Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Sıtma Hastalığı

Sıtma Hastalığı Hakkında
Sıtma Hastalığının Nedenleri
Sıtma Hastalığının Belirtileri
Sıtma Hastalığı Teşhis Ve Tanı Yöntemleri
Sıtma Hastalığının Komplikasyonları
Sıtma Hastalığı Risk Faktörleri
Sıtma Nasıl Önlenir
Sık Sorulan Sorular

Sıtma sivrisineklerin taşıdığı bazı parazitlerin sebep olduğu; geçmişi en az insanlık tarihi kadar eski olan bir hastalıktır. Sıtmanın keşfi Hipokrat tarafından Antik Mısır’da yapılmıştır. Sulak alanlarda yaşayan bazı insanların birbirleriyle benzer semptomlar vererek hasta olduğunu saptanmışsa da Hipokrat, hastalığa sebep olan asıl faktörü saptayamamıştır. Sıtmayı insandan insana taşıyan asıl faktörün sivrisinekler olduğu ise çok daha yakın zamanda saptanmıştır. Bu saptamadan sonra sıtmayla mücadele için geliştirilen ana fikir sıtmaya sebep olan sivrisineklerin yok edilmesi üzerine gelişmiştir.

Sanıldığının aksine sıtma sadece insanlara değil diğer bazı hayvanlara da bulaşabilir. Yani hastalığın gelişim göstermesi için gereken ayaklardan birisi olan insan bedenine ek olarak hayvan vücudu da gösterilebilir. Sıtmanın ortaya çıkabilmesi için gerekli bazı koşulların bulunması gerekir. Bu gereklilikten dolayı sıtma salgınları bölgesel ve zamansal olarak sınırlanmış durumdadır. Günümüzde yapılan etkin mücadeleden dolayı sıtmanın görüldüğü alanlar iyice dar hale getirilmiştir. Bu dar alanda yaşayan insan popülasyonundan dolayı sıtmaya yakalanan insan sayısı hala yüksek olsa da etkin tedavi imkânının bulunduğu alanlarda ölüm oranları oldukça düşmüştür.

İnceleyen ve Onaylayan : Uzman Dr. Mehmet Karahan

Sıtma Hastalığı Hakkında

Sıtma Dünya’da ve tıp literatüründe malarya olarak adlandırılır, oldukça bulaşıcı bir hastalıktır. Yayılmasına sebep olan sivrisinekler insan bedeniyle oldukça içli – dışlı olduğundan dolayı sık sık salgınlarla karşılaşılır. Sıtmaya sebep olan faktörlerin tespit ve tedavisinin mümkün olmadığı zamanlarda hastalığa bağlı ölümler oldukça fazla idi. Günümüzde ise sıtmaya sebep olan tüm faktörler açıkça bilindiğinden ve mücadele amacıyla ilaçlar geliştirildiğinden dolayı ölüm oranlarının görece azaldığını söyleyebiliriz.

2013 yılında yapılan raporlamalara göre Dünya üzerindeki yaklaşık iki milyar insan sıtma riskiyle yaşıyor. Yine aynı yıl yapılan raporlamalara göre iki yüz on beş milyon kişi sıtmaya yakalandı ve tüm vakalar içerisinde altı yüz elli bin kişi hayatını kaybetti. Bu sayı oldukça fazla olmasına rağmen hastalığın tarihsel süreci düşünüldüğünde oldukça düşük olduğu söylenebilir. Günümüzde sıtmaya sebep olan parazitlerin yok edilmesi için iki farklı yönelim bulunmaktadır. Bunlardan birincisi paraziti taşıyan sivrisineklerin yok edilmesi iken; ikincisi hastalığın yaşam döngüsü içerisinde önemli bir yer bulan kaynağın yani insan vücudunun ilaçlar yardımıyla tedavi edilmesi. Her iki yöntem de etkin olarak kullanılmaya devam ediyor.

Sıtma Nedir

Sıtma dört adet parazite bağlı olarak insan vücudunda gelişen ve yaşam döngüsünü sürdüren bir hastalıktır. Ölümcül olmasından dolayı ciddi şekilde mücadele edilmesi gereken hastalıklar sınıfına girer. Türkiye bulunduğu iklim şartlarından dolayı sıtmanın hafif belirtilere sebep olan ve ölüm riski oldukça düşük olan bir çeşidiyle mücadele etmektedir. Ancak ulaşımın bu denli geliştiği bir çağda ağır türlerinin de ülkeye girme ihtimali düşünülerek buna yönelik önlemler alınmaktadır. Koruyucu tedavi için hastalığın yaygın olarak gözlendiği ve ağır belirtiler veren çeşitlerinin var olduğu bölgelere yapılacak seyahatlerde kişilere önleyici ilaçlar verilmekte; yurda dönüşle birlikte de gerekli testler uygulanmaktadır.

Sıtma hastalığına sebep olan parazitlerin yaşam döngüsü insan gibi sıcakkanlı vücutlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacını gidermek için de taşıyıcı olarak sivrisinekleri kullanır. Sivrisineklerin her türü doğrudan sıtma ile alakalı değildir. Sıtma taşıyan sivrisinek türü anofel olarak adlandırılır. Bilindiği üzere sadece dişi sivrisinekler kan ile beslendiğinden dolayı, anofel türündeki sivrisineklerin dişileri sıtma hastalığının yayılmasına sebep olur.

Bu türdeki dişi sineklerin taşıdığı parazitler dörde ayrılır. Bunlar sırasıyla vivax, malaria, falciparum ve ovale olarak adlandırılır. Bu türlerin yayılım gösterdiği alanlar ve bulaştıklarında ortaya çıkardığı belirtiler oldukça farklıdır. Ülkemizde görülen sıtmaya sebep olan parazit türü vivaxtır. Bu tür sıtma en hafif belirtileri veren ve ölüm oranı en düşük olan sıtma türüdür. Sıtma hastalığı esasında bir döngüden ibarettir. Bu durum hem parazitin hem de sivrisineğin yaşam döngüsü ile doğrudan alakalıdır.

İnsanın vücudunu deri yapısı kaplar. Bu deri yapısının hemen altında ise kan taşıyan kılcal damarlar bulunur. Dişi sivrisinekler kan ile beslendiğinden dolayı, vücudumuzdan salgılanan yağ kokuları sivrisinekleri vücudumuza çeker. Sivrisineklerin ağızları hortumu andıran bir yapıdadır. Deri üzerine konduktan sonra hortumuyla deriyi deler ve altında bulunan kılcal damara ulaşır. Yaşamını devam ettirebilmek için kan ile karnını doldurmaya başlar. Sivrisineklerin insan vücudunu ısırmaları ve kanlarını emmeleri esasında oldukça zararsız olmasına rağmen bu işlemin nerede yapıldığına göre değişen tehlikeleri de barındırır. Özellikle tropikal iklimlerde sivrisinekler plazmodyum adı verilen parazitleri karınlarında ve tükürük bezlerinde taşır. Ülkemizde bu parazit türlerinden plasmodium vivax görülürken; tropikal iklimlerde plazmodyum falciparum gözlenir. Tüm sıtma parazitleri arasında ölüme en çok yol açan tür bu olduğundan dolayı oldukça dikkat edilmesi gerekir.

Sivrisineğin insanı ısırması ile beraber sporozoit adı verilen parazitler kana karışır. Karışmasıyla beraber ilk hedefi olan karaciğere doğru yol almaya başlar. Enfeksiyonun ilk adımı olarak kana karışma durumu gösterilir. Karaciğere ulaşan sporozoitler burada bulunan sağlıklı hücreleri enfekte etmeye ve enfekte ederken de üremeye başlar. Yaklaşık iki hafta süren bu sürecin ardından sporozoitler merozoitlere dönüşür ve ikinci hedefleri olan alyuvarlara karışmak için karaciğeri terk ederler. Sporozoitlerin kana karışması ve merozoit olarak karaciğeri terk etmesi arasında geçen süre parazitin türüne göre değişse de yaklaşık iki haftadır. Bu iki haftalık süreçte hastalık hiçbir belirti vermez. Merozoitler karaciğerden çıkarken, karaciğere girdikleri andan itibaren enfekte etmeye başladıkları hücreleri öldürürler. Sonrasında ise kana karışarak alyuvarları ele geçirirler.

Kana karışarak alyuvarları ele geçiren merozoitlerin gösterdiği iki farklı davranış bulunmaktadır. Bunlardan birincisi aynı karaciğerde olduğu gibi alyuvarların içine yerleşmek ve üremeye devam etmek. Bu davranışı gösteren merozoitler bir süre sonra içine girdikleri alyuvarı da patlatarak başka alyuvarlar aramak üzere kana karışırlar. İkinci davranışları ise içgüdüsel olarak yaşamlarını devam ettirmek üzerine kuruludur. Alyuvara yerleştiklerinde şekilde değiştirerek olgunlaşmamış gametositlere dönüşürler. Bu dönüşümden sonra normalde aseksüel olarak üreyen sporozoitler dişi ve erkek olarak ayrılır.

Merozoitlerin olgunlaşmamış gametositlere dönüşmesinden sonra insan vücudunda yaşam şansları oldukça düşüktür. Yaşam şanslarını arttırmak için bir sivrisineğin karnına ihtiyaç duyarlar. İster hasta olsun ister olmasın bir sivrisinek hastalıklı insan vücudunu ısırdığında olgunlaşmamış gametositler sivrisineğin karnına geçerek tekrar sporozoitlere dönüşür. Yani sıtma hastalığını başlatan parazitler tekrar bir sivrisineğe dönerek yeni bedenler aramak üzere yola çıkar.

Sonuç olarak sıtma hastalığı iki taraflı (hem soğuk hem sıcakkan) gelişim ortamına ihtiyaç duyan; yayılımı oldukça kolay ve belirtileri diğer hastalıklarla karıştırılabilir bir hastalık olduğundan dolayı oldukça ölümcüldür.

Plasmodium Vivax

Sıtmaya sebep olan ve sivrisinekler tarafından taşınan parazitlerin bir çeşidi plazmodyum vivaxtır. Tüm sıtma paraziti türleri içerisinde en hafif belirtiyi veren ve ölüm oranı en düşük olan parazit çeşidi olmakla birlikte ülkemizde de sık rastlanır. Verdiği belirtiler grip ile neredeyse birebir aynıdır. Sıtma hastalığı verdiği nöbetler ile bilinir. Vivax tipi parazitler vücuda girdiğinde on iki ile on dört günlük bir kuluçka süresi geçirir. Bu süreyi karaciğerde hücreleri ele geçirerek ve üreyerek harcar. İklim şartlarına göre kuluçka süresi artıp azabilir. Kana karıştıktan sonra üç günlük döngüler halinde nöbetler verir. Oluşturduğu belirtiler oldukça hafif olduğundan dolayı bu nöbetlerin bazılarının veya bir bölümünün hasta tarafından hissedilmemesi mümkündür. Üç günlük döngüler halinde kendini tekrarlıyor olmasından dolayı tersiyana sıtması olarak da bilinir. Nöbet dönemlerinde genelde halsizlik en fazla verdiği belirti olmakla beraber iklimin de etkisiyle bu belirti oldukça hafif atlatılabilir. Halsizlikle beraber hafif baş dönmesi, bulantı ve iştahsızlık da hissedilebilir.

Sıtmanın Yayılması

Sıtmanın yayılması iki farklı şekilde gerçekleşir. Bunlardan birincisi ve daha az görüleni doğrudan insandan insana geçen sıtmadır. Kan bağışı, organ nakli, çift masa ameliyatlarla birlikte kaynaktan alınan sıtma parazitleri diğer kişiye geçer. Modern ve tıbbi gelişimini belirli bir dereceye getirmiş ülkelerde bu gibi kritik işlemlerden önce kan testleri uygulandığından dolayı sıtmanın tespit edilmesi oldukça kolay olduğundan dolayı bu tür yayılımın büyük oranda önüne geçilir.

İkinci ve daha kritik olan; insanlık tarihini oyalayan asıl yayılım ise sivrisinekler aracılığıyla gelişen yayılım şeklidir. Kritik bazı olgular ve mücadele tipleri de bu yayılımın önüne geçmek amacıyla ortaya çıkmıştır. Bu tip yayılımın anlaşılabilmesi için iklim şartlarının ve bu iklim şartlarının sivrisinekler üzerindeki etkisinin anlaşılması gerekmektedir.

Sivrisinekler kış uykusuna yatan canlılar olduğundan dolayı, yaşam alanlarının sıcak ve nemli ortamlar olduğunu söyleyebiliriz. Yani iklim ne kadar sıcak ve nemli ise sivrisinekler o kadar fazla yaşam şansı ve alanı bulurlar. Ayrıca sıcak ve nemli iklimin yıl boyu dağılımı da hastalığın hangi zaman aralıklarında salgın verip vermeyeceğini belirler.

Örneğin tropikal iklime sahip Güney Amerika ülkelerinde neredeyse tüm yıl nemli ve sıcak geçtiğinden dolayı her daim sıtma tehlikesi mevcuttur. Ülkemizin büyük bir bölümünde ise yılın kısa bir zamanı nemli ve sıcak geçtiğinden dolayı sıtma tehlikesi mart ile eylül ayları arasında kendini göstermektedir. Ülkemizin daim olarak sıtma tehlikesi bulunan bölgeleri ise Güney Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgeleri ile Ege’nin bir kısmı ve Trakya’nın bir kısmı şeklinde tarif edilebilir.

Sivrisinekler iklime bağlı olarak kış uykusuna yattıkları süreyi ayarlarlar. Ayrıca yaşam alanları da durgun sular olarak tarif edilebilir. Bu tarif birçok insanı yanıltmaktadır. Durgun su sadece göller veya nehirlerin debisinin düştüğü alanlar olarak algılanmamalıdır. Kişinin evinin önündeki kovada birikmiş yahut ufak bir çukurun içinde birikmiş su da durgun su olarak adlandırılabilir. Bu tür alanlar sivrisineklerin yaşaması için ideal koşulların ortaya çıkmasını sağlar.

Sivrisineklerle mücadele, bu alanların ortadan kaldırılması özelinde sivrisineklerin ortadan kaldırılması temeline dayanmaktadır. Günümüzde sivrisinekleri ortadan kaldırmak kişisel ve ülke boyutunda bir mücadele iken; bataklık alanların kurutulması yönetimsel bir problem olarak görülür ve çözülür. Pirinç tarlaları, ırmak kenarları, göller sürekli olarak kontrol edilir ve gerekirse ıslah çalışması yapılır.

Sıtma Nöbetleri

Sıtma nöbetleri, sıtma parazitlerinin kana karışmasıyla ortaya çıkan durumdur. Karaciğerde kuluçka sürelerini tamamlayan parazitler kandaki alyuvarları ele geçirmeye başlar. Kırmızı kan hücre sayısının azalması hasta üzerinde nöbet şeklinde etkiler oluşmasına sebep olur. Nöbetlerin hangi döngüde gerçekleşeceği belli olsa da hangi şiddette ve sürede gerçekleşeceği tamamen parazitin türüyle alakalıdır. Türkiye’de en çok vakaya sebep olan vivax türünün nöbet süresi yaklaşık olarak üç günde bir şeklindedir. Nöbet toplam dört evreden oluşur.

Üşüme ve Titreme (Soğuk) Evresi

Parazitlerin kana karışmasıyla birlikte hasta üşüdüğünü hissetmeye başlar. Evrenin başlangıcında görece düşük olan bu his birinci saatten itibaren zirve noktasına ulaşır. Zirve noktasına ulaştığında hastanın dişleri birbirine çarpmaya başlar. Üşümeyle birlikte gelen aşırı titreme hastanın hayat konforu üzerinde ciddi etkiler yapar. Kişinin vücudu solgun bir görünüm alır. Üşüme hissi ısıyı artırıcı yöntemler ile geçmez. Hastanın nabzı oldukça zayıflar ve kan basıncı düşer. Üşüme ve titreme evresi yaklaşık olarak iki saat sürmekle birlikte parazitin türüne göre bu süre artıp azalabilir.

Yüksek Ateş (Sıcak) Evresi

Üşüme ve titreme evresinin bitimiyle beraber yüksek ateş evresi başlar. Bir önceki evrenin tam aksi durumlar ortaya çıkar. Bu durumlar nedeniyle nabız oldukça çabuk bir şekilde artar bununla beraber kan basıncı da giderek artmaktadır. Kanın hareketinin artmasıyla vücudun rengi solgunluğu üzerinden atarak daha sıcak bir görünüm alır. Vücut sıcaklığı kırk ile kırk bir dereceler arasında seyreder. Hastanın konforu oldukça düşüktür. Genelde iki ile yedi saat arasında sürer. Zirve noktasında dört ile beşinci saatlerde ulaşır.

Terleme Evresi

Yüksek ateş evresinin arkasına eklemlenen bu evre ile hastanın ateşi normal seviyelere inmeye başlar. Yüksek ateş bu evrenin başlarında da bir miktar devam ediyor olmasına rağmen gelen terleme ile hasta konforu bir nebze olsun artar. Terleme önce baş kısmından başlar sonra aşağı doğru inerek devam eder. Vücut sıcaklığıyla beraber nabız ve kan basıncı da normale döner. Genelde iki ile dört saat sürer. Hastada büyük bir rahatlama gözlenir.

Klinik Latent (Sessiz) Evresi

Soğuk evre ile terleme evresindeki süreç bir olarak kabul edilebilir. Yani terleme evresinin tamamlanmasıyla beraber (bu süreç yaklaşık on üç saat alır) birinci döngü tamamlanmış olur. Üç gün arayla gelen bu döngüler on ile on dört kez tekrarlandığında hastalık sessiz yani klinik latent evreye girer. Hastalık vücudu terk etmemiş olmasına rağmen verdiği belirtiler tamamen ortadan kalkar. Hastalığa müdahale edilmediği takdirde ilgili evreler aynı döngü içerisinde gözlemlenir.

Türkiye’de Sıtma Hastalığı ve Hastalığa Dair İstatistiksel Veriler

Tüm Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sıtma hastalığı oldukça köklü bir geçmişe sahiptir. İklimin görece uygun olmasından dolayı tarihimizde sıtmaya bağlı ölümler oldukça fazladır. Hastalığı taşıyan sivrisineklerin yaşayabileceği ortamlar yaz aylarında oldukça fazla iken kış aylarında oldukça azdır. Bu durumdan dolayı Türkiye’de gözlemlenen sıtma salgınları mart ile eylül ayları arasında ortaya çıkmıştır. Ülkede başlatılan kayıt sistemi, mücadele seferberliği ve bireysel bilinçlenme ile birlikte sıtma ülkenin problemi olmaktan çıkmış durumdadır. Türkiye’de sıtmaya yakalanan hasta ile bu hastalıktan ölen kişi sayısı oldukça azdır.

Sıtma Hastalığının Nedenleri

Sıtma hastalığının tek sebebi vücuda giren plazmodyum tipi parazitlerdir. Bu parazitlerin insan vücuduna girişi ise başlı başına bir sebep olarak sayılabilir. Plazmodyum tipi parazitler yaşam döngüsünü tamamlayabilmek amacıyla hem sıcakkanlı bir varlığa hem de soğukkanlı bir varlığa ihtiyaç duyarlar. Sivrisineklerin karnında ve tükürük bezlerinde başladıkları yaşama insan ve hayvan vücuduna girerek devam eder; koşullar olgunlaştığında ise tekrar sivrisineğin karnına dönerler. Sivrisinekler yaşam döngülerini devam ettirebilmek için kan ile beslenmek zorunda olduklarından dolayı devamlı insan vücudunu sokarak ve kanını emerek hayatta kalırlar. Bu kan emme süreci içerisinde de karınlarındaki ve tükürük bezlerindeki parazitleri insan vücuduna bulaştırırlar.

Sivrisinek Sokmasıyla Vücuda Giren Parazitler

Plazmodyum tipi parazitler insan vücuduna girdiklerinde önce karaciğere sonrasında ise kan hücrelerine saldırırlar. İlk olarak karaciğere saldırmalarının sebebi bu bölgenin üremek ve şekil değiştirmek için oldukça elverişli olmasıdır. İki haftalık kuluçka süresini takiben karaciğerde ele geçirdikleri hücreleri patlatarak kana karışırlar. Kana karıştıklarında alyuvarların içerisine girerek üremeye devam ederler. Bazı parazitler ise yaşam döngüsünü tamamlayabilmek için şekil değiştirerek bir sivrisineğin insanı sokmasını bekler. Hasta olan ya da olmayan bir sivrisinek enfekte olmuş kişiyi soktuğunda şekilde değiştiren plazmodyumlar tekrar sivrisineğe geçerek uygun kuluçka ortamı bulurlar. İnsan vücudunda kalıp şekil değiştirmeyen plazmodyumlar ise sıtma hastalığının belirtilerinin ortaya çıkmasına sebep olurlar. Sıtmaya dair belirtilerin ortaya çıkmasının temel sebebi parazitlerin alyuvarlar ile besleniyor olmasındandır. Azalan alyuvarlar vücudun tepki vermesine sebep olur.

Enfeksiyon Kaynakları

Enfeksiyon kaynaklarından kastedilen şey tamamen insan vücududur. Sıtma hastalığını sivrisinekler aracılığıyla kapan kişiler belirli bir süre sonra hastalığı yayan taşıyıcılara döner. Bu hastalık yayma işlemi doğrudan insanın vücudu ile değil de insan vücudunu kullanan sivrisinekler aracılığıyla olur. Vücuda giren sporozoitler karaciğer evresini ve alyuvar evresini atlattıktan sonra olgunlaşmamış gametositlere dönüşür. Bu dönüşümde gametositlerin olgunlaşmamış olarak adlandırılmasının sebebi, insan vücudunun bu aşamadan sonra gametositlerin olgunlaşması için gereken ortamı sunmuyor oluşundan kaynaklanmaktadır. Bu aşamaya gelen parazitler olgunlaşmalarını tamamlayabilmek ve başka insanlara bulaşabilmek için tekrar sivrisineğin vücuduna ihtiyaç duyarlar. Hasta olsun ya da olmasın herhangi bir sivrisinek insanı soktuğunda olgunlaşmamış gametositler sivrisineğe geçerek olgunlaşmaya başlar. Olgunlaşma tamamlandığında da enfekte olmamış bir vücuda geçerek hastalığın yayılmasına sebep olur.

Sıtma Hastalığının Belirtileri

Sıtma hastalığının belirtileri ile grip hastalığının belirtileri oldukça benzer ilerler. İlerleme sürecinin benzer olmasından dolayı çoğu zaman iki hastalık birbiri ile karıştırılabilir. Sıtma hastalığı ölümcül iken, günümüzde grip ölümcül olmaktan çıktığından dolayı oldukça dikkat edilmesi gereken bir süreçtir. Sıtmanın belirti vermeye başlaması sivrisineğin ısırmasından itibaren iki haftayı bulur. Bu süreçte parazitler kan yoluyla karaciğere bulaşır ve karaciğerde kuluçkaya yatar. Bir ile iki hafta arasında süren kuluçka aşamasından sonra ele geçirdikleri karaciğer hücrelerini patlatarak kana karışırlar. Bu karışma işlemiyle birlikte de belirtiler ortaya çıkar. Belirtilerin ortaya çıkması kandaki alyuvar sayısının azalmasıyla doğru orantılı olarak gelişir. Grip ile ayrıldıkları nokta sıtmaya dair belirtilerin sürekli değil de nöbetler halinde geliyor oluşudur. Parazitin türüne göre değişmekle birlikte üç – dört gün bekleme ve arkasında nöbet şeklinde gelişen bir döngü var ise belirtiler sıtmanın belirtisi olarak adlandırılır. Bu döngüde ana belirtilere ek olarak birkaç diğer belirtinin de gözlenmesi muhtemeldir. Şiddetli baş ağrıları, kas ağrıları, genel halsizlik hali, iştahsızlık ve bulantı gibi. Ayrıca parazitlerin alyuvarları patlatarak kana karıştığı dönemde alyuvarların içerisinde bulunan bilirubin proteininin serbest kalması durumu ortaya çıkar. Serbest kalan proteinler derinin altında birikerek hastanın sarılık benzeri bir ten rengine sahip olmasına sebep olur. Sıtmadan dolayı ortaya çıkan sarılığa hemolitik sarılık adı verilir.

Üşüme

Sıtmanın en net belirtisi nöbetler halinde gelen üşümedir. Hasta döngünün başlangıcında önlenemez şekilde üşümeye başlar. Vücut sıcaklığı oldukça düşer. Vücut sıcaklığıyla beraber nabız ve tansiyon da düşer. Üşüme hissinin ortadan kaldırılması için ısınmak yetmez. Bu bir döngüdür ve üşüme evresinin böyle geçirilmesi gerekmektedir. Üşüme hissinin pik yaptığı noktada ise titreme başlar.

Titreme

Titreme genelde üşümeyle birlikte gözlemlenir. Hastanın titremesi özellikle üst bölgelerde artmakla beraber tüm vücuda yayılmış durumdadır. Zirve noktasında hastanın dişleri birbirine çarpmaya başlar.

Yüksek Ateş

Üşüme ve titreme evresini takip eden süreçte hastanın ateşi oldukça yükselir. Genelde kırk ile kırk bir derecelerden söz etmek mümkündür. Nabız ve tansiyon yükselir. Hastanın üşüme ve titreme aşamasında solan rengi daha sıcak bir görünüme kavuşur. Yüksek ateşin zirve noktasından itibaren ise terleme başlar.

Terleme

Sıtmanın verdiği belirtiler döngüler halinde gerçekleşir. Her belirti bir öncekinin ardına eklenir. Terleme döngünün son bulduğu aşamadır. Yüksek ateşle birlikte hasta aşırı şekilde terlemeye başlar. Döngünün sonu olmasından dolayı derin bir rahatlama hissedilir. Genelde terlemeden sonraki üç gün boyunca hasta belirti vermez.

Sıtma Hastalığı Teşhis ve Tanı Yöntemleri

Sıtma hastalığının teşhisinin konulması için hastanın sıtma açısından tehlikeli olan bölgelerde bulunmuş olması gerekir. Dünya’nın belirli bölgeleri bu risk açısından oldukça yüksek değerlere sahip olduğundan dolayı, bu bölgelere gidildiği takdirde hastalığın teşhisi için ilk nüveler ortaya çıkmış olur. Ülkemizde de özellikle Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerine yapılan seyahatlerde veya konaklamalarda Sahra Altı Afrika veya Güneydoğu Asya kadar çok olmasa da hastalığın bulaşma riski bulunur.

Grip ile karıştırılabilen sıtma belirtilerinin varlığı da sıtma tanısının en azından hasta tarafında belirtisi olarak söylenebilir. Hastanın döngüler halinde üşüme – yüksek ateş – terleme üçlüsüne maruz kalıyor olması sıtma tanısı için büyük oranda yeterlidir. İlgili şikayetlerle doktora başvurulduğu takdirde fiziksel muayene ve kan testleri ile tanı kesinlecektir.

Fiziksel Muayene

Sıtmayı ortaya çıkaran parazitlerin vücuttaki hedefi önce karaciğer sonrasında ise alyuvarlar olduğundan dolayı fiziksel bazı etkiler gözlenir. Doktora yapılan başvurudan sonra el ile yapılan muayenede karaciğerin ve dalağın büyüyüp büyümediği ölçülür. Hastalık henüz karaciğer evresindeyse üreme yaptığı ve bölgeye kan topladığı için karaciğer büyük oranda şişer. Hastalığın alyuvar evresine geçmesiyle de alyuvarların patlaması söz konusu olduğundan dolayı hasarlı alyuvarların toplandığı yer olan dalak şişer. Fiziksel muayenede bu iki durumun ortaya çıkarılmasının ardından kan testleri yapılır.

Kan Testleri

Kan testleriyle zaten bariz olan sonuç kesin hale getirilir. Kan testlerinin bir diğer amacı da parazitin türünü belirlemektir. Çünkü sıtma parazitlerinin dört çeşidi bulunur. Bu türler birbirinden farklı belirtilere, ölüm oranlarına ve tedavi şekline sahiptir. İnce yayma ve kalın yayma testleriyle önce hastalığın varlığı; sonra da parazitin türü netleştirilerek hastalığın tedavisine geçilir.

Sıtma Hastalığının Komplikasyonları

Sıtma paraziti vücudun savunma sistemini zayıflattığı için vücut diğer hastalıklara açık hale gelir. Eğer sıtma uzun süre tedavi edilmezse pnömoni, tifo ve diğer bakteri hastalıkları ikincil olarak görülebilir. Bu tür ikincil hastalıkların ortaya çıkabilmesi için ağır sıtma geçirilmesi gerekir. Ayrıca hastalığa sebep olan parazitinde en ölümcül türlerden bir tanesi olması gereklidir. Hastalığın diğer komplikasyonları arasında anemi, nefrotik sendrom, sinir sistemi problemleri, dalak rüptürü bulunur.

Sıtma Hastalığı Risk Faktörleri

Sıtmanın risk faktörlerini oluşturan durumlar tamamen çevreseldir. Çevresel faktörlerin kesişim noktasını da sivrisinek varlığı veya bu varlığı ortaya çıkarabilecek durumlar oluşturur. Dünya popülasyonu için konuşacak olursak sıtmaya sebep olan parazitleri taşıyan sivrisineklerin yaşadığı bölgeler risk faktörünün ortaya çıkmasını sağlar. Günümüzde yapılan etkin mücadeleler ile bu alanlar oldukça sınırlanmış durumda olsa da sınırlandığı bölgelerdeki yüksek nüfus yüzünden hala vaka sayıları oldukça fazladır. Güney Doğu Asya, Sahra Altı Afrika ve Güney Amerika’nın büyük bir bölümü ilgili bölgeleri oluşturur. Bu bölgelerde bulunan bataklıklar, su birikintileri risk faktörlerinin ortaya çıkmasına sebep olur.

Ülkemiz için konuşacak olursak eğer sıtmanın hafif türlerinin göründüğünü söyleyebiliriz. Bu hafif belirtili sıtmanın da endemik olarak görüldüğü bölge Güneydoğu Anadolu bölgesidir. Bu bölgeye yapılan seyahatler ile yukarıda sayılan bölgelere yapılan seyahatler yine risk faktörü olarak değerlendirilebilir. Genel olarak ise sivrisinek varlığını ortaya çıkaran her durum öncül risk faktörü olarak sayılmaktadır. Bataklıklar, pirinç tarlaları, akarsu kenarları, su birikintileri ve göletler gibi.

Hastalığın Endemik Olarak Görüldüğü Bölgelere Seyahat

Hastalığın risk faktörlerinden en büyüğü hastalığın sürekli olarak görüldüğü bölgelere seyahat etmektir. Kişiler bu seyahatlerinde hastalığı kapma riskiyle karşı karşıya kalırlar. Koruyucu önlemlerin alınmadığı takdirde, hastalığın alışılmamış ve bölge insanı üzerinde etkili olmayan bir türü ile uğraşmak gerekebilir. Örneğin Sahra Altı Afrika’ya yapılan bir seyahatte sıtmanın en ağır türlerinden biri ile enfekte olunabilir. Ülkemizin ikliminde bu tür ile karşılaşılmadığından dolayı hastalık beklenenden daha ağır sonuçlar doğurabilir.

Durgun Su Etrafında Bulunmak

Hastalığın ortaya çıkması için sivrisineklerle ilişki kurmak yeterlidir. Sivrisineklerde üreyebilmek ve yaşamlarını devam ettirebilmek için durağan suya ve bu suyun içindeki organizmalara ihtiyaç duyarlar. Eğer evin veya yaşanılan başka bir bölgenin etrafında durgun su (kovada, lastik içerisinde, göl, bataklık) var ise hastalığın ortaya çıkma riski oldukça yüksektir.

Sıtma Nasıl Önlenir

Sıtmanın önlenmesi için iki yöntem kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi, hastalığa sivrisineklerin sebep olduğunun keşfedilmesinden sonra ortaya çıkmış ve sıtma hastalığına yakalanan kişi sayısını büyük oranda düşürmüştür. İkinci yöntem ise tıbbi yöntemlerin gelişmesi ve medikal tekniklerin daha etkin kullanılmaya başlanmasıyla gelişmiştir. Günümüzde bu iki yöntem kombine olarak kullanılmakta ve sıtma hastalığı kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır.

Sivrisinekler ile Mücadele

Sıtmanın oldukça tehlikeli bir hastalık olduğu asırlardır bilinmektedir. Günümüze kadar sebep olduğu ölümler incelendiğinde de bunun ne kadar başarılı bir tespit olduğu anlaşılabilir. Sıtma, birçok savaşta ölen insandan daha çoğunun ölmesine sebep olmuştur. Tarihte veba gibi hastalıklarla beraber anılmaktadır. Tüm bu durum zaman içerisinde gelişmiş ve insanlar tarafından anlaşılmış olmasına rağmen, hastalığa sebep olan asıl şeyin sivrisinekler olduğu günümüze daha yakın bir dönemde keşfedilmiştir. Bu keşifle beraber sıtmayla mücadele daha çok sivrisineklerle mücadele şeklinde gelişmiştir. Sivrisineklerin sıtmayla olan ilişkisi ilk keşfedildiğinde insanlığın elindeki imkânlar oldukça kısıtlı olduğundan dolayı bu mücadele etkin olarak yürütülememiştir. Günümüzde ise sivrisineklerin kimyasal araçlarla yok edilmesi oldukça kolay olduğundan dolayı etkin olarak yürütülmektedir.

Sivrisineklerle yapılan mücadele iki temele oturur. Bunlardan birincisi sivrisineklerin yok edilmesi iken; ikincisi sivrisineklerle insanların ilişkisini minimuma indirmektir. İkinci kısım biraz daha toplumun katılımıyla olabilecek bir durum olduğundan dolayı görece daha etkisiz kalmaktadır. Sivrisineklerin imhası için yerel ve ulusal yönetimler tarafından politikalar geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.

Sivrisineklerin imhası için birçok kimyasaldan faydalanılabilir. Sineklerin de aynı insanlar gibi çeşitli büyüme evrelerine sahip olduğu düşünülürse, hangi evrede hangi kimyasalın kullanılacağının da buna göre değiştiği söylenebilir.

İkincil olarak ise insan ile sivrisinek ilişkisinin kesilmesi gerekir. Bu çalışmaların sivrisinek popülasyonu üzerinde en ufak bir etkisi bulunmaz. Hatta bu yöntem kimyasal savaş ile desteklenmediği sürece sivrisinek popülasyonu aşırı derecede artabilir. İnsan ile sivrisinek ilişkisini kesmek için kişiler evrelerinin kapı ve pencerelerine sineklikler; yataklarına ise cibinlik adı verilen perdeler takarlar. Sivrisinek ortama girse dahi ilgili alanları geçemeyeceğinden dolayı insanı sokması da söz konusu olmaz. Ayrıca bu önlemlere ek olarak sivrisinek kovucular da kullanılabilir.

Sıtma Paraziti Kaynaklarının Tespiti ve Tedavi Edilmesi

Sıtma paraziti gelişimini sürdürmek ve yaşamını devam ettirmek amacıyla iki ortama ihtiyaç duyar. Bunlardan birincisi sıcakkanlı bir varlık iken ikincisi sivrisineklerin karnıdır. Sanıldığının aksine sıtma hastalığı sivrisinek vücudunda üreyip yayılmaz. Bu yayılımı yapabilmesi için insan bedenine girmesi ve kuluçka süresini tamamlaması gerekir. Bu açıdan bakıldığında önleme ve tedavi amacıyla yapılması gerekenlerin bir ayağını hastalığa sahip insanların sıtmadan arındırılmasının oluşturduğu görülür. Sıtma modern tıbbi bakış açısıyla değerlendirildiğinde de mücadele bu şekilde yürütülmektedir. Hastalığı insandan insana taşıyan sivrisinekler yok edilirken; hastalığın taşıyıcılığını yani kaynaklığını yapan insanlar da sürekli olarak tedavi edilmektedir.

Hastalığın yayıldığı bölgeler, risk bölgeleri gibi etmenler değerlendirildiğinde bu mücadele çeşitli uygulamalar şeklinde yapılır. Her uygulamanın kendine göre avantaj, dezavantaj ve maliyet kalemleri mevcuttur. Önemli olan tedavilere başlamadan önce risk bölgesinin iyi değerlendirilmesi ve en uygun yöntemin seçilmesidir.

Aktif Sürveyans

Aktif sürveyans yöntemi sıtma ile mücadele etmek amacıyla kaynağa yönelik yapılan çalışmalardan en etkili olanıdır. Bu çalışmanın yapılması sırasında hastalığın erken tanı ve teşhisinin yapılması amaçlanır. Riskli bölge belirlendikten sonra bu bölgede yaşayan kişiler on beş günlük süreçlerle sürekli olarak uzmanlar tarafından ziyaret edilirler. Bu ziyaretlerde hastalığın varlığına dair kanıtlar aranır. Ziyaret aralıklarının on beş gün olarak belirlenmesindeki temel sebep, sıtmaya sebep olan parazitlerin on beş gün boyunca kuluçkada yatıyor olmasıdır. Yapılan ziyaretlerde uzmanlar hastalığın varlığından şüphelenirse kişiden veya kişilerden kan alarak testler yaparlar. Bu testler genelde kalın yayma adı verilen daha detaysız mikroskop görüntüleri şeklinde alınır. Eğer kalın yayma testinde hastalığa sebep olan parazitlerin varlığına rastlanılırsa acilen tedaviye başlanır.

Bu yöntem özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde uygulamaya sokulabilir. Bölgede yaşayan halkın genelde kırsal alanda yaşamasından kaynaklanan avantajlar oldukça önemlidir bu yöntemin uygulanabilmesinde. Günümüzde ise büyük sıtma salgınlarının yaşanmadığı düşünülürse pek fazla uygulanmamaktadır. Ayrıca on beş günlük ziyaretler, nüfusun kalabalık olduğu da düşünülürse oldukça maliyetli olabilmektedir.

Seçici Aktif Sürveyans

Ortaya çıkmasındaki temel amaç aktif sürveyansın maliyetlerini azaltmak ve daha seçici bir test yöntemi geliştirmektir. Endemik olarak sıtmanın yayılım gösterebileceği alanlardan, sıtmanın yayılım yapmadığı alanlara seyahat edenlere uygulanabilir. Ayrıca sıtmadan tamamen arındırılmış özel bölgelere girecek kişilere de uygulanması söz konusu olabilir. Testlerin yapılacağı kişilerin risk grupları dahilinde seçiliyor olmasından dolayı maliyet oldukça düşüktür. Bu tanımdan hareketle düşündüğümüzde Türkiye’nin büyük bölümünde uygulanması gereken mücadele yönteminin seçici aktif sürveyans olduğunu söyleyebiliriz.

Pasif Sürveyans

Bu mücadele yönteminde doktor hastanın ayağına değil de hasta doktorun ayağına gelmektedir. Sıtmanın ortaya çıkması muhtemel belirtileri taşıdığını düşünen hastalar doktorlara başvurmakta ve yapılan testler doğrultusunda yönlendirilmektedir. Eğer hastanın sıtmaya yakalandığı düşünülürse yaşadığı bölge dahilinde mücadele çalışmalarına başlanmakta; başvuran hasta ise radikal tedaviye alınmaktadır. Türkiye’nin neredeyse tamamında uygulanan yöntem pasif sürveyans yöntemidir.

Kitle Tarama

Tüm nüfusun sıtma parazitleri açısından kontrol edilmesini amaçlar. Tüm nüfusun bu açıdan test edilmesi oldukça maliyetli bir işlem olacağından dolayı, bu çalışmanın bir mücadele ve test yöntemi olarak kabul görebilmesi için ilgili nüfusun bazı özel şartları taşıması gerekir. Bu şartların başında da sıtma riski ve belirtileri açısından izole bir bölge olması ile belirtilerin, nüfusun yüzde beşinden fazlasında görülmesi aranır. Tüm özel koşullar sağlandığında yapılacak çalışma mutlaka hastalığın başında ve sonunda ayrı ayrı yapılmalıdır.

Kitle Tedavi

Kitle tedavi yönteminin uygulanabilmesi için nüfusun yüzde onundan fazlasında sıtmaya dair belirtilerin bulunması gerekmektedir. Bu oransal değerin altında kalan tüm durumlar maliyet açısından kabul edilebilir olmadığından dolayı, bu oranın altındaki durumlarda farklı yöntemler tercih edilir. Kitle tedavi yönteminin uygulandığı bölgenin coğrafi olarak diğer bölgelere hastalığı taşıma riskinin bulunması da gerekmektedir.

Sık Sorulan Sorular

Sıtmayı ortaya çıkaran faktörler ve sebep olabileceği sorunların detaylıca işlenmesini takip eden süreçte, hastaların veya risk faktörlerine yakın kişilerin kafasında hastalığa dair sorular oluşabilir. Makale tüm bu sorunları her ne kadar detaylı ele almaya çalışsa da muhtemel bazı soruların cevaplanması gerekmektedir.

Sıtma Hastalığı Ölümcül Mü?

Geçmişten günümüze incelendiğinde sıtmanın sebep olduğu ölümlerin oldukça fazla olduğu görülür. Sıtmanın insanlık tarihindeki yeri oldukça eski olmasına rağmen, sıtmaya yönelik mücadele henüz genç olduğundan dolayı ve hastalığa dair önleyici bir aşı henüz geliştirilemediğinden dolayı sıtmanın ölümcül olduğunu söylemek mümkündür. Çoğu hastalıkta olduğu gibi sıtmada da erken teşhis, ölümlerin önüne geçebilmek noktasında oldukça önemli bir araçtır. Günümüzde sıtmayı ortaya çıkaran faktörle ilgili önleyici müdahaleler yetersiz olsa da bu faktörü taşıyan ve sonrasında besleyen ortamlara yönelik çalışmalar oldukça ilerlemiş durumdadır.

Sıtmayı insandan insana taşıyan sivrisineklerle mücadele oldukça etkin biçimde sürdürülmektedir. Ayrıca sıtma parazitlerine kaynaklık edenlere yönelik ilaç tedavileri de oldukça başarılı şekilde uygulanmaktadır. İki çalışmanın kombine olarak sürdürülmesi, hastalığa sahip kişilerin tespit edilip raporlanması sayesinde sıtmanın ölümcüllüğü günümüzde oldukça düşük seviyelere inmiş durumdadır. Ülke ayırt etmeksizin yapılan istatistiksel çalışmalarda her yıl Dünyada sıtmaya yakalanan insan sayısı iki yüz on beş milyon olarak; ölüm sayısı altı yüz elli bin olarak verilmektedir. Oransal hesaplama yapıldığında bunun %0,30’a denk geldiği görülür. Tarihsel olarak neredeyse yüzde altmışlara varan oran günümüzde bu seviyelere çekilmiş haldedir.

Sıtmanın ölümcül olup olmadığını etkileyen bir diğer faktörde hastalığa hangi tip parazitin sebep olduğudur. Bilindiği üzere sıtmayı ortaya çıkaran parazit çeşidi dört adettir. Günümüzde bu çeşitlerin hangi bölgelerde görüldüğü de bölgesel ölüm oranlarını ciddi biçimde etkiler. Örneğin Türkiye’de görülen çeşit ölümcüllük açısından oldukça düşük seviyelere sahip iken; Güney Doğu Asya’da görülen çeşit ölümcüllük açısından oldukça tehlikelidir.

Sonuç olarak etkin bir önleyici çalışma, teşhis ve tedavi ile birlikte sıtmanın ölümcül olma oranı oldukça düşük rakamlara çekilebilir. Günümüzde sıtmaya bağlı ölümlerin birçoğu, bu üç aşamanın başarılı olarak icra edilemediği Sahra Altı Afrika bölgesinde, beş yaş altı çocuklarda yaşanmaktadır.

Sıtma Hastalığının Tedavi Edilmesi Mümkün Mü?

Sıtmanın önlenmesi için herhangi bir aşının keşfi söz konusu değildir. Ancak sıtma parazitlerinin mevcut olup olmadığının tespiti için etkili araçlar bulunur. Yapılan kan testleri ile parazitin varlığı ve eğer var ise çeşidi kolayca belirlenebilir. Günümüzde sıtmanın tespitinden sonra ilaçlarla tedavi edilmesi mümkündür. Ancak yapılacak tedavinin mahiyetini, parazitin çeşidi belirler.

Sıtma teşhisinden sonra ilk amaç hastanın olabildiğince az komplikasyonla hastalığı atlamasıdır. Bu amaçla hemen tedaviye başlanır. İlaç tedavisinden önce tespit edilmesi gereken birkaç durum bulunur. Örneğin hastanın ağır sıtmaya mı yoksa komplike olmayan sıtmaya mı yakalandığının tespit edilmesi gereklidir. Bu tespit, tedavinin seyrinin belirlenmesi için oldukça önemlidir. Bu aşamadan sonra sıtmaya sebep olan parazitin hangi tür ilaçlara karşı direncinin olduğunun tespit edilmesi gelir. Uygulanacak ilaç tedavisinde bu ilaçların kullanılmaması gereklidir.

İlaç tedavisi iki farklı şekilde uygulanır. Eğer hasta, komplike olmayan sıtmaya sahip ise ilaçlarını hap şeklinde alır. Hastanın sıtma çeşidi ağır ise yoğun bakım ünitesinde ve serum şeklinde ilaç verilir. Sıtma ile mücadelede tek ilaç kullanılmaz. Bunun sebebi tek ilaç kullanıldığında parazitin bu ilaca karşı kolayca direnç geliştirebiliyor oluşudur. ACT adı verilen kombinasyon terapisi yapılır. ACT tedavisinde hastaya iki ile üç çeşit arasında ilaç aynı anda verilir. Bu ilaçlar birbirinin etkisini artırma kapasitesine sahiptir. Kullanılan ilaçlardan birisi olan artesunat, parazitlerin öleceği zehirli bir ortam yaratır. Ayrıca parazitin üremesini ve hayatını devam ettirmesini sağlayan enzimlere de müdahale eder. Bu ilaca ek olarak meflokin de verilebilir. Bu ilaç da parazitin asit – baz dengesini bozarak ölmesine sebep olur.

Sıtma Hastalığına Yakalananlar Nasıl Tedavi Edilir?

Tedavinin nasıl gerçekleşeceğinin belirlenmesi için öncelikle sıtmaya sebep olan parazitin çeşidinin belirlenmesi gerekir. Bu belirleme işlemi de ancak kan testleri ile mümkündür. Kan testlerinin tamamlanmasıyla sıtmanın komplike olmayan sıtma mı yoksa ağır sıtma mı olduğu saptanır. Bu saptamanın sonucu hastanın ayakta mı yoksa yatarak mı tedavi edeceğini belirler. Eğer hasta komplike olmayan sıtmaya sahip ise evinde dinlenerek ve ilaçlarını tüketerek tedavi olur. Eğer hasta ağır sıtmaya sahip ise acilen yoğun bakım ünitesine yatırılması, izole edilmesi ve ilaç tedavisinin başlaması gerekir. Hastanın durumu uygun olmadığından dolayı ilaçlar oral yolla değil damar yoluyla verilir.

Sıtma Hastalığı Nörolojik Sorunlar Ortaya Çıkarır Mı?

Ağır sıtma hastalarında birçok soruna ek olarak nörolojik sorunlar çıkması da muhtemeldir. Yapılan incelemelerde hastalığın ileri evrelerinin birçoğunda beyin ve beyne bağlı problemlerin varlığı saptanmıştır. Hastalığın bu aşamaya gelmesi acil müdahale gerektirir. Müdahale edilmediği takdirde beyinde kalıcı problemlerin ortaya çıkması söz konusu olabilmektedir.

Sıtma Hastalığı Konuşma Problemleri Ortaya Çıkarır Mı?

Ağır sıtma hastalarında nörolojik sorunlar ortaya çıkması muhtemeldir. Beyin tüm vücudun yönetim merkezi olduğundan dolayı bu bölgede ve sinir hücrelerinde ortaya çıkacak sorunlar vücut fonksiyonlarını doğrudan etkiler. Konuşma da her ne kadar kas fonksiyonları ilgili bölgede olsa da yönetim olarak beyine bağlı olduğundan dolayı, sıtmanın ileri evrelerinde konuşma ile ilgili problemlerin ortaya çıkması oldukça olasıdır.

Sıtma Hastalığı Bulaşıcı Mıdır?

Sıtmaya sebep olan parazit gelişim süreci içerisinde iki farklı ortama ihtiyaç duyar. Sivrisineklerin karnında ve tükürük bezlerinde başladığı yolculuğuna, sivrisineğin temas ettiği sıcakkanlı bir vücutta devam eder. İnsan vücudundaki kuluçka süresini tamamladıktan sonra ise başka bir sivrisineğin sokması ile tekrar sivrisineğe dönerek gelişimini tamamlar ve adeta yeniden doğar. Yayılım açısından düşünüldüğünde, sıtma hastası ile temas eden dişi sivrisineklerin hastalığı yayması oldukça olasıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde sıtmanın oldukça bulaşıcı olduğunu söyleyebiliriz.

Sivrisineklere ek olarak bir diğer bulaşma yolu ise kan bağışı, organ nakli ve çift masa ameliyatlardır. Kan bağışı ve organ naklinde hastalık varlığı değerlendirilse de bazen gözden kaçabilmektedir. Çift masa ameliyatlarda ise iki hastanın yan yana yatırılıp, aynı ortam içerisinde ameliyatı söz konusudur. Bu ameliyatlarda da hastalar bulaşıcı hastalıklar açısından test edilir. Çok küçük ihtimallerle de olsa bu üç şekilde de sıtmanın bulaşması söz konusu olabilir.

Sıtma Cinsel Yolla Bulaşır Mı?

Eğer cinsel ilişki sırasında kanama olmuyorsa sıtmanın kan ile bulaşması söz konusu değildir. Ancak her ihtimale karşı sıtmaya kaynaklık eden bireylerin cinsel yaşamlarında oldukça dikkatli olması ve hatta hastalığın tedavisi süresince cinsel ilişkiye girmemesi tavsiye edilir.

Sıtma Hastalığı Olanlar Nasıl Beslenmelidir?

Sıtma hastalarının beslenmek için özel bir diyet uygulaması gerekmez. Ancak ortam sağlığı ve sivrisinek ilgisi açısından düşünüldüğünde sivrisineklerin ilgisini çekecek gıdalardan kaçınılması önemli olabilmektedir. Başkalarının da hastalıktan etkilenmemesi için hastaların belirli ölçüde kendisini karantinaya alınması gerekebilir.

Sıtma Nöbetinde Bilinç Kaybı Yaşanır Mı?

Sıtma döngüsü içerisinde bilincin kaybedilmesi söz konusu olmaz. Ancak hastalar komplike olmayan sıtmaya değil de ağır sıtmaya sahip ise süreç ölüme doğru gidebilecek bir seyir izlediğinden dolayı bilinç kaybı yaşanabilir. Nörolojik belirtiler gözlendiği an acilen doktora başvurulması hem ölüm riskinin ortadan kalkması hem de bilinç kaybı gibi aşırı durumların ortaya çıkmaması açısından oldukça önemlidir.

Sıtma Hastaları Nelere Dikkat Etmelidir?

Sıtma hastaları, hastalık oldukça bulaşıcı olduğundan ve artık kendileri de hastalığın yayılması için kaynak olduğundan dolayı, insanlarla ve sivrisineklerle temasını sıfıra indirmelidir. Hastalığın tedavisi süresince bu ilişki minimum düzeyde tutulmalıdır. Ayrıca hastalığın tedavi sürecinin aksatılmaması, ilaçların tam zamanında ve belirlenen adette içilmesi dikkat edilmesi gereken unsurlar arasında yer alır. Tedavi süresince seyahatten kaçınılmalıdır.

Sıtma Hastalığının İlacı Var Mı?

Sıtma hastalığının tedavi edilmesi için kullanılan yöntem ilaç tedavisidir. Bu tedavi için birçok farklı ilaç türü bulunur. Parazitin türüne, hastanın durumuna göre geliştirilen ilaçlar doktor reçetesiyle temin edilebilir. İlaçlar, parazitlerin geliştirdiği dirence göre de şekillenir. Eğer ilgili parazit bir veya birkaç çeşit ilaca karşı direnç geliştirmiş ise ilaçlar da bu duruma göre kombine edilir veya değiştirilir.

Hamilelikte Sıtma Nöbeti Bebeğe Zarar Verir Mi?

Aşırı durumların bebek üzerinde etki oluşturması muhtemeldir. Eğer anne sıtma hastası ile yoğun bakım ünitesinde gözlem altında tutulur. Bebeğin de sıtma hastası olmaması için gereken müdahaleler yapılır. Bu sürecin bilinçli doktorlar tarafından yönetilmesi oldukça büyük önem taşır. Sıtma özellikle çocuk yaştaki hastalar üzerinde oldukça ölümcül bir hastalık olarak bilinir. Günümüzde sıtmaya bağlı yaşanan ölümlerin büyük bir bölümü beş yaş altı çocuklarda gözlenmektedir. Ayrıca sıtmaya bağlı ölü doğum ve düşük oranları da oldukça fazladır.

Sıtma Hastalarının Bakımı Nasıl Yapılmalıdır?

Sıtma hastalarının bakımı eğer hasta komplike olmayan sıtmaya sahip ise evde; ağır sıtmaya sahip ise yoğun bakımda ve uzmanlar tarafından yapılmalıdır. Evde geçirilen süre tamamen dinlenerek geçirilmeli; bilişsel ve fiziksel olarak yorabilecek faaliyetlerden uzak durulmalıdır. Yoğun bakımdaki tedavi ise tamamen dinlenerek geçirilir. Bu dönemde tür fark etmeksizin hastaların diğer insanlarla ve sivrisineklerle teması minimuma indirilmelidir.

Sıtma Hastalığının Tedavisi Evde Yapılabilir Mi?

Sıtma tedavisinin tek ve kesin tedavisi ilaçlı tedavidir. Eğer hasta komplike olmayan sıtmaya sahip ise tedavisi evde yapılabilir. Bu tedavi, tedaviden önce doktor muayenesi ile belirlenir. Gerekli ilaçların kullanılması ve dinlenme şekilde oldukça rahat bir süreç geçirilir. Bu süreç içerisinde hastanın sivrisineklerle ve insanlarla temasının minimuma indirilmesi de gerekmektedir.

Sivrisinek Olan Bölgelerde Korunmak İçin Neler Yapılabilir?

Eğer sürekli olarak sivrisinek olan bir bölgede yaşamıyorsanız, sivrisinek olan bölgeye seyahat etmeden önce önleme amaçlı sıtma ilaçlarını kullanmaya başlayabilirsiniz. Seyahatten önce, seyahat sırasında ve seyahatten bir süre sonra da bu ilaçları kullanmaya devam etmeniz gerekir. Ayrıca sivrisinek kovucu spreyleri kullanmanız; yaşadığınız ve uyuduğunuz ortamı sivrisineklerden arındırmanız gerekir.

Sıtmadan Korunmak İçin Aşı Bulunuyor Mu?

Sıtmanın önlenmesi için bir aşı henüz geliştirilmemiştir. Araştırmalar devam etse de hastalığın tedavisi için en etkili yöntem ilaç tedavisidir. Önleyici yöntemlerle birlikte uygulanan ilaç tedavisi sayesinde sıtma büyük bir problem olmaktan çıkmıştır. Ancak dikkat edilmediği takdirde ölümcüllüğünün olduğunun bilinmesi gerekmektedir.

Sıtma Alternatif Tıp Yöntemleri ile Tedavi Edilebilir Mi?

Sıtma hastalığın tek ve kesin tedavisi ilaçlar ile yapılır. Bu yöntemin dışındaki tüm yöntemler hastayı rahatlatmak ve döngü zamanlarını daha hafif belirtiler ile geçirmesini sağlamak içindir. Alternatif tıp yöntemleri sıtmanın kesin tedavisi için alternatif oluşturmazlar.

Hastalık Sonrasında Tekrar Sivrisinek Isırdığında Ne Olur?

Bu durumda sivrisineğin hasta olması ya da olmaması önemini yitirir. Sivrisinek ısırmasından sonra mutlaka doktora başvurarak gerekli tespit testlerinin yaptırılması gerekir. Bu sayede eğer vücudunuz kaynaklık etmiş ise tedavinin başlaması; eğer sivrisinek hasta ise bulaşan hastalığın tedavi edilmesi sağlanmış olur.

Sıtmanın Ayırıcı Tanısı Nedir?

Sıtmanın belirtileri grip hastalığının belirtileri ile büyük oranda benzer. Gripten ve diğer bazı hastalıklardan ayrıldığı nokta ise belirtileri döngüler halinde veriyor olmasıdır. Parazitin türüne göre değişmekle birlikte genelde üç gün bekleme – bir gün belirtiler şeklinde bir döngüye sahiptir. Bir günlük belirti süresinde soğuk – sıcak – terleme gibi evreler atlatılır. On ile on dört döngü sonra ise hastalık sessiz bir döneme girer, uzun süre belirti vermez. Sıtmanın benzer hastalıklardan ayrıldığı nokta tam olarak budur.

Sıtma hastalığına hangi bölüm bakar?

Ülkemizdeki ıslah çalışmalarının başarılı bir sonucu olarak sıtma büyük oranda ortadan kaldırılmıştır. Ancak özellikle Afrika’ya seyahat edenlerde sıtma ile karşılaşılması olasıdır. Hastanın ülkeye sıtmayla beraber gelmesi karantina gerektirir. Genelde klinik mikrobiyoloji bölümü tarafından tanı ve tedavi süreçleri gerçekleştirilir.

Sıtma hastalığı ne kadar sürer?

Sıtmaya sebep olan faktörün vücuda girişinden sonra yaklaşık olarak bir aylık kuluçka süresi söz konusudur. Kuluçka süresinin tamamlanmasından sonra hastalık ataklar şeklinde belirti vermeye başlar. Üç günlük yoğun belirti sürecinden sonra on – on dört günlük sessizlik dönemine girilir. Sessizlik döneminden sonra ise yine ataklar başlar. Eğer tedavi gerçekleştirilmezse hastalık, hasta ölünceye kadar sürer. Tedavi ile hastalık bir ay içerisinde ortadan kaldırılabilmektedir.

Sıtma meslek hastalığı mıdır?

Sıtmaya sebep olan virüs sinekler aracılığı ile bulaşmaktadır. Günümüzde, en azından ülkemizde, sıtmaya sebep olabilecek virüsler şehir yaşamında uzaktır. Tarım alanlarında sıkça bulunurlar. Afrika kıtası ülkelerinde ise durum çok daha farklıdır ve sinekler şehir yaşamının içerisindedir. Yani tarım sektöründe çalışırken sıtmaya yakalanmak meslek hastalığı sayılabilecekken (sayılmaz) Afrika’dan olan bulaşma sayılmayabilir.

Hangi hastalıklar sırt ağrısı yapar?

Tüm organlar ve sistemler vücudun önüne yığılmış gibi görünse de esasen hepsi hastalıklarının belirtilerini sırt bölgesine aktarmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde onlarca farklı hastalığın sırt ağrıları oluşturduğu bilinmelidir. Genel olarak ise: Karın ve göğüs kafesi içerisinde kanserler, kalp ve damar hastalıkları, fıtıklar, omurga ve omurilik hastalıkları, mide – bağırsak – yemek borusu hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları sırt ağrılarının sebepleri arasındadır.

Sırt ağrısı olanın yatış pozisyonu nasıl olmalıdır?

Sırt ağrılarının ortaya çıkmasında yatış pozisyonu ve yatılan yatak çok önemli yer tutmaktadır. Sırt ağrılarının sürekli gelmesiyle birlikte ortopedik bir yatak alınmalıdır. Sonrasında ise en uygun yatış pozisyonu deneyerek bulunmalıdır. Yüzüstü ve sırtüstü yatış pozisyonları genelde ağrıyı şiddetlendirir niteliktedir. Sırt ağrılarından kurtulmak için en garanti pozisyon cenin pozisyonunda yatmaktır. Eğer bu pozisyonda uzun süre yatılamıyorsa sırtüstü yatılarak dizlerin altına on beş – yirmi santim kalınlığında bir yastık konulabilir.

Hamilelikte sırt ağrısı neden olur?

Hamilelik dönemi boyunca rahimdeki embriyo sürekli olarak gelişim gösterir. Vücudun ağırlık merkezi hamile olunmadığında omurga sağlığını korumak üzerinedir. Ancak bebeğin karındaki ağırlığı artırması yalnızca kütleyi artırmaz. Aynı zamanda ağırlık merkezini de değiştirir. Ağırlık merkezinin değişme hızına omurganın yetişmesi mümkün olmadığından dolayı sırt ağrıları ortaya çıkmaya başlar. Genelde dördüncü – beşinci aydan sonra artan bir ivme ile ağrı görülmektedir.

Öksürünce sırt ağrısı neden olur?

Sırt ağrılarının en büyük sebepleri bel ve boyun fıtıklarıdır. Dokunun fıtık yırtığından sızması olarak adlandırılabilecek bu durum oldukça konfor bozucudur. Her türlü ani hareketle birlikte doku bir anda dışarı çıkar ya da sinirlere baskı uygulamaya başlar. Öksürünce sırt bölgesinde ciddi ağrı ortaya çıkıyorsa fıtıktan şüphelenilmelidir.

Sırt ağrısı neyin belirtisidir?

Sırt ağrısı genel manada sağlıksız bir oturma ve yatma pozisyonunun belirtisidir. Ancak birçok hastalık da aynı zamanda sırt ağrısını ortaya çıkarabildiği için, vaka üzerinden inceleme yapılmadan sırt ağrısının sebepleri üzerine bir şey söylenmesi mümkün değildir. Onlarca farklı sebebin sırt ağrısı ortaya çıkarıyor olması temel sebeptir.

Stresten sırt ağrısı olur mu?

Sindirim sistemi ikinci mide olarak adlandırılmaktadır. Stres faktörünün gelişmesiyle beraber beslenme alışkanlıkları ciddi manada bozulabilir. Sonrasında ise mide asidinin yükselmesi olasıdır. Mide asidi yemek borusuna temas ettiğinde başta yanma hissi oluşur ve sonrasında sırt ağrıları ortaya çıkar. Yani evet stres dolaylı yoldan da olsa sırt ağrısına sebep olmaktadır.