Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Böbrek Yetmezliği Tedavisi

Böbrek hastalığı genel olarak orta ve ileri evrelerde tespit edilir. Bu durum hastanın yaşamış olduğu şikâyetlerden kaynaklanırken, hastalığın erken evrelerde tespit edilme oranı semptomlarının az olmasından ötürü düşüktür. Haliyle hastalık ilerleyen aşamalarda kısmi ya da belirli oranda böbrek yetmezliğine neden olur. Bu noktadan sonra hastanın şikâyetleri giderek artar ve hasta bir müddet sonra şiddetli sancılar yaşamaya başlar. Hastalığın diyaliz, hemodiyaliz, periton diyaliz ve böbrek nakli olmak üzere 4 farklı tedavi şekli bulunur. Böbrek yetmezliği hastalığında böbrek nakli aslında gerekli olan bir durumdur ancak yapılan diyaliz tedavisi sayesinde hasta bu şekilde uzun süre yaşayabilir. İlerleyen süreçlerde ise böbrek sırasında göre hastaya böbrek nakli işlemi yapılır. Bu sayede hasta yeni bir böbrekle, böbrek yetmezliği hastalığından kurtulabilir. Bunun dışında hastanın herhangi bir şekilde böbrek yetmezliği hastalığından kurtulması söz konusu değildir.

Böbrek Yetmezliği Tedavisi Türleri

Diyaliz ve böbrek nakli, böbrek yetmezliği hastalığının temel tedavi türleri olarak bilinir. Diyaliz tedavisinin iki şekli bulunurken, bu tedavi tamamıyla hastalığın ilerlemesini durdurmaktır. Böbrek yetmezliği hastalığının kesin olarak çözümü yokken, böbrek nakli tamamıyla bu süreci sonlandırır. Diyaliz tedavisiyle hastanın, hastalık nedeniyle karşılaştığı semptomların azalması ve daha uzun süre yaşaması amaçlanır.

Diyaliz

Böbrek dokuları, böbrek yetmezliği nedeniyle zaman içerisinde ölmeye veya herhangi bir şekilde işlem göremez hale gelmeye başlar. Haliyle böbrek, vücuda çeşitli şekillerde çalışmakta güçlük çektiğini belirtir ve kişi bu belirtilerden fazlasıyla rahatsız olur. Böbrek yetmezliği hastalığının semptomları son derece ağır ve sancılı semptomlar olarak bilinir. Öte yandan böbrek hücrelerinin ölmesinden ötürü kanda belirli miktarda kirlenme meydana gelir. Böbrek ise kanın belirli bir süzgeçten geçip temizlenme görevini gerçekleştirir. Belirli bir kısmı iflas etmiş olan bir böbrek, ilerleyen süreçlerde kan temizleme işlemini yerine getiremez. İşte tam olarak bu noktada hasta diyaliz tedavisine alınır ve bu sayede kanının temizlenmesi sağlanır. Diyaliz işlemi gerçekleşmezse, hastanın ilerleyen süreçlerde şikâyetleri daha da artacak ve hastalığın ilerleyişi hızlı bir şekilde devam eder. Haliyle bu durum nedeniyle ölüm, kaçınılmaz bir sonuç olur. Bir hastanın erkenden diyaliz tedavisine tabi tutulması, sürecin hem yavaşlamasına hem de hastanın gündelik hayatında daha az sorun yaşamasına olanak sağlar. Böbreklerinin yüzde 80’ni ila 90’nını kaybetmiş olan bir hasta, acilen diyaliz tedavisine başlamalıdır. Aksi halde hastalığın semptomları çok ağır olur ve hastanın durumu giderek içinden çıkılamaz bir hal alır. Bunun yanı sıra böbrek yetmezliği nedeniyle sürekli kusma sorunu yaşayan hastalar, bilinç bulanıklığı yaşayan hastalar ve hastalık nedeniyle kanama yaşayan hastalar, mutlak suretle diyaliz tedavisine tabi tutulmalıdır. Hastanın durumuna göre hemodiyaliz tedavisi veya periton diyaliz tedavisi uygulanır.

Hemodiyaliz

Böbrek yetmezliği hastalığının giderek artması ve kendini iyiden iyiye belli etmesi durumunda vücut, artık kendi için zararlı olan maddeleri vücuttan idrar yoluyla atamaz ve haliyle bu maddeler kana karışır. Kirli maddelerin kana karışması kalp ve damar sağlığı nedeniyle son derece sakıncalıyken, kişinin genel sağlık durumunda da ciddi bozulmalara sebebiyet verir. Bu durumun önüne geçebilmek ve kirli maddelerin vücuttan atılabilmesi adına hemodiyaliz tedavisine başvurulur. Hemodiyaliz işleminin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi adına öncelikle hastanın kolundaki atardamarlardan herhangi biri ve toplardamarlardan herhangi biri birleştirilir. Bu işlem sonrasında “fistül” adı verilen bir yol yapılmış olur. Bu yol sayesinde hemodiyaliz işlemi daha sağlıklı, daha hızlı ve hastayı yormadan gerçekleştirilir. Fistülün oluşumu için ufak çaplı bir cerrahi operasyon yapılır ve bu operasyon sonrasında oluşturulan fistül tam olarak 1 ay sonra hazır olur. Eğer hastada fistül oluşumu gerçekleşmemişse, fistül hazırlanana kadar hemodiyaliz işlemi gerek boyundan gerekse göğüste bulunan damarlardan gerçekleştirilebilir.

Periton Diyalizi

Karın boşluğunun etrafını çevreleyen, karın bölgesinde bulunan organları koruyan ve karı duvarı olarak adlandırılabilen zara, periton adı verilir. Periton diyalizi ise bu bölgeye yerleştirilen bir tüp vasıtasıyla, kirli kanın vücuttan temizlenmesi işlemine denilir. Karın boşluğu bölgesine ufak bir cerrahi müdahale ile silikondan yapılmış olan bir tüp yerleştirilir. Bu tüp vasıtasıyla kanın temizlenmesi işlemi daha kolay bir şekilde gerçekleşir. Bu tüpe “kateter” adı verilirken, tüpün ömür boyu vücutta kalması gerekir. Periton diyalizinin günümüzde iki farklı şekilde gerçekleştirilebilme imkânı vardır. SAPD (Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi) ve APD (Aletli Periton Diyalizi) periton diyalizi çeşitleri olarak bilinir. Periton diyalizinin en önemli avantajlarından biri, hastanın gerekli eğitimleri aldıktan sonra gerekli değişim işlemlerini kendi başına yapabilmesidir. Süreç içerisinde hastanın beslenme alışkanlıkları daha esnek bir şekilde gerçekleşir. Hemodiyaliz esnasında bir miktar kan kaybı söz konusuyken, periton diyalizinde bu durum kesinlikle meydana gelmez. Hemodiyaliz işlemi sırasında kalbe daha fazla yük binerken, periton diyalizi kalbe daha az yük binmesine neden olur. Bu sayede çocuk ve yaşlı hastalar yorucu olmayan bir diyaliz işlemine tabi tutulurlar.

SAPD (Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi)

Hastanın bünyesine göre yapılan SAPD, yetişkin bir bireye 2 ila 2.5 litre arasında verilen özel periton diyalizi solüsyonu ile gerçekleşir. Çocuklarda ise yaşa göre bu solüsyonun miktarı 100 ml ile 1 litre arasında değişim gösterir. SAPD işlemi genel olarak 4-6 saat kadar sürebilir ve bu işlem süresi boyunca kanda bulunan tüm kirli maddeler temizlenir. Kirli maddelerin hepsi vücuda verilen solüsyonda toplanırken, en geç 6 saat sonra bu solüsyon yenisiyle değiştirilir. Kirli solüsyonun içerisinde genel olarak kreatinin ve üre gibi maddeler toplanır. Kirli solüsyon ile temiz solüsyonun akışı sağlanırken herhangi bir şekilde özel bir araç kullanılmaz. Bu süreç içerisinde yerçekiminden faydalanılır ve torbadan verilen solüsyon ile kirli solüsyon yer değişir. Solüsyon bittikçe, yeni solüsyon torbası takılır ve işleme devam edilir. Genel olarak 4 ya da 5 torba solüsyon tüketimi gerçekleşir.

APD (Aletli Periton Diyalizi)

SAPD işleminin makineden yardım alınarak gerçekleştirilen biçimi olan APD, evde kullanılan diyaliz makinesinden yardım alınır. Hasta bu işlem sırasında ayakta değil de genel olarak yatar pozisyonda olur. Yatmadan önce ise solüsyon torbalarını ve setleri yerleştirilir. Genel olarak bu işlem 8-10 arasında gerçekleşir ve bu işlem daha çok gece hasta uyurken yapılır. Makine kendi başına solüsyonların değişimi işlemini yapar ve yeni solüsyonu vücuda verir.

Böbrek Nakli

Böbrek nakli, günümüz şartlarında böbrek yetmezliği hastalığının tek ve kesin tedavisi olarak bilinir. Ülkemizde böbrek nakli için hastaların sıra beklemeleri veyahut kendi çabaları ile böbrek bulmaları gerekirken, hastaların büyük bir çoğunluğu diyalizi tercih etmektedirler. Böbrek naklinin gerçekleşmesi, hastayı birçok zorunlu uygulamadan kurtarır. Böbrek yetmezliği hastaları, yaşamış oldukları sorunlar nedeniyle en başta iş ve sosyal hayatlarında birçok konudan geri kalırlar. Bunların yanı sıra kullanmaları gereken birçok ilaç vardır ve beslenme konusunda da çok dikkatli olmaları gerekir. Böbrek nakli ise hastaları tüm bu dertlerden kurtararak, daha özgür bir hayat sunar. Böbrek naklinin yapılabilmesi adına böbreğin artık tamamıyla veya büyük bir kısmının iflas etmiş olması gerekir. Hasta eğer tedaviye uymaz ve diyaliz konusunda ihmalkâr davranırsa, böbreklerin iflas etme hızı normalden 5 kat daha fazla olacaktır. Haliyle böbreklerin iflas etmesi ve böbrek naklinin gerekliliği kaçınılmaz bir hal alır. Böbreğin büyük bir kısmının veya tamamının iflas etmesi ise kanın kirli maddelerden tamamıyla arınamaması anlamına gelir. Haliyle böyle bir durumda hastanın ölümü söz konusu olur ve hasta bu süreç içerisinde çok sancılı bir süreçten geçer. Böbrek naklinin yapılabilmesi adına herhangi bir yaş sınırı bulunmaz. Gerekli imkânlar varsa ve işinin ehli bir hekim cerrahi operasyonu gerçekleştirirse böbrek nakli her hastaya uygulanabilir. Son dönemlerde toplumların organ nakli konusunda bilinçlendirilmesi ve organ nakli konusunda imkânların gelişmesi, böbrek nakli oranının artmasına neden olmuştur. Ülkemizde ise böbrek naklinin ya da organ bağışının tam olarak yeterli düzeyde olduğunu söylemek mümkün değildir ancak son yıllara ciddi bir artışın olduğu görülebilir. Böbrek nakli konusunda, açık ve kapalı olmak üzere iki farklı yöntem bulunurken, hastanın durumu uygun olduğu müddetçe kapalı operasyon tercih edilir. Kapalı operasyonlarda hastalar daha kısa süre içerisinde kendine gelebilirken, açık operasyonlarda ise hastaların gündelik hayatlarına dönmeleri en fazla 10 günü bulur. Böbrek nakli için alıcı ile verici arasındaki kan uyumunun sağlanması gerekir. Yalnızca belirli alıcı ve verici grupları arasında böbrek nakli işlemi gerçekleşebilir. Böbrek nakli için kadavralardan veya canlı vericilerden yararlanılır. Canlı vericide doku uyumu pek önemli değilken, kadavradan alınan böbreğin belirli bir oranda doku uyumunun olması gerekir.

Böbrek Yetmezliği Tedavisi Öncesi

Tüm hastalıklarda olduğu gibi böbrek yetmezliği hastalığının tedavisinin öncesinde birçok argüman dikkate alınarak bir tedavi programı oluşturulur. Her böbrek yetmezliği hastasına aynı tedavi programının uygulanması söz konusu değildir. Hastanın genel sağlık durumu, hastalıkları, kullanmış olduğu ilaçlar, fiziki muayenede karşılaşılan bulgular, yapılan testler ve ultrason ile böbreğin durumuna bakılması sonucunda tedavi programı hazırlanır. Gerekli görülmesi durumunda da biyopsi işlemi gerçekleştirilerek, hastanın tam olarak tedavi programı gerçekleşir. Tedavi öncesi, hastalık hakkında ve hastalığın ömür boyu devam edeceği konusunda hastaya bilgi vermelidir. Bununla birlikte hastanın ne gibi durumlarla karşılaşacağı ve hastanın bu programa uymaması gibi ne gibi sonuçlarla karşılaşacağı da yine hastaya aktarılır. Ardından tedavi işlemlerine başlanır ve hastalığın ilerleme hızının düşürülmesi amaçlanır.

Hastanın Genel Durumunun Analiz Edilmesi

Böbrek yetmezliği hastalığı olan bir hastanın, öncelikle yaşamış olduğu semptomlar tespit edilir. Bu semptomların ise başka bir hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı araştırılır. Eğer hastanın başka herhangi bir hastalığı yoksa tedavi programı içerisinde bu durum mutlaka göz önünde bulundurulur. Hastanın kullanacağı ilaçlar, vücuttaki diğer hastalıklara göre şekillendirilerek, oluşabilecek riskli ilaç etkileşimlerinin önüne geçilir. İlaç etkileşimlerinin tespiti için hastanın kullanmış olduğu diğer ilaçlar da yine değerlendirme içerisinde yer alır. Eğer uzman doktor tarafından gerekli görülürse, hastanın herhangi bir alerjik sorununun olup olmadığını anlayabilmek adına tarama yapılır. Bu taramanın nedeni ise ilaçların herhangi bir şekilde alerjik reaksiyon gösterip, hastanın tehlikeye atılmamasıdır. Tüm bunların yanı sıra böbreklerin taraması yapılıp, net durumu öğrenilince tedavi programı da bu detay üzerinde oluşturulur. Hastanın yaşı, cinsiyeti ve genel sağlık durumu da analiz edildiği zaman, hasta için en uygun tedavi programı oluşturulabilir. Tüm bu detayların bir kalıp haline getirilmesi adına ise birçok muayene işlemi söz konusu olur.

Fiziki Muayene

Fiziki muayene esnasında hastanın yaşamış olduğu sorunlara öncelik verilir ve şikâyetlerin hepsi mercek altına alınır. Hastanın şikâyetleri doğrultusunda böbrek rahatsızlığının ne seviyede olduğu konusunda bir ön tespit yapılabilir. Ayrıca uzman doktor böbreklerin olduğu bölgeyi elle muayene ederek, herhangi bir ağrının olup olmadığına bakabilir. Hastanın şikâyetleri ve elle yapılan muayeneye vermiş olduğu tepkiler doğrultusunda yapılacak olan testler belirlenir. Böbrek yetmezliği hastalığında ise kan ve idrar testleri kesin olarak yapılırken, immünolojik testlerin ve ultrasonun da yapılması yüksek bir ihtimaldir. Hastanın durumunun ağır ya da çok çok kötü görülmesi durumunda ise böbrek biyopsisi yapılarak, hastalığın kanser riski ölçülür. Tüm bu testler tedavi programının oluşturulması konusunda yüksek önem taşır.

Kan ve İdrar Testleri

Böbrek yetmezliği hastalığının tespit edilmesi, gerekli tedavi işlemlerinin başlatılması ve özellikle erken teşhisin yapılabilmesi adına, yapılan testler arasında en önemlisi kan ve idrar testleridir. Kan ve idrar testleri sonucunda karşılaşılan bulgular, böbreğin durumunu en net şekilde ortaya koyar. Test sonuçları doğrultusunda böbreğin ne kadar verimli çalıştığı, atıkları ve fazla sıvıları ne denli bastırdığı net bir şekilde görülür. İdrar tahlili esnasında ürik asit, kalsiyum fosfat gibi maddelerin miktarına bakılır. Kan tahliliyle de kreatinin maddesinin miktarı, kan sayımı ve tahmini GFR gibi sonuçlar alınır. Böylelikle böbreğin yüzde kaç oranla çalıştığı tahmini olarak ortaya koyulabilir. Bu testler sırasında sadece böbrek yetmezliği değil, diğer birçok hastalığın da teşhisi ya da erkenden fark edilmesi söz konusu olabilir. Özellikle idrar yollarında meydana gelen enfeksiyon ve böbrek taşı gibi sorunların önceden fark edilmesi yüksek ihtimaldir. Tansiyon ve şeker hastalıklarının da yine bu testler sonucunda ortaya çıkabileceğini söylemek doğru olacaktır.

İmmünolojik Testler

İmmünolojik testler sonucunda vücudun bağışıklık sisteminin ne durumda olduğu anlaşılır. Bununla birlikte hastanın ne gibi maddelere alerjisinin olduğu da yine immünolojik testler sonucunda öğrenilir. Bu testlerin tedavi programının şekillenmesi konusunda büyük payı bulunur. Hastanın böbrek yetmezliği tedavisi esnasında herhangi bir madde nedeniyle alerjik reaksiyon gösterip göstermeyeceği, söz konusu testler sayesinde anlaşılabilir. Bu sayede tedavi programı esnasında olası kötü durumların önüne geçilebilir. Hastanın tedavi program boyunca güçlü kalması ve mental açıdan da kendini iyi hissetmesi gerekir. Oluşabilecek alerjik reaksiyonlar, hastanın böbrek yetmezliğine karşı olan gardını düşürecek ve bununla birlikte uzman doktora olan güvenin de azalmasına sebep olacaktır. Bu gibi durumların önüne geçebilmek adına kullanılan immünolojik testler, tedavi programının yüzde 30 ila yüzde 40’nı önemli ölçüde belirler.

Ultrason

Böbrek yetmezliğinin tam olarak teşhisi konusunda, böbrek taşı veya kumu olan kişilerde böbrek ultrasonundan yararlanılır. İşlem için hasta ultrason odasına alındıktan sonra böbrek bölgesine özel bir jel sürülür ve hasta yüz üstü yatırılır. Sonrasında ise böbrek bölgesinde prob ile uzman doktor tarafından gezinti yapılarak, cihaz üzerinden görüntüye bakılarak böbreğin durumu netleştirilir. Böbrekte kum veya taş varsa, bu maddelerin böbreğin hangi bölgesinde olduğuna bakılır. Ayrıca taş veya kumun boyutu da yine bu şekilde anlaşılır. Eğer böbrek taş ya da kum varsa, bu maddeler de hastaya tedavi esnasında ciddi rahatsızlık verecekse, bu maddelerin temizlenmesi adına gerekli işlemler başlatılır. Tedavi programını aksatacak boyutta değilse de hastaya oluşabilecek semptomlar hakkında bilgi verilir ve tedavi programına bu maddeler özgü ilaçlar da eklenebilir. Bunun yanı sıra hastanın böbrek ultrasonuna girmeden önce aç karnına gelmesi önerilir.

Böbrek Biyopsisi

İğne yardımıyla yapılan böbrek biyopsisi, böbrekten bir miktar doku veya parça işlemine denilir. Böbrek biyopsinin en temel amacı, herhangi bir cerrahi işlem yapmadan, alınan doku veya parçalar sayesinde böbreğin yapısının incelenmesi ve böbrek üzerinde kanser riskinin olup olmamasına bakılmasıdır. Öte yandan böbreğin iltihap durumu ya da böbreğin ne kadar çalıştığının tespit edilebilmesi adına ise yine böbrek biyopsisi işleminden faydalanılır. Böbrek biyopsisi işlemine, yapılan diğer testler sonucunda karar verilir. Ultrason sayesinde ise böbreğin hangi kısmına bu testin uygulanacağı tespit edilir. İşlem genel olarak 5 dakika içerisinde gerçekleştirilebilirken, hasta gün içerisinde normal yaşantısına rahatlıkla dönebilir. Ayrıca işlemden sonra herhangi bir yeme-içme engeli gibi bir durum söz konusu olmaz. Hastanın işlem sonrasında gündelik yaşantısına dönme süresi ise genel olarak 2 saattir.

Hastaya Uygun Tedavi Yönteminin Seçilmesi

Böbrek yetmezliği hastalığının çeşitli tedavi şekilleri bulunur ve bu tedavi şekilleri hasta profiline göre belirlenir. Hastanın böbrek rahatsızlığının evresi, hastaya en uygun tedavi yönteminin seçilmesi konusunda baz alınacak ilk detaydır. Yapılan tüm testler, hastanın böbrek yetmezliği konusunda hangi evrede olduğunu net bir şekilde gözler önüne serer. Sonrasında ise ilaç tedavisinde kullanılacak ilaçlar, hastanın bu ilaçlara karşı alerjisinin olup olmadığı ve ilaçların dozları belirlenir. Ardından diyaliz gerekliyse, diyaliz türleri arasında seçim yapılır. Eğer hastanın durumu çok kötüyse, böbrek nakli için gerekli olan işlemler yapılır. Hasta ise bu sırada diyalizle yaşatılmaya çalışılır.

Böbrek Yetmezliği Tedavisi Sonrası

Böbrek yetmezliği hastalığının tedavisi bitmeyen ve sürekli olarak devam bir tedavi sürecidir. Tedavi süreci 10 yıla kadar sürebilirken, böbrek nakli yapılmasının ardından hastanın sonlanması söz konusu olabilir. Ülkemizde organ bağışı oranının düşük olması nedeniyle de böbrek naklinin gerçekleşmesi kolay değildir. Hastanın diyaliz süreci devam ederken veya böbrek nakli işlemi yapıldıktan sonra, belirli aralıklarla kontrole gitmesi gerekir. Bu sayede böbreğin durumu daha yakından tespit edebilir ve olası tehlikelere karşı önlem alınabilir. Hastanın ağır tedavi sürecinden sonra dikkat etmesi gereken birçok konu bulunurken, sağlıklı beslenme bu konuların başında yer alır. Eğer hasta beslenme konusunda dikkatsiz olursa, böbreklerin iflas etme süreci hızlanabilir ve haliyle hasta bu zaman dilimi içerisinde sancılı birçok süreç geçirebilir.

Kontrol Süreci

Böbrek yetmezliği tedavisi, ömür boyu devam ettiği için haliyle hastaların kontrol süreçleri de kısa aralıklardan oluşur. Hastalığın başlamasından itibaren böbrekler yavaş yavaş bitmeye başlar ve haliyle sürekli olarak kontrol gerekir. Kontrol sürecinin belirlenmesi ise tamamıyla hastaya bağlıdır ve böbrek durumuna göre kontrol aralıkları uzatılabilir. Genel olarak uzmanlar, hastaların ayda en 1 defa kontrole gelmelerinin önerir. Eğer hasta tedavi programına kesintisiz uyuyorsa ve beslenme konusunda da büyük özen gösteriyorsa, bu kontrol aralıklarının 2 ayda bir ya da 3 ayda bir olarak belirlenmesi söz konusu olabilir. Hastanın tedaviye ne şekilde cevap verdiğinin görülebilmesi adına büyük önem taşıyan kontrol süreci, böbreğin ömrünün belirlenmesi konusunda da etkilidir. Hasta eğer sürekli olarak böbrek kontrollerinin yaptırırsa, haliyle böbreklerin iflas etme hızı en az 2-3 kat yavaşlar. Bu durumda diyalizle 7-8 sene idare edebilecek olan bir böbrek, 10-11 sene kadar dayanabilir. Kontroller esnasında ilaçların dozu ve diyalizlerin süresi de ayarları da değiştirilebilir. Hastanın durumuna göre ilaç dozları azaltılıp artırılabilirken, diyaliz süresi de yine aynı şekilde değişim gösterebilir. Yani kontrol süreci, en az tedavi programı kadar önemli bir unsur olarak hastaların karşısına çıkar.

Hastanın Yapması Gerekenler

Tedavi programı esnasında ve ağır tedavi programı sonrasında hastanın mutlaka dikkat etmesi gereken detaylar vardır. Bu detaylar hastalığın seyrini değiştirirken, böbreklerin hastalığa karşı daha dayanıklı olmasına yardımcı olur. Özellikle beslenme alışkanlıklarında yapılan değişiklikler, böbreklerin ömrünün uzamasında doğrudan etkiye sahiptir. Sağlıklı bir böbreğin dahi atık olarak çıkarmakta güçlük çektiği maddelerin, bir kısmı iflas etmiş olan böbreklerde kesinlikle vücuda sokulmaması gerekir. Hastayla ilgilenen uzman doktor ise bu konuda hastaya gerekli bilgileri vererek, hastanın yaşam tarzına en uygun olan beslenme programını oluşturur. Alkol ve sigara gibi kötü alışkanlıkları olan bir hasta, bu alışkanlıklarını kısa süre içerisinde bırakmazsa, hastalığın ilerleme hızı en az 2-3 kat daha artar. Hastanın artık tedavi programı sonrasında beslenme alışkanlıklarına kökten çeki düzen vererek, yeni yaşamına kısa sürede adapte olmaya çalışması gerekir. Böbrek hastalığının direkt olarak dolaşım ve sindirim sistemine etki etmesi nedeniyle, hastanın mutlak suretle kendine iyi bakması şarttır. Aksi halde sadece böbreklerde değil, dolaşım sisteminin ve sindirim sisteminin bağlı olduğu her türlü organda, yavaş yavaş sorunların arttığı görülür.

Beslenme

Böbrek hastalarının tedavi esnasında ve sonrasında beslenme alışkanlıklarında ciddi değişiklik görülür. Artık çoğu işlenmiş gıda ve zararlı maddeler içeren besin, böbrek yetmezliği hastalarının hayatından çıkarılır. Günlük yaşam içerisinde böbreklerin düşmanı olan birçok besin, yerini vücutta tamirci görevi gören besinlere bırakır. Özellikle protein, potasyum, kalsiyum, fosfor içeren maddelerin olduğu besinlere dikkat edilir ve bu maddelerin vücutta dengelenmesi sağlanır. Ayrıca su, tuz ve yağlı besin tüketimi konusunda yine birtakım sınırlamalar getirilebilir. Böbrek hastalarının her şeyden önce protein ağırlıklı besinlerin tüketimi konusunda biraz aşırıya kaçmaları gerekir. Protein, vücuttaki dokuların onarımı ve vücudun bağışıklık sisteminin güçlenmesi konusunda son derece önemli bir maddedir. Haliyle böbrek dokularının yavaş yavaş ölmesi, bu nedenle böbrek yetmezliği hastalığının ilerlemesi durumunun bu şekilde önüne biraz da olsa geçilebilir. Doku onarımı konusunda vücudumuz bazı amino asitlere ihtiyaç duyarken, bu aminoasitler ise dışarıdan alınan proteinler sayesinde karşılanabilir. Bu nedenle protein içeren gıdaların tüketimi son derece önemlidir ve haliyle böbrek hastalarının bol bol yumurta tüketmeleri önerilir. Süt, peynir, kuru baklagiller ve hayvansal diğer gıdalar, protein takviyesi için yine beslenme programı içerisinde yer alabilir. Bunun yanı sıra böbrek yetmezliği hastalığına sahip olan bir bireyin vücudundaki potasyum miktarı da büyük önem taşır. Tam olarak verimli bir şekilde çalışmayan bir böbrek, potasyum maddesinin vücutta uzaklaştırılması için fayda sağlayamayabilir. Haliyle potasyum olmayan gıdaların tüketilmesi gerekir ve muz, üzüm, erik, incir, bamya ve daha birçok meyveden veya sebzeden hastanın uzak durması gerekir. Yine oluşturulan beslenme programı içerisinde uzak durulması gereken sebze ve meyvelerin listesi de yer alır. Böbrek yetmezliği hastalığının bir diğer olumsuz getirisi de vücuttaki kalsiyum ve fosfor dengesinin ciddi anlamda şaşmasıdır. Vücutta kalsiyum miktarı ciddi anlamda azalırken, fosfor oranında da gözle görülür bir yükselme yaşanır. Hastanın kalsiyum oranını yükseltebilmesi adına ise belirli gıdaları tüketmesi gerekir ancak bu gıdalar, aynı zamanda fosfor olarak da zengin olan gıdalardır. Haliyle hastanın bu durumda hastanın diyaliz programı değişim gösterir ve uzman doktor kalsiyum yükselten ilaçları tedavi programı içerisine ekleyebilir. Böbreklerin en büyük düşmanlarından bir diğer ise tuzdur. Böbrek yetmezliği nedeniyle vücuttaki tuzun büyük bir kısmı dışarıya atılamaz. Herhangi bir şekilde dışarı atılamayan tuz, haliyle olduğu gibi vücutta birikir. Bu durum dolaşım sistemine zarar verirken, kalbin de ciddi anlamda yorulmasına neden olur. Haliyle tedavi sonrasında ve esnasında, hastanın günlük olarak tüketebileceği tuz miktarına ciddi bir sınırlandırılma getirilir. Tuz kullanımının yanı sıra kolesterolün yükselmesinde etkili olan gıdaların tüketilmesi de yine sınırlandırılır. Vücuda alınan fazla miktardaki kolesterol, böbrek yetmezliği hastalığının ciddi bir şekilde ilerlemesine neden olur. Haliyle hastanın kolesterol alımına dikkat etmesi gerekir. Besin programı içerisinde mısır, zeytin ve ayçiçek gibi bitkisel yağların kullanılması önerilir. Bununla birlikte hayvansal kaynaklı olan yağlardan hasta kesinlikle uzak tutulmalıdır.

Su Tüketimi

Böbrek yetmezliği hastalarının en büyük şifa kaynaklarından biri de sudur. Su, böbreklerin en çok sevdiği besin kaynaklarından biridir ancak hasta ne kadar su içerse o denli çok idrara çıkar. Yine de hastanın bu durumu göze alarak su tüketimini artırması gerekir. Böbreklerin durumuna göre tüketilmesi gereken su miktarı günlük olarak 5 litreyi dahi bulabilir. Bu miktar tamamıyla uzman doktor tarafından belirlenir. Bununla birlikte ileri seviye böbrek yetmezliği hastalığına yakalanmış kişilerin, su tüketiminden olabildiğince kaçmaları istenir. Bunun nedeni ise suyun tüketilmesi kadar idrar salınımının gerçekleştirilememesidir. Yani suyun vücuttan atılması söz pek mümkün olmaz ve haliyle su vücutta kalarak, kalp, tansiyon ve nefes darlığı gibi rahatsızlıklara yol açar. Bu nedenle hastanın her evrede tüketeceği su miktarı farklılık gösterir.

Tuz ve Şeker Tüketimi

Tuz ve şeker fazlalıklarının vücuttan atılması gibi bir durum, böbrek yetmezliğinin evresine göre değişim gösterir. Sağlıklı bir böbrek bile bu maddelerin vücuttan atılması konusunda zorluk çekerken, bir kısmı iflas etmiş olan böbrekler, bu konuda ciddi sıkıntılar çekebilir. Öte yandan su ve tuz tüketiminin orantısız bir şekilde gerçekleşmesi ve böbreklerin sağlığı hesaba katılmadan tüketilmesi, böbrek yetmezliği hastalığının ilerlemesine ciddi katkı sağlar. Hastanın bu süreçten sonra tüketeceği tuz ve şeker miktarı olabildiğince sınırlanır. Aksi halde vücut bu maddeleri dışarı atamaz ve damarlarda kısa süre içerisinde tıkanıklık meydana gelebilir. Böbrek yetmezliğiyle mücadele eden vücut, bir yandan da dolaşım sisteminde ve kalpte yaşamış olduğu sıkıntılar nedeniyle ciddi anlamda yorgun düşebilir. Haliyle her iki hastalığın da ilerleme hızı ciddi anlamda artış gösterir.

Zayıflamak

Böbrek yetmezliği hastalığının en önemli tetikleyicileri arasında, bireyin sahip olduğu aşırı kilolar da yer alır. Aşırı kilolu ya da gereğinden fazla kilolu olan bir vücut, metabolizma konusunda ciddi anlamda sorunlar yaşıyor demektir. Bununla birlikte vücuttaki kan dolaşımının da aşırı kilolu olan kişilerde zayıf olduğu görülür. Aşırı kiloların kalp ve damar sağlığına da zararının olması, böbreklerle de ilişkilidir. Böbrek yetmezliği nedeniyle dolaşım sistemi, kalp ve damarlar, sindirim sistemi ve metabolizma zaten ciddi anlamda zarar görür. Haliyle aşırı kilolu olan bir kişinin, bu tür fonksiyonları zayıf olduğu için hastalığın ilerleme hızı daha da çok artar. Örnek olarak: Diyalizle birlikte 10 yıl kadar faaliyetlerini sürdürebilecek olan bir böbrek, aşırı kilolu kişilerde 5 yıl kadar dayanabilir. Bu nedenle kişinin böbrek yetmezliği konusunda aşırı kilolarından kurtulması gerekir. Zaten kişi, tedavi programı esnasında ve sonrasında beslenme programına uyarsa, ciddi anlamda kilo verir. Bununla birlikte spor yapması, günlük olarak kendine bir egzersiz edinmesi, zayıflamasının kaçınılmaz olmasına neden olur. Aşırı kilolardan kurtulmak, böbrek yetmezliği hastalığının ilerleme hızını düşürür ve diğer vücut fonksiyonların da böbrek yetmezliği nedeniyle en az şekilde etkilenmesini sağlar.

Sigara Kullanmak

Böbrek yetmezliği hastalığının ilerlemesi ve böbreklerin iflas etmesi konusunda sigara kullanımının ciddi payı vardır. Sigara kullanan bir kişinin, kanında zaten zararlı maddelerin birikmesi söz konusu olur. Bununla birlikte sigara, kalp ve damar sağlığından tutunda, dolaşım sistemine, metabolizmaya, sindirim sistemine ve daha birçok vücut fonksiyonuna direkt olarak zarar verir. Böbrek yetmezliği de üstüne eklenince hem böbreklerin iflas süresi daha çok kısalır hem de zaten böbrek yetmezliği nedeniyle zarar gören vücut fonksiyonları, bu sayede daha sert bir şekilde zarar görür. Böbrek yetmezliği hastalığıyla boğuşan kişilerin mutlak suretle sigarayı bırakmaları gerekir.

Sık Sorulan Sorular

Böbrek Hastalığı Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Böbrek hastalığının tedavi edilmemesi, vücudu yavaş yavaş iflasa sürüklemek anlamına gelir. Böbrek, ilk evrelerinde birtakım maddeleri vücuttan dışarı atmaktan zorlanırken, tedaviye başlanmaması durumunda kısa süre içerisinde vücut için zararlı olan maddeleri tamamıyla dışarı atamaz. Kısa süre sonra vücutta ve kanda biriken zararlı maddeler, diğer vücut fonksiyonlarının bozulmasına neden olur. Kısa süre içerisinde iflas edecek olan böbrek, tüm vücut sistemlerini bozacağı için hastanın ölüm gibi bir durumla karşılaşması kaçınılmaz olur.

Böbrek Hastalığının İlerlemesi Önlenebilir Mi?

Böbrek hastalığının ilerlemesi, sadece belirli bir miktarda önlenebilir. Hastanın böbrek hastalığının ilerlememesi adına birçok detaya dikkat etmesi gerekir. Beslenme alışkanlıkları başta gelirken, ilaçlarını aksatmaması ve diyaliz programlarını kaçırmaması, hastalığın önlenmesi konusunda en temel detaylar olarak bilinir. Hastanın tüm tedavi programına harfiyen uyması, böbreklerin en az 2-3 kat daha dayanabilmesine yardımcı olur.

Diyaliz Tedavisi Neye Yöneliktir? Kalıcı Bir Çözüm Sağlanır Mı?

Böbrek yetmezliği hastalarının mutlaka tabi olmaları gereken diyaliz tedavisi, vücuttaki kirli kanın temizlenmesi adına yapılır. Böbrek yetmezliği nedeniyle kandaki kirli maddelerin oluşumu artar. Normalde bu kirli maddelerin vücuttan atılması görevini gören böbrek, haliyle hastalık nedeniyle bu görevini tam olarak yerine getiremez. Diyaliz sayesinde kanda bulunan kirli maddeler vücuttan arındırılır ve böbreğin ömrünün uzatılması sağlanır.

Böbrek Nakli Riskleri Nelerdir?

Günümüz teknolojisi ve tıp olanaklarının oldukça gelişmiş olması nedeniyle, gerek alıcı için gerekse verici için böbrek naklinin ciddi anlamda riski bulunmamaktadır. Eğer böbrek, canlı bir vericiden alınırsa, verici ömür boyu bir böbrekle yaşamsal fonksiyonlarında herhangi bir kayıp olmadan yaşamını sürdürebilir. Sadece vericinin böbrek hastalığına yakalanma riskine bakılır ve bu konuda dikkatli olması için birtakım önerilerde bulunur. Canlı verici ise bu önerilere uyması durumunda herhangi bir tehlikeyle karşılaşmaz. Bununla birlikte kadavradan alınan böbreklerde yapılan nakil işleminde, alıcı açısından da yine herhangi bir problem söz konusu olmaz. Nakil işlemi kapalı ya da açık bir şekilde gerçekleştirilir. Operasyon öncesi gerekli olan testlerin yapılması nedeniyle böbreğin uyup uymayacağı çoktan tespit edilmiş olur. Haliyle böbrek naklinin hayati anlamda bir risk taşımadığını söylemek mümkündür.

Böbrek Yetmezliği Hastalığının Tedavisinin Yan Etkileri Nelerdir?

Böbrek yetmezliği tedavisinin ciddi anlamda yan etkilerinin olmadığını söylemek doğru olur. Hasta tedaviye ilk başladığı dönemlerde, halsizlik, bitkinlik ve sürekli uyku hali gibi sorunlarla karşılaşsa da bünye bir müddet sonra tedaviye alışacağı için bu sorunlar da ortadan kalkar. Özellikle diyaliz sonrasında yaşanan aşırı yorgunluk hissi, yine bir müddet sonra vücudun alışmasından ötürü bitecektir. Kullanılan ilaçların ise özellikle baş dönmesi ve sürekli olarak idrara çıkma gibi yan etkilerinin fazlalıkla görüldüğü söylenebilir.

Böbrek Hastalarına Ağrı Kesici İlaç Önerilir Mi?

Böbrek yetmezliği hastalığında zaman zaman sancılı süreçler görülebilir. Her ne kadar tedavi süreci boyunca vücudun böbrek yetmezliği hastalığına karşı bir miktar bağışıklığının olması amaçlansa da bazen böbrek ağrılarının sıklıkla yaşandığı görülür. Haliyle bu durum karşısında, hastanın kullanmış olduğu ilaçlarla birlikte kullanıldığı zaman herhangi bir sorun teşkil etmeyecek olan bir ağrı kesici verilebilir. Eğer uzman doktor hastanın durumu nedeniyle ağrı kesici kullanmasının riskli olduğunu belirlerse, hastanın herhangi bir şekilde ağrı kesici kullanması söz konusu olamaz.

Hastalık Kendiliğinden Geçer Mi?

Böbrek yetmezliği hastalığının düzenli bir tedaviyle bile sonlanması söz konusu değildir. Hastanın mutlak suretle profesyonel bir tedavi alması gerekir. Hastalık bu nedenle kendi kendine iyileşmez ve hatta çok daha ileri evrelere geçebilir. Bu nedenle hastalığın bir an önce tedavi edilip, kontrol altına alınması gerekir.

Böbrek Hastalığı Evde Tedavi Edilebilir Mi?

Böbrek hastalığının günümüz şartlarında evde tedavi edilmesi mümkündür. Evde tedavi her ne kadar masraflı olsa da özellikle evde yapılabilecek olan diyaliz tedavisi söz konusudur. Gerekli cihazların alınması ve vücudun evde diyalize hazır hale getirilmesi durumunda, evde tedavi gerçekleşebilir. Evde tedavi süreci içerisinde hastanın mutlaka belirli aralıklarla doktor kontrolüne gitmesi gerekir. Kontrollerin evde yapılması gibi bir durum söz konusu olamaz.

Diyaliz Tedavisi Sürerken Sigara ve Alkol Kullanmak Tedavinin Etkisini Azaltır Mı?

Diyaliz tedavisi sayesinde kanda biriken kirli maddelerin vücut dışına atılması sağlanır. Sigara ve alkol ise kandaki kirli maddelerin daha da çok birikmesine zemin hazırlar. Diyaliz tedavisi sürerken sigara ve alkol kullanımının gerçekleşmesi, haliyle diyaliz tedavisinin herhangi bir anlam ifade etmemesi neden olur. Bu nedenle hastanın diyaliz tedavisi sürerken, bu tür maddelerden katiyen uzak durması gerekir.

Böbrek Hastalığı Kimlerde Görülür?

Böbrek yetmezliği hastalığının görülebileceği herhangi bir belirli sınıf bulunmaz. Her birey çeşitli nedenlerden ötürü böbrek yetmezliği hastalığına yakalanabilir. Bazı bireyler genetik sebeplerden ötürü bu hastalıkla mücadele ederken, bazı bireyler ise direkt olarak beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzının getirilerinden ötürü bu hastalığa yakalanabilir. Çocuklardan tutunda yaşlılara kadar, her birey böbrek hastalığına yakalanabilir.

Böbrek Nakli Ne Zaman Önerilir?

Böbrek nakli, aslında böbrek yetmezliği hastalığının ilk ve orta evrelerinde tespit edilmesinden sonra 1 veya 2 sene içerisinde gerçekleşmesi gereken bir durumdur. Ülkemiz şartlarında bu durum pek mümkün olmadığı için uygun bir verici bulunana kadar ve sıra gelene kadar böbrek nakli işlemi bekletilir. Bu süreç içerisinde diyaliz tedavisi devreye girerken, böbreklerin yüzde 90’nı ila 95’i iflas edinceye kadar böbrek nakline gerek duyulmaz. Bu evreden sonra mutlaka böbrek nakli gerekir ve diyaliz tedavisi bu evre itibariyle pek bir işe yaramaz.

Böbrek Nakli Ameliyatı Ağrılı Mıdır?

Böbrek nakli ameliyatı, günümüz şartlarında en ağrısız olan ameliyatların başında gelir. Kapalı veya açık ameliyatlarla gerçekleşen nakil işlemi, çok küçük kesiklerden oluşur. Haliyle hastanın herhangi bir ağrı çekme ihtimali kat kat azalır. Ağrı çekmesi durumunda ise ağrı kesici ilaçlar veya serumlarla müdahale edilir. Haliyle hastanın acı çekmesi, günümüz şartlarında olabildiğince en aza indirgenmiştir.

Ameliyattan Sonra Ne Zaman Çalışma Hayatına Dönülebilir?

Böbrek nakli ameliyatı sonrasında hastanın hastanede kalma süresi 2-3 gün olarak bilinir. Bu süre içerisinde yeni böbreğin vücuda uyumu izlenirken, olası semptomlara karşın hasta taburcu edilmez. 2-3 gün sonrasında ise hasta evine ve yavaş yavaş gündelik yaşantısına dönebilir. Böbreğin tam olarak uyumu 1 ay içerisinde gerçekleşir. Hastanın ise yine yoğun bir iş veya gündelik hayata 1 ay gibi bir süreden sonra dönmesi önerilir.

Diyaliz İş Hayatını Etkiler Mi?

Diyaliz tedavisi, zaman dışında herhangi bir şekilde iş hayatını etkilemez. Böbrek yetmezliği hastalığı ilerledikçe hastanın daha diyalize daha çok vakit ayırması gerekir. Bu nedenle zaman açısından etkisinin büyük olduğu söylenebilir. Eğer hasta gerekli olan zaman ayarlamasını yapmışsa, performans açısından iş hayatında etkilenmesi söz konusu olmaz.

Diyaliz Tedavisi Cinsel Yaşamı Etkiler Mi?

Böbrek yetmezliği tedavisinin en önemli detaylarından biri diyalizdir. Diyaliz, gündelik yaşamdan tutunda cinsel yaşama kadar birçok önemli zaman dilimlerine engel olan bir tedavi değildir. Hasta cinsel yaşam konusunda diyaliz nedeniyle etkilenmesi söz konusu olmaz. Hatta böbrek yetmezliği tedavisine başlamadan önce cinsel performans konusunda sıkıntı yaşayan hasta, diyaliz sonrasında bu konuda kendini toplayabilir.

Diyaliz Gebeliğe Engel Midir?

Diyaliz tedavisinin devam ediyor olması, gebeliğe herhangi bir şekilde engel değildir. Bu nedenle kadın hastalar tedavi devam ederken gebe kalabilir. Sadece bazı riskler gözetilerek, doğum esnasında normal doğum yerine daha çok sezaryenle doğum önerilir.

Böbrek Naklinden Sonra Hasta Tamamen İyileşir Mi?

Böbrek nakli, böbrek yetmezliği hastalığının sonlanması için tercih edilen bir tedavi yöntemi veya cerrahi müdahale olarak bilinir. Böbrek nakli, gerekli şartların oluşması ve hastanın tedaviye olumlu cevap vermesi durumunda, hastanın tamamen iyileşmesine neden olur. Sadece nakil işleminden sonra böbreğin vücutla uyumlu bir şekilde çalışması beklenir. Bu süreç 1 aya kadar çıkabilirken, nakil işleminden sonra bağışıklık sisteminin yeni böbreği yabancı madde olarak tanıması nedeniyle, bağışıklık sistemini bastırıcı maddeler vücuda enjekte edilir. Haliyle hastanın bu süreçte diğer hastalıklara karşı dikkatli olması gerekir.

Diyaliz Ağrılı Bir Tedavi Yöntemi Midir?

Diyaliz tedavisi, böbrek tedavileri arasında en az yan etkisi bulunan ve en ağrısız olan tedavi yöntemi olarak bilinir. Makineler aracılığıyla yapılan diyaliz işlemi, herhangi bir şekilde ağrı içermez. Diyaliz tedavisi yaşlılardan çocuklara, orta yaşlı insanlardan gençlere kadar birçok kişiye yapılabilir. İşlem sırasında herhangi bir şekilde vücudun uyuşturulması söz konusu olmaz. Bunun nedeni ise insan vücudunun kaldıramayacağı ya da kötü etkileneceği bir ağrı içermiyor olmasıdır.

Böbrek Yetmezliği Tedavisi Nasıl Yapılır?

Böbrek yetmezliğini ortaya çıkaran durumlara yönelik hafifletici tedaviler mümkündür. Bu durumların ortaya çıkardığı böbrek hasarlarının zaman içerisinde tedavi edilmesi mümkün olmadığından ötürü böbrek yetmezliği tedavisinde iki ana yöntem uygulanır:

  1. Diyaliz, böbrek nakli konusunda sorun yaşayan hastaların başvurması gereken yoldur. Bu tedavi yöntemi böbrek yetmezliğini kısmen ya da tamamen tedavi eden bir yöntem değildir. Amaç kanın tıbbi cihazlar yardımıyla temizlenmesidir. Böbrek nakli yapılmadığı müddetçe diyaliz uygulamasına devam edilir.
  2. Böbrek nakli, böbrek yetmezliği hastalarının nihai tedavi yöntemidir. Bu yöntemde ya kadavradan ya da canlıdan sağlam böbrek alınarak hasarlı böbreğin yerine yerleştirilir. Böylece böbrekler kanı tekrar süzmeye başlar.

    Böbrek Yetmezliği Tedavisi Görenler Ne Yemeli?

    Böbrek yetmezliğinde diyaliz makineleri her ne kadar böbrek fonksiyonlarının yerini alsa da en gelişmiş diyaliz cihazının dahi kanda süzemeyeceği şeyler vardır. Doğal olarak kandaki birikim miktarını azaltmanın yolu da süzülemeyen maddelerin tüketiminin azaltılmasından geçer. İleri seviyeli hastalar potasyum, fosfor ve sodyum açısından fakir olan diyetleri uygulamak zorundadır. Bu maddelere ek olarak başka maddeler de doktor tarafından eklenebilir. Ayrıca sıvı birikiminin önüne geçmek için günlük belirli bir miktarın üzerinde sıvı kesinlikle tüketilmemelidir. Tüketilebilecek besinler genel olarak şunlardır:

  3. Lahana, salatalık, fasulye, soğan, biber, turp, çiğ havuç, bezelye, kereviz, karnabahar, patlıcan, bamya, kabak.
  4. Elma, kiraz, üzüm, ananas, Hindistan cevizi.
  5. Yoğurt, pirinç, süt, pestil, kereviz, mantar, ördek eti.
  6. Nohut, karaciğer, fındık, mercimek, ceviz. Bunlara ek olarak onlarca farklı besin de bulunmaktadır ancak mutlaka bir uzmandan kişiye özel bilgi alınmalıdır.

    Böbrek Yetmezliğinin Belirtileri Nelerdir?

    Böbrek yetmezliği bir anda ortaya çıkan hastalıklardan değildir. Böbrek yetmezliğine sebep olan faktörler hastalığın yavaş ancak kararlı şekilde gelişmesine sebep olur. Belirtiler de hastalığın evresine göre şekillenir. Herkeste aynı olmamakla birlikte genel olarak şu belirtiler ortaya çıkar:

  7. İdrar miktarında azalmanın sürekli hale gelmesi,
  8. Vücutta su birikiminin artmasına bağlı olarak şişlik oluşması,
  9. Solunum fonksiyonlarında bozulma,
  10. Midenin sürekli olarak bulanması.
İlgili Bölümler
İlgili Hastalıklar