Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Gül Hastalığı

Gül Hastalığı Hakkında
Gül Hastalığının Nedenleri
Gül Hastalığının Belirtileri
Gül Hastalığı Teşhis Ve Tanı Yöntemleri
Gül Hastalığının Risk Faktörleri
Gül Hastalığı Komplikasyonları
Gül Hastalığı Nasıl Önlenir?
Sık Sorulan Sorular

Döküntülü bir hastalık olarak bilinen gül hastalığı, tıp dilinde rozasea olarak karşımıza çıkıyor. Alerjik bir reaksiyon değildir. Stres, sinir ve mevsimsel değişiklikler hastalığı tetikleyen en önemli detaylar arasında gösteriliyor. Yeni doğanlarda görülebileceği gibi yetişkinlerde de görülebilen bir hastalık ve bununla birlikte en çok risk taşıyan yaş aralığı ise 10-45 yaş aralığı olarak biliniyor. Kişinin sağlığını olumsuz bir şekilde etkilediği gibi estetik açıdan da hoş olmayan bir görüntü yaratıyor. Hastalığın tedavisi mümkün ve hatta çok sayıda alternatif tedavi yöntemi olduğunu da belirtmek gerekiyor. Bahar aylarında daha sık görülen bu hastalık, deriyi kaplayarak ilerliyor ve kırmızı pulcuklar halini alıyor.

İnceleyen ve Onaylayan : Prof. Dr. Binnur Üstün

Gül Hastalığı Hakkında

10-45 yaş grubu riskli yaş aralığı olarak gösterilse de az önce de belirttiğimiz gibi bu hastalığı yeni doğanlar da yaşayabiliyor. Aşırı stres ve heyecan durumu hastalığı tetikleyen unsurlardan bazılarıdır. Yapılan araştırmalar, bu hastalığın genellikle beyaz tenli kimselerde daha yoğun bir şekilde ortaya çıktığını gösteriyor. Hastalık, erken teşhis ile birlikte çok daha kolay bir şekilde tedavi edilecektir. Ertelenecek ya da kendiliğinden geçmesi beklenecek bir hastalık değildir bu yüzden uzmanlar da uyarılarına devam ediyorlar. Hastalık, bulaşıcı değildir ve bu hastalığa sahip olan kişilerle aynı ortamda bulunmak kişiye herhangi bir şekilde zarar vermeyecektir. Hastalığın tedavisinde kullanılan yöntemlere bakıldığında son dönemde çok daha büyük başarılar elde edildiğini görebiliyoruz.

Gül Hastalığı Nedir?

Bahar aylarında çok daha sık görülen döküntülü bir hastalık modelidir. Estetik olarak kişiyi rahatsız edecek bir görüntü ortaya çıkıyor ve hastalığın bir diğer iç hastalık ile bağlantılı olmadığını da belirtmek gerekiyor. Doğru tedavi yöntemi ile birlikte kısa sürede hastalıktan kurtulmak mümkün ancak gecikme yaşandığı takdirde hastalık evre evre ilerleyebiliyor ve son evreye gelindiğinde basit tedavi yöntemleri de ne yazık ki fayda sağlamıyor. Düzenli kontroller bu yüzden önemli ve kişi bu tür bir hastalığın eşiğinde ise erken teşhis ile birlikte ilgili tedavi yönteminin belirlenmesi de mümkün hale geliyor ve gerekli süreç hızlı bir şekilde başlatılıyor.

Gül Hastalığının Tetikleyici Sebepleri

Hastalığa neden olan unsur ve sorunların yanı sıra hastalığı tetikleyen de çok fazla sebep söz konusudur. Yazımızın başından bu yana sık sık bahsettiğimiz aşırı sıcaklar, cildimiz için hiçbir şekilde faydalı değildir. Tam aksine uzun süre güneşin zararlı ışınlarına maruz kalan bir cilt, çok geçmeden olumsuz reaksiyonlar verecektir. Gül hastalığını tetikleyen sıcaklar da en önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte aşırı sıcaklar, ciltte hasara ve yıpranmalara da sebebiyet veriyor. Birçok deri hastalığının nedenleri arasında gösterildiğini de eklemekte fayda var. Aşırı sıcaklardan uzak durmak gerekiyor ve bununla birlikte solaryum gibi ısısal eylemler konusunda da dikkatli davranmak gerekiyor. Cildimiz gayet hassas bir yapıya sahip ve bu yapıyı bozacak her türlü eylemden olabildiğince uzak durmak gerekiyor.

Sıcağa Maruziyet

Güneş ışınları doğal solaryumun bir parçası ve özellikle kadınlar yaz aylarında bronzlaşmak için ekstra çaba gösteriyor. Bu eylemi gerçekleştirirken ne yazık ki birçoklarınız bilinçsiz bir şekilde hareket ediyorsunuz. Kullanacağınız koruyucu kremlerin cilt yapınıza da uyum sağlaması ve uygun olması gerekiyor. Aksi takdirde güneşin zararlı ışınları cildinizi bir hayli yıpratacak ve kısa bir süre sonra hasarlı yapıyı da beraberinde getirecektir. Bu konuda dikkatli olmanızda fayda var çünkü aşırı sıcaklar, gül hastalığını tetikleyen en önemli nedenlerden bir tanesidir. Bu tür bir hastalık ile mücadele ediyorsanız güneş ışınlarından ekstra uzak durmanız gerekiyor. Bu konuda hassasiyet gösterdiğiniz takdirde çok fazla sıkıntı yaşamayacaksınız. Solaryum için de aynı durum geçerlidir.

Alkol ve Sigara

Sigara ve alkol gibi zararlı içeceklerin insan vücuduna nasıl bir etkide bulunduğunu birçoklarımız gayet iyi biliyoruz. Buna rağmen kullanmaya devam ediyor ve zararlarını da hem kısa vadede hem de uzun vadede görüyoruz… Alkol ve sigara, birçok hastalığa olduğu gibi gül hastalığına da tetikleyici unsur olarak dahil edilebilir. Gül hastası olan bir kimsenin alkol ve sigara kullanması kesinlikle tavsiye edilmiyor. Tedavi sürecinde özellikle dikkat etmenizde fayda var ve eğer iyileşme sürecini hızlandırmak istiyorsanız bu içecekleri hayatınızdan çıkartmanızda fayda var. Doktorunuz da gerekli uyarıları yapacak ve hastalığı tetikleyen diğer unsurları sizinle paylaşacaktır.

Baharatlı Gıdalar

Baharat, insan vücudu için zararlı olan gıdalardan bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. Anormal bir tüketim söz konusu olduğu takdirde birçok hastalığı da beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Gül hastalığını tetikleyici unsurlardan biri olduğunu da eklemek gerekiyor. Eğer gül hastalığına sahip iseniz tükettiğiniz gıdalar arasında baharata kesinlikle yer vermemeniz gerekiyor. Baharatın her türlüsü vücudunuza uzun vadede zarar veriyor ve tabi bu durum anormal tüketim için geçerlidir. Yemeklerinizde çok fazla yer vermek dışında daha nadir ve daha az tüketim kesinlikle çok daha sağlıklı olacaktır. Baharat ile birlikte acı da yine gül hastalığını tetikleyen gıda grupları arasında yerini almış durumda.

Çay ve Kahve gibi Sıcak İçecekler

Bahsi geçen gıda ve içeceklerin normal bir tüketim şekli ile hayatlarınızda yer alması sizlere ve cildinize herhangi bir şekilde zarar vermeyecektir ancak aşırı ve abartılı tüketim ne yazık ki cildinize de doğrudan etki ediyor. Çay ve kahve gibi sıcak içecekler de bunlardan bazılarıdır. Gül hastası olan kimselerin bu tür içecekler konusunda özellikle dikkatli davranmaları gerekiyor. Aşırı tüketim ile birlikte hastalık daha hızlı bir şekilde ilerliyor ve bunun yanı sıra tedavi sürecindeki tüketim de yine iyileşme sürecine olumsuz etkide bulunuyor ve süreci daha sıkıntılı hale getiriyor. Dikkatli olmakta fayda var ve beslenme düzeniniz ile birlikte içecek tüketimi konusunda da hassasiyet göstermelisiniz.

Gül Hastalığının Nedenleri?

Bakteri ve mantar enfeksiyonlarının vücutta yer edinmesi ile birlikte baş gösteren hastalığın en büyük nedenlerinden bir tanesi zayıf cilt yapısıdır. Bununla birlikte sıcak da en önemli etkenler arasında gösteriliyor. Aşırı stres ve heyecan sahibi kimseler de yine risk grubunda yer almaktadır. Sağlıksız beslenme de bu hastalığı ortaya çıkartan detaylardan bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle acı ve baharatın aşırı tüketimi hastalığı tetikliyor ve daha hızlı ilerlemesine sebebiyet veriyor. Yine fast food tüketimi ve sağlıksız gıdalar ile birlikte aşırı yağlı gıdaların tüketimi de hastalığın en önemli nedenlerinden bir tanesidir. Genetik sorunlar ise hastalığın nedenleri arasında yer almıyor.

Hastalığa Sebep Olan Virüsler

Bir deri hastalığı olarak bilinen ve estetik açıdan rahatsız edici bir görüntü yaratan gül hastalığı, enfeksiyon ve mantar kaynaklı bir hastalık türüdür. Herpes adı verilen virüs ve türlerinin vücutta yer edinmesi ve çoğalması ile birlikte bu hastalık meydana geliyor. Beyaz tenli kişilerde daha yaygın bir şekilde görülüyor ve bu kimselerin risk grubunda yer aldığını da belirtmek gerekiyor. Herpes virüsü ile birlikte benzer türlerin de bu hastalığa sebebiyet verdiğini söyleyebiliriz. Cildin bakımının iyi yapılması ve daha da önemlisi cilt bakımında sağlıklı ürünlerin tercih edilmesi bu yüzden çok daha büyük bir öneme sahiptir.

Stres ve Üzüntü

Her ne kadar klişe bir söylem gibi görünse de stres ve üzüntü insan vücudu için oldukça zararlı duygulardan bazılarıdır. Stresten ve üzüntüden olabildiğince uzak kalmak gerekiyor aksi takdirde bünyelerimiz bu duygusal değişimlere olumsuz reaksiyonlar verebiliyor. Gül hastalığının en önemli nedenleri arasında yer alan stres ve üzüntü, hastalık döneminde de peşinizi bırakmıyor ve kişiyi psikolojik olarak da olumsuz etkiliyor. Zihinsel rahatlık bu yüzden büyük bir öneme sahip ve eğer ruhsal anlamda sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız hiç vakit kaybetmeden bir uzmandan profesyonel destek almalısınız. Stres ve üzüntü artışı gül hastalığını tetikleyen iki önemli unsur ve doktorlar da bu konudaki uyarılarına devam ediyorlar.

Genetik Etkenler

Yapılan araştırmalar, gül hastalığının genetik faktörler ile doğrudan bağlantılı olmadığını gösteriyor. Bir deri hastalığı olan ve bulaşıcı olmayan gül hastalığının en önemli nedenleri stres ve üzüntüdür. Bahar aylarında baş gösteren ve beyaz tenli kişileri daha kolay yakalayan bu hastalık, herpes virüsü ve mantar yerleşimi ile birlikte insan vücudunu daha kolay bir şekilde ele geçiriyor. Genetik faktörler ise oldukça zayıf bir etken ve hatta bazı uzmanlara göre genetik faktörler herhangi bir şekilde etkin rol oynamıyor. Tetkikler neticesinde hastalığın asıl nedeni daha net bir şekilde ortaya çıkacak ve hastalığın oluşumuna bağlı olarak hastaya en uygun tedavi yöntemi seçilecek ve uygulama için harekete geçilecektir.

Çevresel Etkenler

İnsan vücudu değerlidir ve cildimiz de en değerli yapılardan bir tanesidir… Cilt bakımının en doğru şekilde en sağlıklı ürünlerden yardım alınarak yapılmasında fayda vardır. Birçok insan ne yazık ki cilt yapısını tanımadan hareket ediyor ve tercih edilen ürünler de cilde belli oranda zarar verebiliyor. Bu zararın yanı sıra çevresel faktörler de cildin yıpranmasında ve zayıflamasında önemli bir paya sahiptir. Çevresel faktörler nedeniyle zayıflayan cilt yapısı, enfeksiyon riskine ve mantar oluşumuna ev sahipliği yapıyor. Dikkatli olmakta fayda var ve daha da önemlisi düzenli doktor kontrollerini aksatmamak gerekiyor. Bu sayede cildinizde meydana gelebilecek sorunları erken teşhis etmek de mümkün olacaktır.

Gül Hastalığının Evreleri

Gül hastalığı öncesi dönem ile birlikte 3 farklı evrenin de eklenmesi durumu, hastalığı 4 evre olarak ele almamıza neden oluyor. Az önce de bahsettiğimiz gibi erken teşhis bu hastalıkta da büyük bir öneme sahiptir. Hastalık henüz ilk aşamasında yani ilk evrede ise müdahale etmek çok daha kolay hale geliyor ve bununla birlikte tedavi yöntemi de daha basit bir yöntem olarak belirleniyor. Son evreye ulaşan hastalığın tedavisi daha zahmetli ve zor olabiliyor. Dikkatli olmakta ve düzenli doktor kontrolleri ile birlikte tetikte olmakta fayda vardır. Cilt yapınızı korumak adına doktorunuzdan da tavsiye alabilir ve birlikte hareket edebilirsiniz.

Gül Hastalığı Öncesi Dönem

Hastalık öncesi dönemde sorun kendini yavaş yavaş belli edecek ve ortaya koyacaktır… Özellikle yüz bölgesinin orta kısmında yer alan kızarıklıklar da hastalığın en önemli belirtilerinden bir tanesidir. Güneş ışınlarının da etkisi ile birlikte ani değişimler söz konusu olabilir ve bu değişimlerin gözle görülebilir bir hal alacağını da bilmeniz gerekiyor. Güneş koruyucu kremler ile birlikte nemlendirici krem ya da jeller, bu dönemde kullanılabilecek en doğru ürünlerdir ve zaten doktorunuz da bu tür bir tavsiyede bulunacaktır. Erken teşhis ve müdahale ile birlikte hastalık ilerlemeden önlem alınabiliyor ancak az önce de belirttiğimiz gibi geciktirildiği takdirde sorun her geçen gün biraz daha büyüyor ve farklı hastalıkları da beraberinde getirebiliyor.

Evre 1

Hastalık öncesi dönemde meydana gelen kızarıklıklar bu dönemde yani birinci evrede kalıcı bir hal alıyor ve estetik sorunlar da bu dönemde baş gösteriyor. Kılcal damarlarda bariz bir genişleme meydana gelebilir ancak her hastada mümkün olmayan bir durumdur. Cilt artık daha hassas bir yapıya sahip olmuştur. Çok daha çabuk hasar görür ve yanma hissi daha belirgin bir şekilde hissedilebilir. Evre 1 olarak da adlandırılan dönem, hastalık için erken müdahale edilebilecek dönemdir. Tetkikler neticesinde belirlenecek olan uygun tedavi yöntemi için vakit kaybetmeden harekete geçilecektir ve doktorunuz da bu süreç hakkında sizlere gerekli bilgilendirmeyi yapıyor.

Evre 2

Hastalığın ikinci evresi olarak nitelendirilen dönemde belirtiler daha net bir şekilde karşımıza çıkıyor. İçi dolu kabarcıklar ya da pullu yapı, cilt üzerinde yerleşim gösteriyor ve estetik açıdan rahatsız edici bir durum oluşuyor. Kızarıklıklar gözle görülebilir ve daha belirgin bir hal alır. İltihaplanmalar başlayacaktır ve daha da kötüsü bu iltihaplanmalar gece uykusunda sizleri rahatsız edecek ve kaşıntı sorunu ile birlikte uykularınızı da bölecektir. Saçlı deride de görülebilen bu sorunlar, tetkikler neticesinde daha sağlıklı bir şekilde ele alınıyor ve gül hastalığı ile bağlantılı olup olmadığı kısa sürede ortaya çıkıyor. Evre 2 de hastalığın önemli bir dönemidir ve müdahale edilmediği takdirde son evreye adım adım yaklaşılacaktır.

Evre 3

Ağrılı ve sancılı nodüllerin oluşumu bu evrede gerçekleşiyor. Burun üzerinde yer alan yağ bezlerinde de büyük bir değişim gözleniyor. Burnun fiziksel olarak büyümesi ve şekil bozukluğunun yaşanması da yine son evrede karşı karşıya gelebileceğiniz sorun ve belirtilerden bir tanesidir. Müdahalenin en zor olduğu dönem diyebiliriz ve biraz daha geç kalınırsa farklı hastalıklara da sebep olabilir. Gül hastalığı, bir deri hastalığı olarak karşımıza çıkıyor ve erken teşhis ile birlikte tedavi edilebilen bir hastalıktır. Doktor kontrolleri ile birlikte asıl nedenleri daha net bir şekilde ortaya konuluyor ve gerekli tedavi yöntemi uygulanarak sorun ortadan kaldırılıyor.

Gül Hastalığı Tanı Dönemi

Hastalık, 3 evreden oluşuyor ve hastalık öncesi dönemi de ele aldığımızda bunu 4 farklı kolda inceleyebiliriz. Tanı döneminde birtakım belirtiler ortaya çıkıyor ancak fiziksel değişim ile birlikte net bir şekilde gül hastalığı tanısı koymak mümkün değildir. Her zaman söylediğimiz gibi doktor kontrolleri büyük bir önem taşıyor ve ilgili tetkiklerin uygulanması ile birlikte tanı koymak çok daha doğru ve sağlıklı olacaktır. Bulaşıcı bir deri hastalığı değildir, bu yüzden hasta yakınları için sorun teşkil eden bir durum karşımıza çıkmıyor. Döküntülü bir hastalık olduğu için ciltte yaralanmalara sebebiyet verebiliyor ve estetik açıdan da rahatsız edici bir görüntü oluşturuyor.

Gül Hastalığı Kalıcı Dönemi

Hastalığın ikinci ve üçüncü evresinde kızarıklıklar ve pullu yapı kalıcı bir hal almaya başlıyor. Genellikle hastaları tedirgin eden dönemler son iki dönemlerdir. Arpılar artar ve ciltteki yanmalar daha bariz bir şekilde hissedilir. Bununla birlikte cilt yapısında birtakım değişimler yaşanır. Estetik görüntünün bozulması ile birlikte vücut direnci de zamanla zayıflayacaktır. Kalıcı dönemde de müdahale edilebilir ve yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi çok sayıda alternatif yöntem var. Bu yöntemlerden az sonra bahsedeceğiz ve doktorunuz da hangi tedavi yönteminin sizin için daha uygun olduğunu yine sizinle detaylı bir şekilde paylaşacak ve süreci de aktaracaktır.

Gül Hastalığının Tedavisi

4 farklı tedavi yöntemini bizimle buluşturan bu hastalık, geniş bir yaş aralığına hitap ediyor. Nadir de olsa yeni doğanlarda da meydana gelebiliyor ve 10-45 yaş arası dönem en riskli dönem olarak nitelendiriliyor. Tedavisi olan bir deri hastalığıdır ancak erken teşhis ve müdahale her zaman için büyük bir önem taşıyor. Özellikle hastalığın ilk evrelerinde tespit edilmesi, müdahaleyi de daha kolay hale getiriyor. Topikal, sistematik, lazer ve cerrahi müdahale olmak üzere 4 alternatif tedavi yöntemi söz konusu ve son dönemde bu yöntemlerin daha başarılı sonuçlar doğurduğunu görebiliyoruz. Doktor kontrolü ve tetkikler neticesinde en uygun yöntem belirleniyor ve hiç vakit kaybetmeden tedavi süreci başlıyor.

Topikal Tedavi

İlaç tedavisinin farklı bir uygulaması olarak karşımıza çıkan topikal tedavi yöntemi, gül hastalığının tedavisinde en başarılı yöntemlerden bir tanesidir. Topikal uygulanan kremlerin yanı sıra oral yolla alınan ilaçlar da yine bu tedavi yöntemi içerisinde yer alıyor. Son dönemde çok daha başarılı sonuçlar elde edildiğini görebiliyoruz ve doktorunuz tarafından tavsiye edilen ilaçları kullandığınız takdirde iyileşme sürecinde herhangi bir sıkıntı yaşamayacaksınız. Topikal tedaviden sonuç elde edilemediği takdirde lazer tedavi yöntemi ya da cerrahi müdahaleye başvurulabiliyor. Bunun kararını verecek olan doktorunuzdur ve zaten ilgili tetkikler de bunu çok daha kısa sürede ortaya çıkartacak ve uygun tedavi yöntemini hasta ve doktor ile paylaşacaktır.

Sistematik Tedavi

Sistemik ya da bilinen diğer adı ile sistematik tedavi yöntemi genellikle hastalığın ikinci evrede olduğu dönemdeki hastaya uygulanıyor. Topikal tedavi devam ediyor ve bu tedaviye ek olarak sistemik tedaviye de başvuruluyor. Sistemik antibiyotiklerin yanı sıra sistemik ajanlar da bu tedavi yönteminde başı çekiyor. Vitamin A derivesi desteği de yine bu tedavi yönteminde karşımıza çıkmaktadır. Başarı oranı bir hayli yüksek bir tedavi yöntemidir ve doğru uygulama ile birlikte sonuç elde etmek mümkündür. Tedaviye geçilmeden önce hastanın nasıl bir reaksiyon vereceğini ön görebilmek adına tetkikler yapılacaktır ve zaten bu tetkikler neticesinde uygun tedavi yöntemini belirlemek daha kolay bir hal alıyor.

Lazer Tedavisi

Son dönemde lazer tedavisinin birçok deri hastalığında başarılı sonuçlar ortaya koyduğunu görebiliyoruz ve gül hastalığının tedavisinde de birçok hekim, hastanın uygunluğuna bağlı olarak bu yöntemi tercih ediyor. Lazer tedavisinin yan etkileri de oldukça az ve ciltteki hafif kızarıklıklar ile birlikte morlukların dışında herhangi bir yan etkiye sahip olmadığını söyleyebiliriz. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde uygulanan bir yöntemdir ve kesin sonuç verdiğini de belirtmekte fayda var. Hassas cilt yapılarında bile sorunsuz bir şekilde uygulanabiliyor ve bu uygulama ile birlikte cildiniz eski sağlıklı görüntüsüne çok daha kısa sürede kavuşuyor. Doktorunuzdan bilgi alabilir ve tetkikler neticesinde uygunluk durumunuzu da daha kolay bir şekilde öğrenebilirsiniz.

Cerrahi Tedavi

Topikal ve sistemik tedavinin yanı sıra lazer tedavisi de başarılı sonuçlar doğuran uygulamalar olarak karşımıza çıkıyor ancak çok ağır vakalarda ve hastalığın son evrelerine ulaştığı kimselerde cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulabiliyor. Ağır vakalar, ne yazık ki yüz bölgesinde şekil bozukluğuna sebebiyet verebiliyor ve bu durum kişiyi sosyal hayatından da uzaklaştırabiliyor. Bu tür durumlarda cerrahi müdahale için harekete geçiliyor ve ilgili tetkikler ile birlikte uygunluk durumu tespit ediliyor. Kriyoterapi, ya da dermabrazyon gibi yöntemler de yine ağır vakaların ortadan kaldırılması için tercih edilen yöntemlerden bazılarıdır. Cerrahi müdahale ile birlikte hastalığın tedavi edilmesi mümkündür ancak tam iyileşme için biraz sabırlı olmak gerekiyor.

Gül Hastalığı Kimlerde Görülür?

10-45 yaş aralığı, gül hastalığının risk grubu olarak karşımıza çıkıyor. Yazımızın başında da bahsettiğimiz gibi yeni doğanlarda da görülebilen bir hastalık ancak yetişkinlere nazaran daha nadir ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Beyaz tenli kimseler bu hastalığa daha kolay yakalanabiliyor. Bununla birlikte zayıf cilt yapısına sahip olan kimseler de risk grubunda yer almaktadır. Kadınlarda ve erkeklerde görülme oranına bakıldığında dengeli bir oran olduğunu görebiliyoruz. Yani herhangi bir cinste daha fazla görülüyor gibi bir ibare kullanmak çok da doğru olmayacaktır. Dikkatli olmakta fayda var ve cilt bakımını doğru bir şekilde yapmanın yanı sıra cilt bakım ürünleri konusunda da hassas davranmak gerekiyor. Güneş ışınlarının altında uzun süre kalmamak ve stres ile birlikte üzüntüden de uzak durmak önem arz ediyor.

Kadınlarda Gül Hastalığı

Kadınlar, erkeklere nazaran cilt bakımı konusunda çok daha profesyonel bir şekilde hareket ediyor. Stres ve üzüntü onlar için en büyük etkenlerden bazıları çünkü kadınlar daha duygusal varlıklar oldukları için bu konuda bir handikap ortaya çıkıyor. Gül hastalığına yakalanan kadınların iyileşme süreci de erkeklere göre daha uzun sürüyor çünkü kadınlar daha hassas cilt yapısına sahip oldukları için bu konuda da bir handikap söz konusudur. Cilt bakımında yapılan hataların yanı sıra güneşlenme olayının abartılması da kadınlarda hastalığı tetikleyen unsurlardan bazılarıdır.

Erkeklerde Gül Hastalığı

Kadın ve erkeklerin gül hastalığına yakalanmasında dengeli bir durum var. Kadınlar biraz daha kolay yakalanabiliyor ancak erkekler arasında da bir araştırma yapıldığında gül hastalığı ile mücadele eden çok sayıda erkeğin olduğunu görebiliyoruz. Gül hastalığının tedavisi her iki cinste de aynıdır ancak erkekler daha hızlı bir iyileşme sürecine sahip. Cilt yapıları çok daha güçlü ve tedaviye daha hızlı bir şekilde yanıt verdiklerini belirtmek gerekiyor. Hastalık, belirtilerini göstermeye başladığı takdirde vakit kaybetmeden harekete geçmek gerekiyor. Erken teşhis elbette önemli ve tedavi yönteminin belirlenmesinde de büyük bir öneme sahiptir. Bir deri hastalığı olarak karşımıza çıkan gül hastalığı, döküntülü olduğu için estetik açıdan kişiyi büyük ölçüde rahatsız ediyor ve ilerleyen dönemlerde kaşıntı sorunu da can sıkıcı olabiliyor.

Çocuklarda Gül Hastalığı

Yeni doğanda ve çocuklarda da görülebilen gül hastalığı, yetişkinlere kıyasla bu yaş grubunda daha nadir görülüyor. Ebeveynler, bu hastalık ile birlikte genellikle panikliyor ve ne yapacaklarını bilemiyorlar. Endişe etmenize gerek yok çünkü çocukların cilt yapısı çok hassas olduğu için bu tür bir hastalığa yakalanmaları gayet kolay olabiliyor. İlaç tedavisi ile birlikte hastalığın ilk evrelerinde müdahale etmek çok daha kolay bu yüzden bilinçli bir şekilde hareket etmek ve vakit kaybetmeden doktorların kapısını çalmak gerekiyor. Yapacağınız en doğru hamle kesinlikle bu olacaktır.

Gül Hastalığının Nedenleri

Hastalığın nedenleri arasında genetik faktörler de yer alıyor ancak bu faktörler birçok uzmana göre etkin rol oynamıyor. Cilt yapısının zayıflığı, virüslerin yerleşimi, mantar oluşumu ve güneş altında uzun süre kalınması gibi durumlar, hastalığın en önemli etkenleridir. Bununla birlikte yazımızın başından bu yana bahsettiğimiz gibi stres ve üzüntü de hastalığı en çok tetikleyen unsurlar arasında yer almaktadır. Stres ve sıkıntıdan uzak kalmak elbette mümkün değil ancak olabildiğince kaçınmalı ve kendinize dikkat etmelisiniz. Aksi takdirde gül hastalığı yakın zamanda kapınızı çalabilir ve cildinize büyük ölçüde zarar verebilir.

Genetik Faktörler

Bu durum tek başına yeterli değildir ve ailenizde birileri bu hastalığı geçirdi diye sizler de kesinlikle risk grubundasınız demek doğru olmayacaktır. Genetik faktörler ile birlikte belli başlı nedenler tarafından da desteklenmesi gerekiyor. Az önce de belirttiğimiz gibi stres, sıkıntı ve aşırı üzüntü gibi duygular da bu hastalığa sebep olabiliyor.

Gis Hastalıkları

Sindirim sistemi hastalıkları ya da gis hastalıkları olarak bilinen sorunlar da yine gül hastalığını tetikleyen faktörlerden bazılarıdır. Düzenli doktor kontrolleri bu yüzden büyük bir öneme sahip ve yapılacak tetkikler neticesinde genel sağlık durumu en iyi şekilde ele alınarak var olan hastalık daha net bir şekilde ortaya konuluyor ve gül hastalığının belirtileri de bu bağlamda değerlendiriliyor.

Gis Hastalığı Nedir?

Alt gastrointestinal sisteme bağlı semptomların gözlendiği fonksiyonel bozuklukların tamamına verilen hastalık grubu adıdır. Gül hastalığındaki en önemli etkenlerden bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor ve gül hastalığı şikâyeti ile doktorun kapısını çalan birçok hastada bu sorunu tespit etmek için tetkiklere başvuruluyor.

Demoteks Follikülarum

Kıl köklerinde ve gözeneklerde yaşayan kurtçuklara verilen isimdir. Bu kurtçuklar, virüs yaşantısını kolaylaştıran ve enfeksiyon riskini arttıran canlılardan bazılarıdır. Gül hastalığının en büyük nedenleri arasında yer alıyor ve hastalığı tetikleme konusunda gayet başarılı olduklarını da belirtmek gerekiyor.

Herpes 7 Virüsü

Vücutta uzunca bir süre yerleşik hayat sürebilen ve kısa sürede üreyebilen virüs türü olarak karşımıza çıkıyor. Ciltte, beslenmesi için çok fazla etken madde var ve gül hastalığının en büyük nedenlerinden bir tanesi de Herpes 7 virüsüdür. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki birçok hastada bu virüs saptanıyor ve öncelikli olarak bu virüsün vücuttan atılması için gerekli müdahaleler yapılıyor. Cilt yapınız ne kadar zayıf olursa bu virüsün yer edinmesi ve yaşamını sürdürmesi de daha kolay hale geliyor. Cilt bakımı ve temizliği bu yüzden büyük bir öneme sahip ve doktorlar da bu konudaki uyarılarına devam ediyorlar.

Bağışıklık Sistemindeki Zayıflıklar

İnsan vücudu bir bütün olarak ele alındığınızda muazzam bir yaratılış örneği karşımıza çıkıyor. Bu bütündeki herhangi bir parça zarar gördüğünde ya da çalışma sisteminde herhangi bir aksama meydana geldiğinde birçok hastalık ortaya çıkabiliyor. Bağışıklık sistemindeki zayıflıklar da gül hastalığına sebebiyet veren sorunlardan bir tanesidir. Yaşanacak en küçük sorun direncinizi azaltıyor ve hastalıklara kapı açıyor. Düzenli ve sağlıklı beslenmek bu yüzden büyük bir öneme sahip ve bağışıklık sisteminizi güçlendirecek gıdalar da bu bağlamda bir adım öne taşınıyor.

Gül Hastalığının Belirtileri

Gül hastalığı, özellikle yüz bölgesindeki kızarıklıklar ve kılcal damarların genişlemesi ile birlikte kendini kısa sürede belli ediyor. Hastalık üç evreyi kapsıyor ve ilk evrede belirtiler tam manasıyla sezilemezken ikinci evrede tam manasıyla kendini sergiliyor. İlgili tetkik ve kontroller neticesinde hastalık tam olarak teşhis ediliyor ve uygun tedavi yöntemi belirleniyor. Tedavi sürecinde doktorunuz birtakım uyarılarda bulunacaktır ve bu uyarıları yerine getirdiğiniz takdirde iyileşme sürecine katkıda bulunacaksınız. Hastalığın belirtileri arasında şişkinlikler de mevcut ve özellikle burun bölgesi bu konuda fiziksel değişime de ev sahipliği yapıyor. Tüm belirtiler hastalığı işaret ettiği takdirde vakit kaybetmeden harekete geçmek ve tedavi için ilgili süreci başlatmakta fayda var.

Tanı Kriterleri

Birincil ve ikincil bulgular olmak üzere iki farklı grupta ele alabileceğimiz tanı kriterleri de hastalığın daha kısa sürede ortaya çıkartılmasında doktorunuza yardımcı olacaktır. Şişlikler ve kılcal damar genişlemesi birincil tanı kısmında karşımıza çıkıyor. Kılcal damarların genişlemesi her hastada olmasa da birçok hastada gözlemlenebilen belirti ve sorunlardan bir tanesidir. Burun bölgesinde meydana gelen şişlikler ve içi sıvı dolu papül de yine birincil tanı grubunda değerlendirilebilir. Tüm bu bulgular ele alınarak detaylı bir sağlık taraması yapıldığında gül hastası daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Doktorunuz, en uygun tedavi yöntemini belirledikten sonra tedavi hakkında sizlere de gerekli bilgiyi verecek ve süreci paylaşacaktır.

Birincil Bulgular

Gül hastalığı, birincil bulgular ve ikincil bulgular olmak üzere iki farklı tanı grubunda ele alınabiliyor. Hastalığı tam manasıyla teşhis etmek adına bu bulguların en doğru şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Her bulgu gül hastalığını işaret etmeyebilir bu yüzden iki farklı grupta ele alınması da gayet sağlıklı bir durum olacaktır. Yüz bölgesindeki kızarıklıklar, kılcal damarların genişlemesi, burun bölgesinde meydana gelen büyümeler ve daha birçok belirti üzerinden incelemeler yapılarak hastalığın teşhis edilmesi de daha kolay bir hal alıyor. Gül hastalığı sıradan bir deri hastalığı değildir bu yüzden daha dikkatli davranmakta fayda var. Bu konuda doktorunuzun uyarılarına da kulak asmanız ve bu uyarılara göre hareket etmeniz gerekecektir.

Papül-Püstül Şişkinlikler

İçi sıvı dolu kabarcıklar şeklinde özellikle burun bölgesinde meydana gelen bu görüntü, estetik olarak da kişiyi bir hayli rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık kişinin sahip olduğu özgüveni kaybetmesine de sebebiyet verebiliyor. Burun bölgesindeki fiziksel değişimin en önemli nedeni bu sorundur ve erken müdahale ile bu sorun da ortadan kaldırılabiliyor. Birincil bulgular kısmında ele alınan sorun, uygun tedavi yönteminin belirlenmesi ile birlikte daha kısa sürede tedavi edilebilir. Gül hastalığının belirtisi olarak tek başına ele almak elbette doğru olmayacaktır bu yüzden diğer bulguları da detaylı bir şekilde incelemek gerekiyor.

Kılcal Damarların Belirginliği

Kılcal damarlar her geçen gün biraz daha genişleyecek ve büyüyecektir. Gözle görülebilir bir hal almaları, ortada büyük bir sorunun olduğunu gösteriyor ve bu sorunun da bir an önce tedavi edilmesi gerekiyor. Gül hastalığının nedenleri arasında gösterilen kılcal damar belirginliği de tek başına yeterli bir neden değildir. Diğer belirti ve bulgular ile bir araya geldiğinde Gül Hastalığı için teşhis koyabilmek mümkün olacaktır. Döküntülü bir deri hastalığı olarak bilinen gül hastalığı, tedavi edilmediği takdirde farklı sorunlara da sebebiyet verebiliyor. Herhangi bir iç hastalık ile ilintili olmadığını da eklemek gerekiyor ve diğer deri hastalıklarından bu detay ile de ayrılıyor.

İkincil Bulgular

Gül hastalığı birçok belirti ile karşımıza çıkıyor ve kendini net bir şekilde ortaya koyuyor diyebiliriz. İkincil bulgular adı altında yer alan belirtiler de hastalığın teşhis edilmesinde önemli paya sahiptir. Kalıcı ödem oluşumu da bunlardan bir tanesi ve bir üst başlıkta bahsi geçen belirtiler ile bir araya geldiğinde hastalığın teşhis edilmesi daha kolay bir hal alıyor. Deride yanma hissi ile birlikte yine deride batma ve cildin hassaslaşması da ikincil bulgular arasında yerini alıyor. Doktorunuz hastalığı teşhis ettikten sonra uygun tedavi yöntemini belirleyecek ve bu yöntem konusunda da sizlere bilgi verecektir. Sıkıntılı bir süreç değil ve hatta diğer deri hastalıklarına nazaran gül hastalığının tedavisi çok daha kolaydır.

Kalıcı Ödem Oluşumu

İkincil bulgular başlığı altında ele alabileceğimiz sorunlardan bir tanesi de kalıcı ödemdir. Her hastada ortaya çıkmıyor ancak yapılan araştırmalar birçok gül hastası kişinin bu sorun ile karşılaştığını ortaya koyuyor. Kalıcı ödem tek başına bir belirti olabilir fakat yine de diğer bulgular ile birlikte değerlendirilmesi çok daha doğru ve sağlıklı olacaktır. Kalıcı ödem oluşumu ile birlikte şikayetler de artıyor ve bu evreden sonra derideki yanma hissi ve acıma hissi de daha belirgin bir hal alıyor. Bu tür bir sorun ile karşılaştığınızda hiç vakit kaybetmeden doktorunuzun kapısını çalabilir ve yardım talep edebilirsiniz.

Görme Problemleri

Hastalığın en sıkıntılı bulgularından bir tanesi kesinlikle görme problemleridir. Kişi, hastalığın ilerleyen evrelerinde bulanık görmeye başlayacaktır ve görme eylemi de daha sıkıntılı bir hal alacaktır. Kalıcı ödem, görme bozukluğu ve derideki hassasiyet gibi sorunların aynı anda yaşanması, hastalığın seviye olarak ilerlediğini ortaya koyuyor. Vakit kaybetmemekte fayda var çünkü her geçen gün sizin aleyhinize işliyor ve hastalığın tedavisi de daha sıkıntılı bir hal alıyor. Görme problemleri ile birlikte gündelik hayatlarınız da olumsuz etkilenecek ve sekteye uğrayacaktır. Bu sorun bazı hastalarda karşımıza çıkmıyor fakat bulgular arasında yer aldığı için bilgilendirmek amaçlı sizinle de paylaşmak istedik. Görme problemi ile karşı karşıya geldiğinizde en kısa sürede doktorunuza başvurmanızda fayda var çünkü farklı sorunları da tetikleyici olabiliyor.

Deride Yanma ve Batma Hissi

Hastalığın birinci evresinde de kendini belli eden deride yanma ve batma hissi, hastalığın ilerleyen evrelerinde kendini daha şiddetli bir şekilde gösteriyor. İkincil bulgular bölümünde ele alabileceğimiz bu sorun, bir süre sonra kaşıntıya sebebiyet verebiliyor ve kişinin gündelik yaşantısına da etki ediyor. Gül hastalığının başladığı dönemde hastaların derisinde ciddi bir hassasiyet oluşmaktadır. Bu hassasiyet ile beraber batma ve yanma hissi de oluşabilmesi mümkündür. Gündelik hayatlarınızı sekteye uğratabilecek sorunlardan bir tanesidir ve bu tür bir sıkıntı ile karşı karşıya geldiğinizde vakit geçirmeden harekete geçmenizde ve doktorunuza başvurmanızda fayda vardır.

Gül Hastalığı Teşhis ve Tanı Yöntemleri

Gül hastalığının tanısı, hastalığın verdiği belirtilerin oldukça net olmasından dolayı göz ile yapılabilir. Cilt doktorlarına başvurulması halinde doktor da büyük ihtimal ile hasta ile aynı teşhisi yapacaktır. Bilindiği üzere gül hastalığı ya da rozasea yüz bölgesinde ortaya çıkan bir hastalıktır. İlk evrelerinde basit bir kızarıklık şeklinde gelişir. Gelişim bölgesinde hastalık yüksek ateş oluşturur. Bu bölgesel ateş rozaseanın tanısının konması için ayırıcı özellik oluşturur. Damarlar genişlemeye ve kızarıklığın tonu artmaya başlar. Sebep olan parazitten dolayı iltihaplı sivilceler de ileri evrelerde ortaya çıkar.

Tanı aşamasında ilgili bölgede alınan örnekler ile hastalığa sebep olan parazitin veya vücudun bu paraziti yok etmek için bölgeye gönderdiği akyuvarların varlığı aranır. Günümüzde gelişen mikrobiyoloji teknikleri sayesinde hastalığa sebep olan parazitin saptanması oldukça kolay olduğundan dolayı tanısı kesin olarak yapılabilir.

Gül Hastalığının Risk Faktörleri

Gül hastalığı, kişinin sağlığına olumsuz etkide bulunduğu gibi estetik açıdan oluşturacağı kötü görüntü nedeniyle psikolojik olarak da kişiyi etkisi altına alıyor. Hastalığı tetikleyen birçok risk faktörü var ve bu detayları da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Genetik faktörler bunların başında geliyor ve cinsiyet konusu da yine risk faktörleri başlığı altında ele alınabilir. Stres ve depresyon ile birlikte çevresel faktörlerde yine bu hastalığı tetikleyen unsurlardan bazılarıdır. Genetik faktörlerin küçük bir pay sahibi olduğunu da eklemek gerekiyor ve ailenizde bu hastalığı yaşayan varsa illa ki sizlerin de bu hastalığa yakalanacağı gibi bir kesinlik durumu elbette söz konusu değildir.

Genetik Yatkınlık

Yazımızın başından bu yana bahsettiğimiz gibi birçok uzman genetik faktörlerin asıl sebep olduğunu savunurken birçok uzman da bu detayın küçük bir paya sahip olduğunu ortaya koyuyor. Ailenizde bu hastalığı yaşayan birileri varsa sizler de risk grubunda yer alıyorsunuz ancak kesinlik durumu elbette söz konusu değildir. Düzenli doktor kontrolleri ile birlikte genel sağlık durumunun detaylı bir şekilde ele alınmasında fayda var ve bu konuda göstereceğiniz hassasiyet sizleri hastalıktan koruyacaktır. Gül hastalığı, tedavi edilebilen bir hastalık ancak başlangıcından bitişine kadar sıkıntılı bir süreci de beraberinde getirdiği için olabildiğince korunmak ve dikkatli olmakta fayda var.

Yaş Faktörü

Gül hastalığının risk grubu olarak 10-45 yaş arası dönem gösteriliyor. Bu yaş aralığındaki kimselerin hastalığa yakalanma ihtimali çok daha yüksek bu yüzden daha dikkatli olmalarında fayda var. Burada ilginç olan ise yetişkinlerin yanı sıra yeni doğanın da bu hastalığa kolay yakalanabileceğidir. Aslında net bir yaş grubu bilgisi vermek yerine herkesin bu hastalığa yakalanabileceğini belirtmek daha doğru olacaktır. Çocuklarda ve yeni doğanda görülme riski biraz daha az fakat bu risk her daim mevcuttur. Düzenli doktor kontrolleri ile birlikte çocuklarınızı ve kendinizi koruma altına alabilir ve var olan belirtiler üzerinden de önlemlerinizi alabilirsiniz. Erken teşhis büyük bir önem taşıyor ve müdahale için de doktora büyük ölçüde yardımcı olacaktır.

Çevresel Faktörler

Gül hastalığında çevresel faktörler de risk faktörleri başlığı altında değerlendiriliyor. Cilt yapınızın ne kadar hassas olduğunu sizler de çok iyi biliyorsunuz ve çevresel faktörler özellikle zayıf ciltlere çok daha hızlı bir şekilde etki edebiliyor. Bunun içine stres ve üzüntü gibi duygu değişimleri de dahil edilince gül hastalığının oluşması için uygun ortam yaratılıyor. Dikkatli olmakta fayda var ve bununla birlikte düzenli doktor kontrolleri de büyük bir önem taşıyor. Eğer hastalık ile ilgili en küçük belirti söz konusu ise gerekli müdahale vakit kaybetmeden yapılıyor ve tedavi süreci de çok daha sağlıklı bir hal alıyor.

Cinsiyet

Gül hastalığı ile ilgili yapılan araştırmalarda erkek ve kadın cinsi arasında bir deneyin olduğu görülüyor. Kadınlar, çok daha fazla risk taşıyor çünkü cilt yapıları daha zayıf ve bununla birlikte stres ve üzüntü gibi duygu değişimlerini çok daha sık yaşadıkları için gül hastalığına da davetiye çıkartıyorlar. Döküntülü bir deri hastalığı olan ve erken teşhis ile birlikte tedavisi mümkün olan Gül Hastalığı, cinsiyet faktörünü de bir adım öne taşıyor. Cilt yapınız ne olursa olsun risk grubunda olduğunuzu unutmayın ve özellikle 10-45 yaş grubu çok daha dikkatli olmak durumundadır. Tedavisi mümkün olan ve hatta yazımızda da belirttiğimiz gibi alternatif yöntemlere kapılarını açan bir hastalıktır.

Doğal Bağışıklık Sistemi

Vücut, bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bağışıklık sistemi de bu bütün içerisindeki en önemli detaylardan bir tanesidir. Hastalıkların büyük bir kısmı, bağışıklık sisteminin çökmesi ya da zayıflaması ile birlikte ortaya çıkıyor. Gül hastalığı için de aynı durum söz konusudur çünkü bağışıklık sistemi zayıfladığı takdirde vücut direnci de azalıyor ve bu da vücudu mikroplara karşı savunmasız hale getiriyor. Bağışıklık sistemi zayıflamış olan bir bünye, virüslerin yer edinmesi için en uygun yaşam alanlarından bir tanesidir. Düzenli ve daha da önemlisi sağlıklı beslenme bu yüzden büyük öneme sahip ve vücudunuzun direnci de her daim yüksek olmalıdır. Bunun için vitamin ve benzeri takviye gruplarından da yardım alabilirsiniz.

Gül Hastalığı Komplikasyonları

Gül Hastalığı tedavi edildikten sonra birtakım komplikasyonlar baş gösterebiliyor. Her tedavi öncesinde olduğu gibi gül hastalığının tedavisinden önce de bu komplikasyonların hasta ile paylaşılması gerekiyor. Elbette komplikasyonlar her hastayı kapsamıyor ya da her hastada bu sorunların oluşabileceğini söylemek doğru olmayacaktır ancak bilmenizde fayda var diye düşünüyoruz. Kırmızı renkli burun adı ile de bilinen rinofima, hastalığın en büyük komplikasyonlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Şunu da belirtmekte fayda var bu sorun da kısa sürede tedavi edilebiliyor. Tedavi öncesinde bu sorun hakkında da doktor tarafından bilgilendirileceksiniz ve onay verdiğiniz takdirde tedavi süreci başlatılacaktır.

Sebase Bezlerde Hiperplaziye Bağlı Rinofima

Bu hastalık, gül hastalığının komplikasyonlarının dışında aşırı alkol tüketiminde bulunan kimselerde gözlemlendiği gibi hiç alkol kullanmayan kişilerde de görülebiliyor. Gül hastalığı tedavisi sonrası burun bölgesinde meydana gelen belirgin kızarıklık, estetik açıdan kişiyi rahatsız edebiliyor ve kişinin sosyal hayattan her geçen gün biraz daha uzaklaşmasına sebebiyet verebiliyor. Tedavi sonrası karşı karşıya gelebileceğiniz bu risk için doktorunuza başvurmanızda fayda var. Az önce de belirttiğimiz gibi erken teşhis ile birlikte tedavisi de sorunsuz bir şekilde yapılıyor. Paniğe kapılmanıza ya da endişelenmenize gerek yoktur çünkü bu sorun, gül hastalığı tedavisi ile birlikte beklenen bir sorundur.

Rinofima Nedir?

Fonksiyonel ve kozmetik rahatsızlıkları beraberinde getiren büyük kırmızı burun hastalığı olarak da bilinen rinofima, gül hastalığı tedavisi sonrası karşı karşıya gelebileceğiniz risklerden bir tanesidir. Bu hastalığın tedavisinde ilaç tedavisinden daha çok cerrahi müdahaleye başvuruluyor ve kesin çözüm olarak karşımıza çıkıyor. Burun derisinde belli bir renk değişimi söz konusu hale gelecektir ve kısa bir süre sonra bu değişim fiziksel değişimi de beraberinde getirecektir. Kırmızı büyük bir burun ne yazık ki kişinin öz güvenine de ket vuruyor ve az önce de söylediğimiz gibi sosyal hayatını da olumsuz yönde etkiliyor. Hiç vakit kaybetmeden doktorunuza başvurmalı ve tedavi için bir an önce harekete geçmelisiniz. Aksi takdirde farklı sorunlar da doğurabilir ve sizlere daha fazla zarar verebilir.

Gül Hastalığında Rinofima Olgusu

Bir yan etki olarak bahsi geçen bu hastalık, gül hastalığının ilk evrelerinde de karşımıza çıkabiliyor. Tespit edilmesi gayet kolaydır ve müdahale yöntemlerinin sayısı da bir hayli fazladır.

Gül Hastalığı Nasıl Önlenir?

Gül hastalığından korunmanın yanı sıra hastalığın önlenmesi için de alabileceğiniz birtakım tedbirler var. Özellikle çok sık güneş altında kalmamak ve eğer kalıyorsak güneş kremleri kullanarak tedbirimizi alabiliyoruz. Bunun yanı sıra yazımızın başından bu yana bahsettiğimiz gibi stres ve üzüntüden olabildiğince uzak durmak ve bu konuda da dikkatli davranmak gerekiyor.

Güneş Koruyucu Kremler

Güneş ışınları her ne kadar cilde faydalı gibi görünse de uzun süre güneş altında kalındığında cildinizin olumsuz reaksiyonlar vereceğini bilmeniz gerekiyor. Gül hastalığı da bu reaksiyonlardan bir tanesidir. Bu hastalıktan korunmak ve uzak kalmak istiyorsanız eğer güneş altında bulunduğunuz zamanlarda güneş koruyucu kremlerden yardım almanız gerekiyor. Cilt yapınıza en uygun güneş kremi ile birlikte sizler de tam koruma sağlayabilirsiniz ve bu hastalıktan uzak kalmayı da başarabilirsiniz. Bunun için cilt testleri mevcut ve sizin için en uygun olan kozmetik ürünleri de bu sayede daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Sizler de cilt testi sonrası krem tercihlerinizi daha sağlıklı bir şekilde yapabilirsiniz.

Stresten Uzak Kalma

Her ne kadar kolay bir şey olmasa da stresten uzak kalmanız gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyoruz. Stres ve üzüntü gibi duygu değişimleri, gül hastalığına sebep olan en önemli etkenler arasında yer alıyor ve yapılan araştırmalar da bunu daha net bir şekilde ortaya koyuyor.

Güneş ve Rüzgâr Gibi Çevresel Faktörler

Çevresel faktörler de gül hastalığının oluşumundaki en önemli etkenler arasında yer alıyor. Özellikle güneş ve rüzgâr, cilt yapınıza direkt olarak etki ediyor ve gül hastalığının oluşumuna sebebiyet verebiliyor.

Sık Sorulan Sorular

Gül hastalığı ile ilgili merak edilen tüm soruları ve bu soruların yanıtlarını sizinle paylaşmak istiyoruz. Hatalı bilgiler nedeniyle birçok hasta, tedavi olmaktan kaçınıyor ve endişeli bir ruh haline sahip olabiliyor.

Gül Hastalığı Aşamaları Nelerdir?

Gül hastalığı, hastalık öncesi dönemi de dahil ettiğimiz takdirde 4 farklı evreyi bizimle buluşturuyor. Birinci evrede hastalığın tespit edilmesi çok da kolay değildir ancak doktor kontrolleri neticesinde bu hastalık teşhis edilebilir. İkinci evre gelişim evresi, üçüncü evre ise son evre olarak karşımıza çıkıyor. Son evrede fiziksel değişim özellikle burun bölgesinde daha bariz bir şekilde karşımıza çıkıyor. Deri, pullu ve kızarık yapısı ile estetik açıdan daha eğreti bir görüntüye sahip olurken sağlık sorunları da hızlı bir şekilde baş gösteriyor.

Gül Hastalığının Yaş Aralığı Nedir?

Döküntülü bir deri hastalığı olan gül hastalığı, kaşıntı ile birlikte kişinin sosyal yaşantısını da olumsuz etkiliyor. Erken müdahale ile birlikte tedavisi mümkün olan bu hastalık, 10-45 arası yaş grubunu risk altında tutmaya devam ediyor. Peki bu yaş grubu dışındakiler hastalığa yakalanmaz mı? Elbette yakalanır ve az önce de bahsettiğimiz gibi yetişkinlerde görülen hastalık aynı zamanda yeni doğanda da görülebiliyor. Çocuklar da risk grubunda ve onların cilt yapıları çok daha hassas olduğu için daha çok tehlikede olduklarını söyleyebiliriz. Ebeveynlerin özellikle dikkatli olmaları gerekiyor çünkü çocukların bu konuda tek başına hareket etmeleri beklenemez.

Gül Hastalığının Tehlikeleri Nelerdir?

Gül hastalığı tehlikeli bir deri hastalığıdır ve tedavi edilmediği takdirde ciltte kalıcı hasarlara neden olabilir. Herhangi bir iç hastalık ile ilintili olmadığını daha önce de belirtmiştik ancak bu durum hastalığı masum hale getirmiyor. Ciltte kalıcı sorunların yanı sıra estetik açıdan da rahatsız edici bir durum ortaya çıkacaktır. İlerleyen dönemlerde kaşıntı artacak ve kaşıma eylemi ile birlikte cilt yıpranacaktır. Vakit kaybetmeden tedavi edilmesi gerekiyor ve ağrılı bir tedavi süreci söz konusu olmadığı için bu bağlamda da endişe etmenize ya da tedirgin olmanıza gerek yoktur.

Gül Hastalığının Hasta Üzerindeki Psikolojik Etkileri Nelerdir?

Fiziksel olarak sorun yarattığı gibi psikolojik olarak da hastayı olumsuz etkilemektedir. Bunun en büyük nedeni ise estetik sorunların meydana gelmesi ve kişinin vücudunu özgürce sergileyemiyor olmasıdır. Vücutta meydana gelen kırmızı ve pullu görüntü, kişinin kendini rahatsız hissetmesine neden oluyor ve bir süre sonra bakışların üzerine çevrildiğini fark edince sosyal anlamda geri planda kalmaya başlıyor. Bunun yanı sıra kişinin sahip olduğu özgüven de zamanla azalıyor. Bu tür detaylar psikolojik sorunlara da neden olabiliyor. Bu dönemde kişinin yakın çevresine büyük bir görev düşüyor ve yakın çevre, olabildiğince hastaya destek vermeli ve kendini daha iyi hissetmesi için elinden geleni yapmalıdır. Aksi takdirde hastanın psikolojik sorunlar ile baş başa kalması kaçınılmaz bir durum haline gelecektir.

Gül Hastalığı Bulaşıcı mıdır?

Birçok deri hastalığının asıl sebebi bir iç hastalıktır ve öncelikli olarak genel sağlık durumu ele alınır ve inceleme yapıldıktan sonra deri hastalığının asıl nedeni belirlenir. Gül hastalığı ise herhangi bir iç hastalık ile bağlantılı değildir. Genetik faktörler de bu hastalığın nedenleri arasında yer almıyor. Aşırı stres ve üzüntü, gül hastalığını tetikleyen ve bu hastalığa sebebiyet veren unsurlar arasında gösteriliyor. Virüslerin ciltte yer edinmesi ile birlikte ortaya çıkan gül hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir. Birçok deri hastalığına kıyasla farklılıklar gösteriyor ancak merak etmeyin tedavisi mümkün olan ve hatta gayet kolay olan bir hastalıktır. Bu yüzden endişeye kapılmadan ya da paniklemeden bir an önce doktorunuza başvurmanızı tavsiye ediyoruz.

Gül Hastalığı Cinsel Yol ile Bulaşır mı?

Gül hastalığının bulaşıcı bir hastalık olmadığını yazımızın başında da sizinle paylaşmıştık. Cinsel yolla bulaşması da bu bağlamda mümkün değildir. Gül hastalığı herhangi bir iç hastalık ile de ilintili değil, bu yüzden farklı sebepler aramanıza gerek yoktur. Aşırı stres ve üzüntü, bu hastalığı tetikleyen en önemli faktörler arasında gösteriliyor. Her ne kadar zor gibi görünse de bu iki duygu değişiminden olabildiğince uzak kalmanızı tavsiye ediyoruz. Bulaşıcı bir hastalık olmadığı için hasta yakınlarının da endişe edeceği bir durum söz konusu değildir ve hasta ile aynı odada yer almanız da herhangi bir sorun teşkil etmeyecektir.

Gül Hastalığı Bebeklerde Ne Sıklıkta Görülür?

Gül hastalığının risk grubu olarak etkisi altına aldığı yaş grubu 10-45 yaş arası dönem olarak karşımıza çıkıyor ancak ilginçtir ki yeni doğanda ve çocuklarda da görülebilen bir hastalık olarak biliniyor. Bebeklerde görülme sıklığı oldukça nadir fakat anne ve babaların yine de temkinli olmalarını tavsiye ediyoruz. Düzenli olarak devam edecek doktor kontrollerinin aksatılmaması da bu yüzden büyük önem taşıyor. Eğer bebek bu tür bir risk taşıyorsa zaten gerekli müdahale en kısa sürede yapılacak ve gerekiyorsa tedavi yöntemleri sunulacaktır. Bebeklerde de görülebilen bu hastalığın tedavisi gayet kolay ve sıkıntılı bir sürece de sahip değildir.

Gül Hastalığı Görme Kaybına Yol Açar mı?

Gül hastalığının neden olduğu sorunlardan bir tanesi de görme kaybı olarak karşımıza çıkıyor. Gül hastalığı bu riski taşımaktadır. Ancak gül hastalığının tedavisinin yapılması ile beraber görme kaybı yaşanması çok da mümkün olmamaktadır.

Gül Hastalığında Burundaki Değişikliğin Sebebi Nedir?

Bunun en önemli nedeni rinofima adı verilen hastalıktır ve gül hastalığının farklı evrelerinde de bu sorun meydana gelebilir.

Gül Hastalığı Bulunan Kişiler Sigara ve Alkol Tüketebilir mi?

İnsan sağlığı için en zararlı içecekler arasında yer alan sigara ve alkol, gül hastası kişilerin de uzak durması gereken içeceklerden bazılarıdır. Hastalık döneminde olduğu gibi tedavi döneminde de bu içeceklerin tüketilmesi kesinlikle tavsiye edilmiyor.

Gül Hastalığı Cerrahi Operasyon Gerektirir mi?

İlaç ya da lazer tedavisi fayda etmediği takdirde cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulabilir.

Gül Hastalığı Tedavi Bittikten Sonra Tekrar Edebilir mi?

Bağışıklık sisteminin zayıflaması ve cilt bakımının doğru bir şekilde yapılmaması, hastalığın tekrar etmesine sebebiyet verebilir.

Gül Hastalığının Kalıcı Tedavisi Mümkün mü?

Tedavi yöntemlerinde başarı oranı bir hayli yüksek ancak kalıcı tedavi adı altında bahsetmek ne yazık ki mümkün değildir çünkü hastalığın tekrar etme riski her zaman için vardır.

Gül Hastalığı Başka Hastalıklara Yol Açabilir mi?

Bu hastalık ile birlikte bağışıklık sistemi zayıflayacağı için vücut direnci de azalıyor ve farklı hastalıklara da kapı açabiliyor.

Gül Hastalığının Yaşam Kalitesine Etkisi Nedir?

Estetik görüntünün bozulması kişiyi sosyal hayattan uzaklaştırıyor ve sahip olunan özgüvene de olumsuz etki ediyor. Kısa bir süre sonra psikolojik olarak da yıpranan kişi, zihinsel olarak da kötü hissetmeye başlıyor. Tüm bu sorunlar birleştiğinde yaşam kalitesi de düşüyor.

Gül Hastalığı Bitkisel Tedavisi Mümkün mü?

Alternatif tıbbın sunduğu çok sayıda bakım kürü var ancak kesin çözüm olarak bu yöntemi tavsiye etmek çok da doğru olmayacaktır. Doktor kontrolü ve tedavisi önceliğiniz olmalıdır.

Gül Hastalığı Halsizlik Yapar mı?

Vücut direnci her geçen gün biraz daha düşeceği için halsizlik durumu da söz konusu hale gelebiliyor.

Gül Hastalığı Olan Kadınlar Makyaj Ürünleri Kullanabilir mi?

Elbette kullanabilir ancak tercih edilen ürünlerin zararlı içerikler sebebiyle cilde zarar verebileceği de unutulmamalıdır. Bu yüzden doktorunuzdan onay almadan bu tür ürünlere başvurmamanız tavsiye ediliyor. Kozmetik ürünler, tedavi döneminde zararlı olabiliyor bu yüzden doğal ürünleri tercih ederek riski de en aza indirgemeniz mümkündür. Az önce de ifade ettiğimiz gibi doktor tavsiyesi ve onayı bu dönemde daha büyük bir önem taşıyor ve en azından riski azaltıyor.

Gül Hastalığı Kilo Kaybına Neden Olur mu?

Bazı hastalarda kilo kaybı meydana gelirken bazı hastalar ise bu konuda herhangi bir değişime uğramıyor. Her hastanın kilo kaybı yaşayacağını belirtmek kesinlikle hatalı bir söylem olacaktır.

Gül hastalığı için hangi bölüme gidilir?

Gül hastalığına dair belirtilerin ortaya çıkmasından sonra hastalar genelde umursamazlar. Ancak gül hastalığı tekrarlayıcı olduğundan dolayı klinik tedavi gerektirmektedir. Yüzeysel bir deri hastalığı olduğundan dolayı gül hastalığından şüphelenenler dermatoloji bölümüne başvurmalıdır. Gül hastalığının takip ve tedavisi dermatoloji polikliniği uzmanları tarafından gerçekleştirilecektir.

Gül hastalığı ne kadar sürer?

Hastalığın tedavisi, hastadan hastaya göre değişmektedir. Doğal olarak hastalığın devam etme süresi de oldukça değişkendir. Gül hastalığını ortaya çıkaran faktörler tam olarak tespit edilebilirse tedavi genelde üç ay civarında tamamlanır. Yanlış tanı, yanlış tedavi ya da hastanın bazı hususlara dikkat etmemesi tedavi süresini bir yıla kadar çıkarabilir. Bazen her şey doğru uygulansa bile tedavi uzayabilmektedir.

Gül hastalığı nasıl anlaşılır?

Gül hastalığının kesin tanısını yapacak laboratuvar testi bulunmaz. Tüm laboratuvar testleri uzman bir dermatoloğun gözlemlerini desteklemek amacıyla vardır. Hastalık süreklilik arz eden belirtileri üzerinden anlaşılır. Ortalama bir gül hastasında şu belirtiler görülür:

  • Yüzün orta bölgesi dışsal uyarıcılara karşı aşırı hassaslaşır.
  • Yüzü saran kılcal damarlar belirginleşirken aynı zamanda yanma hissi de ortaya çıkar.
  • Kızarıklık bölgelerinde iltihaplı kabarcıklar belirir.
  • Nadiren kalıcı ödem ile karşılaşılır.
  • Gül hastalığı gözü de etkilemeye başlayabilir.

Bu belirtiler süreklidir ve mutlaka ilaçla tedavi edilmeleri gerekir. Belirtilerin son aşamada doğrulaması ise deri örneğinin mikroskop altında incelenmesi ile yapılır.

Gül hastalığı olan nasıl beslenmelidir?

Gül hastalığı süresi boyunca beslenmenin hastalık üzerinde ciddi bir etkisi bulunmaz. Cildi yağlı olanların mevcut gül hastalığına akne problemini de etkilememek için yağsız bir beslenme düzenine geçmesi tavsiye edilir. Ayrıca iltihaplı yapılar fazlaca olduğu için bağışıklık sistemini güçlendiren gıdalar da tüketilmelidir. Beslenmenin düzenli olması en önemli husustur. Olabildiğince doğal beslenilmelidir.

Hamilelikte gül hastalığı neden olur?

Hamilelik süresince vücutta meydana gelen değişimler ve psikolojik süreçler stresi tetikleyebilmektedir. Gül hastalığının en belirgin sebebi olan stresin artış göstermesiyle de gül hastalığı ortaya çıkmaktadır. Hamileliğin genelde dördüncü – altıncı ayında görülen hastalık ile nadiren karşılaşılmaktadır.

Gül hastalığı bacaklarda olur mu?

Gül hastalığı vakalarının yüzde doksan kadarında ilgili belirtiler yüz bölgesinde görülmektedir. Geriye kalan yüzde onluk kısımda ise belirtiler ile vücudun diğer bölgelerinde karşılaşılır. Hastalığın vücutta aşağı inildikçe görülme sıklığı düşer. Çok nadiren bacakları da etkileyen gül hastalığı ile karşılaşılmaktadır. Yüz bölgesinden sonra en çok boyun ve sırtta gül hastalığı ile karşılaşılır.

İlgili Bölümler
İlgili Tedaviler