Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Aids (HIV) Hastalığı

AIDS Hastalığı Hakkında
AIDS Hastalığı Nedenleri
AIDS Hastalığı Belirtileri
AIDS Hastalığı Tanı Ve Teşhis Yöntemleri
AIDS Risk Faktörleri
AIDS Komplikasyonları
AIDS Nasıl Önlenir
Sık Sorulan Sorular

AIDS, edinsel bağışıklık yetmezliği sendromu olarak adlandırılmaktadır. Oluşumunda HIV isimli mikrobun etkisi bulunur. AIDS hastalığının bulaşması ise cinsel ilişki veya kan yoluyla gerçekleşiyor. Virüs, vücuda girdikten sonra hastalığı karşı direnç gösterilmesini sağlayan bağışıklık sistemini yok etmektedir. Bağışıklık sisteminin yok olması ile farklı hastalıklara da yakalanabilirsiniz. AIDS olan hastalar, soğuk algınlığına bile direnç gösteremezler. Hastalığın cinsiyet ayrımı bulunmazken, erkeklerde ve kadınlarda da görülebildiği gözlemleniyor. Aynı zamanda herhangi bir yaş grubunu özel olarak belirtmekte söz konusu değildir. Bu durum kişinin yaşı fark etmeksizin gerçekleşebilir.

Virüs, vücuda girmesinin ardından hemen hastalığı oluşturmaz. Kişinin AIDS olduğunu fark edebilmesinin başlangıçta mümkün olmadığı gözlemlenir. Hastada herhangi bir şikayet veya bulgu da yaratmaz. Yapılan kan tetkikleri sonucunda AIDS hastalığının farkına varılabilir. Hastalığın belirtilerinin yaklaşık 10-12 yıl sonra görülmeye başladığı bilinmektedir. Kişinin bu süreç içerisinde mikrobu başkalarına bulaştırması da kaçınılmaz olur. Hastalığın sonuçları arasında "ölüm" bulunmaktadır.

Korunmasız bir şekilde cinsel ilişkinin gerçekleşmesi ile HIV virüsünün sağlıklı kişiye bulaşması söz konusudur. İlişkinin anal, normal veya oral fark etmeksizin gerçekleşmesiyle bulaşır. Hamil veya HIV virüsünü taşıyan anne, gebelik ve doğum sırasında bebeğe virüsü bulaştırabilir. Organ nakli sonucunda da virüsün bulaştığı bilinmektedir.

İnceleyen ve Onaylayan : Uzman Dr. Mehmet Karahan

AIDS Hastalığı Hakkında

AIDS, ilk olarak ABD'de ortaya çıkmıştır. Türkiye'de ise 1985 yılından itibaren görülmeye başlandığı biliniyor. Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılan verilere göre, 1300'e yakın AIDS hastası olduğu tespit edilmiştir. Hastaların en çok İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya ve Bursa gibi büyük ve turistik şehirlerde görüldüğü gözlemleniyor.

Hastalığın en büyük sebebi olarak ise korunmasız cinsel ilişki gösterilmektedir. AIDS olan her 3 kişiden 2'sinin erkek ve 1'inin kadın olduğu belirtiliyor. Heteroseksüel erkeklerde daha fazla görüldüğü gözlemlenirken, homoseksüel ve biseksüel erkeklerde de görüldüğü açıklanmıştır. Uzmanlar, madde bağımlısı kişiler ve hemofili hastalarında da hastalığın bulunduğunu belirtiyorlar.

Vücudun savunma mekanizmasını her geçen zamanda daha da azaltan AİDS, belirtilerini erken göstermemesi sebebi ile çok tehlikeli bir hastalıktır. Hastalığın yıllar sonra farkına varıldığında ise tedavi seçeneği ortadan kalkmış olabilir. Tedaviden olumlu sonuç elde edilebilmesi için hastalığın teşhisinin erken dönemde yapılması gereklidir.

Bağışıklık Sistemi Nedir?

Bir canlıdaki hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan bağışıklık sistemi, vücudu yabancı ve zararlı maddelerden korumaktadır. Patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok etmesi de görevleri arasında bulunuyor.

Bağışıklık sistemi gibi güçlü bir savunma sistemine sahip olan insan vücudu, kendini iyileştirebilme özelliğine sahiptir. Bağışık sistemi, hastalığa sebep olan maddeler tarafından uyarılır. Yabancı olarak algıladığı bir mikroorganizma ile karşılaşan sistem, kurtulmak için savaşmaya başlamaktadır. Mikroorganizma ile daha önce karşılaştı ise, bir sonraki karşılaşmada ise daha çabuk tepki verebilir.

Mikropların vücudumuza girmesi ile onlara karşı antikorların oluştuğu bilinirken, antikorların savaştığı gözlemlenir. Aynı mikrobun tekrar vücuda girmesi halinde ise antikorların daha güçlü direnç gösterdiği bilinmektedir.

Yediğimiz yiyeceklerde, içtiğimiz suda ve soluduğumuz havada gözümüzün göremeyeceği kadar küçük canlılar bulunuyor. Bu canlılara ise mikroorganizma denilmektedir. Mikroorganizmalarının yararlı ve zararlı olabileceği bilinir. Zararlı mikroorganizmalar ise hastalıklara sebep olur. Belirtilen mikroorganizmalara mikrop denilmektedir. Mikroplar, insanların yaşamları boyunca peşinden koşarlar. İnsanların hastalanmasına sebep olan bu mikroplar ise virüs ve bakterilerden oluşmaktadır. Mikroplar tarafından oluşturulan zararlı kimyasal maddelere "toksin" deniliyor. Bağışıklık sistemimiz, toksinlere karşı antikorlar oluşturuyorlar. Toksinlerin ve mikropların etkisiz hale gelmesini sağlayan antikor, hasta olmaktan korunmamız açısından önem taşır.

Bağışık sistemi, farklı şekillerde faaliyet göstermektedir. Sessiz şekilde faaliyetlerini yürütmesi ise en büyük özelliği olarak belirtilir. Sivrisinek tarafından vücudunuzun herhangi bir bölgesinin ısırılması halinde ısırılan bölge şişer ve kırmızı olmaktadır. Bu durum ise bağışık sisteminin aktif çalıştığını gösteriyor. İnsan vücudu hassas olduğundan nefes aldığı sırada olduğu ortamda olan bakteri ve virüsler her seferinde akciğerlere ulaşır. Bağışık sisteminin virüs ve bakterileri elimine ettiği gözlemlenir. Ancak bazı durumlarda geçirdiği de bilinirken, grip veya soğuk algınlığı adını verdiğimiz rahatsızlıkların oluşmasına sebep olmaktadır.

Genetik faktörler, beslenme alışkanlıkları ve çevresel faktörler gibi unsurların bağışıklık sistemini etkilediği bilinmektedir. Bağışıklık sisteminin güçlü ve dirençli olması için aşağıda belirtilenleri yerine getirmelisiniz.

Sebze ve meyveleri bol tüketmelisiniz. Turunçgiller içerisindeki karoten, domateste bulunan likopen, keten tohumundaki lignan, karnabahar ve brokoli deki glukozinotlarla ve daha birçok meyvede bulunan antioksidan gibi maddelerle vücudumuzun bağışıklık sistemi güçleniyor.

Meyve sebzeler ile aranız iyi değilse, vitaminleri tüketmeniz tavsiye edilir. Örneğin; A vitamini eksiği olan kişilerin viral enfeksiyonlara daha çabuk yakalandığı gözlemleniyor. A vitamin eksikliği olan kişiler özellikle yumurta ve süt tüketebilirler. Bunların yanında ekstra olarak balık yağı tüketimi A vitamini eksikliği olan kişilere faydalı olduğu bilinmektedir. C vitamini bağışık sistemini güçlendirmek için maydanoz, turunçgiller, kiraz, kavun ve yeşil sebzelerden bolca tüketmeniz tavsiye edilir. B12 vitamini, çinko, folik asit, demir vb. vitaminlerle bağışık sistemini güçlendirebilirsiniz.

Vücudunuza ve sağlığınıza yararlı her türlü besini tüketmeniz gerekiyor. Tek tip beslenmekten kaçınmanız önem taşır. Verimsiz ve yetersiz uyku sebebi ile birçok hastalığa kolaylıkla yakalanırsınız. Bağışık sisteminin sağlıklı olabilmesi için en az 6 saat uyumak gereklidir.

Mikropların vücudunuza daha çabuk bulaşmasını engelleyebilirsiniz. Ellerinizi sık yıkamak ve temizliğe özen göstermek, mutlaka yapılması gerekenler arasında yer alıyor.

Şifalı bitkiler, bağışıklık sisteminin güçlenmesi açısından önemlidir. Bağışık sisteminin kuvvetlenmesi için kaliteli şifalı bitkilere yönelmemiz tavsiye edilir.

HIV

İnsan vücudunun bağışıklık sistemi güçlü olmasına karşın bazı virüsler doğrudan bağışıklık sistemini hedefleyebilir. Bu virüsler arasında HIV bulunuyor. HIV hastalığı insan vücudunu zor duruma sokar. Hastalıklarla mücadele kabiliyetini hedef aldığından direncini düşürür. Bağışık sistemine verdiği zararlar ile dikkat çeken HIV için ilaç tedavisi mümkündür. Uzmanlar, HIV tedavi edilmezse bağışıklık sisteminin çözebileceğini ve ardından AIDS oluşabileceğini belirtiyorlar.

İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü olarak tanımlanan HIV, çeşitli yollarla buluşmaktadır. Hastalığın bulaşmasında meni, kan ve cinsel ilişki etkilidir. Korunmasız cinsel ilişki, hastalığın oluşmasındaki en önemli faktör olarak gösteriliyor. Öpüşme gibi yüzeysel temaslarda da bulaşabilen HIV, yemekten bulaşabilen bir hastalık değildir. Erken dönemde belirtilerini göstermeyen hastalık, halk arasında grip ile sıklıkla karıştırılmaktadır. Hastalığın erken dönem belirtileri arasında ise;

  • Boğaz ağrısı
  • Ateş
  • Baş ağrısı
  • Kas ağrıları ve eklem ağrısı
  • Boğazda şişkinlik
  • Deri döküntüsü

Yer alıyor. HIV enfeksiyonun bulaşmasının ardından belirtilerin ne zaman görüleceği ise önem taşıyor. Genel olarak bakacak olursak HIV virüsünün kendini belli etmesi HIV bulaştıktan 2 veya 3 hafta içerisinde olur. Hastalığın ilk belirtilerinin kaybolmasının ardından yıllarca herhangi bir belirtinin görülmeme ihtimali bulunuyor. Belirli bir noktadan sonra, bazı semptomların tekrardan ortaya çıkabileceği bilinmektedir. Bu semptomlar ise;

  • Aşırı yorgunluk
  • Lenf bezlerinde büyüme veya şişkinlik hissi
  • Kilo kaybı
  • Ateş
  • Gece terlemeleri

Olarak gösteriliyor. HIV tedavisi, başlangıçta ilaç tedavisi ile yapılmaktadır. Verilen antiretroviral ilaçlar ile vücuttaki virüs miktarını azaltıp, daha sağlıklı ve uzun bir yaşamınız olmanızı sağlar. İnsanların HIV enfeksiyonu taşıdıkları öğrenmelerinin ardından tedaviye başlamaları gerekmektedir. Tedaviye başlamadan önce bazı testlere tabii tutulursunuz. Testler üzerinden hastalığın tanısı konulur. HIV enfeksiyonun tanısının konulmasının ardından tedaviye ilişkin adımlar atılacaktır. Tedavide ilaç tedavisine başvurulduğu gözlemlenir.

AIDS Nedir?

AIDS, HIV virüsü tarafından oluşan bir hastalıktır. Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu, HIV virüsü ile bulaşan ve vücudun bağışıklık sistemini harap eden bir hastalıktır. AIDS, bağışıklık sisteminin çökmesine, vücutta enfeksiyonlara ve kanserlere neden olabiliyor.

AIDS hastalarının yaşam kaliteleri, doğru tedavi yöntemi ile önemli ölçüde iyileştirilebilir. AIDS Hastalığını ne kadar erken dönemde tespit edilirse tedavi o kadar fazla etki edecektir. Erken tanı ve teşhis içinde hastalığın belirtileri hakkında bilgi sahibi olunması gerekiyor. AIDS belirtileri nelerdir? HIV virüsü bulaştıktan sonra 10-15 yıl süre boyunca hastalığın belirtilerinin farkına varmakta gecikebilirsiniz. Ancak ilk dönemde ateş, faranjit, lenf bezlerinde büyüme, deri döküntüleri, kusma, bulantı, ishal, kas ve eklem ağrıları, baş ağrısı gibi belirtilerle karşılaşmanız mümkündür.

AIDS ve HIV ile İlgili Kullanılan Yanlış İfadeler

AIDS ve HIV hakkında halk arasında bilinen birçok yanlış ifade bulunmaktadır. Genellikle toplum tarafından kullanılan yanlış ifadeler ise aşağıda sıralanmıştır.

HIV testi yaptırırken bu virüse yakalanma şansınız bulunmamaktadır. Testin kendisi tarafından virüse bulaşmak söz konusu değildir. Klozetten, el sıkışmaktan, çataldan, kapı kolunu tutmaktan bulaştığını düşünenler bulunuyor. Korunmasız seks ile bulaşan HIV, temas sonucunda bulaşabilen bir hastalık değildir.

HIV virüsünün kontrol altına alınmasında çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. İlaçla tedavi, hastalığın vücut üzerindeki etkisini zayıflatmakta oldukça etkilidir.

Eski dönemlere baktığımız zaman HIV teşhisi hastalarda belli olmuyordu taki vücutlarının tamamına virüs bulaştıktan sonra bağışıklık sistemi çöktüğünde anlaşılabilmekteydi. Ancak günümüzde artık daha erken fark edilmesi söz konusudur. HIV pozitif ise, en kısa sürede hayatınızı kaybedeceğinizi düşünmeniz yanlıştır. Virüslü olduğunuzda cinsel ilişkiye girme durumunuzda eğer ki partnerinizde HIV taşıyorsa bu durumda kesinlikle korunmasız seksten kaçınmanız gerekiyor. Birçok kişinin, her iki tarafın HIV virüsü taşıdığında seks yapmalarının herhangi bir sakıncası bulunmadığını söylediği gözlemleniyor. Ancak bu düşünce tamamen yanlıştır.

Sivrisineklerin HIV hastalığını yaydığına ilişkin yanlış bir düşünce bulunmaktadır. Sivrisinekler, hastalığın bulaşmasına ilişkin herhangi bir etkide bulunmazlar.

Herhangi bir semptom görülmeden, HIV hastalığını taşıdığınızı kan testleri üzerinden anlayabilirsiniz. Hastalığın belirtileri olmadan da hastalığın teşhisi konulabilir.

Özellikle iki bilgi yanlış bilinmektedir bunlar HIV ve AIDS’e neden olan aynı virüs mü değil mi genellikle aynı olduğunu savunanlar bulunmaktadır. Her iki virüsün oluşumunun da ilişki içerisinde olduğu bilinir. Kısacası, HIV ve AIDS'in birbirleriyle ayırt edilmesi yanlıştır.

Bazı kişiler, HIV için ilaç kullanıldığında virüsün yayılmasının imkansız olduğunu belirtiyorlar. Korunmasız seks yapmanız halinde, ilaç kullanmanızın bu noktada herhangi bir önemi kalmayacaktır. HIV virüsü taşıyan kişilerin korunmasız olarak ilişkiye girmekten kaçınmaları gerekir.

AIDS hakkında bilinen yanlışlar, hastalığın ilerlemesi veya belirtilerinin görülmemesine neden olur. Hastalığın meydana gelme, gelişimine ve tedavisine ilişkin bilgi sahibi olmanız gerekiyor. Aksi takdirde, AIDS hastalığının farkına uzun yıllar boyunca varamama durumunuz vardır. Kan tetkikleri, AIDS teşhisi için en doğru tetkik olarak gösterilmektedir. Hastalık hakkında bilgi sahibi olabilmesi için kan tetkiklerine tabii tutulma durumu oluşur. Kan testlerinden hastalığı taşıyıp taşımadığına ilişkin bilgi sahibi olunması söz konusudur. AIDS teşhisi konulduktan sonra acil olarak tedavi edilmelisiniz. Tedavi süreci ise ilaç tedavisi ile başlamaktadır. İlaç tedavisinin doğru zamanda uygulanması ile hastalığın tedavi edilmesi mümkündür.

HIV Enfeksiyonu Evreleri

Hastalıkların belirli evreleri bulunmaktadır. Cinsel yolla bulaşan HIV enfeksiyonu, çeşitli evrelerden oluşması ile dikkat çekiyor. HIV enfeksiyonu evreleri aşağıda belirtilmiştir.

  • Virüsün Bulaşması
  • Akut HIV Enfeksiyonu
  • Serokonversiyon
  • Asemptomatik Dönem
  • Erken Semptomatik Dönem
  • AIDS
  • İleri Evre

Virüsün Bulaşması

HIV enfeksiyonu, bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığın oluşabilmesi için bulaşması gerekiyor. Cinsel yolla bulaşan hastalık, korunmasız ilişki sebebi ile bulaşıyor. Kontrolsüz cinsel ilişki, hastalığın oluşmasında önemli rol oynuyor. Virüsün bulaşmaması için korunmasız ilişkiye girmekten kaçınmalısınız. Hastalığın başlangıç evresi, virüsün bulaşması olarak gösterilmektedir. Virüsün bulaşmasını engellemek, tamamen sizlerin elinizde olur.

Akut HIV Enfeksiyonu

HIV virüsünün bulaştığı kişilerde erken dönemde grip ve soğuk algınlığı gibi belirtiler görünmektedir. Buna ek olarak yine erken dönemde, yüksek ateş ve ciltte lekelerle karşılaştığı bilinmektedir. Akut HIV enfeksiyonunun süresi bir kaç günden 10 haftaya kadar değiştiği görülmektedir. Ancak hastalık ile ilgili kesin tanı kan testlerinin yardımı ile belirlenebilmektedir. Bu dönemde teşhis edilen HIV virüsünün tedavisinden daha net ve kesin sonuçlar alındığı görülmektedir.

Serokonversiyon

HIV hastalığının dönemleri arasında Serokonversiyon bulunuyor. Bu dönem içerisinde %95 vakada 6-12 hafta içerisinde HIV'e karşı antikorlar gelişebilir. Antikorların hastalığın ilerlemesini engelleyici etkileri bulunmaz. Serokonversiyon dönemindeki bu antikorlar, hastalığın teşhisi açısından önem taşıyor. Teşhise ilişkin bu döneme serokonversiyon denilirken, dönem içerisinde hastanın bulaştırıcı nitelikte olduğu gözlemlenir. Bu dönemde bulunan hastalar ile cinsel ilişkiye girmekten kaçınmalısınız.

Asemptomatik Dönem

Serokonversiyon dönemi sonrasında enfekte kişiler "Asemptomatik Dönem"e girecektir. Belirtilen dönem içerisinde kişilerde hiçbir bulgu ve belirti görülmez. Bu dönemin ortalama 6.5-13 yıl arasında sürdüğü gözlemleniyor. Uzmanlar, vakaların %25'inin ortalama 1.5-5 yıl içerisinde bir sonraki döneme geçirildiğini belirtiyorlar. Belirtilen süreyi etkileyen faktörler ise virüsün alınma yolu, virüsün virülansi ve hastanın yaşı olarak gösterilmektedir. Virüsü cinsel temas ile alan homoseksüel erkeklerde ise sürenin 10-12 yıla kadar uzadığı ifade edilir.

Asemptomatik dönem içerisinde fizik muayenenin genellikle normal olduğu biliniyor. Fizik muayenede yaygın lenfadenopati saptanabilir. Uzmanlar, saptamanın %40-50 oranında olduğunu belirtmektedirler. Kliniksel açısından dönemin latent bir dönem olduğu belirtilirken, lenfatik dokularda virüs çoğalmaya devam etmektedir.

Erken Semptomatik Dönem

HIV enfeksiyonunun belirli dönemleri olduğu biliniyor. Bu dönemler içerisinde erken semptomatik dönem yer almaktadır. Hastalarda ilk kez doktora başvurulmasına neden olan belirtilerin oluştuğu dönem olarak gösteriliyor. Erken semptomatik dönem içerisinde görülen belirtiler arasında ise; halsizlik, kilo kaybı, baş ağrısı, ateş, ishal vb. birçok belirti bulunmaktadır. Belirtilerin fark edilmesinin ardından hastalığın teşhisine ilişkin tetkikler uygulanır. Tetkiklerin başında ise kan testleri yer almaktadır. Kan testleri üzerinden hastalığın teşhisi konulabilir. Teşhis konulduktan sonra tedavi sürecine başlanması gerekmektedir.

AIDS

Geç semptomatik dönem olarak adlandırılan AIDS, bağışıklık eksikliğini iyice belirgin bir hale getirmektedir. Fırsatçı enfeksiyon veya kanserlerin ortaya çıktığı gözlemlenir. Yaygın kullanımında HIV ile ilgili tüm hastalıklar genel olarak AIDS adlandırılıyor. HIV enfeksiyonun gelişim gösterdiği bu dönem içerisinde AIDS hastalığı meydana gelecektir. Parazit, virüs ve mantarların neden olduğu bazı enfeksiyon hastalıkları da görülebilir. Bu dönemin fırsatçı enfeksiyonların tanısı, tedavisi ve önleyici tedavisi açısından önem taşıdığını unutmamalısınız. Tedaviden başarılı sonuç elde edilebilmesi için uzman doktora başvurulması önem taşıyor. AIDS hastalığının teşhisi konulması halinde tedavi olmalısınız. AIDS, kendi başına ölümcül bir hastalık değildir. Ancak AIDS sebebi ile vücudumuzun bağışıklık sistemi çökebilir. Hastalığın gelişimi göstermesini ve ciddi komplikasyonlara sebep olmasını engellemeye çalışmalıyız.

İleri Evre

Virüse bağlı enfeksiyonların geliştiği dönem, ileri evre olarak gösterilmektedir. Gözün retina tabakasinin virüse bağlı enfeksiyonu olan sitomegalovirüs retiniti görülebilir. Evrenin bulunduğu hastalarda, antiretroviral tedaviye rağmen ortalama 2 yıl içerisinde yeni bir AIDS göstergesi gözlemlenir. Hastalığın tekrardan ortaya çıkışı ise engellenemez. İleri evre dönemine girmeden hastanın tedavisine başlanmış olması gerekir. Hastalığın gelişim göstermesi ile tedavisi de daha da zorlaşacaktır. HIV enfeksiyonunun ileri evrelerinde, artık çeşitli hastalıklarla kolaylıkla karşılaşmaya başlarsınız. Bu hastalıklar arasında ciddi olanlar ise ölümcül olabilir. Vücudumuzun bağışıklık sisteminin tamamen çökmesi sebebi ile kolaylıkla hasta olabiliriz.

HIV Enfeksiyonu Tedavisi

Uzmanlar, HIV enfeksiyonunda virüsü tamamen ortadan kaldıran herhangi bir tedavinin olmadığını belirtiyorlar. Ancak virüsün çoğalmasını ve gelişim göstermesini engelleyen ilaçlar bulunmaktadır. HIV enfeksiyonu tedavisi kapsamında kullanılan bu ilaçlar, "Antiretroviral ilaçlar" olarak biliniyor. Bu ilaçlar ile yapılan tedaviye ise antiretroviral tedavi denilmektedir. HIV enfeksiyonu tedavisi ile şikayetlerin azaltıldığı, hücre sayısının yükseldiği ve yaşam süresinin uzatıldığı tespit edilmiştir. Tedaviye başlamadan önce laboratuvar testlerine tabi tutulursunuz. Laboratuvar testleri ile kanda ne kadar virüs olduğu gözlemlenir.

Genel olarak HIV enfeksiyonu tedavisini iki farklı kapsamda incelenmesi mümkündür. Antiretroviral ilaçlar ve hastanın yaşam kalitesini arttırma olarak iki farklı tedavi seçeneği mevcuttur.

Antiretroviral İlaçlar

Bulaşıcı ve ölümcül bir hastalık olan AIDS, milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur. Yapılan araştırmalara göre AIDS hastalığı sebebi ile her gün dünya çapında toplamda 16 bin kişiye AIDS hastalığı bulaştığı belirlenmiştir. Türkiye'de Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2 bin kadar AIDS hastası bulunuyor. HIV enfeksiyonu tedavisinde kullanılan ilaçlar yardımı ile kandaki virüs miktarı azaltılmakta olup, bağışıklık sisteminin daha güçlü hale gelmesi sağlanabilir. İlaç tedavisi ile HIV enfeksiyonunun düzelmesi veya tamamen geçmesi mümkün değildir.

HIV enfeksiyonu tedavisi kapsamında kullanılan ilaçların ömür boyu kullanılması gerekiyor. Antiretroviral ilaçlar olarak adlandırılan bu ilaçlar, hastalığın gelişim göstermesini engellemektedir.

HIV virüsü T hücrelerini kullanarak kişilerin DNA’sına giriş yapar ve burada virüslerin çoğalmasına sebebiyet verir. Eğer kişi HIV virüsünün tedavisini almıyorsa, günde ortalama 1010 virüs oluşması mümkündür. Tedavide güdülen asıl amaç bağışıklık sisteminin korunmasını ve güçlenmesini sağlamaktır.

HIV’in çoğalması ve yayılması amacıyla ihtiyaç duyduğu enzimler bulunur. Bu enzimlere antiretroviral ilaçlar ile karşı koymak ve üremesini engellemek mümkündür. Antiretroviral ilaçlar tarafından revers transkriptaz ve proteaz durdurulur. Antiretroviral ilaçların ciddi yan etkileri bulunurken, çoğunlukla laktik asidoz, hiperlipidemi, lipodistrofi ve KC hasarı görülmektedir. Eğer HIV hastalığının tedavisi yanlış yollarla yapılırsa bu hem hastanın direnç kaybetmesine hemde hastalığın ilerlemesine neden olur. Tedavi öncesi ve sırasında hastanın eğitim alması gerekir. HIV virüsünün tedavisi kapsamında kullanılan antiretroviral ilaçlar ise aşağıda yer alıyor.

  • NNRTI
  • Proteaz İnhibitörleri
  • Füzyon İnhibitörleri
  • Erken Giril İnhibitörleri
  • İNSTİ

NNRTI

NNRTI, HIV enfeksiyonu tedavisi kapsamında ilk bulunan ilaçlardır. HIV'in genetik materyali olan RNA'sından DNA üretmesini etkiler. Bu etki ile kopyalanmasının da önüne geçer. Virüsün kopyalanmasını ortadan kaldırması sebebi ile sıklıkla kullanıldığı biliniyor.

Proteaz İnhibitörleri

Proteaz inhibitörleri, 1996'da kullanılmaya başlanmıştır. HIV tedavisi kapsamında kullanılan en güçlü ilaçlar olarak gösteriliyor. Virüslerin hücre dışına çıkışını ve yeni virüslerin oluşmasını engeller.

Füzyon İnhibitörleri

Virüsün CD4 hücresine tutunmasını engelleyen ilaçlar ise füzyon inhibitörleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Erken Giril İnhibitörleri

HIV enfeksiyonun gelişim göstermesini engellemek için kullanılan ilaçlar arasında erken giril inhibitörleri yer alıyor. Erken giril inhibitörleri ile enfeksiyonun gelişimi engellenebilinir.

İNSTİ

Bağışıklık sisteminin ve direncin güçlendirilmesi için İNSTİ isimli ilaçları kullanmanız gerekebilir. Bu ilaçların reçetesiz satışı söz konusu değildir.

Hastanın Yaşam Kalitesini Arttırma

AIDS hastalığının tedavisindeki en önemli noktalardan birisi de, hastanın yaşam kalitesini arttırmaktan geçiyor. AIDS tedavisi için hastanın yaşam kalitesinin arttırılması gerekmektedir. Hastanın yaşam kalitesinin artırılabilmesi için sosyal ve çevresel birçok faktör etkili olur. Bu faktörler üzerinden hastanın yaşamının daha kaliteli hale dönüşmesini sağlayabilirsiniz. Hastanın yaşam kalitesini yükseltilmesinde aile faktörünün etkisi de unutulmamalıdır. AIDS hastası bireyin yakınlarının en iyi şekilde desteği vermesi gerekir.

AIDS Hastalığı Nedenleri

Hastalıkların oluşumunda çeşitli faktörler etkili olabilmektedir. AIDS hastalığının neden oluştuğuna veya nasıl meydana geldiğine ilişkin birçok sorular soruluyor. HIV retrovirüs ailesine mensup bir lentivirüs olan AIDS, ilk olarak Afrika'da ortaya çıkmıştır. Bilim adamlarının ilk olarak Afrika'da yaptığı araştırmalar sonucunda tespit ettiği gözlemlenirken, tespit ise burada yaşayan maymunlar üzerinden yapıldı. Maymunlarda HIV'e çok benzeyen bir virüsün varlığı tespit edilirken, maymunlarda herhangi bir hastalığa sebep olmadığı belirtilmiştir. Uzmanlar, 20. yüzyılın başlarında maymun etlerinin avlanması sırasında insanlara geçtiğini öne sürüyorlar.

AIDS hastalığının oluşumunda HIV enfeksiyonun doğrudan etkisi bulunmaktadır. HIV enfeksiyonu ise cinsel yolla kolaylıkla bulaşabilir. Korunmasız cinsel ilişkiye girmek, AIDS hastalığının en önemli nedeni olarak gösterilir. Bu ilişkinin oral, anal veya normal yolla fark etmeksizin her türlü ilişkiden olabileceği ve bulaşabileceği belirtilmektedir.

Bağışıklık Sistemi Hücrelerinin Yıkımı ya da Fonksiyonlarının Bozulması

AIDS hastalığının oluşumunda bağışıklık sisteminin zayıflamasının etkisi bulunuyor. HIV virüsünün aktifleşmesindeki temel neden, insanın bağışıklık sisteminin etkisizleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bağışık sistemi hücrelerinin yıkımı ya da fonksiyonlarının bozulması ile AIDS hastalığı oluşur. Hastalığın teşhisi ise yıllar sonra gerçekleşebilir. Bunun sebebi ise AIDS belirtileri, kolaylıkla fark edilebilen ve hatta fark edilemeyen belirtilerden ibarettir.

AIDS Hastalığı Belirtileri

AIDS hastalığının oluşumunun ardından belirtilerini fark etmeniz zordur. Hastalığın belirtileri, çoğu zaman ise uzun yıllar boyunca kendini göstermemektedir. Bunun sebebi ise HIV'in bulaşmasının hemen ardından AIDS hastalığını oluşturmaması olarak belirtilmektedir. Burada AIDS oluşumu ise virüsün bulaşmasının ardından kişinin vücut direncine, yaşam koşullarına bağlı olarak değişebilmektedir. Bazı kişilerde hemen oluşabildiği gözlemlenirken, bazılarında ise yıllar sonra oluşabildiği gözlemleniyor. Virüsün vücuda girmesinin ardından ilk olarak kan hücrelerine yerleşmektedir. Virüsün yerleşmesi ile çoğalmaya başladığı bilinir. Zarar gören kan hücrelerinin sayısının azalması ile vücudun bağışıklık sistemi ve savunma mekanizması tamamen çökecektir.

AIDS hastalığının en önemli belirtileri arasında ise kolaylıkla hastalıklara yakalanmanız bulunuyor. Virüs sebebi ile bağışıklık sisteminin çökmesi söz konusudur. Bağışıklık sisteminiz çöktüğünde ise hastalıklara kolaylıklara yakalanabilirsiniz. Akciğer hastalıkları, lenf bezlerinde büyüme, ateş, ağız ve çenede uçuk, ishal, yara, lekeler, kırgınlık, öksürük, halsizlik, aşırı kilo kaybı ve gece terlemeleri de hastalığın belirtileri arasında bulunuyor.

Pamukçuk, tüberküloz ve mantar hastalıkları gibi enfeksiyonların aynı anda görülmesi halinde AIDS olabilirsiniz. AIDS hastalığının kesin tanısı ise anti-HIV testi ile yapılmaktadır. HIV hastalığı olan kişi ne kadar kısa sürede farkına varır ve bir an önce tedaviye başlarsa ona göre olumlu sonuçlara yol açılacağı bilinmelidir.

HIV Enfeksiyonunu Belirtilerinin Viral Hastalıklarla Benzerliği

Bazı hastalıkların bazı hastalıklar ile aynı veya benzeri belirtileri bulunmaktadır. HIV enfeksiyonunun belirtileri ile viral hastalıkların belirtilerinin benzerliği dikkatlerden kaçmaz. Her iki hastalığın ortak belirtilerini de aşağıda görebilirsiniz.

  • Öksürük ve hapşırık
  • Ateş
  • İltihap
  • Kusma
  • İshal
  • Yorgunluk ve kramp

HIV enfeksiyonlarının yayılması ve ilaçlara cevap verme şekli ile diğer hastalıkların yapısal olarak birbirlerinden ciddi farklılıkları bulunmaktadır.

Başlangıç Döneminde Olası Belirtiler

Hastalıklar, belirli evreler halinde gelişim gösterirler. Hastalığın başlangıç evresinde tespit edilebilmesi için ilk belirtilerinin neler olduğunu bilmelisiniz. AIDS hastalığının başlangıç döneminde gösterdiği belirtiler ise;

  • Yüksek Ateş
  • Lenf Bezlerinde Büyüme
  • Deri Döküntüsü
  • Eklem ve Kas Ağrıları

Olarak karşımıza çıkıyor. Başlangıç evresindeki bu belirtilerin teşhis edilmesinin ardından acil tedavisine başlanması gerekiyor. AIDS hastalığının gelişim göstermesi ise HIV virüsünün vücudunuzu tamamen çökmesine neden olacağı bilinir.

Yüksek Ateş

HIV enfeksiyonunu taşıyan AIDS hastalarında ateşin normal seyretmediği ve aşırı yüksek olduğu gözlemlenir. Hastalığın başlangıç dönemindeki olası belirtileri arasında 38 derecenin üstünde ateş olması bulunuyor. Sadece yüksek ateş ile HIV enfeksiyonunun varlığını belirtmek doğru olmaz.

Lenf Bezlerinde Büyüme

Lenfadenopati, lenf bezlerinin büyümesine denilmektedir. AIDS hastalarının başlangıç evrelerinde gösterdiği belirtiler arasında yer alır. Lenf düğümleri, pirinç tanesinden zeytin tanesine kadar değişen boyutlara sahiptir. HIV virüsünün vücudun bir çok alanına çok kolay yayıldığı bilinmektedir. Yüzeysel lenflerin tanısı ve takibi elle muayene ile USG ile yapılmaktadır. Derin leflerin tanısında ise USG ve bilgisayarlı tomografi yöntemlerine başvurulduğu gözlemleniyor.

Lenf bezlerinin büyümesi, başta kanser olmak üzere birçok hastalığın belirtileri arasında yer alıyor. Göğüs boşluğunda 1.5 santimetre, karın boşluğunda ise 2 santimetreden fazla olan lenf bezlerinin tetkikleri yapılması gerekir. Lenf bezlerindeki büyümenin bütün vücuda yayılmış olma ihtimali de bulunur. Yaygın büyümeler, AIDS hastalığının belirtileri arasında bulunmaktadır.

Deri Döküntüsü

AIDS hastalığının başlangıç dönemindeki belirtileri genellikle pek bilinmez. Deri döküntüsü de, bilinmeyen belirtileri arasında yer alıyor. AIDS hastalarının ciltlerinde ve derilerinde problemler meydana gelecektir. Oluşan bu döküntü vb. durumlar ise AIDS hastalığının belirtisi olarak gösteriliyor. Deri döküntüsü yaşıyorsanız, AIDS ile sizlerde karşı karşıya olabilirsiniz.

Eklem ve Kas Ağrıları

AIDS hastalığının en fazla görülen belirtileri arasında eklem ve kas ağrıları yer almaktadır. Eklem ve kas ağrıları ise ortalama olarak 2 ila 24 saat aralığında sürer. İki yada daha fazla eklemde ağrı görülebilir. AIDS hastalarının %26.3'ünde eklem ve kas ağrılarının görüldüğü belirtilmektedir. AIDS hastalığının ilerlemesi ile ağrıların şiddeti de artıyor.

İleri Evre Belirtileri

Hastalıkların belirli evreleri bulunmaktadır. Hastalığın evresine göre belirtileri de farklılık gösterir. Başlangıç evresindeki hastalığın belirtileri ile ilerlemiş hastalığın evreleri arasında farklılık olduğu bilinmektedir. AIDS hastalığının ilerleyen evrelerinde farklı belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler arasında ise;

  • Sinir Sistemiyle İlgili Problemler
  • Kas Erimeleri

Yer alıyor.

Sinir Sistemiyle İlgili Problemler

AIDS hastalığının erken teşhis edilmesi ve tedavisine erken başlanması önem taşımaktadır. Sinir sistemiyle ilgili problemler, hastalığın ilerleyen evrelerinde karşılaşılan sorunlar arasında yer alıyor. AIDS olduğunun farkına varamayan kişilerde hastalığın ilerleme gösterdiği gözlemlenir. Bu ilerleme sonucunda da belirtilerde farklılık doğar. Gelişmiş AIDS hastalığı, sinir sistemiyle ilgili problemler ortaya çıkarmaktadır.

Kas Erimeleri

Kas erimeleri, ileri düzeyde AIDS evresinin belirtilerindendir. Genellikle ağrı veya sızı hissettirmeden kendini göstermektedir. Kas hacmindeki kuvvetsizliğe ek olarak bir takım ağrıların meydana gelmesine neden olabilir. Diyabet veya üremi gibi hastalıkların kas erimesi ile karşılaştırılmaması gerekiyor.

Kas erimesinin oluşumunda beslenme bozukluğunun etkisi yüksektir. Beslenme bozukluğunun düzelmesi için protein açısından zengin besinler tüketmelisiniz. Kas erimesinden korunmak için dengeli beslenmeli ve düzenli egzersizler yapmalısınız. Kuvvetlendirme egzersizlerinin kas kaybını önlediği ve kaybedilen kas miktarını arttırdığı bilinmektedir. Kas erimelerinin ciddi hastalıklara neden olabileceğini unutmayın.

AIDS Hastalığı Tanı ve Teşhis Yöntemleri

Bir hastalığın var olduğunun belirlenebilmesi için tanı konulması gerekiyor. Tanı konulması ise hastalığın belirtilerinin görülmesinin ardından tetkikler ile mümkündür. Bazı hastalıkların tanısının konulabilmesi ise çok zor olabiliyor. AIDS hastalığı, belirtilerini çok geç gösteren veya hiç göstermeyen hastalıklar arasında yer almaktadır. Birçok kişinin hastalığın farkına yıllar sonra varabildiği gözlemleniyor. Hastalığın tanısının konulabilmesi için tetkiklere tabii tutulması gerekirken, belirtiler olmadığından da imkansızlaşıyor. AIDS hastaları, başka sorunlar ve hastalıklar sebebi ile tetkiklere tabii tutulduktan sonra genellikle hastalığı öğrenmektedir.

Tanı

AIDS hastalığının tanısının konulmadan ilaç tedavisine başlanması mümkün değildir. Hastalığın tanısı ise tek bir seçenek üzerinden konulabiliyor.

Kan Testleri

Hastalıkların tedavisinden olumlu sonuç elde edilebilmesi için erken tanı konulması gerekmektedir. AIDS hastalığı tanısının konulmasında kan testlerine başvurulduğu gözlemlenir. Kan testleri yaptırmak, sizleri AIDS hastalığına karşı korumaz. Testlerin yapılmasının amacı ise hastalığın durumu hakkında bilgi sahibi olmak ve tedaviye bir an önce başlamaktan oluşur. Şüpheli bir cinsel ilişkiden sonra AIDS şüpheniz bulunuyor ise kan testlerinden geçmeniz tavsiye edilmektedir. Testleri koruma olarak düşünmemeli ve cinsel ilişki sırasında mutlaka kondom kullanmalısınız.

AIDS hastalığı şüphesi ile kan testlerine tabii tutulan kişilerde, hastalığa neden olan mikroba karşı gelişmiş olan antikorlara bakılacaktır. Vücudun yabancı maddelere ilişkin ürettiği savunma aracı olan antikor, AIDS hastalığı hakkında net bilgi sahibi olmasını sağlar. HIV(+) olursa, kişinin kanında antikor bulunmuş oluyor. Antikor bulunması ise kişinin AIDS virüsü ile karşılaştığını gösterir.

Erken Teşhisin Önemi

AIDS hastalığının tedavisinde başarılı sonuç elde edebilmek için hastalığın erken teşhis edilmesi gerekiyor. Belirli evreleri bulunan AIDS, gelişim göstermesi halinde ileri evrelere ulaşacaktır. İleri evreli AIDS hastalarının tedavisi ise çok daha zor olur. Ölümcül hastalıklara neden olduğu bilinen hastalık, erken teşhis edilmeli ve tedavisine geç kalınmamalıdır.

HIV/AIDS Araştırma ve Tedavi Merkezleri

HIV virüsünün ve AIDS hastalığının tanısına ilişkin araştırma ve tedavi merkezleri bulunmaktadır. HIV pozitif olan hastanın takibi ve tedavisi yapılır. Bu merkezlerde, AIDS hastalığının tanısının konulduğu gözlemleniyor.

AIDS Risk Faktörleri

AIDS, risk faktörleri ile dikkat çeken hastalıklar arasındadır. Hastalığın oluşumunda çeşitli faktörlerin etkili olduğu biliniyor. En etkili AIDS risk faktörleri içerisinde ise;

  • Korunmasız Cinsel İlişki
  • Ortak Enjektör Kullanımı
  • Kan ve Kan Ürünleri
  • Hamilelik Döneminde Annenin HIV Taşıması

Yer alıyor. Belirtilen faktörlerin oluşumu ile AIDS meydana gelebilmektedir.

Korunmasız Cinsel İlişki

Cinsel ilişkiye girerken her iki tarafında korunması gerekiyor. Korunmasız cinsel ilişki sebebi ile partnerinizdeki bir hastalığın sizlere bulaşması mümkündür. Hastalığın taşıyıcı profilde olduğunu düşünürsek, AIDS hastalığı da korunmasız cinsel ilişkiye girilmesi halinde kolaylıkla bulaşır. Cinsel yoldan en kolay bulaşan hastalıklar arasında AIDS yer almaktadır. Özellikle sürekli farklı kişilerle cinsel ilişkiye giren insanlar ile cinsel ilişkiye korunmasız girmekten kaçınmalısınız. Aksi takdirde, AIDS hastalığına kolaylıkla yakalanabilirsiniz.

Ortak Enjektör Kullanımı

Kan alışverişe neden olan faktörler arasında ortak enjektör kullanımı bulunuyor. Aynı enjektörü kullanan kişiler, AIDS hastalığına yakalanma riskini taşırlar. AIDS hastası olan bireyin kullandığı enjektörü kullanmanız halinde AIDS olma ihtimaliniz yüksektir.

Kan ve Kan Ürünleri

Kan ve kan ürünlerinin nakli sebebi ile AIDS oluşumu söz konusudur. Uzmanlar, kan ve kan ürünlerinin nakli öncesinde dikkatli olunması gerektiği konusunda uyarıyor.

Hamilelik Döneminde Annenin HIV taşıması

HIV enfeksiyonu, AIDS hastalığının oluşmasına neden olmaktadır. Gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirme döneminde anneden bebeğe geçebilir. Hamilelik döneminde annenin HIV taşıması halinde bebeğin AIDS hastası olma ihtimali doğar. Gerekli önlemlerin alınmaması halinde enfeksiyonun bebeğe bulaşma ihtimali ise %20-30 olarak gösterilir. HIV pozitif anne için gerekli önlemler alınır ise bulaşma oranı %0,5'in altına kadar düşebiliyor.

AIDS Komplikasyonları

AIDS hastalığının neden olabileceği çeşitli sorunlar mevcuttur. AIDS komplikasyonları hakkında bilgi sahibi olunması gerekmektedir. Hastalığın komplikasyonları içerisinde;

  • Kaposi Sendromu
  • Beyin Lenfoması
  • Kan ve Kemik İliği Hastalıkları
  • Bazı Enfeksiyonlar

Yer almaktadır. Bu hastalıklar ve rahatsızlıklar sebebi ile birçok insanın hayatını kaybettiği biliniyor. AIDS komplikasyonları ile karşılaşmamak için erken tanı ve tedavinin önemli rol oynadığını unutmamalısınız.

Kaposi Sendromu

HIV virüsü sebebi ile oluşan kaposi sendromu, 1980'lerde AIDS hastalarında sıklıkla görülmeye başlanmıştır. AIDS hastalığı 1872 yılında Macaristan asıllı dermatolog Mortiz Kaposi sayesinde tanımlanmıştır. Kaposi sendromu, deri üzerinde meydana gelen sistemli bir doku bozulması olarak bilinir. AIDS bağlantılı hastalığın tedavisine ilişkin önemli gelişmeler yaşanırken, ciddi sorunlara sebep olabileceği gözlemlenmiştir.

Beyin Lenfoması

AIDS hastalığının ilerlemesi ile birlikte hastanın nörolojik fonksiyonlarını kaybetmesine neden olmaktadır. Beyin lenfoması, AIDS hastalarının %5'inde görülüyor. Hastalığın ilerleyen evrelerinde oluşabilen ciddi bir komplikasyon olduğu bilinir.

Kan ve Kemik İliği Hastalıkları

Kan ve kemik iliği hastalıkları, ölümle sonuçlanabilen ciddi hastalıklardır. Hastalıkların oluşumundaki risk faktörleri içerisinde AIDS bulunuyor. AIDS hastalarının tedavi edilmemesi halinde kan ve kemik iliği hastalıklarına yakalanabileceği bilinmektedir. Kan kanseri, AIDS hastalarının karşılaşabileceği komplikasyonlar arasında yer alıyor. AIDS tedavisi için geç kalınmaması ve tedavinin bir an önce başlaması gerekir.

Bazı Enfeksiyonlar

AIDS oluşumunda HIV virüsünün etkili olduğu bilinmektedir. HIV enfeksiyonu sebebi ile oluşan AIDS, bazı enfeksiyonların oluşmasına da neden olabilir. AIDS hastalarının bağışıklık sistemlerinin çöktüğü ve kolaylıkla diğer hastalıklara yakalanabileceği gözlemleniyor.

AIDS Nasıl Önlenir

Hastalıkların oluşmasının önüne geçmek, tamamen sizlerin elinizde olabilmektedir. AIDS hastalığı hakkında bilgi sahibi olursanız, nasıl önlemeniz gerektiğine ilişkin bilinçli olabilirsiniz. Hastalığın oluşumunu önlemek için aşağıda belirtilen 3 unsura dikkat ederek hayatınızı devam ettirmeniz gerekiyor.

  • Enjektör İle İlaç Almama
  • Korunmalı Cinsel İlişki
  • Farkındalık Çalışmaları

Enjektör İle İlaç Almama

Kullanılan enjektörlerin daha önce AIDS hastası olan bir birey tarafından kullanılmış olma ihtimali bulunuyor. Enjektör ile ilaç almak, HIV virüsü başta olmak üzere çeşitli enfeksiyonlara yakalanma ihtimalini oluşturacaktır. Enjektör ile ilaç almaktan kaçınmanın, AIDS hastalığını oluşmasını engelleme açısından önemi bulunuyor.

Korunmalı Cinsel İlişki

Cinsel ilişki, AIDS hastalığının en kolay şekilde oluşmasını sağlar. Hastalığın %90 oranında bulaşmasındaki sebep olarak gösterilmektedir. Korunmalı cinsel ilişki, AIDS hastalığından sizleri koruyacaktır.

Farkındalık Çalışmaları

Dünya AIDS Günü vb. farkındalık çalışmaları ile AIDS hastalığının oluşmasının önüne geçebilirsiniz. Kendiniz dışında, çevrenizdeki insanları da bilinçlendirebiliriz. AIDS hastalığı hakkında yakınlarınızı ve çevrenizdeki bireyleri bilinçlendirmek tavsiye ediliyor. Farkındalık çalışmalarına katıldığınız takdirde, hastalığa ilişkin detaylı bilgi sahibi olmanız mümkündür.

Sık Sorulan Sorular

AIDS hastalığı hakkında sık sorulan sorular bulunmaktadır. Bu sorular ve cevapları üzerinden hastalığa ilişkin detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz. AIDS ile ilgili sorulan sorular ve cevaplarını aşağıda görebilirsiniz. Sorular ve cevaplar ile tanı, teşhis, belirtiler, risk faktörleri ve komplikasyonlarına ilişkin bilinçli bir birey haline gelinmesi söz konusudur.

HIV/AIDS Ölümcül Müdür?

HIV/AIDS hastalıkları nasıl ortaya çıkıyor neler sebep oluyor diye bakacak olursak cinsel yolla bulaşmış olduğuna ulaşabiliriz. Erken tanı ve tedavinin genellikle mümkün olmadığı hastalık, kişinin ölmesine doğrudan olmaz. Ölümcül bir hastalık olmayan HIV/AIDS sebebi ile bireyin bağışıklık sistemi güçsüzleşir. Bağışıklık sisteminin çökmesi ile diğer hastalıklara daha kolay yakalanırsınız. Bu durumda ise ölümcül hastalıklarla karşılaşma ihtimaliniz artar. Kısacası HIV enfeksiyonun veya AIDS hastalığının öldürmediğini ancak, ölümcül komplikasyonlar doğurabileceğini belirtmek gerekiyor.

AIDS Bir Hastalık Mıdır?

Korunmasız cinsel ilişki ile kolaylıkla bulaşan AIDS, eskiden ölümcül bir hastalık olarak gösteriliyordu. AIDS hastalığı yapılan araştırmalara göre artık kronik bir hastalık olduğu kanaatine varılmıştır. AIDS, önceden de şimdi de bir hastalık olarak gösterilmektedir.

HIV İle Yaşayarak AIDS Evresine Ulaşmam Mümkün Mü?

HIV, AIDS hastalığının oluşumunda doğrudan etkili bir virüstür. HIV virüsü taşıyan kişinin AIDS ile karşılaşması kaçınılmazdır. Bazı kişilerde kısa süre içerisinde AIDS evresine geçirildiği, bazılarında ise uzun yıllar sonra AIDS evresi ile karşılaşıldığı gözlemlenir.

HIV Taşıyıcılarının Cinsel İlişkiye Girmemeleri Mi Gerekir?

Cinsel yolla kolaylıkla bulaşabilen HIV enfeksiyonu, AIDS hastalığının oluşmasını sağlamaktadır. HIV taşıyıcılarının cinsel ilişkiye korunmasız olarak girmemeleri gerekiyor.

HIV Sosyal Ortamda Bulaşır Mı?

Korunmasız cinsel ilişki ve aynı enjektörün kullanılması gibi durumlar ile bulaşan hastalığın sosyal ortamda bulaşma ihtimali bulunmuyor. HIV hastalığının sosyal yollarla bulaşma ihtimallerinin olunduğu söyleniyor örneğin aynı kapıya dokunmak bir başka örnek verecek olursak aynı bardaktan su içmek gibi şu bilinmelidir ki böyle bir ihtimal olamaz ifade edenlerede inanmamak gerekir.

HIV Tükürükle Bulaşır Mı?

Halk arasında, HIV enfeksiyonunun tükürük ile bulaştığını belirtenler bulunmaktadır. HIV virüsünün bulaşıcı olduğunu inkar edemeyiz. Ancak en çok merak edilen durumlardan bir tanesi de bu virüsün tükürük yolu ile bulaşıp bulaşmadığıdır. Buradan yola çıkarak tükürük ile HIV’in bulaşıcı olduğu söylenemez.

AIDS iş hayatını ve sosyal hayatı etkiler mi?

AIDS, yaşam kalitesini düşüren bir hastalıktır. AIDS sebebi ile iş hayatında ve sosyal hayatınızda çeşitli olumsuzluklar yaşayabilirsiniz. Toplum tarafından AIDS hastalarının dışlandığı ve sosyal etkinliklere davet edilmediği gözlemlenmektedir. Sosyal ortamda bulaştığına ilişkin yanlış bir görüş hakimdir. Bu yanlış görüş, hastanın iş hayatını ve sosyal hayatını olumsuz etkiler.

HIV Tedavisi Devlet Tarafından Karşılanır Mı?

Devlet, SGK ile HIV tedavisini ücretsiz olarak karşılamaktadır. Sadece tedavi değil, bütün testleri de ücretsiz olarak yaptırabilirsiniz.

HIV Taşıyıcısıyla Cinsel İlişki Sonrasında Virüsün Bulaşmama İhtimali Var Mı?

HIV taşıyıcısı olan bir bireyi ile korunmadan ilişkiye girmemelisiniz. Cinsel ilişkiye girmenin riskleri bulunurken, korunmalı cinsel ilişkiyle riskleri en düşük seviyeye indirmeniz mümkündür. Korunmalı cinsel ilişkiye girilmesi halinde virüsün bulaşmama ihtimali bulunmaktadır.

HIV Vücutta Hiçbir Belirti Göstermeden Kaç Yıl Varlığını Sürdürebilir?

AIDS, geç fark edilebilen bir hastalıktır. Hastalığın oluşumunda HIV virüsünün etkisi olduğu bilinirken, bu enfeksiyonun yıllar sonra farkına varılma ihtimali olduğu gözlemleniyor. Vücutta hiçbir varlığına 10 yıla kadar farkına varamama ihtimaliniz vardır.

İlaç Tedavileri Başarılı Mı?

AIDS hastalığının tedavisinin kesin çözümü olmadığı gibi tedavi ile bu hastalığın ortadan kalktığı söylenemez. Ancak ilaç tedavisinin doğru ve başarılı şekilde uygulanması ile hastalığın gelişimi engellenebilinir. İlaç tedavilerinden başarılı sonuçlar alındığı gözlemlenirken, AIDS hastalığının ilerleyen evrelere geçişine izin verilmemektedir. Aynı zamanda hastalığın bağışıklık sistemine tamamen zarar vermesinin de önüne geçiliyor.

Virüsten Tamamen Kurtulmak Mümkün Mü?

HIV virüsü taşıyan AIDS hastalarının virüsten tamamen kurtulmalarını sağlayan şu anda herhangi bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Uzmanlar, virüsün tedavisine ilişkin çalışmalarını devam ettiriyor. Yakın zaman içerisinde HIV virüsünün tamamen tedavisinin mümkün olabilmesi beklenmektedir.

Bilinçli Olunması Durumunda HIV İle Kaliteli Bir Hayat Sürdürülebilir Mi?

AIDS hastalığına neden olan HIV virüsünün erken teşhis edilmesi halinde ilaç tedavisine erken başlanacaktır. Tedavi sürecinin doğru yönetilmesi ile HIV virüsünü taşıyan hastaların kaliteli bir hayat sürdürmeye devam etmelerinde herhangi bir sorun bulunmaz. Bağışıklık sistemini güçlü kılmak adına doğru beslenme ve düzenli egzersiz ise büyük önem taşımaktadır.

AIDS En Çok Dünyanın Hangi Bölgesinde Görülür?

Güney Afrika, AIDS hastalığının en çok görüldüğü bölge olarak belirtiliyor. Güney Afrika ülkeleri arasında en fazla hangilerinde ve ne sıklıkla görüldüğü ise aşağıda listelenmiştir.

  • Nijerya 2.6 milyon
  • Mozambik 2.4 milyon
  • Tanzanya 1.4 milyon
  • Zimbabwe 1.3 milyon
  • Zambiya 1.3 milyon

HIV Oral Seksle Bulaşır Mı?

HIV virüsü, korunmasız cinsel ilişki ile kolaylıkla bulaşan bir virüstür. Bu virüs, sadece normal seks sırasında bulaşmaz. HIV virüsünün oral seks ile bulaşma ihtimali de bulunuyor. Ancak bu ihtimalin diğerlerinden daha düşük olduğu da bilinir.

HIV Vücut Dışında Ne Kadar Yaşar?

Uzmanlar, HIV virüsünün vücut dışında ne kadar yaşadığına ilişkin çalışmalarını sürdürüyorlar. Bilim insanları, doğru koşullar sağlanır ise birkaç hafta dışarıda kalabileceğini ifade etmektedir.

HIV Testi Nerede Yaptırılır?

Türkiye’de bir çok ilde HIV/AIDS Gönüllü Danışmanlık ve Test merkezleri bulunmaktadır. Türkiye'deki gönüllü test ve danışmanlık merkezleri üzerinden HIV testi yaptırabilirsiniz.

Riskli Bir Temastan Ne Kadar Süre Sonra HIV Testi Yaptırmalıyım?

Kuşkulu bir cinsel ilişkinin ardından hemen HIV testi yaptırmanız gerekiyor. Ancak HIV testlerinden gerçekçi sonucun ise hemen alınabilmesi mümkün olmayabilir. Uzmanlar, gerçekçi sonucun 10-21. gün aralarında alınabileceğini belirtmektedir.

HIV Testi Ücretli Midir?

Sosyal güvencesi bulunan kişiler, ücretsiz olarak HIV testi yaptırabilirler. SGK olmadan HIV testi yaptırmayı düşünüyorsanız, belirli bir ücret ödemeniz gerekmektedir. Bu ücret ise hastanenin kalitesine, konumuna ve birçok faktöre göre değişiklik gösterebiliyor.

HIV Testi Yaptırırken İsmimi Söylemek Zorunda Mıyım?

HIV testi yapmaktan birçok kişinin çekindiği ve test yapmaktan kaçındığı biliniyor. Virüsün belirtilerini taşımasına rağmen test yaptırmayan birçok kişi bulunmaktadır. Ciddi komplikasyonlar ile karşılaşmamak için gerekli testlerden uzaklaşmamak gerekiyor. HIV testi yaptırırken isminizi söylemeniz şart değildir. İsminizi söylemeden de testi yaptırabilirsiniz.

Uzmanlar Evde Yapılan Testleri Öneriyorlar Mı?

Ev ortamında HIV virüsüne ilişkin bazı testler yapılmaktadır. Ancak uzmanlar, yapılan bu testlerin doğru sonuçlar vermeyeceğini belirtirler. Ev ortamında yapılan testleri önermeyen uzmanlar, ilgili test merkezlerine başvurulması gerektiği konusunda uyarı yapıyor.

HIV testini kendiniz yapmak istiyorsanız, eczaneden veya internet üzerinden satın alabilirsiniz. Test yapmak için öncelikle parmak ucundan kan örneği almanız gerekiyor. Kan örneğini testlere tabii tutabilir ve HIV testini yapabilirsiniz. Alacağınız testlerin, CE belgeli testler olmasına ise dikkat etmeniz tavsiye edilmektedir. CE belgeli HIV testlerinin daha kaliteli olduğu ve doğru sonuçlar verdiği biliniyor.

HIV Hastalığına Hangi Bölüm Bakar?

HIV tespiti için gidilebilecek çeşitli bölümler bulunmaktadır. Eğer yakın çevrede tam teşekküllü bir hastane yok ise aile hekimine de başvurulabilir. Eğer var ise üroloji bölümüne başvurularak şüphelerin anlatılması, HIV testinin gerçekleştirilmesi için yeterlidir. Eğer HIV tespit edilirse takip ve tedavi süreci enfeksiyon hastalıkları ve mikrobiyoloji polikliniği tarafından, HIV konusunda uzmanlaşmış hekimlerce gerçekleştirilecektir.

HIV Hastalığı Nasıl Anlaşılır?

HIV bir hastalık değil, bağışıklık sistemini zayıflatan bir virüstür. Sebep olduğu hastalıklardan en bilineni ise AIDS hastalığıdır. HIV vücuda bulaştıktan sonra altı haftalık bir sessizlik dönemine girer. Altıncı haftadan sonra ise çeşitli belirtileri vermeye başlar ki bu belirtiler diğer hastalıkların belirtileri ile oldukça benzerdir:

  1. Vücudun çeşitli yerlerinde uçuklar çıkar ve ortadan kalksalar dahi bir süre sonra tekrar belirirler.
  2. Grip ve nezle gibi hastalıklar dahi çok uzun süre devam eder, tedavi edilmeleri güçleşir.
  3. Sürekli yüksek ateş hali ortaya çıkar.

    AIDS Hastalığı Ne Kadar Sürede Öldürür?

    HIV ve AIDS tedavileri günümüzde oldukça gelişmiş durumdadır. Yakalanan hasta sayısının artmasıyla beraber hastalığın kesin sonucu olarak görülen ölümün geciktirilmesine yönelik ilaç tedavileri de önem kazanmıştır. On yıl önce, on – on iki yıl olan AIDS hastalarının ömrü; günümüzde bunun dört – beş katına çıkmış durumdadır. Ancak erken dönemde tedaviye başlanması ve tedavide ısrarcı olunması çok önemlidir.

    AIDS Hastalığı Ortaya Nasıl Çıktı?

    AIDS hastalığının hangi tarihte ortaya çıktığı ve nasıl yayıldığı üzerine onlarca makale yayınlanmış olmakla birlikte günümüzde dahi bu tartışmalar sürmektedir. Kesin olan hayvandan insana bulaştığı ve Afrika kaynaklı olarak yayıldığıdır. Hastalığın ilk yayıldığı ülkenin Kamerun ya da Kongo olduğu düşünülmektedir. Sonrasında ise gerek cinsel yolla gerekse de kan yoluyla yayılarak günümüzdeki hasta popülasyonuna ulaşılmıştır. Hastalığa sebep olan virüsler ilk keşfedildiğinde görece zararsız olmalarına rağmen yıllar içindeki evrim süreçleri bu virüsleri ve doğal olarak AIDS hastalığını tehlikeli hale getirmiştir.

    HIV Hastalığı Nereden Bulaşır?

    AIDS hastalığı yani HIV bulaşması için üç yol vardır. Bunlara azami özen gösterildiği takdirde HIV kapılması oldukça zordur:

  4. Cinsel ilişki başlıca bulaşma yoludur. Günümüzdeki hasta popülasyonunun oluşmasının da başlıca sebebidir. Korumasız cinsel ilişki, virüsün cinsel organlardan geçişini sağlamaktadır.
  5. Kan yoluyla bulaşma ise virüsün ilk ortaya çıkış sebebidir. Bir hayvandan insana geçişin temel sebebi olan bu durum günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır. AIDS hastaları ve HIV pozitif olanlar tedavi edilirken kan sıçraması riskine karşı önlem alınmasının temel sebebi budur.
  6. Anneden bebeğe geçiş ise, önlemlerin alınması sayesinde az olmakla birlikte hala geçerli bir durumdur. Bilinçsiz anne – babalar, HIV taşımalarına rağmen gebelik başlatabilmektedir.