının gidişatı oldukça hızlıdır. Hastaların acilen tıbbi tedaviye alınması gerekir. Kaybedilen sıvı ve tuzlar vücuda dışarıdan verilmelidir. Bu tedavi sırasında hastanın durumu hafif seyrediyor ise beslenme önerileriyle tedaviye destek olabilir. Beslenmede limon, zencefil, probiyotik yoğurt, karanfil, çinko takviyeleri gibi ürünler ve besinler tüketilerek kolera bakterisine karşı vücutta direnç oluşturulmalıdır. Bunu tedaviden sonra da korunma amaçlı uygulamak faydalı olur.
Kolera Tedavisine Ne Zaman Başlanmalı?
Kolera tedavisine zaman geçirilmeden başlanması gerekir. Bu enfeksiyon hastalığı çok hızlı ilerler. Tedavide gecikilirse hasta kaybedilebilir. Bu yüzden koleranın tipik belirtisi olan pirinç suyuna benzer sulu ishal başladığında tedavi süreci başlatılmalıdır. Erken aşamada tedaviye alınan hastalarda sadece rehidratasyon sıvılarının kullanılması hastaların iyileşmesini sağlayabilir.
Kolera Tedavisi İçin Hangi Bölüme – Doktora Gidilmelidir?
Akut olarak gelişen bir hastalık olsa da oldukça tehlikeli olmasından, çabuk bulaşmasından dolayı kolera tedavisi özel olarak yapılır. Hasta karantina altına alınır ve hastalığı ortaya çıkaran faktörlere yönelik acil müdahale gerçekleştirilir. Hasta olanların başvurması gereken bölüm ise enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyolojidir. Ancak hastalar ilk olarak bu bölüme başvuramayacakları için dahiliye gibi bölümlere başvurmaktadır.
Kolera Tedavisi Fiyatları Neye Göre Değişir?
Tedavi genelde basittir ancak hastaların ölüm riski yüksektir. Fiyatı belirleyen temel unsur hastanın izole edilmesinden yani karantina altına alınmasından kaynaklanan masraftır. Toplumu ilgilendirdiği için tedavi masraflarının büyük kısmı devlet tarafından karşılanmaktadır. Birçok değişken fiyatı etkilediğinden dolayı kolera tedavisi hakkında fiyat bilgisi vermek imkansızdır.