Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Ala Hastalığı

Ciltte ten rengini oluşturan pigmentin kaybolması neticesinde, deri üzerinde beyaz leke olarak beliren cilt hastalığı, vitiligo. Hastalık genel anlamda melanosit hücrelerinde meydana gelen hasar sonucunda oluşur ve bağışıklık sistemi ile ilişkilendirilir. Vücudun otoimmun sisteminde ortaya çıkan bozukluklar neticesinde, sağlıklı dokularla savaşan otoimmun sistemi melanosit hücrelerine zarar verdiğinde vitiligo ortaya çıkar. Bu şekilde ortaya çıkan hasar neticesinde deri üzerinde ciltten yüksek olmayan yama şeklinde beyaz tonlu lekeler meydana gelir. Hastalığın seyrine göre yama şeklindeki lekelerin vücudun %50’sine kadar yayılabilmesi mümkün olmakla beraber odak bir bölgede de beyaz lekelenme oluşabilir. Hastalık bulaşıcı olmamakla beraber ağırlıklı olarak güneş ile yoğun olarak temas eden bölgelerde karşılaşılır. Tıbbi ismi vitiligo olan hastalığın halk arasındaki adı ise “Ala” olarak bilinir. Rahatsızlık nedeniyle meydana gelen lekeler yoğun olarak el, yüz, kol ve ayaktır. Hastalığın tedavisi mümkündür ve %100 bir iyileştirme söz konusu olmasa dahi güncel olarak kullanılan tedavi yöntemleri ile başarılı sonuçlar alınarak hastalıkta gerileme sağlanır.

İnceleyen ve Onaylayan : Prof. Dr. Binnur Üstün

Ala Hastalığı Hakkında

Ala hastalığının varlığı ciltte oluşan kalıcı beyaz lekeler ile anlaşılır. Güneş ile temas halinde olan bölgelerde oluşan yanma şeklinde biçimsiz, kimi zaman geniş veya daha dar alanda beliren beyaz lekeler, ciltten yüksek olmaz. Herhangi bir yaş grubu veya cinsiyette meydana gelebilecek olan vitiligo, deri alt dokusundaki melanosit hücrelerinin hasara uğraması ile ilgilidir ve bu hasar güneş ışınlarının etkisi ve otoimmun sisteminin melanosit hücrelerine saldırması ile olur. Bulaşsız ve ağrısız bir hastalık olan ala hastalığında, kozmetik kaygılar yüksek olur ve kişi toplumsal açıdan kendisini farklı hisseder. Öte yandan toplumlarda vitiligo hastalarının maruz kaldığı sosyal baskı da kişinin depresyon ve stres ile karşılaşmasına neden olur.

Ala Hastalığı Nedir?

Tıbbi ismi ile vitiligo olan hastalık; latince vitellius kelimesinden ismi türetilmiştir. Latincede dana anlamına gelen vitellius kelimesinin kullanılmasının sebebi ise hastalıkta meydana gelen beyaz lekelerin bu hayvanın sırtındaki lekelere benzerlik göstermesi olarak bilinir.

Genel tanımı ile cilde ten rengini veren melanosit hücrelerinin görevini yerine getirememesi veya eksik olarak getirmesi sebebiyle yeterli melatonin salgılanamaması ve doku üzerine taşınamaması ile oluşan ciltte ten rengi bozukluğu. Hastalığın kaynağı melanosit hücreleri ile ilgili olduğundan, hücrelerin görevini yerine getirememesine sebep olan faktörün incelenmesi gerekir. Sıklıkla uzun süre zararlı güneş ışınlarına maruz kalmak veya bağışıklık sisteminde meydana gelen bozukluklar vitiligoyu (Ala hastalığı) tetikler. Hastalığın oluşmasına tam olarak neden olan faktör henüz tespit edilememiş olmakla beraber bu alanda incelemeler ve veri toplama süreci devam ettirilmekte. Güncel yöntemlerle giderilmesi için çalışmaların sürdürüldüğü vitiligo hastalığında, genetik faktörler önem arz ediyor. Aile bireylerinden birinde vitiligo görülen ailelerin %30-40’ında bazen de tüm öz kardeşlerde vitiligo ile karşılaşılır. Toplum içinde çok yaygın olmayan vitiligo hastalığı, kimi zaman kendiliğinden gerileyebilen veya şiddetlenebilen bir rahatsızlık olarak değerlendiriliyor.

Depigmentasyon

Kişilerin deri renginin belirlenmesinde çok sayıda faktör etkili olur. Misal; beyaz tene sahip kişilerin cildi pembe renk görünür ve bunun nedeni derinin pigment üretiminin yetersiz kalması ve derinin tabakasının damarlarında oksihemoglobinin varlığı deride pembe görüntüye yol açar. Öte yandan A vitamini öncüllerinin de derinin yağ dokusunda ve epidermis tabakada birikmesi durumunda deri sarı renk bir görünüm kazanır. Yine koyu tenli kişilere bakıldığında ise melanin pigmentinin üst dokuda birikmesi yoğun olduğundan kahverengi ile siyah arasında renk tonu değişikliği gözlemlenir. Bu şekilde deriye rengini veren melanositlerin ürettiği melanin pigmenti, etnik kökene de bağlı olmak üzere farklı tür ve oranda salgılanarak deriye taşınır. Güneş ışığına maruz kalındığında cildin koyu renge bürünmesi ve bronzlaşması melaninin deri üzerinde yoğunlaşmasıdır. Çünkü melanin yalnızca deriye renk vermekle kalmaz, ayrıca güneşten gelen ultraviyole ışınlara karşı da koruma sağlar. Cilt haricinde saç ve vücut tüylerimizin renginin de içeriğindeki melanin miktarı ve türü ile belirlendiği biliniyor. Deride melanin pigmentinin salgılanmasındaki eksikliğe bağlı olarak ortaya çıkan renk kaybına “depigmentasyon” adı verilir. Depigmentasyon durumu doğum esnasında yahut kalıtsal sebeplerle ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabilir. Yine dış faktörlerin etkisiyle de melanosit hücresi eksilerek, melanin üretimi azalarak yok olabilmekte ve depigmentasyon ortaya çıkabilmekte. Yine damar yollarında hemoglobin pigmentinde azalma olması ve deri hücrelerinin çoğalması sonucunda deride renk azalması (hipopigmentasyon) ortaya çıkabilir.

Odaksal Depigmentation

Ciltte renk kaybının türlerinden birisi olan odaksal depigmentasyonda, belirli bir merkez etrafında çok sayıda olmayan beyaz lekeler görülür. Sınırları belli olan bir alana yayılmış olan bu lekeler, ilgili alandaki melanosit hücrelerinin hasar görmesinden kaynaklı olarak renk kaybı yaşar. Öte yandan bu bölgeler genellikle güneşe yoğun olarak maruz kalan el ve yüz bölgesi olur.

Bölümlü Depigmentasyon

Depigmentasyon ile ciltte renk kaybının vücudun belirli bir bölgesinde yaşandığı depigmentasyon türü olarak değerlendirilir. El, kol, bacak, yüz ve sırt bölgesinde görülen belirgin sınırları olan geniş beyaz lekeler söz konusu olur.

Genelleşmiş Depigmentasyon

Vitiligo hastalarının en sık karşılaştıkları depigmentasyon türü olan genelleşmiş olan türde, vücudun her alanında farklı büyüklüklerde beyaz lekelerin görülmesi durumudur. Genelleşmiş depigmentasyon sıklıkla stres, hormonal bozukluklar, otoimmun sisteminde meydana gelen hasarlar ile eşleştirilir.

Görülme Sıklığı

Toplum içinde ala hastalığının görülme sıklığı genel olarak %0.5 ile %1. arasındadır. Genel sağlığa bir tehlikesi olduğu görülmeyen vitiligonun bulaşıcı olmaması ve ağrısız olması nedeniyle tedavi süreci zorlayıcı olmaz. Cinsiyete bağlı olarak görülme sıklığında bir farklılık tespit edilmemiş olmakla beraber hastalık ile karşı karşıya kalan kişilerin %30 oranında ailelerinde de vitiligo rahatsızlığı gözlemlenir. Kalıtsal olmayan hastalığın genetik yatkınlığının olduğu bilinir. Siyahi kişilerde özellikle Yahudiler, Faslılar ve Yemenliler vitiligo ile daha fazla karşılaşıyorlar. Hastalığın kendisini gösterme yaş aralığı genel olarak tüm yaş gruplarını içeriyor olmasına karşın 10-30 yaş arasında daha sık karşılaşılmış ve kaydedilmiş. Güncel istatiksel verilerin ortaya koyduğu bilgilere göre vitiligo hastalarının %50’den fazlasının 20 yaş altında olduğu ortaya çıkmış. Doğum esnasında vitiligonun varlığı ortaya çıkabilir ancak sıklıkla ilk güneş teması sürecini izleyen 2-3 yaş grubunda kendisini belli etmekte. Kadınların kozmetik açıdan daha hassas olmaları neticesinde, ciltteki depigmentasyonun erken teşhisi kadınlarda daha sık oluyor. Hastalığın vücutta yaygın olarak görülme oranları ise; %39 yüz bölgesi, %23.5 gövde ve göğüs, %10.5 boyun, %9.1 ense olarak kaydediliyor.

Tedavisi

Modern dönemde vitiligo rahatsızlığı ile karşı karşıya kalan hastaların tedavisinde uygulanan çeşitli yöntemler vardır ve hastalığın yoğun bir şekilde gerilemesinde oldukça başarılı sonuçlar alınmış durumdadır. Ala hastalığına neden olan melanosit hücrelerinde oluşan hasarın giderilmesi ve melanosit hücrelerinin yeniden kazandırılarak melanin pigmenti üretilmesinin sağlanması için topikal krem, lokal UV ışın tedavisi ve daha ileri boyutta vitiligo durumlarında ise cerrahi müdahale ile tedavi yöntemi izlenir. Hastalığın topikal kremler ile tedavisinde tekrar pigmentasyon sağlanması amaçlanır. Bu kremlerin minimum 3 aylık süre ile lekeli bölgeye sürülmesi ve tedavi sürecinin takip edilmesi gerekir. Yan etkileri olabilen bu kremler deride incelme ve düzensiz çizgilerin ortaya çıkması gibi sorunları çıkarabilir. Depigmentasyonun bağışıklık sisteminin melanosit hücrelerine zarar verdiği durumlarda oluşmasında ise immünomodülatör kremleri kullanılabilir. Immünomodülatör ile ilgili detayları alt başlıkta açıklayacağız. Ultraviyole ışık tedavisi ise modern dönemde yaygın olarak tercih edilen ala hastalığı tedavi yöntemleri arasında yer alır. Ciltte renk sağlayan pigmentlerin tekrar yüklenmesi için uygulana UV ışın tedavisi, ilaçlı tedavi sürecinde ek yöntem olarak tercih edilir. Bu uygulama esnasında psoralen adlı krem yahut oral tablet kullanılarak ciltte oluşan depigmente bölgelerin ışık hassasiyeti artırılır ve bu bölgelere ultraviyole ışın uygulamak suretiyle daha hızlı koyulaşması ve ten rengine eşit hale gelmesi sağlanır. Öte yandan psoralen ilacını kullanan kişilerin genel vücut yapılarında da güneşe karşı hassasiyet gelişeceğinden, ilacı kullanan kişilerin güneş ışınlarından olağan seviyede korunması gerekir. Ala hastalığında ters yönlü bir tedavi yöntemi ise depigmentasyon tedavisi olarak uygulanır. Eğer hastalığın tedavisi sürecinde repigmentasyon yani yeniden renklendirme başarısız olursa, uzman hekim lekelerin vücutta %50’den fazla olması durumu da söz konusu ise cildin geri kalan renk tonunda renk açma işlemine giderek, cilt tonunu eşitleyebilir. Eşitleme sürecinde sıklıkla monobenzon adı verilen ve cilt pigmentinin rengini açıklaştıran topikal kremden faydalanılır. Krem uygulaması sonrasında hasta bir süre kimseyle temas etmeyecek şekilde müşahede altında tutulur. Çünkü uygulanan topikal krem uygulanan hastanın temas ettiği kişilerde de pigment kaybı söz konusu olabilir. Bu tedavi sürecinde hastanın güneş koruyucu krem kullanması oldukça önemli bir unsur. Ala hastalığı ile karşı karşıya kalıp, hiçbir tedavi yöntemine yanıt vermeyen hastalar için tercih edilen bir yöntem ise cerrahi müdahale olarak karşımıza çıkar. Ameliyat uygulaması ile cildin sağlıklı derisi çekilmek suretiyle, beyaz lekeli olan bölgelere yerleştirme yapılabilir. Maliyeti yüksek olan bu tedavi yöntemi ise sonuçta hastanın cildinde yara izi kalmasına sebep olabiliyor.

İlaç Tedavisi

Ala hastalığının tedavisinde en sık tercih edilen tedavi yöntemi ilaç tedavisi olur. Topikal kremler ve oral yolla alınan ilaçlar ile ciltte leke kaybı oluşan bölgelerin melanosit hücrelerinin çalışmaları hızlandırılır ve melanin pigmenti üretilerek repigmentasyon hedeflenir. İlaç tedavisi uygulamaları özellikle ultraviyole ışın tedavisi ile birlikte sürdürüldüğünde çok başarılı sonuçlar alınabilmekte.

Steroid

Ala hastalığında henüz başlangıç evresinde olduğu teşhis edilen hastaların büyük bir kısmında başvurulan tedavi yöntemi kortikosteroid kremler olmakta. Bu kremlerle sıklıkla iki aylık bir tedavi süreci izlenir ve eğer bir sonuç alınamıyorsa bu yöntemden vazgeçilir. Topikal olarak intralezyonel uygulaması gerçekleştirilen kremlerin genel yan etkileri vardır ve takip edilmesi gerekir. Sistemik kortikosteroidler ise vitiligo tedavisinde hastalığın yayılmasının hızlı olarak durdurulması ve repigmentasyonun sağlanacağı bir yöntem olarak bilinir. Özellikle henüz yeni tetiklenen ala hastalığında ve diğer uygulamalarda yanıt alınamamış olan ala hastalarında tercih edildiği görülür. Yine yan etkileri ile karşılaşılması olası olan bir tedavi yöntemi olduğundan, uygulamanın başladığı süreçten itibaren hastanın takip edilmesi gerekir.

İmmünomodülatörler

Ala hastalığında da kullanılan immünomodülatörler, bağışıklık sisteminin etkilerini azaltan ve arttıran etkisi olan kremler olarak bilinir. Topikal olarak lezyon bölgesine uygulanan immünomodülatör lerden olan içeriği “tacrolimus” yahut “pimekrolimus” olan ilaçlarla tedavi yönteminden başarılı sonular alınabilir.

Ultraviyole Işık Tedavisi

Ala hastalığının iyileştirilmesinde modern dönemin en etkili yöntemlerinden birisi ultraviyole ışık tedavisi olarak bilinir. Bu yöntemler, ultraviyole ışık uygulaması yapılarak beyaz lekeli depigmente oluşmuş bölgede yoğun olarak melanosit çalışması hedeflenir ve lekenin giderilmesi için melanin pigmenti salgılanması sağlanır. Uygulama esnasında çeşitli ilaçların etkisi ile cildin ışın hassasiyeti artırarak daha başarılı sonuçlar alındığı da görülmekte. Vitiligonun büyük ölçüde gerilemesini sağlamakta başarılı olan UV ışın tedavisi kalıcı sonuçlar da vermekte.

Cerrahi Tedavi

Ala hastalığının artık giderilmesi için diğer yöntemlerin tamamen etkisiz kaldığı ve kişinin beyaz lekelerden ciddi anlamda rahatsız olduğu durumlarda kişisel tercih ile başvurulan bir yöntem. Cerrahi tedavide hasta kişinin depigmentasyon yaşamayan bölgedeki derisi çekilerek, beyaz lekeli olan bölgeye uygulanması sağlanır ve leke böylelikle kompanse edilerek giderilir. Ancak oldukça maliyetli bir tedavi olan ala hastalığının cerrahi tedavisi sonrasında ciltte yara izleri kalması olası. Bu nedenle de çok ender olarak tercih edilen bir yöntem olarak bilinir.

Ala Hastalığı Nedenleri

Ala hastalığının nedenleri çok geniş bir perdede ele almakla beraber, hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan faktörü tetikleyen unsurlar tespit edilememekte. Genel anlamda hastalık; melanosit hücresi yokluğu, hücrenin yetersiz çalışması, melanin salgılanamaması gibi durumlar sonucunda ortaya çıkıyor ancak bu durumu başlatan unsur ise herkes için farklı oluyor. Bu noktada genetik faktörlere bakıldığında, kalıtsal olduğu tam olarak kanıtlanamayan ala hastalığının genetik ilişkisinin olduğu biliniyor. Çünkü hastalık ile karşı karşıya kalan kişilerin aile çevresinde %30 oranla bir ala hastası daha oluyor. Öte yandan güneş ışınlarının ultraviyole etkilerinin ciltte yarattığı hasardan etkilenen melanosit hücrelerinin görevini yerine getiremez hale gelmesi de vitiligonun tetikleyicisi olarak güneş ışınlarını ele aldırıyor. Diğer yandan otoimmun sistemi ile bağdaştırılan ala hastalığında, kişinin bağışıklık sisteminin kendi sağlıklı dokuları ile çatışması durumunun etkili olduğu görülüyor. Bağışıklık sisteminin melanosit hücrelerini tanımaması ve tıpkı bir bakteri veya virüs gibi saldırması depigmentasyona sebep olabiliyor.

Deride Pigment Kaybı

Ala hastalığının merkezinde yatan rahatsızlık doğrudan deride pigment eksikliği olarak bilinir. Çünkü vücut yeterli seviyede melanin pigmenti salgılamaz ve derinin belirli bölgelerinde pigment eksikliği oluşması, bu bölgelerde rengin kaybolmasına neden olur. Deriye rengini veren faktör melanin pigmentidir ve melanosit hücreleri tarafından salgılanarak derinin üst tabakasına melanomlar aracılığıyla taşınır. Ciltte meydana gelen bir hasar, bağışıklık sistemindeki bozukluklar ve stres gibi faktörler nedeniyle bölgesel pigment kaybı söz konusu olabilir ve beyaz lekeler ile karşılaşılabilir.

Ala Hastalığı Belirtileri

Ala hastalarının sıklıkla karşılaştıkları bir takım belirtiler var ancak bu belirtilerin tanımlanması kimi zaman zor olabiliyor. Çünkü derinin görünmez alanlarında beyaz lekeler oluşması söz konusu olabilir. Öte yandan ala hastalığı başlangıç aşamasında hipopigmentasyon şeklinde ortaya çıkabiliyor ve renk kaybının tonton yitimi söz konusu olabiliyor. Böyle durumlarda da kolaylıkla hastanın ala hastalığını fark edememesi mümkün.

Ciltte Beyaz Lekeler

Ala hastalığının başlangıç aşamasında hipopigmentasyon şeklinde gelişen beyaz lekeler görülebilir. Ayrıca hastalığın ilk evrelerinde küçük beyaz lekeler ortaya çıkabilir. Bu lekelerin belirli bir bölgede yoğun olarak çıkması, irili ufaklı çok sayıda lekenin belirmesi, tenin belirli bir bölgesinde az da olsa daha açık ton tespit edilmesi ala hastalığının işaretçisidir. Ayrıca kaş, kirpik, saç ve sakalda meydana gelen erken yaşta grileşmeler de ala hastalığına işaret ediyor olabilir.

Ala Hastalığı Teşhis ve Tanı Yöntemleri

Ala hastalığının deri üzerinde oluşturduğu lekeler ayırt edilebilir bir formda bulunur. Kişinin kendisi doğrudan bu tanıyı koyamasa da cilt hastalıkları konusunda uzman bir hekim tarafından lekelerin ala hastalığının belirtisi olduğu teşhisi kolayca konulabilir. Hastalık pigmentasyonla alakalı olduğundan dolayı kolayca ayırt edilebilir. Ayrıca bazı vakalarda wood ışığı olarak adlandırılan testin kullanılması gerekmektedir.

Wood Işığı Testi

Wood ışığı, ışık kaynağının özel bir teknik ile filtrelenmesi sonucu ortaya çıkarılan ve gözle görülemeyen dalga boylarının görünür olmasını sağlayan özel bir tekniktir. Bu teknik için ışık kaynağının oldukça güçlü olması gerekir. Ayrıca filtre işleminin yapılacağı aletin de nikel oksit de içeren baryum silikattan yapılmış olması gerekir. Böylece ala hastalığının ortaya çıkardığı lekelerin tam olarak gözlenebilmesi mümkün hale gelmektedir.

Uygulama ancak gerektiği takdirde yapıldığından dolayı özel bir ortam gerektirir. Işık kaynağı ve filtreye ek olarak karanlık bir oda gerekir. Hasta karanlık odaya alınır. Odadaki tüm ışık kaynakları kapatılır ve gözlerin karanlığa alışması beklenir. Gözler karanlığa uyum sağladıktan sonra ışık kaynağı açılır. Açılan ışık kaynağı vücudun incelenecek bölgesinden on santimetre uzakta tutularak inceleme gerçekleştirilir.

Özellikle ala hastalığının ayırıcı tanısının yapılması için kullanılan bu teknik sayesinde ala hastalığının sebep olduğu lekeler ile normal deri rengi tam olarak birbirinden ayırt edilebilir. Mevcut olan lekelere ek olarak henüz dışarıya belirti vermeyen lekelerin de tespiti bu yöntem ile kolayca yapılabilir.

Ala Hastalığı Risk Faktörleri

Ala hastalığının ortaya çıkmasında etkili olan bir takım risk faktörleri bulunur. Bu risk faktörleri hastalığın tetiklenmesinin yanında ilerlemesinde de şiddetli olarak etki gösterebilen faktörler olarak sıralanır. Genel anlamda her biri melanosit hücresinde hasara yol açan bu risk faktörlerinin doğru bir şekilde gözetilmesi ve eğer hasta başlangıç aşamasındaysa mutlaka tedaviye başlanarak, bu unsurlardan korunması gerekir.

Stres

Modern dönemin en yaygın rahatsızlığı olarak kabul edilen stres, vücutta birçok fonksiyonun hatalı olarak yerine getirilmesine, vücudun sağlığını kaybetmesine ve kalıcı hasarların oluşmasına yol açabilmekte. Stres, vücutta kalp, beyin, akciğer, karaciğer, böbrek ayırt etmeksizin kişiden kişiye fark edebilen olumsuz etkileri ile tanınır. Psikolojik açıdan baskı altında kalan kimseler, panik ve korku halindeki kişiler, depresyon ile karşı karşıya kalan bireyler stres ile birlikte gelen riskli hastalıklara karşı bir adım daha yakın olurlar. Bu anlamda ala hastalığı ile stres ilişkisi de çok yaygın. Özellikle yoğun çalışma şartları, endişeli süreçler ve duygusal buhranlar nedeniyle stres altına kalan kişilerin melanosit hücrelerinin kendilerini deforme ettikleri, otoimmun sisteminin de kafa karışıklığı yaşayarak melanin pigmenti üretimine hasar verdiği tespit edilir. Stresten uzak durmak, ala hastalığı riskini azaltmakta oldukça etkili. Bilhassa yapılan araştırmalar sonucunda stres ile cilt hastalıklarının arasında yoğun bir ilişki ortaya konuluyor.

Genetik

Ala hastalığına yönelik yapılan veri çalışmaları sonucunda hastalığın kalıtsal olmamasına karşın genetik yatkınlıkla ilişkili olduğu düşünülür. Ortaya konulan veri analizleri sonucunda ala hastalığı ile karşı karşıya kalan kişilerin aile bireyleri içerisinde %30 oranla benzer şekilde beyaz lekelenmeler görüldüğü bildiriliyor. Yine yapılan bir çalışmalarda ala hastası bir kişinin kardeşlerinde de benzer hastalığın seyretmesi olasılığının yüksek olduğu biliniyor.

Güneş Yanığı

Melanosit hücreleri, aldığı güneş ışınına bağlı olarak çalışmaya başlar ve melanin pigmentini deri üstüne yollar. Bu pigment deri üstüne birikmek suretiyle ten rengini bronzlaştırır ve ortaya çıkan koyu renk neticesinde güneş ışınlarının zararlı etkileri absorbe edilir. Belirli bir seviyeye kadar güneş ışınlarını başarılı bir şekilde engelleyerek vücudu izole eden melanosit hücreleri ve pigmentler aşırı güneş ışını nedeniyle hasara uğrar. Ortaya çıkan güneş yanığı, bölgesel olarak deri hücrelerinde fonksiyon kaybına yol açabilir. Ultraviyole ışınların zararlı etkileri ile birlikte melanosit hücrelerinin işlevsizleşmesi melanin pigmenti üretimini hasara uğratarak, deride renk kaybına sebep olabilir. Güneş yanığı, ala hastalığı ile ilişkilendirilen en güçlü risk faktörü olmakla beraber kişinin kendi bireysel yöntemleriyle kendisini koruyabileceği bir unsur. Güneşe karşı hassasiyeti olan kişilerin ve hatta hassasiyeti olmayan kişilerin de mutlaka yaz kış demeden güneş kremi kullanmaları önerilir.

Ala Hastalığının Komplikasyonları

Ala hastalığı genel sağlık durumuna fazla bir etkisi olmayan hastalık olmasına rağmen tedavi edilmediği takdirde çok olmasa da komplikasyon geliştirme riski bulunan hastalıklardandır. Lekelenme görülen noktaların güneşin zararlı ışınlarına sıkça maruz bırakılması halinde cilt kanseri gelişebilir. Bu yüzden tedavi öncesi ve süresince ilgili bölgelere koruyucu güneş kremleri sürmek oldukça faydalı olacaktır. Yine nadiren gelişmekle birlikte ala hastalarında vitamin eksiklikleri, behçet hastalığı, kandidiyazis gibi hastalıklar da ortaya çıkabilir. Bu hastalıklar ala hastalığının sebebi olan melonosit hücrelerindeki zarardan yararlanır veya bu hasardan ötürü ortaya çıkabilirler.

Ala Hastalığı Nasıl Önlenir?

Hastalık ileri evrelerine kadar ya hiç ya da oldukça az belirti verdiğinden dolayı önlemek mümkün olmamaktadır. Ancak ortaya çıktıktan sonra yapılan testler sayesinde yeni gelişimlerin önüne geçilebilir. Ayrıca birçok hastalık gibi ala hastalığı da kişinin psikolojik ve çevresel durumundan etkilenir. İlk teşhis yapıldıktan sonra:

  • Sosyal hayatta ve iş hayatında stresten uzak durulması, stresli ortamlara girilmemesi gerekir.
  • Sigara ve alkol gibi bünye üzerinde yıkıcı etkilere sahip zararlılardan uzak durmak
  • Deriye en büyük zararları veren zararlı güneş ışınlarına çıkmamak, uzun kollular giymek veya koruyucu güneş kremleri sürmek
  • Beslenme ve uyku düzeni konusunda oldukça sabit olmak

Hastalığın ilerlememesi ve tedavinin başarılı olması açısından oldukça önemlidir.

Sık Sorulan Sorular

Her Beyaz Leke Ala Hastalığına Mı İşaret Eder?

Ciltte pigment kaybı ile kendisini gösteren tek rahatsızlık ala hastalığı değildir. Sedef hastalığı gibi birkaç deri hastalığında daha melanosit hücrelerinin deformasyonu nedeniyle ciltte pigment kaybı görülür. Bu nedenle her beyaz lekenin doğrudan ala hastalığı olarak tanımlanması doğru bir yorumlama olmaz. Eğer vücudunuzda beyaz renkli deriden yüksek olmayan lekeler söz konusuysa, bu durum ile ilgili olarak mutlaka bir cilt uzmanına danışarak bilgi almanız ve hastalığın teşhisini profesyonel birisinin yapmasını sağlamanız gerekir. Öte yandan doğru tedavi sürecinin belirlenmesinde, hastalığın doğru teşhisi büyük önem arz eder.

Ala Hastalığı Başka Hastalıkların Habercisi Olabilir Mi?

Derideki melanosit hücrelerinin işlevsiz kalarak melanin pigmenti üretmemesi ve deride belirli bölgelerde melanin pigmentinin olmaması ile ortaya çıkan ala hastalığı genel sağlığa etkisi olmayan bir hastalık olarak tanımlanır. Vitiligo hastalığında ciltte ortaya çıkan beyazlıklar hassas cilt bölgeleridir ve güneş ışınlarına karşı savunmasız olurlar; bu nedenle de bu bölgelerin zararlı ışınlara maruz kalması durumunda deride deformasyondan başlamak üzere çeşitli kanser risklerine kadar uzanan bir komplikasyon süreci söz konusu olabilir. Bu durumlar çok ender rastlanan komplikasyonlar olmakla beraber iyi bir güneş koruyucusu ile engellenebilir. Öte yandan vitiligo ile birlikte multivitamin eksikliği, tiroit iltihabı, Behçet, romatoid artrit, kandidiyazis, disbiozis, helikobakter pylori gibi rahatsızlıkların var olup olmadığının araştırılması gerekir. Bu hastalıklar melanosit hücrelerine hasar verebilen veya bu hasardan ötürü gelişebilen rahatsızlıklar olarak bilinirler.

Tedavi Hastalığın Tamamen Geçmesini Sağlar Mı?

Ala hastalığının tedavisinde uygulanan yöntemler aracılığıyla ciltteki beyaz lekelerin giderilmesi büyük ölçüde mümkün olabiliyor ancak hastalığın bir daha asla tekrar etmeyeceği veya leke oluşumunun bir daha olmayacağı gibi bir kesin bilgi henüz kaydedilmemiş. Bu anlamda ala hastalığının tamamen geçmesi söz konusu olmamakla beraber büyük ölçüde ortadan kaldırılabilmesi mümkün.

Tedaviden Sonra Hastalık Tekrarlar Mı?

Ala hastalığının iyileştirilmesinde uygulanan tedavi yöntemlerinin birçoğu kalıcı sonuçlar verir ancak hastalığın tam olarak nedeni tespit edilememiş olduğundan ötürü tekrar nüksetmesi de söz konusu olabilir. Birçok ala hastasında hastalığın giderildiği tedaviler sonrasında tekrar beyaz lekelenme oluşumu ya hiç görülmemiş ya da eser oranda tespit edilmiş.

Ala Hastalığı Önlenebilir Mi?

Ala hastalığının varlığı, hastalığın belirtisi olan deride pigment kaybı olmaksızın anlaşılamayacağı için önlenmesi sıfırdan mümkün olmayabilir. Ancak ilk belirti sonrasında hastalığın şiddetlenmesi ve belirtilerin yayılması bazı önlemlerin alınması suretiyle önlenebilir. Bu anlamda; stresten kaçınmak, sigara ve alkol kullanmamak, güneş ışınlarından ve diğer zararlı ışınlardan korunmak, sık sık güneş koruyucu kremler kullanmak, dengeli beslenmek ve doktor tavsiyesi ile başlangıç sonrası gerekli ilaçların kullanılması ala hastalığının ilerlemesini engeller.

Ala Hastalığı Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Ala hastalığı normal seyrindeyken tedavi edilmediğinde genel sağlık açısından bir problem yaratmayan bir hastalık olmasına karşın ciltteki beyaz lekeler vücutta bir takım hassasiyetleri başlatabilir. Güneş ışınları ve zararlı ışınlara karşı defans özelliği olmayan deri dokuların ve hücrelerin bu ışınların etkisiyle hasar görmesine sebep olabilir. Böyle bir durumun sonuçları kansere kadar ulaşabilen bir komplikasyon perdesini ortaya çıkarır. Tedavisi yapılmayan ala hastalıklarında lekelerin şiddetlenmesi ve yaygınlaşması da söz konusu olabilir. Böyle bir durum sonrasında tedaviye başvurmak ise yanıtsız kalmasına sebep olabilir.

Evde Tedavi Edilebilir Mi?

Ala hastalığının evde tedavi edilebilmesi mümkün değildir. Çünkü hastalık melanosit hücreleri ile ilgili ilaçların ve kremlerin kullanılmasına ihtiyaç duyar. Hastalığın, evde yalnızca engellenmesine yönelik önlemler alınabilir. Ayrıca hastalığın ala hastalığı olup olmadığının teşhisi de uzman bir doktor tarafından konulması ve buna göre bir tedavi sürecinin izlenmesi gerekir. Hastalığın ortaya çıkış hikayesi ve tahlil sonuçları neticesinde izlenecek olan tedavi sürecine karar verilir.

Ala Hastalığı Bulaşıcı Mıdır?

Ala hastalığı bulaşıcı özellik taşımayan bir hastalık. Ancak toplum içerisinde ala hastası olan kişilerin ciltlerinde beyaz lekelerin görünüyor olması ve lekelerin şekilsiz, keskin biçimlerde olması olumsuz bir yargıya neden olabiliyor. Bu durum sosyolojik açıdan hastanın kendisini baskı altında hissetmesine sebep olabiliyor. Bu anlamda toplumun vitiligo (ala hastalığı) hakkında bilinçlendirilmesi ve hastaların desteklenmesi önem arz eder.

Ala Hastalığı Ağrıya Ya Da Yanmaya Sebep Olur Mu?

Ala hastalığının neden olduğu ciltte oluşan beyaz lekeler ağrısızdır ve yanma yapmazlar. Ancak bu bölgeler güneş ışınlarına ve zararlı ışınlara karşı oldukça hassas oldukları için özel olarak korunmaları gerekir. Yine tedavi sürecinde faydalanılan krem, ilaç ve UV ışınlar neticesinde bu lekeli bölgelerde yanma hissi, kabarıklık ve soyulma görülebilir.

Lekeler Kendiliğinden Geçer Mi?

Bu soruya yönelik olarak yapılan çalışmalar belirsizlikle sonuçlanmış. Çünkü genel anlamda ala hastalarında meydana gelen beyaz lekelenmeler, kalıcı olarak bu bölgeye nüfuz eder. Bu bölgede melanosit hücresi işlevsizliği ve yokluğu; buna bağlı olarak da melanin pigmenti yokluğu söz konusu olur. Bazı hastalarda ise vitiligo nedeniyle ortaya çıkan lekelerde çeşitli önlemlerin de alındığı durumlarda lekelerde gerileme olduğu tespit edilmiştir.

Hastalık Ölüme Sebep Olur Mu?

Ala hastalığı kendi başına ölümcül bir hastalık değildir ve ölüme sebep olmaz. Ancak hastalığın aşırı şiddetli seyrettiği kişilerde tedavinin yapılmamasına bağlı olarak ortaya çıkan ciltteki beyaz lekelerden alınan zararlı etkiler vücutta farklı hastalıkların ve komplikasyonların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu unsurlar ise kendi içerisinde ölümcül rahatsızlıklara yol açabilir.

Ala Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?

Deri üzerinde belirli bir formda ve şekilde beyaz lekeler, renk tonunda açılmalar gibi normal renk tonundan ayrılan unsurlar ala hastalığının işaretçisi olabilir. Hastalığın uzman bir hekim tarafından teşhis edilmesinde ise Wood Lambası kullanılır.

Tedavi Sonrası Hastanın Yapması Gerekenler Nelerdir?

Ala hastası bir kişinin tedavi sürecinde ve sonrasında en çok dikkat etmesi gereken unsur güneş ışınlarından ve diğer zararlı ışınlardan korunmasıdır. Sık sık ve yaz-kış demeden güneş koruyucu kremler kullanmak güneş ışınlarından korunmada oldukça etkili olur. Öte yandan güneşin dik açıdan vurduğu saatlerde dışarıya çıkmamak, güneş altında kalmamak, şapka ve uzun kıyafetler tercih etmek güneş ışınlarından korunmayı sağlar. Ayrıca stresten kaçınmak, sosyal ortamlarda bulunmak ve vakit geçirmek, çalışmak, egzersiz ve spor yapmak, bol su içmek, vitamin ve mineral takviyesi almak, bağışıklık sistemini güçlendirecek şekilde beslenmek, sigara ve alkol gibi zararlı maddelerden uzak durmak tedavi sonrasında iyileşmenin kalıcılığını destekler.

Hastalığın Sebep Olduğu Lekeleri Makyajla Kapatmanın Bir Sakıncası Var Mı?

Ala hastalığında ortaya çıkan beyaz lekelerin makyajla kapatılmasında genel olarak bir sakınca görülmez. Ancak unutulmamalıdır ki; makyaj ile kapatma yöntemi kişisel bir kaçınmanın işaretçisi olmakla birlikte uygulanan makyaj malzemelerinin kimyasal yapısı ve lekeyi kaybetmek için uygulanan yoğun makyaj dokuda hasara yol açabilir. Eğer makyaj ile leke kapatma yapılacaksa mutlaka kaliteli ve deriye hava aldıran makyaj malzemeleri kullanılmalı. Tekrar ev ortamına dönüldüğünde ise bu makyaj uygulaması uygun pH değerine sahip temizleyicilerle güzelce temizlenmeli.

Ala Hastalığı Neden Olur?

Ala hastalığının temel sebebi olarak bağışıklık sisteminin kendisi gösterilmektedir. Hastalığı ortaya çıkaran şey, bağışık sisteminin parçası olarak görev yapan koruyucu hücrelerin deri üzerindeki melanositleri tahrip etmesidir. Bu, kanıtlanmış bir teori olmamakla birlikte yapılan incelemelerin büyük bir çoğunluğu bunu göstermektedir. Bağışıklık sisteminin melanositleri tahrip etmesinin altında yatan sebepler konusunda ise uzlaşma söz konusu değildir. Güneş ışınlarına fazla maruz kalınmasıv ve stres gibi psikolojik sorunlar başlıca sebepler olarak görülmektedir.

İlgili Bölümler