Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Gastrit

Gastrit Hakkında
Gastrit Hastalığı Nedenleri
Gastrit Belirtileri
Gastrit Tanı Ve Teşhis Yöntemleri
Gastrit Risk Faktörleri
Gastrit Komplikasyonları
Gastrit Nasıl Önlenir
Sık Sorulan Sorular

Gastrit midenin iç yapısını ilgilendiren bir hastalıktır. Mide, sindirim sisteminin en önemli elemanlarından bir tanesidir. Midenin sağlığı sindirim sisteminin sağlığı; sindirim sisteminin sağlığı da vücudun genel sağlığı üzerinde büyük önem taşır. Yani midenin sağlıklı olması, vücudun sağlıklı olması açısından oldukça önemlidir.

Bilindiği üzere mide, ağız yoluyla alınan besinlerin yemek borusunu takip ederek ulaştığı ilk noktadır. Yani ağız içerisindeki dişler tarafından yemek borusundan geçebilecek derecede ufaltılan besinler mideye geçerler. Midenin görevi, barındırdığı enzimler yardımıyla minimum derecede parçalanmış olan bu besinleri maksimum derecede parçalamak ve içerisindeki vücuda faydalı maddelerden arındırılabilecek hale getirmektir. Midenin iç yapısını katmanlar oluşturur. Katmanların değişik görevleri olmakla birlikte esas görev mide asidini oluşturmak; mide asidini oluşturan yapıları da yine mide asidine karşı korumaktır. Bir katmanda mide asidinin temelini oluşturacak maddeler salgılanırken başka bir katmanda bu maddelere karşı önlem alınmaktadır.

Sağlıklı bir midede besinler ortalama olarak üç ile beş saat arasında bu parçalama eylemine maruz kalmaktadır. Yani bu süre boyunca mide asidi seviyesi yükseltilerek, alınan besinler kıvamlı bir sıvı haline getirilmesi söz konusudur. Bu kıvamlı sıvı midenin yemek borusunun tam tersi ucunda bulunan çıkıştan ince bağırsağa sevk edilmektedir. Yani midenin bir dönüştürme ve depolama aracı olduğunu söylemek mümkündür. Mide, sanıldığının aksine besinlerdeki yararlı maddelerin vücuda alındığı kısım değildir. Bu maddelerden ve sıvıdan ayırma işlemi tamamen ince ve kalın bağırsak tarafından yapılmaktadır.

Midenin iç yüzeyine mukoza adı verilir. Mide mukozası da vücudun diğer tüm parçaları gibi dışsal etkilere açıktır. Mukozayı oluşturan katmanlardaki hücreler hidroklorik asit, pepsin ve sindirime yardımcı diğer hormonları salgılamakla görevlidir. Yani mukozanın zarar görmesi bu hücrelerin hiç çalışmamasına veya çok çalışmasına; kısaca kontrolsüz olarak çalışmasına sebep olmaktadır.

Gastrit tüm bu süreci tetikleyen mide hastalıklarından yalnızca bir tanesi olmakla birlikte, tüm mide hastalıklarına bir başlangıç olarak sayılmaktadır. Günümüzde toplumun yüzde seksenini etkisi altına almış olmakla beraber etkisi altına aldığı kişilerin hepsinde aynı belirtileri ortaya çıkarmamaktadır. Akut veya kronik olmasına göre değişen belirtiler, kişinin bağışıklık sistemine göre değişmektedir. Yani gastrit tespiti konulduğunda dahi belirtiler ile bu belirtilerin ortaya çıkış miktarları kişiden kişiye göre değişmektedir. Bazı gastrit hastalarında en ufak belirti dahi görülmemesi söz konusu olabilmektedir. Bu sebepten ötürü toplumu oluşturan bireylerin büyük bir kısmı gastrit olduğundan dahi habersizdir. Bu habersizlik hali, gastriti tetikleyen durumların kontrolsüz olarak devam ettirilmesine sebep olmaktadır.

İnceleyen ve Onaylayan : Uzman Dr. Sema Tutar Pişkinsüt

Gastrit Hakkında

Gastrit oldukça sık rastlanan bir mide hastalığıdır. Hastalığın ortaya çıkmasına temel teşkil eden durum mide iç yapısının yani mukozasının iltihaplanmasıdır. Bu iltihaplanma hali geçici veya kalıcı olabilir. Geçici veya kalıcı olması ortaya çıkış nedenleri, belirtileri ve tedavileri bakımından oldukça büyük farklılıklar ihtiva eder. Toplumun büyük bir kesiminin bu hastalıktan etkilenmiş olması, hastalığın tedavisi aşamasında çok büyük aşamaların kaydedilmiş olmasını sağlamıştır.

Günümüzde gastrit şüphesiyle hastaneye başvuran kişilerin yaklaşık yüzde seksen beşinde hastalık en ufak belirti vermeyecek şekilde tedavi edilmektedir. Ayrıca tamamen tedavi edilemeyenlerin de neredeyse hepsinde hastalığın belirtileri, kişinin hayatını yaşamasına mani olmayacak derecelere indirilebilmektedir. Yani bu açıdan değerlendirdiğimizde gastritin tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğunu söylemek mümkündür.

Bir hastalığın tedavisinin olması onu tehlikeli hastalıklar sınıfından çıkarmaz. Gastrit, sonuçları ile beraber değerlendirildiğinde oldukça tehlikelidir. Ortaya çıkardığı belirtilerin birçok hastalıkla karıştırılıyor olması onun sinsi bir hastalık olduğunu da göstermektedir. Günümüzde mide kanserlerinin başlıca sebebini gastrit, gastrite bağlı olarak gelişen ülser oluşturmaktadır. Ayrıca birçok yemek borusu ve bağırsak hastalığı da gastrit başlangıçlıdır. Yani tedavisi esasen oldukça kolay olan bu hastalık ihmal edildiği takdirde kişinin hayatına mâl olabilecek sonuçları ortaya çıkarmaktadır.

Gastrit olarak adlandırdığımız hastalık mide mukozasının iltihaplanması olduğu için bu bölgeye etki edebilecek her türlü faktör gastritin sebebi sayılabilir. Ancak spesifik olarak belirtilmesi gereken sebepler bakteri, stres, bağışıklık sistemi zayıflıkları, beslenme alışkanlıklarıdır. Bu sebeplerin bazıları doğrudan doğruya hiçbir tetikleyiciye ihtiyaç duymadan hastalığı ortaya çıkarabilirken bazıları tetikleyici konumundadır. Yani hastalığın altyapısı oluşmuşken daha fazla zarar vererek gastritin ortaya çıkmasını sağlamaktadırlar.

Hastalığı ortaya çıkaran başlıca sebep helicobacter pylori adı verilen, genelde çocuk yaşta vücuda alınan ve yıllar boyunca en ufak hasara yol açmadan koloni kurabilen bir bakteridir. Bu bakteri vücuda girdiğinde, vücuduna girdiği kişinin bağışıklık sistemi etkin olarak çalışmamaktadır. Çalıştığında ise çoktan bu bakterinin zararlı olduğu mefhumunu kaybetmiş durumdadır. Bakterinin zararlı olduğunu anlayıp lökosit gönderse bile bu lökositler bakterilerden çok mide mukozasına saldırmakta; bu saldırı da bakterinin işini oldukça kolaylaştırmaktır. Yani gastriti ortaya çıkaran bakterinin bölgede koloni kurmasından sonra hastanın yapabileceği pek bir şey bulunmaz. Ancak yoğun bir antibiyotik tedavisi ile mideyi kaplayan bakteri kolonisinden kurtulmak mümkündür. Günümüzde bu antibiyotik tedavisi oldukça kolaylaştığından ötürü gastritin tedavisinin oldukça kolay olduğunu söylemek mümkündür.

Gastrit Nedir

Gastrit sindirim sisteminin en önemli elemanlarından bir tanesi olan midenin iltihaplanarak görevini tam olarak yapamamasına; yapsa bile kişiye acı çektirmesine sebep olan bir hastalıktır. Günümüzde hastalığın tedavisi gelişen antibiyotikler sayesinde oldukça kolaydır. Çoğu zaman hastalığın başlangıç sebebi bakteri kaynaklı olduğundan dolayı antibiyotik tedavisi uygulanmakla beraber diğer sebepler var ise onların kaldırılmasına yönelik tedaviler uygulanabilmektedir. Sorun, hastalığın birçok diğer hastalığın belirtileri ile benzer belirtileri veriyor oluşudur. Bu sebepten ötürü tedaviden önce hastalığın ayırıcı tanısının yapılması oldukça önemlidir.

Sağlıklı bir sindirim sistemi için sağlıklı bir midenin olması şarttır. Bu sağlıklı halin korunabilmesi için de alınan besinlerin kalitesi sürekli olarak denetlenmelidir. Mide iç yapısına yani mukozasına zarar verebilecek her türlü besinden kaçınmak uzun vadeli etkileri oldukça tehlikeli olan gastritin ortaya çıkmasını engellemek açısından mecburidir. Tüketilen her besin belirli pH değerine sahiptir. Bu değer tüketilen besinin asidik mi yoksa bazik mi olduğunu belli eder. Mide sağlığının korunması, mide asidi seviyesinin kontrol edilebilmesi için genelde bazik gıdalar tercih edilmelidir. Asidik gıdalar mide mukozasına zarar verme potansiyelini barındırırlar. Çoğu zaman mide asidi seviyesini yükseltirler ve mide asidinin yemek borusuna doğru çıkmasına sebep olurlar. Sağlıklı bir midenin mide asidi seviyesini kontrol altında tutması gerekmektedir. Normalde mide asidi ile muhatap olmaması gereken yemek borusunun böyle bir etkiye maruz kalması zarar görmesine ve çeşitli hastalıkları ortaya çıkarmasına sebep olacaktır. Mide asidinin kontrolsüz olmasının sebebi bakteri olmasına rağmen birçok tetikleyici sebep bulunur. Bağışıklık sisteminin zayıf olması bunların başında gelir. Ayrıca iş stresi, şehir hayatının koşuşturmacası, maddi kaygılar, düzensiz uyku, sağlıksız beslenme, spor yapılmaması gibi birçok faktör birleşerek gastrite sebep olurlar. Tüm bu durumların ortaya çıkardığı tek hastalık gastrit olmasa da genelde ilk gastrit olmaktadır. Sonrasında bu sürece diğer hastalıklar eklemlenerek çok çeşitli hastalık tipleri gözlemlenmektedir.

Mide mukozasına zarar veren durumların (başta bakteri kolonisi olmak üzere) olması halinde bağışıklık sistemi bölgeye lökosit adı verilen beyaz kan hücresi veya akyuvar olarak da adlandırılan hücreleri gönderir. Normalde bu hücrelerin vücuda giren yabancı maddeleri tespit ederek yok etmesi gerekmektedir. Bu açıdan beyaz kan hücrelerini vücudun koruma kalkanı olarak adlandırmak mümkündür. Sağlıklı çalışan bir bağışıklık sisteminin, vücuda giren yabancı maddeyi anlık olarak yok etmesi kaçınılmazdır. Ancak yine başta stres olmak üzere birçok sebebe bağlı olarak gelişen bağışıklık sistemi zayıflıkları, ağız yoluyla alınan helikobakter pilorinin tüm yemek borusunu sorunsuz olarak geçmesine, mide mukozasının katmanlarından olan mukusa yerleşmesine müsaade etmektedir. Uzun süren bağışıklık sistemi zayıflamalarında ilgili bakteri mukusta yani mide asidinin alt katmanında kolonileşmekte; koloni kurduğu alanın mide asidinden izole olmasından dolayı da hayatını asitten etkilenmeden sürdürebilmektedir.

Zaman içerisinde, tetikleyici faktörlerin de artmasıyla beraber ilgili bakteriler mide mukozasının iltihaplanmasına sebep olmaktadır. Bu iltihaplanma süreci mide dokusunun değişmeye başlamasıyla zirve noktasına ulaşsa da bunun olması oldukça uzun bir süreyi kapsar. Mide dokusunun değişmeye başlaması genelde kanser başlangıcı olarak değerlendirilir ancak bu süreye gelene kadar gastrit çok net belirtiler ortaya çıkardığından dolayı genelde bu aşamaya gelmeden tespit ve tedavi edilir.

Hastalık istatistiksel olarak incelendiğinde gelişmekte olan ülkelerde daha sık görüldüğü gözlemlenmiştir. Bunun sebebi bu tür ülkelerde gıda temizliği bir olgu olarak gelişmiş olsa da toplum tarafından henüz içselleştirilememiştir. Yani herkes gıdanın temiz olarak tüketilmesi gerektiğinden haberdardır ancak ya buna uymamaktadır ya da tam olarak uymamaktadır. Tüketilecek bir meyveyi, üzerindeki kalıntılardan arındıracak kadar temiz su ile yıkamak yerine tutup çekmektedir diyebiliriz.

Hastalığın başlatıcısı olan bakteri suda yaşar. Bu sebepten ötürü doğrudan içilen veya tüketilecek gıdaların yıkandığı suyun kalitesine dikkat edilmesi gereklidir. Bu ve bunun gibi birçok bakteriden özel olarak arındırılmış temiz su tüketilmelidir.

Hastalığın belirtileri genelde erken yaşlarda (on beş ve sonrası) akut olarak ortaya çıkar. Hemen fark edilip tedavi edilmezse mide mukozasındaki iltihaplanma kalıcı hale gelir yani hastalık kronikleşir. Sonrasında yapılacak tedavilerin hastalığı yüzde yüz iyileştirme ihtimalleri oldukça azalır. Yani gastrit de diğer tüm hastalıklar gibi erken teşhise ihtiyaç duymaktadır. Hastalığın gelişim süresi oldukça uzun, verdiği belirtiler genelde belirli zamanlarla sınırlı olduğundan dolayı yaşlılarda daha çok rastlanır. Esasen küçüklerde de çok görülmesine rağmen belirtileri, hastalığın varlığına dair kesin işaretleri ileri yaşlarda daha çok verir. Otuzlu yaşlardan sonra her on kişiden yedisinde hastalığın ufak veya büyük; hayatı zorlaştıran veya önemsizmiş gibi görünen belirtileri ortaya çıkar.

Hastalığa dair ilk belirtilerin alınmasından sonra hastanelerin dahiliye kliniklerine başvurulması ile teşhis ve tedavi süreci başlamış olur. Hastalığın ayırıcı tanısının yapılması günümüzde kolay olduğundan dolayı, yapılacak basit bir fiziki muayene ile bile hastalık teşhis edilebilir. Tedavisi de oldukça kolay olduğundan dolayı, yıkıcı sonuçlara sebep olabilecek bu hastalık kolayca ortadan kaldırılabilir. Yüzde yüz tedavi edilemediği durumlarda bile hastalığın hayatı zorlaştıran belirtileri büyük oranda ortadan kaldırılır veya hafifletilir. Düzenlenmiş bir hayat tarzı ve sağlıklı beslenme ile de bu süreç pekiştirilerek gastritin kısmi tedavisi de kolayca tamamlanır.

Gastrit Kimlerde Görülür

Gastritin ortaya çıktığı kişilerin özel bir durumları bulunmaz. Hastalığın istatistikleri incelendiğinde her yaş grubunda ve her cinsiyette kolayca ortaya çıkabildiği saptanmıştır. Ancak belirli risk grupları bulunur. Hastalığın ortaya çıktığı kişiler genelde gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır. Bu gelişmişlik durumu sadece ekonomik bir sıralamayı değil; ekonomik durumla beraber o ülkeyi oluşturan kişilerin bilinç seviyelerini de ifade etmektedir. Örneğin gelişmemiş ülkelerde gıda temizliğine bağlı olarak ölümler fazla iken; gelişmekte olan ülkelerde gıda temizliğine bağlı olarak mide hastalıkları ve bu hastalıklara bağlı olarak da hayat kalitesinin düşmesi söz konusudur. Gelişmekte olan ülkelerde temizlik olgusunun tam idrak edilememiş olması söz konusudur. Bu sebepten ötürü gastrite sebep olan bakterinin kolayca vücuda girmesine sebep olunur. İyi temizlenmeyen gıdalar, mide mukozasının iltihaplanmasına sebep olacak bakterinin vücuda alınmasına sebep olmaktadır.

Hastalığın görüldüğü kişilerin stres seviyesinin oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Stres seviyesi vücudun hormon üretimi başta olmak üzere birçok fonksiyonunu değiştirir. Mide mukozasındaki bakteri yıllar önce yerleşmiş olsa dahi bir tetikleyici bulmadan mideyi iltihaplandırmaya başlamaz. Stresin varlığı ise bakteri için uygun enfeksiyon ortamının oluşmasını sağlamaktadır.

Kronik olarak bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde de gastrit görülme sıklığı oldukça artar. Bu bağışıklık sistemi zayıflığı birçok sebebe bağlı olarak gelişebilir. Genetik yatkınlık, ilaç kullanımı, hastalık varlığı gibi. Yani bağışıklık sistemi ideal seviyelerde çalışmayan insanların da gastrit görülen insanlar olduğunu söylemek mümkündür.

Gastrit ile Ülser ve Reflünün Farkı

Gastrit, reflü ve ülser beraber değerlendirilebilecek; değerlendirildiklerinde ise birbirleri ile kolayca karıştırılabilecek hastalıklardır. Daha doğrusu gastrit ile ülser; gastrit ile reflü arasında sebep sonuç ilişkisi bulunabilir. Bulunabilir denmesinin sebebi her gastrit vakasında reflü ya da ülser ortaya çıkmayabileceği gibi gastrit olmadan da ülser ve reflünün gelişebileceği gerçeğidir. Bu üç mide, yemek borusu ve bağırsak hastalığının arasındaki farkları anlayabilmek için reflü ve ülseri kısaca tarif etmek gerekmektedir.

Reflü, mide asidinin yükselmesi sonucu mide haricindeki her yer için yıkıcı sonuçlar doğurabilecek mide asidinin yukarı yani yemek borusuna doğru kaçmasıdır. Reflünün ortaya çıkabilmesi için mide asidini artıracak bazı faktörlerin bulunması gerekmektedir. Hastalık kronik olabileceği gibi nadiren de gelişebilir. Başta ülkemiz olmak üzere birçok ülkede sıkça rastlanır. Reflünün belirtileri ile gastritin belirtileri zaman zaman çakıştığından dolayı ikisinin karıştırılabilmesi söz konusudur. Ayrıca gastrit, reflünün sebepleri arasında da yer almaktadır.

Ülser, mide asidi veya pepsin isimli kimyasalların midede veya devamı olan ince bağırsakta yaralar oluşturmasıdır. Bu yara oluşumu aynı zamanda doku kaybı olarak tanımlanmakta; mide kanserine giden yolun başlangıcı sayılmaktadır. Günümüzde birçok ülser hastasında gastrite rastlanmaktadır. Reflü gibi ülserde de gastrit ile benzer belirtiler görülür. Genelde ileri seviye gastritlerin ülsere yol açması söz konusu olduğundan aralarında sebep – sonuç ilişkisi olduğu kesin olarak bilinmektedir.

Üç hastalığın arasındaki temel fark etkiledikleri bölgedir. Hepsinin etkilediği ortak alan mide olmakla beraber gastrit sadece mideyi etkisi altına alır. Mideyi etkisi altına almasından dolayı da genelde bu bölgeden kaynaklanan belirtileri ortaya koyar. Reflü ise mide ve yemek borusunu hedef gelir. En net belirtisi göğüs kafesinin tam arka bölgesindeki yanma hissidir. Yani belirtileri yemek borusu orijinlidir. Ülser ise kanser başlangıcı sayılabilecek derecede tehlikeli bir süreci başlatır. Belirtileri bağırsak orijinli olmakla beraber mideyi de etkisi altına alabilir. Yani bu üç mide hastalığı arasındaki temel fark oluşma şekilleri, oluşturdukları sorunlar, verdikleri belirtiler ve etki altına aldıkları bölge olarak sıralanabilir. Tüm bu farkların oldukça fazla olmasından dolayı da hepsi ayrı hastalıklar olarak sınıflandırılmaktadır.

Gastrit Hastalığı Nedenleri

Gastrit hastalığının temel nedeni, genç yaşlarda, henüz bağışıklık sistemi tam oturmamış iken ağız yoluyla vücuda alınan helicobacter pylori isimli bakteridir. Bu bakteri yemek borusunu takip ederek mide mukozasına; mukozada da mukus isimli katmana yerleşmektedir. Yerleşmesinden itibaren mide asidinin altında (dışında) kalacak şekilde kolonileşmektedir. Dışardan bir uyarıcı olmadığı sürece iltihaplanma konusunda ketum olan bu bakteri, dışarıdan bir uyarıcının tetiklemesi sonrasında mide mukozasını iltihapla kaplamaktadır.

Temel olarak ilgili bakteri hastalığın nedeni alınıyor olsa da hastalığın gelişmesine sebep olabilecek her türlü faktör gastritin sebepleri arasında gösterilebilir. Bu sebeplerin birçoğu stresi tetiklemektedir. Yani beslenme düzeni, spor, uyku düzeni, iş yaşamı, şehir yaşamı veya benzeri durumlar ile duygusal travmalar stresi; stresinde gastriti oluşturacak bakteriyi tetiklemektedir. Bu açıdan bakıldığında gastritin birçok zincirleme etkiye göre ortaya çıktığını söylemek gerekir.

Hastalığın her cinsiyette, her yaşta görülmesi; birçok hastalığa eşlik etmesi gibi durumlardan dolayı teşhis aşamasında hastalığın nedenini belirlemek oldukça zordur. Teşhis aşamasında yapılan hastalığın tüm sebeplerinin birleştiği orta nokta olan bakteri varlığını tespit etmektir. Bu bakterinin varlığına ve etkinlik düzeyine göre tedavi planı oluşturulmaktadır. Günümüzde gastritin tedavi edilmesinde oldukça başarılı olunduğundan dolayı genelde hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan zincirin ilk halkaları görmezden gelinmektedir. Böyle olduğu için de gastrit tedavi edildikten sonra büyük ihtimal ile tekrar ortaya çıkmakta; ilk seferindeki kadar olmasa da belli bir miktar hayatın zorlaşmasını sağlamaktadır. İyi bir hekimin hastalığa sebep olan zincirin ortaya çıkış noktasını bularak onu ortadan kaldırması gerekir. Hastalığı ortaya çıkaran sebep safranın mideye gelmesi gibi bir problemse teknik yöntemleri kullanarak; stres ise psikolojik yöntemleri kullanarak ya da hastayı yönlendirerek hastalığı tedavi etmelidir. Gastrit tedavisinin temelini belirtilerin ortadan kaldırılması şeklinde tıbben sıkıntılı bir olgu kaplamış durumdadır.

Helicobacter Pylori

Gastritin iki çeşidi bulunur. Bunlardan birincisi psikolojik bir tetikleyiciye bağlı olarak gelişen akut gastrit iken ikincisi bakteriye bağlı olarak gelişen kronik gastrittir. İkisinin de birbirinden farklı belirtileri olmakla beraber akut gastrit tedavi edilmediği takdirde kronik hale gelmektedir. Yani akut gastriti bir öncül olarak saymak mümkündür.

Kronik gastritin ortaya çıkmasının tek sebebi ilgili bakteridir. Bu bakteri suda yaşamını sürdürmekte; iyi yıkanmayan ya da içerisinde bakteri bulunan su ile yıkanan besinler sayesinde ağız yoluyla insan vücuduna girmektedir. Bakterinin insan vücuduna girdiği anlarda bağışıklık sisteminin tam olarak oturmamış veya zayıf olması, bağışıklık sisteminin saldırmaması için önemlidir. Bağışıklık sistemi helicobacter pyloriye saldırmadığı zaman bakteri yemek borusunu takip ederek mideye yerleşir. Yerleştiği bölge mide asidinden etkilenmediği için kolayca yaşamını sürdürebilir. Agresif olarak ürediği zamanlarda birkaç yıl içinde midenin büyük bölümünü iltihaplı hale getirebilse de bu tür agresif bakterilerle nadiren karşılaşılmaktadır. Mideyi ne hızda iltihaplandıracağı tamamen tetikleyici unsurların varlığına bağlıdır. Halihazırda bakteriye sahip olan birisinin aşırı stresli bir ruh haline bürünmesi bakteriyi tetikleyerek hastalığın çok daha hızlı gelişmesine sebep olacaktır. Bakteri genelde küçük yaşlarda, bağışıklık sistemi henüz oturmamışken vücuda girmekte; yıllarca sinsi şekilde üremekte ve otuzlu yaşlardan itibaren agresifleşmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde bakterinin oldukça uzun ömürlü olduğunu söylemek mümkündür.

Bakterinin mide mukozasını fazlaca etki altına alması bağışıklık sistemini uyarır. Bağışıklık sistemi lenfositler yardımıyla bakteriye saldırmaya çalışırken mukozanın katmanlarından olan mukusu mide asidine karşı aşırı hassas hale getirir. Mide asidinin mukusa teması yüzünden gastritin birçok hissedilebilir belirtisi ortaya çıkar. Yani hastalığın temelini oluşturan bakteri ile bağışıklık sistemi mukusun hassaslaşması konusunda ortak çalışır.

Günümüzde bu bakterinin tespit edilmesi oldukça kolaydır. Üre testi, nefes testi, kan sayımı ve endoskopi ile bakteriyi veya ortaya çıkardığı sonucu fark etmek kolaydır. Dışkıda yapılacak ufak bir inceleme ile hastalığı yok etmek için salgılanmış lenfositlerin de varlığına rastlanabilir.

Yaş Faktörü

Gastrite sebep olan bakteri genelde çocuk yaştaki insanların bedenine, onların bağışıklık sistemi henüz tam gardını almamışken girer. Yediği bir şeyden ya da içtiği sudan geçen bakteri doğrudan midesine yerleşerek koloni kurmaya başlar. Yerleştiği kişinin yaşla birlikte bağışıklık sistemi de gelişir. Bu gelişmeye paralel olarak bakteri siner ve herhangi bir belirti ya da iltihaplanma oluşturmaz. Eğer tüm orta yaş boyunca herhangi bir tetikleyici unsur ile karşılamazsa varlığını olduğu gibi sürdürmeye, barındığı mideye hissedilebilir bir zarar vermemeye devam eder.

Kişilerin yaşları sadece görüntülerini değil, vücut fonksiyonlarını da etkiler. Bu etki genelde olumsuz yönde olmaktadır. Bağışıklık sisteminin yıllar içinde tecrübesi artsa da müdahale gücü azalır. Özellikle kırklı yaşlardan sonra bağışıklık sisteminin etkinliği hissedilebilir derecede azaldığından dolayı, bağışıklık sistemi tarafından baskılanan birçok hastalık ve iltihaplanma teker teker ortaya çıkmaya başlar. Gastrite sebep olan bakteri de bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla ortaya çıkar ve geniş tabakaları iltihap ile etki altına almaya başlar. Bu sayede hastalık gelişir, büyür ve kişinin hayatını konforsuz hale getirir.

Yoğun Stres

İçinde bulunduğumuz çağ birçok psikolog tarafından stres çağı olarak adlandırılmakta. Bunun sebebi insanı stres altında bırakacak birçok unsurun yine insanlar tarafından geliştiriliyor oluşu. Bilindiği üzere stres ruhsal gerilimi ifade eden bir terimdir. Günümüzde bu ruhsal gerilimi ortaya çıkarabilecek birçok unsur bulunmaktadır.

Sanayileşme sadece üretim tekniklerindeki değişimi ifade eder gibi görünse de esasen toplumsal değişimi ifade etmektedir. Sanayi devriminin gerçekleşmesinden sonra kırsal alanda, hayvanlarıyla ve topraklarıyla yaşayan insanlar, iş imkanlarının daha yüksek olduğunu düşünerek kentlere göç etmeye başlamıştır. Bu göç süreci dar bir alanda yüksek insan popülasyonunun oluşmasını sağlamış ve insanların insanlarla olan rekabetini ortaya çıkarmıştır. Kalacak yer, çalışacak iş, yiyecek yemek bulmanın zorlaşması ilgili rekabet türünün yaşama şansı bulduğu alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanın insanla olan bu rekabetinden dolayı insanların ruhsal durumlarında bozulmalar meydana gelmeye başlamıştır.

Günümüzde bu durum hala devam etmektedir. Birçok insan yoğun strese bağlı olarak ilaçlar kullanmakta ve günlük yaşamını ancak bu ilaçlar sayesinde devam ettirebilmektedir. Kaçırılan nokta ilaçların yalnızca ruhsal gerilime yani strese bağlı belirtileri ortadan kaldırıyor oluşudur. Stres sadece ruhsal anlamda değil, fiziksel anlamda da birçok sonuç ortaya çıkarmaktadır. Bilindiği üzere insan vücudu biyokimyasal bir yapıdır. Yani en ufak hareket, his, düşünce ve süreç tamamen bu kimyasalların karışımı sayesinde gerçekleşmektedir. Stres seviyesinin bu kimyasalların salgılanması üzerinde büyük bir etkisi bulunmaktadır. Yoğun stres durumunda birçok hormonun salgılanması dururken bir o kadarının da artmaktadır. Bu durum oldukça dengesiz bir sürecin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Oldukça dengesiz olan bu kimyasal süreçten sindirim sistemi de nasibini alır. Sindirimin olabildiğince sakin ve doğru işlemesini sağlayan birçok hormonun salgı seviyesi artar. Salgı seviyesi artan hormonlar mide asit seviyesini artırırken aynı zamanda bağışıklık sisteminin de aşırı çalışmaya bağlı olarak zayıflamasına sebep olurlar. Gastritin gelişmesine sebep olan bakteri bağışıklık sisteminin zayıflamasını da fırsat bilerek mide iç tabakalarını iltihaplı hale getirir. Yani stresin doğrudan doğruya gastrit oluşumunda payı bulunmaktadır.

Stresin oluşmasına sebep olan her türlü faktör de gastritin sebepleri arasında sayılabilir. Düzensiz ve sağlıksız beslenmek, spor yapmamak, aşırı kilo, iş yaşamındaki baskılar, duygusal travmalar genel stres sebepleri arasında sayılabilir. Kişilerin bunlara yoğun şekilde maruz kalması halinde vücudun stres seviyesi artmakta; artan stres seviyesi de hormon dengesini bozmaktadır.

Sindirim sistemini etkisi altına alan her türlü unsur doğrudan doğruya mide iç yapısı ile de temas ettiğinden dolayı, beslenme alışkanlıklarının gastrit oluşumundaki etkisi oldukça büyüktür. Örneğin tütsülenmiş et tüketimi, salamura, koruyucu amaçlı nitrat içeren gıdalar, mangalda pişirilen ve kısmi olarak yanmış gıdalar midenin iç yapısında bozulmaya sebep olmaktadır. Bunların hepsi gastrit oluşumunun sebepleri arasında gösterilebilir.

Otoimmün

Otoimmün, bağışıklık sisteminin vücudu oluşturan diğer hücrelere saldırmasını ve bu saldırıdan dolayı hastalıkların ortaya çıkmasını ifade eder. Otoimmün hastalıklar yani bağışıklık sisteminin yanlış davranmasına bağlı olarak gelişen hastalıklar oldukça tehlikelidir. Bilindiği üzere vücudun savunmasında immün yani bağışıklık sistemi sorumludur. Vücuda herhangi bir yolla giren yabancı madde, girdiği bölgede bulunan lenfositler yardımıyla yok edilir. Bu yok etme süreci, bağışıklık sisteminin etkinlik seviyesiyle doğrudan alakalıdır. Bağışıklık sisteminin etkin çalışamadığı ya da çeşitli sebeplerden dolayı yanlış çalıştığı durumlarda yok etme süreci gerçekleşmez.

Gastritin sebeplerinden bir tanesi, bağışıklık sisteminin midenin belirli bir bölgesindeki hücrelere (bu durumda mukoza) saldırmaya başlamasıdır. Bağışıklık sistemine bağlı lenfositler mukozadaki tabakaları oluşturan hücreleri düşman zannederek saldırmaya başlar. Bu saldırıdan dolayı ilgili bölge iltihaplanmaya başlar. Eğer bakteri varlığı da mevcutsa bu süreç oldukça hızlı gerçekleşir ve gastrit oluşur. Günümüzde otoimmün olarak gelişen birçok hastalık bulunmasına rağmen bağışıklık sisteminin neden bazı hücreleri düşman olarak algıladığı saptanamamıştır. Normal değerler veren bağışıklık sisteminin bir anda kendi hücrelerine saldırmaya başlaması oldukça özel bir durumu ifade ettiğinden dolayı detaylı olarak incelenmesi şarttır.

Uzun Süreli İlaç Kullanımı

Oral yolla yani ağız yoluyla alınan her yemek borusunu takip ederek midenin içerisine girer. Midenin içerisinde mide asidi ve mide asidini oluşturan hücreler tarafından parçalanarak süzüleceği ince ve kalın bağırsağa gönderilirler. Bu parçalama süreci boyunca mide yapısı ilaçlardan etkilenir. Bu etkilenme kısa süreli ilaç kullanımlarında önemsiz olsa da uzun süreli ilaç kullanımlarında midenin iç yapısını değiştirmektedir. Küçük yaşta alınan bakteri ile ilaç kullanımının birleşmesi halinde gastriti oluşturacak tetikleyiciler bulunmakta ve bir süre sonra gastrit ortaya çıkmaktadır.

Sağlıklı bir bireyde gastrit ortaya çıkmasına sebep olan ilaçlar genelde anti romatizma ilaçları ile aspirin olmaktadır. İki ilacın da uzun süreli kullanımı halinde mide dokusunda gastrite altyapı oluşturabilecek değişimler gözlenmekte; bir süre sonra da ilgili mide tabakaları iltihaplanmaktadır. İltihaplanmadan sonra ilaçların kullanılmaya devam etmesi gastritin etkisi artırmaktadır.

İlaç kullanımına bağlı olarak mide mukozasının zayıflaması halinde gastrit oluşmuş ise bu gastrit bakteri ile oluşan gastrit gibi net belirtiler vermeyebilir. Ayrıca süreç çok daha yavaş ilerleyebilir. İlaç kullanımına bağlı gastrit oluşması halinde yapılacak ilk şey doktora başvurmak ve kullanılan ilacın gerekliliğini doktor eşliğinde sorgulamaktır. Sonrasında eğer ilacın kullanımı gerekli ise çeşitli önlemler alınmalıdır.

Alkol ve Sigara Kullanımı

Alkol ve sigaranın mide mukozası üzerinde zayıflamalara yol açtığı bilinmektedir. Özellikle alkolün mide mukozasında genişlemelere ve katılaşmalara yol açarak iltihap oluşumu tetiklediği kanıtlanmıştır. Yapılan çalışmalar yoğun alkol tüketimi yapan bireylerde gastrit oluşumunun yaklaşık üç kat daha fazla olduğunu; sigara kullanan bireylerde ise bu oranın iki kat olduğunu kanıtlamaktadır. İkisinin kullanımı halinde ise gastrite yakalanma riski katlanarak artmaktadır. Ayrıca aç karnına alkol tüketimi, tok karnına alkol tüketimine göre daha fazla etki göstermektedir. Gastrit olmak istemeyenlerin ilk yapması gereken şeylerden biri alkol alımını tamamen kesmektir. Özellikle hastalığın belirti vermeye başlamasından sonra yapılan alkol tüketimleri kişilerin şikayetlerini oldukça fazla artırmaktadır.

Gastrit Belirtileri

Sindirim sistemini etkisi altına alan gastrit, sindirim sistemini de içine alacak şekilde birçok belirtinin ortaya çıkmasına sebep olur. Gastritin akut veya kronik olması belirtilerin ortaya çıkış zamanını, şeklini ve süresini belirler. Kronik gastrit hastalarında belirtiler daha hafif yaşanabilmektedir. Bu tür hastalarda iltihaplı mide dokusuna alışılmış olmasından hareketle belirtilerin hafif olması iyi bir şey gibi görünse de uzun süreli olarak gastrit şikayetinin sonucu ülser ya da mide kanseri olabilmektedir.

Gastritin belirti vermeye başlaması, mide mukozasının geniş bir alanının iltihaplanmaya başlaması ile olmaktadır. Mide mukozasında görülen bakteriyel veya diğer sebeplere bağlı olarak gelişen iltihaplanma bağışıklık sistemi tarafından baskılanabilir olmaktan çoktan çıkmış demektir. Mide asit seviyesi normal kalsa dahi mukozanın aşırı hassaslaşmasından dolayı hastanın yaşam kalitesini inanılmaz derecede düşüren belirtiler ortaya çıkar.

Ortaya çıkan bu belirtilerin tedavisi ancak belirtileri ortaya çıkaran iltihaplı yapının ortadan kaldırılması ile mümkündür. Günümüzde gastrit tedavisi oldukça kolay olduğundan dolayı süreç hızlı ilerlese de bazı kişiler doktora başvurmayı ısrarla reddetmektedir. Gastritin verdiği belirtiler tamamen sindirim sistemi ile alakalıdır. Çoğu zaman reflü gibi hastalıklarla beraber görüldüğünden dolayı belirtiler karıştırılsa da uzman bir hekim tarafından kolayca ayırt edilebilirler.

Sürekli Geğirti

Mide mukozasındaki iltihaplanma mukus tabakasını mide asidine karşı aşırı hassas hale getirir. Mide asidi çeşitli kimyasal ve salgıların birleşiminden oluştuğu için mukus ile tepkimeye girmeye başlar. Alınan gıdalarla birlikte mide içerisindeki etkileşim gösteren madde sayısı artar. Bilindiği üzere mide parçalama işlevini yerine getirirken mide asidiyle işlem yapar. Bu işlem sırasında açığa gaz çıksa da sağlıklı bir bünyede bu oldukça sınırlı miktardadır. Gastrit hastalarında ise mukozanın aşırı hassasiyetinden dolayı aşırı gaz çıkması söz konusudur. Bu aşırı gaz çıkışı sürekli geğirti şeklinde bir belirtiyi ortaya çıkarır. İleri gastrit hastalarında geğirtiye kötü koku da eşlik edebilir.

İştahsızlık

Mide asidinin sürekli olarak yüksek olması, mukozanın mide asidine karşı hassas olması ve mide asidinin sürekli olarak yemek borusuna taşıyor olması kişinin iştahını büyük ölçüde keser. Ayrıca tüketilecek besinlerin pH değerinin asidik tarafta olması da rahatsızlığı körükleyeceğinden dolayı gastrit olanların genelde yemekten kaçındığı, bunu da bir süre sonra alışkanlık hale getirdiği görülmektedir. Bazı vakalarda yeme isteğinin az olmasından ziyade yeme isteğinin çok olduğu yani iştahın açık olduğu gözlenir. Ancak bu tür hastalar genelde çok az besini tek öğünde tüketirler. Yani çok öğün – az gıda şeklinde bir süreci benimserler.

Mide Bulantısı ve Kusma

Mide asidinin yüksek olması, mide mukozasına olan baskıyı artırır. İltihaplı yapı da işin içine katıldığında mide fonksiyonları bozulur. Alınan besinlerin parçalanarak depolandığı alan, iltihaplanmanın da etkisiyle aşırı hassaslaşır. Bu hassaslaşma süreci çoğu zaman kendini mide bulantısı ve kusma olarak gösterir. Hastaların iştahlarını kesen durumlardan bir tanesi de kusma hissinin yüksek olmasıdır. Bu durum ancak ileri derece gastrit hastalarında ortaya çıkar. Mide, alınan her türlü yiyeceğe karşı aşırı hassastır.

Mide Ağrısı

Gastritin verdiği en net belirtilerden birisi midede görülen ağrıdır. Genelde reflünün yaptığı ve yemek borusunun alt kesiminden üste doğru yayılan; çoğu zaman sırtın arka bölgesini de etkisi altına alan ağrı ile karıştırılır. Gastritte görülen ağrı daha çok karnın orta bölgesi ile kuyruk sokumuna doğru arka tarafı etkisi altına almaktadır. Ağrı şiddetli değil hafiftir ancak süreklidir. Midenin hassas olmasından dolayı alınacak ağrı kesicilerle de kontrol altına alınması söz konusu değildir. Belirtiyi hafifletmesi amacıyla alınan birçok ağrı kesici midenin hareketlenmesine, gastritin azmasına ve buna bağlı olarak ağrının şiddetlenmesine sebep olmaktadır.

Midede Şişlik ve Gaz Oluşumu

Gastrit sonrası mide mukozasının aşırı hassaslaşması durumu, alınan besinlerden sonra mide asidi ile besinlerin girdiği tepkimeden aşırı gaz çıkmasına ve bu gazın kontrol edilememesine sebep olur. Ortaya çıkan gazların ancak yarısı kadarı geğirme yoluyla ağızdan çıkar. Birçoğu ise midede şişlik meydana getirir ve ciddi derecede rahatsızlık verir. Oluşturulan dışkıyla beraber gaz, bağırsaklara doğru hareket etse de sürekli olarak gaz oluşumu gözlendiğinden dolayı sıkıntılı bir süreç hastayı bekler.

Mide Ekşimesi

Mide mukozasının iltihaplanması sonrasında mide asidini kontrol eden hücreler, mide asidini kontrol etmekte oldukça zorlanır. Süreç, pH değeri asidik olan gıdaların da tüketilmesiyle tamamen kontrolden çıkar. Mide asidinin aşırı üretimi durumunda midenin ekşimesiyle karşılaşılır. İlerleyen seviyelerde mide asidi yemek borusuna taşarak reflüye sebep olur ancak başlangıç – orta seviyede bu durum mide ekşimesi olarak hissedilir. Mide ekşimesi gastrit hastalarında iltihaplanmaya bağlı olarak gelişse de hastaların yağlı ve ağır yiyeceklerden kaçınması; sebze ve meyve ağırlıklı beslenmesi tavsiye edilmektedir. Tüketilecek meyvelerin de portakal gibi asidik olmaması gerekmektedir. Yani mide ekşimesi yaşayanlar asidik olan her şeyden uzak durmalıdır.

Bu mide ekşimesi durumu aynı zamanda mide bulantısını da beraberinde getirir. Yemek borusuna doğru taşan mide asidi kusma hissiyatını oluştursa da bu, midenin bozulması durumunda görülen kusmalardan farklıdır. Ağıza su gelmesi gibi bir durumla karşılaşılması olasıdır.

Erken Gelen Doyma Hissi

Mide yapısının iltihaplanması aynı zamanda mide dokusunun şişip kalınlaşmasını da ifade eder. Mide aldığı besin miktarına göre esneyebilen bir yapıyken bu şişip kalınlaşma durumundan dolayı esneyemez hale gelir. Mide mukozasının iltihaplanmasından dolayı mide asidinin üretim miktarının artması, midede efektif alanın azalmasına sebep olur. Yani mide hem esneyemez hem de daha küçük bir alana sahip olur. Bu durum alınan besinlerin kolayca mideyi doldurmasına ve doyulmasa dahi doyma hissinin gelmesine sebep olur.

Ağza Kötü Tat Gelmesi

Ağız yoluyla alınan bir besin yemek borusunu izleyerek mideye iner. Sağlıklı bir bireyde mideden yemek borusuna doğru herhangi bir hareket, tat veya koku olmaması gerekir. Mide mukozasının iltihaplanması yani gastritin ortaya çıkmasından sonra bu süreç bozulur. Gastritin seviyesine göre değişmekle birlikte çoğu zaman mide asidi yemek borusunu takip ederek ağzına kadar gelebilir. Bu ağza gelme durumu yaşandığında tüketilen besinlerin sindirilmiş hali de ufak bir miktar olacak şekilde asit ile beraber ağıza taşınabilir. Sindirilmiş besinlerin şekli ve tadı tükettiğimizden farklıdır. Ağıza gelen kötü tadın sebebi sindirilmiş besinler ile beraber gelen mide asididir.

Siyah Dışkılama

İleri seviye gastrit hastalarının midelerinde doku hasarı, doku değişmesi gibi durumlar meydana gelir. Bu durum aynı zamanda gastritin ülsere doğru gittiğinin habercisi olmakla birlikte mide asidinin seviyesinden ve mukozanın hastalığından dolayı kanamalar ortaya çıkabilir. Başlangıç için iltihaplı kanama şeklinde mikro yaralanmalar söz konusu olsa da zamanla bu yaraların genişlemesi söz konusu olabilmektedir. Mikro kanamaların olması, sindirilen besinlere bir miktar kanın karışmasına sebep olur. Bu kan, dışkılama esnasında dışkının siyaha yakın renklerde olmasına sebep olur. Yani gastritin öncül belirtilerinden şikayetçi olanların, dışkılarının ne renkte olduğunu kontrol etmesi gerekmektedir. Açık renk sağlıklı bir beslenme düzenini ifade ederken siyah renk kanamayı ve sağlıksız bir beslenmeyi ifade etmektedir.

Gastrit Tanı ve Teşhis Yöntemleri

Gastrit sindirim sisteminin en önemli parçası olan mideyi etkisi altına almaktadır. Toplumun yüzde seksenine yakınında görülmesinden dolayı oldukça yaygın bir hastalık olduğunu söylemek mümkündür. Gastrit herkes aynı ve ağır belirtileri vermez. Birçok kişide ömür boyu fark edilmeden varlığını sürdürebilir. Bazı insanlarda ise onları doktora başvurmaya mecbur bırakacak derecede ağır belirtiler verebilir. Hatta doktora başvurulmadığı takdirde ülser, mide kanseri gibi problemlere de yol açması söz konusudur. Esasen oldukça tehlikeli bir hastalık olmasına rağmen günümüzde kolayca tedavi edilebiliyor olmasından dolayı, yıkıcı sonuçlarını kolayca engellemek mümkündür.

Sindirim sistemini etkileyen her hastalık yemek borusu, bağırsaklar, rektum, anüs veya dışkıda iz bırakır. Ayrıca tüm sistem besinlerin işlenmesinden ve kana karıştırılmasından sorumlu olduğu için kan üzerinde de hastalıklardan izler bulunabilir. Son olarak ağızdan başlayıp anüste biten sindirim sistemi içi boş, boru şeklinde olduğu için görüntüleme cihazları ile burada ortaya çıkan hastalıklardan izler bulmak oldukça kolaydır.

Gastrit mideyi etkilediği için dışkıda ve kanda yapılan testler ile hastalığın izleri bulmak oldukça kolaydır. Aynı zamanda endoskopi ile yapılan görüntüleme sayesinde hastalığın oluşturduğu iltihaplı yapılar da kolayca ayırt edilebilir. Sonuç olarak tedavisi oldukça kolay olan gastritin teşhisi de bir o kadar kolaydır. Günümüzde doktorlar fiziksel muayene ile de gastrite teşhis konabilmekle birlikte ayırıcı ve kesin tanıyı yapmak için birkaç teste de başvurmaktadırlar.

Fiziksel Muayene

Gastritin verdiği belirtileri vücudun birçok noktasında fark etmek mümkündür. Çoğu zaman gaz, geğirme, dışkıda renk değişimleri gibi durumlar doğrudan hasta tarafından anlaşılsa da uzman bir elin fark edebileceği belirtiler de ortaya çıkmaktadır. Ağrı, yanma gibi şikayetlerle doktora başvurulduğunda ilk değerlendirilen hastanın reflü veya gastrit olma ihtimalidir. Doğrudan kan ve dışkı testlerine başvurmaktansa basit bir fiziksel muayene yapılır.

Bilindiği üzere mide asidinin artmasına bağlı olarak mide bölgesinde gaz birikmesi gözlenir. Bu gaz birikmesi, normal dönemde gözlenen gaz birikmesinden oldukça fazla olduğundan dolayı midenin esnekliğini zorlayarak vücudun dışından da fark edilen bir şişlik oluşmasına sebep olur. Dahiliye hekimi yemek borusundan mideye inen yolu ve mide üzerini şişlik açısından parmakları ile kontrol ederek fiziksel muayeneyi gerçekleştirir. Yemek borusuna doğru yaşanan şişme reflü; midenin üst ve alt taraflarında gerçekleşen şişme ise gastrit belirtisidir. Ayrıca parmaklarıyla hafif hafif vurup sesi dinleyerek kararını pekiştiren hekim sonrasında emin olmak için kan ve dışkı testlerine başvuracaktır.

Dışkı Testi

Sindirim sistemi ağız yolu ile alınan besinlerin parçalanıp dönüştürüldüğü sistemdir. Mide bu besinlerin parçalarına ayrılıp kıvamlı bir sıvıya dönüştürülerek saklandığı alandır. Bu alanda meydana gelen herhangi bir iltihap durumu bağışıklık sisteminin çalışmasına sebep olmaktadır. Bağışıklık sistemi lenfositler yardımıyla hastalıklı ya da iltihaplı dokulara saldırmakta ve onları yok etmeye çalışmaktadır. Lenfositler, bir bölgede o bölgeye yabancı bir dokuyu, hücreyi, maddeyi keşfettiklerinde antikor salgılarlar. Bu antikorlar o maddeyi yok etmekle görevli yapılardır. Bu işlem sırasında üretilen antikor miktarı oldukça fazla olduğundan dolayı mide içerisinde saklanan kıvamlı sıvıya da antikor bulaşır. Mideyi terk edip ince bağırsağa ve sonrasında da kalın bağırsak üzerinden anüse yol alan dışkı, antikorları taşımaya devam eder. Anüsten çıkmasından sonra yapılan incelemede alınan dışkı örneğinde normalden fazla antikor tespit edilmesi durumunda gastrite yönelik kesin bilgiler elde edilmiş olur.

Kan Testi

Bağışıklık sisteminin etkinliği ile kandaki T ve B lenfositlerinin miktarı arasında doğrudan bir ilişki bulunur. Sistem ne kadar etkin çalışıyorsa T ve B lenfositlerinin sayısı da o derece fazla olur. Gastrit şüphesiyle fiziksel muayene yapılan hastanın teşhisini kesinleştirmek amacıyla genelde ilk önce kan testi istenir. Kan testi yapılmasıyla vücudun kan değerlerine dair sayımlar yapılır ve bazı maddelerin eksikliği, bazı maddelerin ise fazlalığı aranır. İlgili değerler içerisinde test sonuçlarının çıkması halinde ise gastrit şüphesine dair durum netleştirilerek tedavi aşamasına geçilebilir.

Üre Nefes Testi

Doktorlar, gastrit şüphesini endoskopi ile doğrulamak istemezler. Özellikle kırk yaş altında endoskopiye başvurmamak gibi mesleki bir prensip olduğundan dolayı, helicobacter pylori tespitini ancak son çare olarak endoskopiye başvurarak yaparlar. Öncesinde ise dışkı testi, kan testi ve en önemlisi üre nefes testi yaparlar. Üre nefes testi uygulaması endoskopik herhangi bir araca ihtiyaç duymaz. İlgili bakterinin tespiti için oldukça hassas sonuçlar verir. Üre nefes testinin uygulanması, diğer tüm yöntemlerden daha kolaydır. Etkinliği de diğer tüm yöntemlerden fazla olduğu için neredeyse her gastrit şüphesinde kullanılırlar. Hastaya karbon 14 ile işaretlenmiş üre içirilir. Hastanın üreyi içmesinden yaklaşık yarım saat sonra karbon 14 varlığına dair nefeste emareler aranmaktadır. Karbon 14’ün aktif olarak bulunması halinde gastrite sebep olan bakterinin de midede aktif olduğu kanısına varılır. Eğer nefeste karbon 14’ün varlığına dair herhangi bir bulguya rastlanmazsa ortaya çıkan hastalığın bakteri kaynaklı kronik bir gastrit olmadığı sonucuna varılır.

Mide Endoskopisi

Gastrit gelişmeye başladığı andan itibaren mide mukozasını iltihaplı hale getirerek değiştirmeye başlar. Bu değişimin olduğuna dair kanıtlar kırk yaş öncesinde ve sonrasında her zaman kan testi, dışkı testi ve üre nefes testi ile aranır. Kırk yaş sonrası ise gastrit ve ülser için tehlikeli zamanlardır. Gastritin ülsere; ülserinde mide kanserine dönüşme ihtimali oldukça yüksektir.

Karbon 14 ile işaretlenen ürenin pozitif sonuç vermesinden sonra hastada gastrit olduğu şüphesi doğrulanır. Belirtilerin ağır olması durumunda iltihaplı yapının oldukça ilerlemiş olduğu düşünülür ve mide dokusunun dönüşümü ihtimali de göz önüne alınarak bir görüntüleme ve örnek alma operasyonuna girişilebilir. Endoskopi başta yemek borusu ile üst midenin görüntülenmesi gerekirse de biyopsi için örnek alınması için kullanılan oldukça gelişmiş bir yöntemdir.

Endoskopi ile organlar kolayca görüntülenebilir. Cihazın farklı bölgelere göre dizayn edilmiş modelleri bulunmakla birlikte mide için kullanılan cihazlara gastroskopi adı verilmektedir. Cihazın, ağızdan ilk girecek bölgesinde ışık ve kamera bulunmaktadır. Ayrıca yönlendirmek amaçlı arka bölgede kumanda paneli bulunmaktadır. Günümüzde oldukça ince makineler üretildiği için işlem kolaylaşmıştır.

Ağızdan girilerek yemek borusu yardımıyla mideye inilmesi sırasında makineden alınan görüntüler bir ekran yardımıyla yüksek çözünürlükte izlenmektedir. Cihaz sadece gastrit için değil; yemek borusu, mide, bağırsaklar ve rektum gibi birçok alanda kullanılmaktadır. İçerisinin boş olmasından dolayı çeşitli aletler yardımıyla cihazın içinden geçilerek vücudun iç bölgesine müdahale edilmesi söz konusudur. Yani endoskopi hem teşhis hem de tedavi aracıdır. Bu açıdan oldukça kıymetli bir yöntem olduğunu söylemek mümkündür.

Çoğu zaman gerek kalmasa da ihtiyaç duyulduğu takdirde endoskopi cihazı ile girilerek iltihaplı bölgeden biyopsi için örnek alınır. Alınan biyopsi örneğinde hastalığı ortaya çıkaran bakterinin varlığı aranır. Ayrıca doku hasarının boyutu da alınan örnekten kolayca hesaplanabilir.

Gastrit Risk Faktörleri

Gastrit hastalığı toplumun çok büyük bir bölümünde görülüyor olmasına rağmen birçok insanda da fark edilebilir bir belirti ortaya çıkarmamaktadır. Hastalığın, hasta ettiği kişinin hayat kalitesini bozabilecek derecede belirtileri ortaya çıkartabilmesi için çeşitli faktörler tarafından tetiklenmesi gerekmektedir. Bu faktörlerin varlığına dair durumlar da gastrit hastalığının risk faktörlerini oluşturmaktadır.

Gastriti ortaya çıkaran faktörler ile bir ülkenin gelişmiş düzeyi arasında bağlantı bulunduğundan ve gelişmekte olan ülkelerde gastrit daha fazla gözlemlendiğinden dolayı, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlar doğrudan doğruya gastrit hastalığının risk faktörlerinden bir tanesi sahiptir. Bu bilgi oldukça genel gibi görünse de her on insandan sekizinde gözlenen bir hastalık için aynı zamanda geçerli bir bilgidir.

Hastalığın genetik yatkınlığı bulunmaz. Bağışıklık sistemleri doğuştan zayıf olanlar, bir tedavi yöntemine bağlı olarak bağışıklık sistemi baskılananlar, aşırı alkol ve sigara tüketenler doğrudan doğruya gastrit hastalığının risk grubu içerisinde yer almaktadır. Ayrıca çoğu kanser tedavisinde ilk, son veya yardımcı tedavi olarak kullanılan kemoterapi ilaçları da gastrit riskini ortaya çıkarmaktadır. Her ne kadar faydalarının yanında göz ardı edilebilir yan etkiler bıraksa da kemoterapi tedavisi görenlerin gastrit riski için oldukça dikkat olması gerekmektedir.

Sigara ve Alkol Kullanımı

Sigara ve alkol kullanımı mide mukozasının iltihaplanması yolunda büyük katkılar sunmaktadır. Bakterinin yaratamadığı uygun ortamı aşırı alkol ve sigara tüketimi kolayca oluşturarak bakterinin yayılma hızı ile etkinliğini artırmaktadır. Özellikle aşırı alkol tüketimi mide iç yapısını tahrip edip bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etki oluşturduğundan dolayı, tüketenleri risk grubu içerisine sokmaktadır. Sigaranın içerisinde zararlı maddeler içim esnasında dokulara yapışmakta; zamanla da bu dokulardan mideye ulaşmaktadır. Bu zehirlerin midede büyük hasarlar oluşturduğu bilimsel bir gerçek olmakla birlikte en çok ortaya çıkardığı hastalık gastrittir.

Gastrit Komplikasyonları

Gastrit, sebep olan faktörlerin tespit edilemediği zamanlarda oldukça tehlikeli bir hastalık iken günümüzde tüm detayları ile keşfedildiğinden dolayı tehlikeli hastalıklar sınıfından çıkmıştır. Bunun sebebi hastalığın komplikasyonlarının ortadan kaldırılması değil; hastalığın teşhis ve tedavi yöntemlerinin oldukça basit ve ulaşılabilir olmasıdır. Günümüzde gastrite yakalanan hastaların yaklaşık olarak yüzde sekseninde tam iyileşme iki haftalık yoğun bir tedavinin ardından sağlanabilirken geriye kalan hastalarda da belirtiler oldukça hafif hale getirilebiliyor. Genelde kronik gastrit hastalarında tam iyileşmenin sağlanmadığı görülüyor.

Hastalığın üç büyük komplikasyonu bulunmakta. Bunlar, hastalığın teşhis edilemediği ve sinsi ilerlediği; kişi tarafından doktora başvurmakta geç kalındığı durumlarda ortaya çıkan ekstrem durumlar olmakla birlikte bazen önüne geçmenin imkansız olduğu da olabiliyor. Hastalığın komplikasyonlarını mide kanaması, mide ülseri ve mide kanseri olarak sıralamak mümkündür. Ayrıca reflü gibi gastritle benzer etkiler oluşturan bir hastalık da gelişebilmektedir.

Mide Kanaması

Mide kanaması gastritin oldukça sık karşılaşılan komplikasyonlarından bir tanesidir. Önceden belirti vererek değil, bir anda ortaya çıkar. Bu sebepten ötürü ölümcül olma oranı ciddi derecede artmaktadır. Ayrıca genelde yaşlılarda görülmekle birlikte çocuklarda da karşılaşılabilmektedir. Mide rahatsızlıklarının birçoğu mide kanamasına sebep olabilir. Gastrit en sık görülen mide rahatsızlığı olduğu için sayısal bazda birçok mide kanamasının doğrudan sorumlusu gastrit olarak gösterilebilir.

Mide mukozasındaki iltihaplanma ve tahriş durumu bir süre sonra mide iç yapısında yaralar oluşmasına sebep olur. Standart mide kanaması gelişimi gastritte gözlenmez. Gözlenen kanamaların sebebi bu yaraların kanamasından kaynaklıdır. Damarlarda delinme olmadığı için kanamanın boyutu küçük olmakla beraber ağızdan kan gelme ihtimali bulunur. Bu durumda olan hastaların bir şey tüketmemesi ve hemen doktora başvurması gerekmektedir.

Ülser

Mide iç yapısının bakteri tarafından iltihaplı hale getirilmesi ve bu iltihabın uzun süre tedavi edilmemesi durumunda iltihaplanan dokular dönüşmeye başlar. Bu dönüşüm genelde dokuların yaralanması şeklinde gerçekleştiği için ülserin ilk belirtileri ortaya çıkar ve kişinin gastriti ülsere dönmeye başlar. Ülser bağırsağı da etkisi altına alabilen tehlikeli bir hastalık olduğundan dolayı oldukça dikkatli olunmalı, gastrite dair belirtiler sürekli olarak izlenmelidir. Ülserin mide dokusu ile bağırsakları kaplaması ve kanama yapması halinde ölümcül riskler ortaya çıkabilmektedir. Unutulmaması gereken nokta her gastrit ülsere sebep olmaz. Ülserin oluşumunda da gastritten başka sebepler bulunmaktadır.

Mide Kanseri

Genelde gastritler doğrudan mide kanserine sebep olmasa da mide iç dokusunun dönüşmesini sağlayarak ülsere sebep olmaktadır. Ülser ise mide kanserlerinin nedenleri arasında başı çektiğinden dolayı dolaylı da olsa gastritlerin mide kanserine sebep olduğunu söylemek mümkündür. Oldukça basit tedavisi olan bir hastalık olan gastrit, zamanında müdahale edilmediği takdirde mide kanserini ortaya çıkarmaktadır. Gastritin özellikle kırklı yaşlardan sonra ağır belirti vermesi durumunda mide kanserine giden yolun açıldığı söylenebilir. Ayrıca gastrit varlığında aşırı asitli besin tüketimi gastritin mide kanserine dönüşebilme riskini ve hızını artırabilmektedir.

Gastrit Nasıl Önlenir

Gastritin önlenmesi için hastalığa sebep olan bakterinin tespit edilmesi gerekmektedir. Hastalığa sebep olan bakterinin oldukça küçük yaşta insan bedenine giriyor olması, bakterinin alımı noktasında yapılacak müdahaleleri oldukça sınırlı kılmaktadır. Bu aşamadan sonra, özellikle otuzlu yaşlardan sonra gastrit tehlikesine karşı yapılması gerekenlerin başında beslenme ile ilgili öneriler gelmektedir. Sonrasında ise günümüzde gastritin ortaya çıkışının başlıca tetikleyicisi olan strese dair öneriler gelir.

Hastalığın önlenmesi için yapılacak şeylerin tamamı sağlıklı bir yaşam üzerine kurulu olduğundan dolayı kötü alışkanlıkların bırakılması, eğer midede hassasiyet çok ise şehir yaşamına ara verilmesi, stresli ortamlardan uzak durulması şeklinde devam eden bir liste bulunmaktadır. Günümüzün stresli koşulları düşünüldüğünde ve stresin ortaya çıkardığı hastalıklar hesap edildiğinde bu öneri sadece gastrit için değil; diğer birçok hastalık için de oldukça faydalı olacaktır. Stres ile gastrit arasındaki ilişki sonsuz bir döngü gibidir. Stresin artması gastriti tetiklerken; gastrit olmak stres seviyesini muazzam seviyelere ulaştırmaktadır. Yükselen stres ise gastritin daha da agresif bir hale gelmesine sebep olmaktadır.

Stres Azaltma

Stres seviyesi ile vücudun hormon dengesi ile sindirim sisteminin faaliyetleri arasında yakın bir ilişki bulunur. Stres seviyesinin yüksek olması birçoğu da midede görev yapıyor olan hormonların gereğinden fazla veya az üretilmesine sebep olur. Ayrıca tüketim alışkanlıklarının anlık değişimler yaşamasına; vücuda o kadarda faydalı olmayan hatta zararlı denebilecek gıdaların alınmasına sebep olur. Stresi kontrol etmek ise tüm bunların ortadan kalkmasını sağladığından ötürü oldukça önemlidir.

Stres seviyesini kontrol etmek isteyen kişilerin, hayatlarında strese sebep olabilecek her durumdan kurtulmaları, o durumları hayatlarından çıkarmaları gerekir. Başlangıç olarak kentlerde yoğunlaşan nüfustan dolayı kalabalığa bağlı olarak ciddi bir stres yaşanmaktadır. Kişiler eğer bu durumdan rahatsız ise daha az yoğunluklu bölgelere taşınabilirler. Apartman yaşamı da stres faktörü oluşturan etmenlerden olduğundan dolayı terk edilebilir. İş yaşamının aşırı stresli olması durumunda iş değiştirme gibi alternatifler düşünülebilir.

Sigara, Alkol ve Diğer Zararlı Alışkanlıkların Bırakılması

Sigara ve alkolün gastrit oluşumu üzerinde ciddi etkisi bulunmaktadır. Özellikle mide konusunda hassaslıklar yaşayan kişilerin başta alkol olmak üzere tüm zararlı alışkanlıkları bırakması gerekmektedir. Alkol tüketiminin mide mukozasını dönüştürüp iltihap için uygun hale getirdiği bilimsel bir gerçektir. Alkolün oldukça hızlı gerçekleştirdiği bu süreç sigara tarafından daha yavaş ama daha şiddetli gerçekleştirilmektedir. Yani gastriti önlemek isteyenlerin yapması gereken ilk şey bu iki zararlı tüketim malzemesini tüketmeyi bırakmaktadır.

Yağlı, et ağırlıklı, asitli beslenmekte gastrit için oldukça zararlı alışkanlıklar olarak sayılabilir. Gastrit riski taşıdığını düşünen ya da gastritin hafif seviyeli belirtilerinden rahatsız olanların kola, kafein, nitrat bazlı yiyecekleri bırakması oldukça önemlidir. Ancak bu sayede mide iç yapısı kararlı bir hal alacaktır.

Beslenme Düzeni ve Spor Egzersizleri

Sindirim sisteminin ana görevi alınan besinleri enerjiye dönüştürmektir. Bilindiği üzere vücut yaşamını devam ettirmek için besinlerden alacağı enerjiye ihtiyaç duyar. Ağız ile başlayan sindirim sistemi, anüs ile son bulur. Bu iki uç arasında ise alınan besin enerjiye dönüştürülecek süreçleri atlatır. Dişler tarafından kabaca parçalanır, yemek borusu ile mideye aktarılır. Midede kıvamlı bir sıvı haline getirilir ve bağırsaklar ile yararlı maddeler süzülür. Sürecin sağlıklı bir bireyde kusursuz işlemesi beklenir ancak günümüzde bu sistemi etkisi altına alıp zarar verebilecek onlarca dışsal faktör bulunduğundan dolayı, sindirim sistemini baz alarak birçok hastalık gelişmektedir.

Gastrit tüm bu hastalıklar içinde en sık rastlanan mide hastalığıdır. Bu hastalığın başlıca sebebi bakteri iken bu sebebi tetikleyen başlıca faktör beslenme alışkanlıklarıdır. Gastrit hastalığı şüphesi barındıranların beslenmelerine oldukça dikkat etmeleri ve düzenli spor egzersizleri yapmaları gerekir. Gastrit tehlikesinin varlığı durumunda beslenmenin oldukça bazik olması gerekir. Bu uç değer bazları temsil etmez. Asit baz dengesinin kısmın bazlar lehine kurulması gerekmektedir. Örneğin portakal gibi asidik meyveler yerine sebzeler tüketilmelidir. Kola, kafein tüketimi kesin olarak bırakılmalı; yağlı ve ağır yiyeceklerden uzak durulmalıdır. En azından gastritin etkisi altına aldığı iltihaplı bölge tedavi edilinceye kadar.

İyi bir beslenme düzenine, metabolizmayı düzenleyecek spor egzersizlerinin eşlik etmesi şarttır. Düzenli bir metabolizma hormon salgılamak konusunda daha dengeli davranacağından dolayı, günlük en az bir saat olacak şekilde spor egzersizleri icra edilmelidir.

Sık Sorulan Sorular

Gastrit oldukça basit bir hastalık olmasına rağmen dikkat edilmediği takdirde ciddi sonuçlar ortaya çıkarabilir. Halihazırda hasta olanlar ile risk grubunda bulunanların bilinç seviyelerinin yükseltilmesi, gastrite bağlı olarak gerçekleşen olumsuz durumların önüne geçilebilmesi açısından oldukça önemlidir. Kafalarda soru işareti oluşturabilecek durumların önüne geçmek için gastrite veya gastritin karıştırıldığı hastalıklara yönelik soruların spesifik başlıklar altında cevaplandırılması gerekmektedir.

Gastrit İle Reflü Arasındaki Farklar Nelerdir?

Reflü ile gastrit farklı hastalıklardır. Belirtilerinin başlangıç aşamalarında birbirleri ile oldukça fazla karıştırılıyor olmalarına rağmen ikisinin arasında sebep – sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Mide asidinin aşırı derecede yükselmesine sebep olan durum, mide asidinin üretilmesinden sorumlu hücrelerin helicobacter pylorinin sebep olduğu iltihap dolayısıyla zarar görmeleri ve mide asidini aşırı derecede üretmeye başlamalarıdır. Bu mide asidinin aşırı derecede üretiliyor olması birçok sorunu da beraberinde getirir ki bunlardan ilki reflüdür. Reflü, mide asidinin fazla üretilmesi halinde yemek borusuna doğru taşmasını ifade eden bir hastalıktır. Sadece gastrite bağlı olarak gelişmese de gastrit oransal olarak en çok reflüye sebep olan durumdur. Mide asidinin yemek borusuna doğru taşması, bu bölgenin mide asidine dayanıksız olmasından dolayı yanma, ağrı ve acı gibi durumlara sebep olur.

Gastrit Tedavisi Nasıl Yapılır?

Gastrit tedavisi oldukça kolaydır. Genelde ilaç tedavisine ek olarak uygulanan diyetler, perhizler yardımıyla yapılır. Ayrıca hastanın ilaçla yoğun tedaviye başlamasını takiben hastalığın belirtilerini hafifletmek amacıyla çeşitli bitki kürleri uygulanabilir. Bu kürler tek başına bir tedavi yöntemi değilken ilaç tedavisiyle birlikte rahatlatıcı etki gösterirler.

Hastalığın tedavisinde kullanılacak ilaçların çeşidi gastritin akut mu yoksa kronik mi olduğuna göre değişir. Kronik gastrit çok daha yerleşmiş bir durumu ifade ettiğinden dolayı tedavi süreci daha uzun sürebilmektedir. Aynı zamanda, akut gelişen gastrite göre daha etkili ilaçlar yardımıyla tedavi yürütülmektedir. Hastalığın tedavisinde en etkili yöntem ilaçlı tedavidir. Diğer yöntemler hastalığın belirtilerini azaltmaktan öte geçemezken ilaçlı tedaviler hastalığa sebep olan bakteriyi mide mukozasından tamamen söküp atabilmektedir. İlaç ile yapılan tedavilerde tam tedavi oranı yaklaşık olarak yüzde seksendir. Kalan yüzde yirmi ise hiçbir yönteme tam tedavi şeklinde cevap vermemektedir.

Gastrit Tedavi Edilmezse Ne Gibi Sonuçlar Ortaya Çıkar?

Gastritin tedavi edilmemesi halinde, herhangi tetikleyici bir unsur bulunmazsa hastalık herhangi bir komplikasyon veya ağır belirti oluşturmadan, minimum faaliyet düzeyinde varlığını sürdürür. Ama günümüz koşullarında birçok faktör stresi ortaya çıkarabildiğinden ve stres de gastrite sebep olan bakteriyi tetiklediğinden ötürü hastalık yoğun belirtili bir dönemi mutlaka geçirmektedir. Bu süreç mide mukozasının tamamen iltihaplanması ile sonuçlandığında tedavi uygulanmaya başlanmaz ise hastalığın en olası komplikasyonu olan ülsere dönüşme riski bulunmaktadır. Bunun sebebi iltihaplı yapının mide mukozasını dönüştürüyor oluşudur. Ayrıca mide mukozasında yaralanmalara bağlı olarak mide kanaması riski de bulunmaktadır. Son olarak, oldukça ileri vakalarda mide kanseri riski de vardır. Ancak mide kanseri riski ortaya çıkana kadar genelde hastalık teşhis ve tedavi edildiği için bu durum ile sık karşılaşılmaz.

Gastrit Hastalarının Tüketmemesi Gereken Besinler Nelerdir?

Gastrit hastalarının tüketmemesi gereken besinler oldukça fazladır. Hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasının temel sebebi olan mide mukozasındaki iltihaplanma, mideyi birçok maddeye karşı oldukça hassas hale getirir. Özellikle mide asidine karşı aşırı hassas hale gelen mukus katmanı, ağız yoluyla alınacak asidik yiyeceklere karşı da aynı hassasiyete sahiptir. Örneğin yenilen bir portakal midenin yanmasına, ağrı oluşmasına, kusma hissinin artmasına sebep olacaktır.

Genel olarak gastrit hastalarının her türlü asidik yiyecekten uzak durması, beslenme dengesini lifli ve bazik gıdalardan kurması gerekmektedir. Tüketilecek besinlerin nitrat tarzı koruyucular içermemesi de oldukça önemlidir. Hastalığın ağır belirtiler ortaya çıkarmaya başladığı zamanlarda tüketilen gıdalara özellikle dikkat edilmelidir.

Gastrite İyi Gelen Bitkiler Nelerdir?

İçerisinde barındırdığı malzemelerden dolayı yaprakları koyu yeşil bir renk alan her türlü bitki, gastritin ortaya çıkardığı belirtileri hafifletmek konusunda başarılıdır. Bu tür bitkiler birçok vitamin ve mineral bakımından da oldukça zengindir. Bu sebepten ötürü hastalığın tedavi edilmesini takiben midenin kendini inşa sürecinde oldukça faydalı olmaktadırlar. Bu bitkilerden birkaç örnek vermek gerekirse:

  • Brokoli
  • Lahana
  • Kara lahana
  • Brüksel lahanası
  • Ispanak
  • Yeşil fasulye
  • Bezelye

Olarak sıralanabilir. Bu bitkilerin günde en az bir öğün olacak şekilde tüm gastrit tedavisi boyunca ilaç tedavisi desteklemek; tedavinin tamamlanmasından sonra ise midenin kendini inşa sürecine yardım etmek için tüketilmesi gerekmektedir. İçerdikleri vitamin ve mineraller sadece gastrit için değil; birçok mide hastalığının tedavisi için oldukça önemlidir.

Uzun Süre Aç Kalmak Gastrite Sebep Olur Mu?

Mideye alınan besinler kadar bu besinlerin hangi sıklıkta alındığı da önemlidir. Genelde çok sık yemek, yenilen besinlerin miktarı ayarlanamaz ise gastriti tetikleyici bir süreci ortaya çıkarmaktadır. Aynı zamanda uzun süre aç kalmakta mide asidi seviyesi başta olmak üzere birçok hormonun dengesiz şekilde salgılanmasına sebep olacağından ötürü gastrit tehlikesini artırabilir. Hastalık riskini minimumda tutmak için sağlık bir beslenme düzeninin oluşturulması gerekmektedir. Bu düzen sadece tüketilen besinlerin sağlıklı olmasını değil, tüketim zamanlarının da sağlıklı olmasını ifade etmektedir. Gastrit hastalığının risk grubunda bulunanların günde üç ile beş öğün arasında yemek yemesi gerekir. Bu öğünlerin her birinin oldukça hafif, doyurucu olması önemlidir. Ayrıca akşam yediden sonra besin almak, hastalığın risklerini artırmaktadır.

Gastrit Kronik Hale Gelebilir Mi?

Gastrit iki çeşittir. Bunlardan birincisi akut ikincisi ise kronik. Kronik gastritin başlıca sebebi helicobacter pylori isimli bakteridir. Bu bakteri çocuk yaşta insanların vücuduna girerek zamanla mide mukozasını iltihaplı hale dönüştürmektedir. Gastrit bu iltihaplı hali ifade etmek için kullanılan terimdir. Gastritin ikinci çeşidi ise akuttur. Akut gastritler oldukça fazla görülürler. Sebepleri genelde stres, beslenme alışkanlıkları ve buna benzer durumlardır. Akut gastritler etkiye göre tepki oluşturduklarından dolayı kronik gastritin sonuçlarını ortaya koymazlar. Oldukça hızlı ortaya çıktıkları gibi oldukça kolay tedavi edilirler. Ancak mutlaka tedavi edilmeleri gerekmektedir. Tedavi edilmeyen akut gastritler kronik hale gelerek, kronik gastritin komplikasyonlarının tamamını ortaya çıkarma ihtimali taşırlar.

Gastrit Mide Kanseri Yapar Mı?

Gastrit içlerinde mide kanseri de olan birçok komplikasyonu barındırır. Günümüzde gastritin teşhis ve tedavisinde çok büyük yol kat edildiğinden dolayı, erken, orta veya geç evrede teşhis edilmiş bir gastritin tedavisi mümkündür. Bu tedaviler ile gastrite sebep olan temel sebepler tamamen ortadan kaldırılabilmekle beraber nadiren bunların ortadan kaldırılamadığı görülür. Ortadan kaldırılamayan gastritlerin ülser gibi tehlikeli hastalıklara evrilme riski her zaman bulunur.

Mide kanserinin ortaya çıkabilmesi için mide mukozasındaki hücrelerden başlayarak kanserli hücre gelişiminin gözlenmesi gerekir. Bu bölgedeki iltihaplanma kanserli hücrelerin gelişebileceği uygun ortamın oluşmasına sebep olmaktadır. Ayrıca ülser başlangıcı ile doku değişimi aynı zamanda mide kanseri başlangıcı olarak kabul edildiğinden dolayı, her gastrit aynı zamanda bir miktar mide kanseri riski taşımaktadır.

Her gastrit ülsere dönüşmediği gibi mide kanserine de dönüşmez. Ülsere dönüşen gastritlerin birçoğu da mide kanserine dönüşmediği için gastrit ile mide kanseri arasında yüzde yüz sebep sonuç ilişkisi kurmak mümkün değildir. Tüm süreç genetik yatkınlıkla da yakında ilgilidir. Yani mide kanserinin oluşumu için gastrit yeterli olmamakla birlikte bir etken olarak sayılabilir.

Gastrit İle Ülser Arasındaki Farklar Nelerdir?

Gastrit ile ülser arasında sebep sonuç ilişkisi kurulabilir. Bu ilişkiyi yüzde yüz kurmak mümkün olmasa da tedavi edilmeyen birçok gastritin ileri yaşlarda ülsere dönüştüğü saptanmıştır. Günümüzde yapılan çalışmalar ülserin tek sebebinin gastrit olmadığını gösterdiğinden dolayı, her gastritin ülsere dönüşeceği sonucu çıkaramayacağı gibi; her ülserin sebebinin de gastrit olduğu söylenemez.

Ülser mide ve bağırsak yapılarını etkisi altına alan iç yaralardır. Ülserli yapılarda çapları değişmekle birlikte kanama gibi sonuçlar doğuran yaralar oluşur. Gastrit ise tamamen mideyi etkileyen, reflüye de kısmen sebep olan bir hastalıktır. Mide mukozasında iltihaplanmalar şeklinde gelişerek, mukus tabakasının mide asidine karşı aşırı hassas hale gelmesine sebep olur. Yani etkiledikleri alanlar ile etkileme şekilleri arasında farklar bulunmaktadır. Ayrıca iki hastalığın sebep olduğu durumlar da birbirinden oldukça farklıdır.

Gastrit İçin Hangi Bölüme Gidilir?

Gastrit sindirim sistemini etkisi altına alan bir hastalıktır. Oldukça net belirtiler verdiğinden dolayı tanısı kolaydır. Tedavisi de ilaçlarla yapıldığı için hastalar aile hekimlerine, dahiliye bölümüne ya da dahiliyenin alt bölümü olan gastroenteroloji bölümüne başvurabilir. Takip ve tedavi süreçleri tüm bu bölümler tarafından gerçekleştirilebilir. Eğer endoskopik inceleme gerçekleştirilecekse tedaviye dahiliyede veya gastroenteroloji bölümünde devam edilir.

Gastrit Kaç Çeşittir?

Gastrit hastalığının çeşitlerinden bahsedilemez. Mideyi etkileyen diğer bazı hastalıklarla belirti şiddetine göre neden – sonuç ilişkisine tabi tutulması sanki hastalığın çeşitleri varmış hissiyatını oluşturmaktadır. Gastrit, özel bir bakterinin mide iç yüzeyini etkilemesinden dolayı ortaya çıkan; ortaya çıkmasından sonra da evresine göre değişen belirtiler veren bir sindirim sistemi hastalığıdır.

Gastrit Görülme Yaş Aralığı Nedir?

Gastrite sebep olan bakterinin her yaşta vücuda alınması mümkündür. Gastrit ilk evrelerinde mide iç yüzeyinin sağlam olmasından dolayı gelişme imkanı bulamaz. Ergenlik sonrası yaşlardan itibaren mide iç yüzeyini tahrip eden beslenme alışkanlıklarının gelişmesiyle birlikte gastritin iltihaplı yapısı da gelişme imkanı bulur. Yani hastalığa sebep olan bakteri ile hastalığın gelişmeye başlaması arasında yıllarla ifade edilebilen farklar olmaktadır. Genelde on yedi yaş ve üzerinde sık karşılaşılması söz konusudur.

Gastrit Ne Zaman Tehlikelidir?

Gastrit, gastriti tetiklemediği bilinen besinler tüketiliyor olmasına rağmen anlık olarak ciddi belirtiler vermeye başladığında oldukça tehlikelidir. Bu aşamada hastalık kendini ülser gibi daha ciddi bir hastalığa çevirmeye başlamış demektir. Müdahale edilmediği takdirde kronik hale gelme ve ülsere dönüşme riski bulunur. Bu aşamada mide iç yüzeyi tamamen iltihaplanmış haldedir.

Gastrit Ne Zaman Ülsere Dönüşür?

Gastrite sebep olan bakteri mide mukozasına yerleştikten sonra iltihaplı yapıyı ortaya çıkarmaya başlar. İlk birkaç evrede iltihap yüzeyseldir ve midenin daha iç katmanlarını etkisi altına almamıştır. Birkaç evre geçtikten sonra orta katmanlar da iltihaplanır. Bu aşamada ülserin gelişmesine imkan veren yapı da ortaya çıkar. Geniş yaralar mide mukozasını kaplamaya başlar.

Gastrit Nelere Dikkat Edilmelidir?

Gastrit hastalarının kendilerine reçete edilen ilaçları doğru dozda ve zamanda kullanması gerekmektedir. İlaçların kullanımından sonra en çok dikkat etmeleri gereken şey ise beslenme alışkanlıklarıdır. Mide mukozasını tahrip edecek her türlü besinin tüketiminden uzak durulmalıdır. Asitli içecekler, kafein, ekşi yiyecek ve içecekler, soğan, aşırı yağlı yiyecekler ve daha birçokları yasaklı listesindedir. Özellikle soğan tüketimi kesinlikle yasaktır.

Gastrit Nasıl Bir Hastalıktır?

Gastrit temelinde özel bir bakterinin yattığı iltihaplı bir mide hastalığıdır. Hastalığın gelişim süresi oldukça uzun, hayata etkileri ise bir o kadar yoğundur. Sosyal yaşamı, beslenme alışkanlıklarını, iş yaşamını ve ikili ilişkileri etkileme kapasitesine sahiptir. Tedavisi, gastriti ortaya çıkaran faktörün temizlenmesi oldukça zor olduğundan dolayı güçtür ancak mümkündür.

Gastrit Ne Kadar Sürer?

Gastrit tedavi edilmediği takdirde ömür boyu sürer. Hatta bir noktadan sonra çok daha tehlikeli bir sindirim sistemi hastalığı olan ülsere dönüşür. Gastrit tedavi edildiği takdirde ise birkaç yıl içerisinde tamamen ortadan kalkabilir. Ortadan kalktıktan sonra da ufak beslenme alışkanlığı değişiklikleri ile tekrar etmesinin önüne geçilir.

İlgili Bölümler
İlgili Tedaviler