Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Beyin Sapı Ameliyatı

Ameliyat Özeti
Anestezi Türü: Genel Anestezi
Ameliyat Süresi: 6 - 9 Saat
Hastanede Kalma Süresi: 3 - 4 Gün
İşe Dönme Süresi: 1 - 2 Ay

Ameliyat ve tedavi süreçleri, kişiden kişiye farklılık arz edebilir. Ameliyat.com tedavi ve ameliyat özetlerinde, ortalama değer niteliği taşıyabilecek örnek tablolardan yararlanılmıştır.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Hakkında
Beyin Sapı Ameliyatı Öncesi
Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Sonrası
Sık Sorulan Sorular

Beyin sapı anatomik açıdan incelendiğinde beyin ile omuriliğin birbiri ile bağlantısını sağlayan kritik bir yapıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde santral sinir sisteminin parçalarından bir tanesi olarak gösterilebilir. Beyin sapını oluşturan üç temel yapı mevcuttur. Bunlardan birincisi omurilik soğanı yani medulla oblangata; ikincisi köprü yani pons ve üçüncüsü ise retiküler formasyondur. Beyin sapı vücudun neredeyse tüm fonksiyonlarının kontrol edildiği bölge olarak karşımıza çıkar. Bu kontrol mekanizması doğrudan karar alıcı değil iletici konumdadır. Beyinden gelen elektrik sinyalleri yani vücudun diğer bölümlerine gitmesi gereken emirler bu bölgeden toplanarak omuriliğe iletilir. Omurilikten sonra ise ilgili organlara aktarılarak yaşamın ve yaşamsal fonksiyonların devamı sağlanır. Beyin sapı üzerinden aktarımı sağlanan fonksiyonlara örnek olarak açlık, susuzluk, kan basıncı, motor kabiliyetler verilebilir.

Beyin sapı bölgesinde ortaya çıkan tümörler beyin tümörleri içerisinde değerlendirilir ve tedavi yöntemleri de buna göre şekillendirilir. Kontrol ettiği veya ilettiği fonksiyonlar düşünüldüğünde gayet hassas bir yapı olduğunu söylemek mümkündür. İstatistiksel olarak incelendiğinde her yüz beyin tümörünün yalnızca bir ya da ikisi beyin sapı tümörüdür. Beyin sapı tümörlerinin yaklaşık olarak yüzde doksan beşi, yirmi yaşın altındaki bireylerde gözlemlenir. Yirmi yaş altı hastalarda görülme sıklığı da ayrıştırılırsa, beyin sapı tümörüne yakalananların yedi ile dokuz yaş arasına sıkıştığı gözlemlenir. Beyin sapı tümörlerinin tedavi ile ilgili olan tarihi yaklaşık olarak otuz yıl öncesine dayanır. Bu açıdan değerlendirildiğinde henüz genç bir alan olduğunu söylemek mümkündür. Beyin tümörlerinden ve diğer tümörlerden elde edilen bilgiler ve sonrasında yapılan bilgi aktarımı dolayısıyla geliştirilen teknikler değerlendirildiğinde, beyin sapı tümörlerinin tedavisi için hızlı yol kat edildiği söylenebilir. Beyin sapı tümörlerinin tedavi edilmesi amacıyla temelde üç teknikten yararlanılır. Bunlar kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi müdahalelerdir.

İnceleyen ve Onaylayan : Doç. Dr. Aşkın Şeker

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Hakkında

Beyin sapı tümörü ameliyatı, bölgenin hassasiyeti de düşünüldüğünde doğrudan tercih edilen bir yöntem değildir. Tümörün tipi ve yayılım derecesi, tedavi haritasının belirlenmesinde iki anahtar olarak karşımıza çıkar. Eğer yayılmacı ve tüm beyin sapı bölgesini etkilemiş bir tümör ile karşı karşıya ise cerrah, yapılacak tedavinin mahiyetini kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler oluşturmaktadır. Eğer tümör yapısı tamamen çıkartılabilecek veya çıkartılması sırasında alınacak risk sonuçları karşılayabilecek derecede ise cerrahi yöntem tercih edilir.

Beyin Sapı Tümörü Belirtileri

Beyin sapı bölgesi hala vücudun karanlık bölgelerinden birisi olarak karşımıza çıkar. Bunun sebebi bölgenin ve üstlendiği fonksiyonların anlaşılamıyor oluşu değil, cerrahi müdahale ile alınacak riskin büyük sonuçlarının, cerrahi yöntem ile alınacak faydadan fazla oluşundandır. Beyin sapı tümörlerinin belirtileri oldukça kuvvetli ve spesifiktir. Ancak verdiği belirtiler geç evrelerde olduğundan ve erken evrelerinde hasta tarafından doğrudan fark edilebilecek belirtiler vermediklerinden dolayı, erken teşhis imkânı oldukça düşüktür.

Yürüyememe

Yürüme, motor fonksiyonlardan bir tanesidir. Beyin bölgesinde oluşturulan emirler beyin sapını ve omuriliği takip ederek ayaklara ve ilgili diğer kaslara iletilir. Sanıldığının aksine yürüme kabiliyeti yalnızca ayak ve bacak bölgesindeki kaslarla değil, birçok diğer kasla da ilgili bir fonksiyon olduğundan dolayı, yürüme fonksiyonunu ortadan kaldırabilecek derecedeki bozukluklar yine bu birçok olarak adlandırılan yapılardan da kaynaklanabilir. Beyinde veya omurilikte ortaya çıkabilecek sorunlar pekâlâ yürümeyi aksatacak veya tamamen ortadan kaldıracak etkilere sahiptir. Aynı şekilde beyin sapında ortaya çıkan tümör yapıları da iletilen sinyallerin önüne geçerek yürümenin bozulmasına sebep olabilir.

Güçsüzlük

Santral sinir sisteminin olağan çalışması halinde vücutta gözlemlenen etkiler doğrudan veya dolaylı yoldan dış etmenlerin sonucu olarak karşımıza çıkar. Örneğin çok çalışmak bir dış etmen olarak karşımıza çıktığında bunun sonucu olarak yorgunluğu ve güçsüzlüğü görebiliriz. Güçsüzlüğün temel sebebi kas yapılarındaki yoğun çalışmaya bağlı olarak gelişen durumlardır. Sinir sistemi üzerinden yapılan iletimlerin, gelişen bu durumlara pek bir etkisi yoktur. Ancak beyin sapı tümörlerinin varlığı kas yapılarına sinyallerin iletilememesi gibi problemlere sebep olur. Bu sebebiyet ise tümör dokularının, sağlıklı sinir dokuları üzerinde oluşturduğu baskıdan kaynaklanır. Sürekli ve dinlenme ile geçmeyen yorgunluk, güçsüzlük halinin mevcudiyeti orta evre beyin sapı tümörlerinin en net belirtilerinden bir tanesidir.

Dengesizlik

Vücudun dengesi iç kulak bölgesinden alınan sinyaller ile sağlanır. Sağlıklı insanlarda dış etmenler olmaksızın dengesizliğin ortaya çıkması mümkün değildir. Yani dengesizlik eğer ideal yaşam koşullarında ortaya çıkıyorsa bunun sebebinin başka bölgelerde aranması gerekir. Vücudun tüm bilgilerinin sinir ağları yardımıyla beyin bölgesine aktarıldığı ve burada işlenerek karşıt sinyallerin vücuda gönderildiği bilinen bir gerçektir. Anlık hesaplamalar ve iletimler sayesinde gerçekleşen bu süreç, vücudun tüm organlarının ve kaslarının kullanılarak dengenin sağlanması sonucunu doğurur. Tümör yapılarının beyin sapını etkisi altına alması sonucu sinyallerin iletilememesi, geç iletilmesi gibi problemler ortaya çıktığından dolayı, beyin sapı tümörlerinin varlığı orta evrelerde dengesizlik problemlerinin ortaya çıkmasına sebep olur.

Ayakta Duramama

Ayakta durmak ayak ve bacak kaslarına ek olarak bir dizi diğer kasın ve yapının sorumluluğundadır. Bu yapılardan herhangi birinde meydana gelen sorunlar ayakta duramama halinin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Doğrudan fiziksel bir problem olmadığı durumlarda sorun, sinir sisteminde aranır. Ayakta duramamak beraberinde dengesizlik ve yürüyememe gibi diğer belirtilerle gelir. Dengesizlik başlangıç aşaması, ayakta duramama orta aşama ise yürüyememe beyin sapı tümörlerinin verdiği belirtiler arasında son aşamadır. Sinir iletiminde ayakta duramama gibi bir sonucu ortaya çıkarabilecek derecede hasara tümör yapıları sebep olabileceğinden dolayı beyin, omurilik ve beyin sapında tümörlü yapı olup olmadığının bu belirti sonrası araştırılması gerekir.

Yutma Güçlüğü

Yutkunma, boyun bölgesi kaslarının, yutmayı kolaylaştırmak amacıyla beyinden aldıkları sinyal doğrultusunda kasılıp boşalması şeklinde gerçekleştirilen bir süreçtir. Sürecin gerçekleşebilmesi ise beyin bölgesinde karar alınması, bu kararın sinyaller yardımıyla beyin sapı ve omurilik üzerinden ilgili kaslara aktarılması gerekir. Eylemin gerçekleşmesi sonrasında ise karşıt sinyalin yine aynı yol üzerinden beyin bölgesine aktarılması da sürecin parçasıdır. Beyin sapına yerleşen tümörlü dokuların sinyallerde gecikmeye veya kesintiye sebep olması durumunda ise, yutkunma güçlüklerinin ortaya çıkması muhtemeldir. Eğer ilgili kaslarda problem bulunamaz ise sorunun sinir sistemini etkilemesi muhtemel faktörlerde yani omurilik, beyin veya beyin sapı tümörlerinde aranması gerekir.

Konuşma Güçlüğü

Konuşmak ciddi bir bilişsel süreç olarak karşımıza çıkar. Vücudun tüm duyularından toplanan sinyallerin beyine aktarılması, işlenmesi beraberinde iletişim ihtiyacını da getirebilir. İletişim ise kol, bacak ve mimiklere ek olarak ağız yoluyla yapılır. Konuşmanın ve seslerin ortaya çıkabilmesi ciddi derecede çaba ile beraber sinir hareketi gerektirir. Önce duyular üzerinden tepkinin ölçülmesi, beyine iletilmesi, beyin tarafından işlenip tepkinin oluşturulması ve tekrar sinir ağı üzerinden iletilen sinyaller vasıtasıyla konuşmak için gerekli kasların harekete geçirilmesi gerekmektedir. Tüm bu sürecin aksamasını sağlayacak faktörlerden eğer fiziksel sorunlar bulunamazsa, süreci engelleyen faktörün sinirsel olduğu tespitine varılır. Konuşmayı etkileyebilecek derecede büyük bir sinirsel problemin ortaya çıkmasına sebep olabilecek faktörler ise omurilik, beyin veya beyin sapı tümörleri olarak sıralanabilir. Beyin sapı tümörleri sayılan tüm bu tümör lokasyonları arasında, konuşmayı en çok etkileyebilecek olanlardan bir tanesidir. İleri evre beyin sapı tümörlerinde konuşma güçlüğü veya tamamen ortadan kalkması durumu sıkça gözlemlenir.

Şaşılık

Şaşılığın sebebi tam olarak bilinmemektedir. Göz bebeğinin aşağı, yukarı, sağa veya sola kayması olarak tarif edilebilir. Tümör kaynaksız olarak adlandırılan vakalarda tedavisi gözlükle veya cerrahi olarak yapılabilir. Toplumun yaklaşık olarak yüzde üçünde görülen bu durum, eğer erken fark edilirse kolayca tedavi edilebilmektedir. Akraba evliliği, erken doğum, gebeliğin sağlıklı geçip geçmemesi gibi durumların doğrudan etkisi altında bulunan bu rahatsızlığın bir diğer ve sonradan gelişen sebebi ise beyin sapı tümörleridir. Beyin sapı tümörlerinin en sık görüldüğü yaşlar olan yedi ile on aynı zamanda şaşılığın da en net gözlemlendiği yaş aralığı olduğundan dolayı, şaşılık genelde beyin tümörünün varlığına yorulmamaktadır. Şaşılığın mevcut olması halinde mutlaka beyin veya beyin sapı tümörü şüphesinin ortaya çıkması gerekir. Şaşılık bu tip tümörlerin erken evrede verdiği belirtilerin başında gelmektedir.

Gözlerde Dışa, İçe ve Yukarı Bakamama

Beyin sapı tümörlerinin ortaya çıkardığı orta evre belirtilerinin başında gözlerde meydana gelen problemler gelir. Şaşılık ilk evre belirtileri arasında olsa da hasta tarafından kontrol edilebildiğinden dolayı büyük bir şikâyet unsuru oluşturmaz. Ancak bilişsel sürecin önemli elemanlarından olan gözlerde meydana gelen içe, dışa ve yukarı bakamama sorunu, hasta tarafından kontrol edilebilir bir süreç değildir. Beyin ve beyin sapı tümörlerinin sinir iletimini bozmaları sonucu bu gibi orta evre problemlerinin ortaya çıkması muhtemeldir. Hasta istese dahi göz bebeklerini kontrol edemez hale gelir. Çünkü kontrol mekanizması tümörün mevcut olduğu bölgenin hakimiyeti altındadır.

Risk Faktörleri

Beyin sapı tümörlerinin oluşmasını sağlayan risk faktörleri, diğer tümörlerin risk faktörleriyle benzeşmektedir. Beyin sapı tümörleri ile yapılan mücadelenin görece genç olmasından kaynaklı olarak, hangi risk faktörünün hangi tür beyin sapı tümörüne sebep olduğu tam olarak belirlenememektedir. Risk faktörlerinin sonuçları tam olarak belirlenemese dahi, tümör yapılarının hangi karakteri taşıdığı yapılan testler ile tam olarak bilinmektedir. Bu risk faktörleri çevresel ve genetik faktörler olarak iki temel kategori altında incelenebilir. Genetik faktörler için yapılacak müdahale oldukça sınırlıdır. Ancak çevresel faktörlere müdahale edilmesi, maruz kalınmasının engellenmesi gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Hastalıktan müzdarip olmayan bireylerin de risk faktörlerine dikkat etmesi, önleyici tedavi açısından önemli bir yer tutmaktadır.

Radyasyon

İnsan vücudunu oluşturan hücreler de insanlar gibi doğar, büyür, çoğalır ve ölürler. Süreç beraberine insan yaşlanmasını ve nihayetinde ölümünü getirir. Hiçbir genetik ve çevresel etmene maruz kalmadığında dahi bu sürecin işlediği gözlemlenir. Hücrelerin olağan süreçte izlediği yol standarttır. Bu yolun tamamı hücrelerin DNA yapılarına kodlanmış olduğundan dolayı, müdahaleye çok açık değildir. Radyasyon, çevresel faktörler arasında kansere en çok sebep olanıdır. Hücrelerin DNA’larına kodlanan çoğalma ile alakalı bölümün bozulmasına ve hücrenin zamansız ve çok fazla bölünmesine sebep olur. Süreç DNA tarafından kontrol edilemediğinde kişinin kanserli hücrelere sahip olması söz konusudur. Beyin sapı tümörlerinin oluşumunda da diğer kanser türlerinde olduğu gibi radyasyon oldukça etkilidir. Çevremizdeki tüm oluşumlar belli derecede radyasyon yayar. Ancak bu radyasyon kabul edilebilir seviyede olduğundan dolayı, kanserli hücre oluşumuna sebep olmaz. Kaynağın, beklenmedik derecede radyasyon yayması durumunda ise hücreler bozulur ve kanser ortaya çıkar.

Radyoaktif Işınlar

Evren doğal olarak tanımlanabilecek şekilde radyasyon yayar. Yayılan bu radyasyon iki tip olarak gözlemlenir. Işın ve dalga. Işın, radyasyon yüklü parçacıkların mermi gibi hareket etmesi olarak tanımlanır. Bunlar belli bir kütleye sahiptir. İçerdikleri parçaların etkileri enerjilerine ve taşıdıkları enerjinin yüküne bağlıdır. Radyoaktif ışınlar da kanserli hücre oluşumunun başlıca faktörlerinden bir tanesidir. Hücrelerin DNA yapılarına genetik olarak işlenen çoğalma fonksiyonunun, içerdikleri enerji yardımıyla bozulmasına ve hücrenin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasına sebep olurlar. Bu süreç tümörlü yapıların beyin sapı bölgesinde ortaya çıkmasına sebep olur.

Genetik Faktörleri

Günümüzde kanserin ortaya çıkma sebepleri istatistiksel olarak incelendiğinde, genetik aktarım ile ortaya çıkan kanserler oldukça fazladır. Kanserli hücrelerin ortaya çıkmasına sebep olan durum, hücrelerin çoğalmasını düzenleyen ve DNA yapısına kodlanmış olan genin bozulmasıdır. Bu bozulma, günümüzdeki durumlar da düşünüldüğünde genelde çevresel faktörler dolayısıyla olmaktadır. Genetik faktörlerde ise bozulma herhangi bir çevresel faktöre bağlı değildir. Yani bozulma durumu ortaya yoktur. Doğrudan doğruya DNA yapısına bozuk olarak işlenen gen yüzünden hücreler kontrolsüzce çoğalmakta ve devamında tümör yapıları oluşturmaktadır.

Virüsler

Kanserin ortaya çıkan sebepler arasında az da olsa virüsler de mevcuttur. Kansere sebep olan virüslere onkovirüs adı verilmektedir. Onkovirüsler kansere karşı geliştirilen aşılarda da kullanılmaktadır. Yani hem oluşturan faktör hem de korunma faktörü olarak görülebilir. Onkovirüsler yerleştikleri bölgelerde enfeksiyon oluşturup bölgeyi tümör oluşumu için elverişli hale getirirler. Yapılan araştırmalar henüz genç olmasına rağmen kanserli hücre oluşumuna sebep veren onkovirüsler yedi kategori altında toplanmıştır.

EBV: Bu virüsün dünya nüfusunun büyük bir kısmını etkisi altına aldığı bilinmektedir. Henüz kendisine karşı aşı geliştirilememiş olsa da kanserin oluşmasına sebep olan enfeksiyonlu yapıyı oluşturma konusunda diğer virüs tiplerine göre daha geridedir. Lenfoma, mide ve geniz kanserinin ortaya çıkma sebepleri arasında sayılabilir. HCV: Hepatit C virüsü olarak bilinir. Karaciğer iltihaplanmalarından ve belli oranda karaciğer kanserinden sorumludur. Virüs kaynaklı kanserin önlenmesi için geliştirilen aşılar oldukça yetersizdir. HBV: Hepatit B virüsü olarak bilinir. Karaciğer kanserlerinin oluşumuna sebep olan faktörler arasında oldukça sık rastlanır. Engellenmesi amacıyla etkili aşılar geliştirilmiş durumdadır. HTLV: Retrovirüsler arasından ilk keşfedilen HTLV virüsüdür. Barındırdıkları genleri kolayca hücre DNA’sına ekleyerek kanser oluşumuna sebep olabilirler. Etkili bir aşı geliştirilemese dahi HTLV kaynaklı kanserler için etkili tedavi yöntemleri mevcuttur. HPV: Rahim ağzı kanserinin oluşmasında etkili faktörler arasından en fazla rastlanan bu virüstür. Önlenmesi için çok etkili aşılar bulunmaktadır. KSHV: Bağışıklık sistemi baskılanan hastalarda kanser oluşumuna en sık sebebiyet veren virüslerden bir tanesidir. MCV: Agresif ve kötü huylu tümörlerin oluşmasına sebebiyet vermektedir. Önlenmesi için aşı geliştirme faaliyetleri devam etmektedir.

Sigara Kullanımı

Sağlıklı hücrelerin çoğalma fonksiyonlarını bozarak, kontrolsüz çoğalma dediğimiz duruma sebep veren faktörler içinde belki de en önemlisi sigara kullanımıdır. Sigara kullanımının etkilediği bölge doğrudan beyin sapı olmamakla beraber, metastaz olarak gerçekleşen kanserlerin duraklarından bir tanesi de beyin sapıdır. Uzun süreli kullanımlarda artan oranlı olmak üzere, kısa süreli kullanımlarda dahi sigaranın kansere yol açma riski vardır. Tek bir hücrenin yapısının bozulması ve vücut savunması tarafından alt edilememesi halinde kanserin ortaya çıkma riski söz konusudur.

Teşhis

Beyin sapı tümörlerinin teşhis edilmesi amacıyla çeşitli teknikler ve yöntemler kullanılmaktadır. Her kanserin teşhisi, belirtinin ortaya çıkmasıyla başlar. İyi bilinçlendirilen bireylerin bu belirtileri süzgeçten geçirerek belirli veya kısmen belirli şüphelerle doktora başvurmalarıyla süreç başlar. Sonrasında ise doktorun tedavisine göre klinik yönlendirmeler dahilinde daha ileri seviye tetkiklerin yapılması söz konusudur. Beyin sapı bölgesi, vücudun en karanlık bölgelerinden bir tanesi olarak bilinmektedir. Bu bölgede teşhis yapılması oldukça zordur. Bu bölgede ortaya çıkan tümör yapısının verdiği keskin belirtilerden edinilen intiba sayesinde MR gibi üst düzey görüntüleme tekniklerinden yararlanılır. Görüntüleme teknikleri, beyin sapı tümörlerinin ortaya çıkarılmasında ve tasnifinde hayati önem taşır.

Nörolojik Muayene

Nörolojik muayene, vücudun motor fonksiyonlarının ve diğer fonksiyonlarının gözlemlendiği, uzman hekimler tarafından yapılan ve sinir sisteminin problemlerinin ortaya çıkarılması amacıyla yapılan bir muayene türüdür. Muayeneyi yapan doktorun uzman olması, hangi belirtinin neye işaret ettiğinin detaylıca kaydedilmesi gibi zorunlulukları mevcuttur. Bu zorunluluklar hem doğru ve erken teşhis için hem de hastanın tıbbi yolculuğundaki ruh hali için önemlidir. Nörolojik muayene doktordan doktora değişse de bazı kritik süreçleri barındırır. Bu süreçlerin teker teker kontrol altına alınarak kaydedilmesi gerekir. Süreç, hangi şüpheyle doktora başvurulduğuna göre değişebilir. Genel bir nörolojik muayene için adımlar genel olarak şunlardır:

Hasta sosyal hayatında hangi elini kullanıyor Hastanın zihinsel farkındalığı ve genel görünümü Konuşma bozukluğunun mevcut olup olmadığı Ensede sertlik olup olmadığı ile meningeal belirtilerin mevcudiyeti Koku ayırt etme kabiliyetinin mevcudiyeti ve eğer mevcut ise seviyesi Görme kabiliyetinin varlığı ve eğer varsa seviyesi Kasların teker teker kontrol edilmesi ve güç yönünden değerlendirilmesi Kas erimesinin mevcut olup olmadığı Hastanın istenmeyen hareketleri yapıp yapmadığı ve yapıyorsa hangi bölgenin harekete geçtiği Duyuların durumu ve seviyelere ayrılması Reflekslerin kontrol edilmesi ve seviyelendirilmesi Duruş ve yürüyüş testleri. Denge bozukluğunun mevcut olup olmadığı ve eğer mevcut ise hangi seviyede olduğu Mental kusurların mevcut olup olmadığı ve eğer varsa hangi seviyede olduğu

Radyolojik Tanı

Radyolojik tanı, nörolojik muayene ile çeşitli nörolojik kusurları tespit edilen hastaların, bu kusurlara sebep olabilecek şüpheler ışığında değerlendirilmesini amaçlar. Genel olarak görüntüleme tekniklerinin neredeyse tamamını kapsar. Radyolojik tanı ile amaçlanan tümörlü yapının var olup olmadığı ve var ise hangi boyutta ve konumda yani lokasyonda yer aldığının tespit edilmesidir. Günümüzde görüntüleme teknikleri sayesinde tümör yapılarının neredeyse tamamı oldukça kolay bir şekilde ortaya çıkarılmaktadır. Sonrasında yapılan biyopsi ile de huyu tespit edilmekle birlikte beyin sapı tümörlerinde bölgenin hassasiyetinden kaynaklı genelde biyopsi işlemi yapılmaz. Boyut, lokasyon, tür ve huy belirleme işlemleri tamamen görüntüleme teknikleri yardımıyla halledilir.

Beyin Tomografisi

Beyin sapı tümörleri de beyin tümörleri arasında sınıflandırılır. Beynin ve beyin sapının kontrol ettiği fonksiyonlar düşünüldüğünde, bu bölgede ortaya çıkabilecek tümör yapılarının hastaya verebileceği zararların herhangi bir sınırı yoktur. Bu gibi yapıların tespiti için tomografi gibi tekniklerden yararlanılır. Tomografi ile yapılan şey, arzu edilen bölgenin kesitsel görüntüsünü farklı açılardan doktorun gözü önüne sermektir. Görüntüleme yapmak amacıyla bölgeye ultraviyole ışınlar yönlendirilir ve bilgisayar ekranından ışınların dağılımı izlenir. Teknolojinin gelişmesi sayesinde kesitler küçültülerek daha başarılı ve isabetli sonuçlar alınmaktadır.

MRI

İnsan vücudunu oluşturan tüm parçalar sürekli olarak belirli bir dönme hızında ve titreşimde bulunur. Yani devamlı olarak titrer. Bu titremenin hissedilmesi mümkün değildir. Titreyen ve dönen bu parçalar bunu yapma konusunda da oldukça ısrarlıdır. Yani dönme hızları, yönleri veya titreşimlerine müdahale edildiğinde tekrar bu koşullara dönmek için çabalarlar. Geliştirilen MRI tekniği ile atomların yukarıda sayılan üç koşuluna müdahale edilmektedir. Bu görüntüleme tekniğinin temel mantığını da atomların yaptıkları standart hareketler, bu hareketlere yapılan müdahale ve müdahalenin kesilmesi sonrası atomların davranışları oluşturur. MRI ile müdahale edilen atomlara müdahale kesildiği anda, içinde bulundukları dokuya göre değişen hızlarda standart koşullarına dönerler. Sağlıklı dokularda dönüş daha hızlı iken sağlıksız yani kanserli hücrelerde bu dönüş hızı daha yavaştır. Sonuç olarak görüntülenen bu hareketler sayesinde istenilen bölgenin sağlıklı – sağlıksız doku haritası kolayca çıkarılmaktadır. Beyin sapı bölgesindeki tümörlü hücrelerin tespit edilmesi ve haritalandırılması amacıyla da sıkça kullanılan MRI tekniği sayesinde teşhis kısmı oldukça kolaylaşmaktadır.

Anjiografi

Anjiyografi kısaca vücuttaki damarların görüntülenmesi anlamını taşır. Damarlara verilen renklendirici özel sıvılar sonrasında görüntülenerek haritalandırma gerçekleştirilir. Genelde kanserin yayılımının tespiti için kullanılır. İleri seviye beyin sapı tümörlerinde nadiren de olsa başvurulan bu teknik sayesinde kanserli hücrelerin başka bölgelere yayılım gösterip göstermediğinin tespiti mümkündür.

PET

PET taraması kanserli hücrelerin tespiti ve kanserin evrelendirilmesi amacıyla sıkça kullanılır. Hastanın vücuduna enjekte edilen radyoaktif maddenin görüntülenmesiyle elde edilen harita yardımıyla bu amaçlar gerçekleştirilir. Görüntülemenin başarılı olması için hastanın taramadan önce yaklaşık olarak dört ile altı saat arasında aç kalması gerekmektedir. Sonrasında hastanın kan şekerinin istenen seviyeye inip inmediği kontrol edilir ve eğer istenilen seviyedeyse radyoaktif madde enjekte edilir ve vücuda dağıldıktan sonra görüntüleme gerçekleştirilir. Kan şekerinin kontrol edilmesinin sebebi, radyoaktif maddenin şeker molekülüne bağlanmış olmasındandır. Görüntülemenin başarılı olması için ideal şartların oluşturulması şarttır. Bilindiği üzere kanser hücrelerinin temel özelliği tamamen kontrolsüz şekilde çoğalmaları ve bunun için yüksek miktarda enerji harcıyor olmalarıdır. Radyoaktif madde enerjiyi sağlayan şeker moleküllerinin işaretlenmesinde kullanılır. Yani hangi bölgenin ve en spesifik durumda da hangi hücrenin ne kadar enerji kullandığının tespiti bu yöntem ile mümkündür.

Fonksiyonel MR

Standart MR taramalarından temel farkı, beyin ve beyin sapı bölgesinde oldukça başarılı sonuçlar veriyor olmasıdır. Fonksiyonel MR taraması ortalama olarak otuz dakika sürmektedir. Hasta otuz dakika boyunca hareketsiz kalarak tekniğin tam verimle çalışmasına yardımcı olmalıdır. Cerrahi müdahale veya ilaçlı tedavi öncesinde, tümörlü hücrelerin duyusal ve bilişsel fonksiyonlarda ortaya çıkardığı durumun tam tespiti açısından önemli bir tekniktir.

SPECT

Spesifik olarak organların görüntülerinin alınmasını sağlayan nükleer tabanlı bir görüntüleme tekniğidir. Açılımı tek foton emisyon tomografisidir. Görüntülediği organın işlevsel durumunu yansıtması açısından sıkça kullanılmaktadır. Beyin sapı bölgesi de işlevleri açısından önemli bir bölge olduğundan dolayı, gerekli durumlarda -ki bu gerekli durumların temelini işlev bozuklukları oluşturmaktadır- doktor onayıyla, tam görüntünün alınması amacıyla kullanılmaktadır.

Tedavi Yöntemleri

Genel olarak kanserin tedavi edilmesi amacıyla üç yöntem kullanılmaktadır. Bunlar cerrahi müdahale, radyoterapi ve kemoterapi olarak sıralanabilir. Hangi tedavinin ne zaman kullanılacağının tespiti ise kanserin türüne, evresine ve yerine göre değişmektedir. Ayrıca bazı yöntemlerin bazı tümör yapıları üzerindeki olumlu etkisi, olumsuz etkisinden daha düşük olduğundan dolayı tercih edilmemektedir.

Beyin sapı, omurilik ile beynin bağlantısını sağlayan, santral sinir sistemi üzerinde kritik öneme sahip bir elemandır. Omurilik ve beyin tümörlerinde ilk tercih olarak cerrahi müdahale düşünülmesine rağmen, beyin sapı tümörlerinde durum tam tersidir. Bu tersliğin ortaya çıkmasına sebep olan birkaç faktör bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, beyin sapının boyutudur. Yaklaşık olarak baş parmak büyüklüğünde olan bu bölgenin üstlendiği görevler boyutuna oranla muazzamdır. Alanın darlığı ve omurilikten başlayan tüm sinir ağı yapısının bu bölgede toplanarak beyne ulaşması, cerrahi müdahale ile alınacak riskin büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Bir diğer sebep ise bu bölgede ortaya çıkan tümörlerin tipolojisi ile alakalıdır. Bölgede ortaya çıkan iki tip tümör yapısı vardır. Diffüz yani kötü huylu; fokal yani iyi huylu. Diffüz tümörler tüm beyin sapı dokusunu ele geçirerek neredeyse birleşik hale gelirler. Bu tip oluşumlarda tümörün cerrahi olarak tamamen alınabilmesi, beyin sapının tamamen alınmasıyla eş değerdir. Beyin sapının mevcudiyeti, fonksiyonların devamı açısından zorunlu olduğundan dolayı ne yazık ki diffüz tümörlerde cerrahi yöntem genelde tercih edilmemekte; yerine radyoterapi ve kemoterapi gibi cerrahi olmayan teknikler denenmektedir. Fokal tümörlerde ise yine cerrahi müdahale ilk tercih değildir. Fokal tümörlerin bir kısmı cerrahi bir kısmı ise diğer yöntemler sayesinde ortadan kaldırılır. Kistik oluşumlu tümörlerde ise cerrahi müdahale ile tamamının çıkarılması söz konusu olabilmektedir.

Sonuç olarak tedavi yöntemleri üç tanedir ve tümörün türüne göre değişiklik gösteren sıralarda ve kombinasyonlarda kullanılmaktadır.

Kemoterapi

Kemoterapi, kanserin ilaçlar yardımıyla tedavi edilmesini amaçlar. Beyin sapı tümörlerinde cerrahiden önce tümörün küçültülmesi, eğer cerrahi ile tümör tamamen alınamamış ise kalanların yok edilmesi veya en başından tümörün yok edilmesi şeklinde üç farklı amaç için kullanılır. Bu amaçların tercihi, tümörün tipiyle ve evresiyle doğrudan alakalıdır. Kemoterapi değişen süre, kür ve kür araları şeklinde planlanır. Her hastanın alacağı ilaçların dozu ve doz alma sıklığı yine değişkendir. Verilen ilaçlar zehirlidir. Vücuda yan etkileri fazlaca olmakla birlikte alınan risk ile edinilen fayda birbirini tuttuğu anda icrasına geçilir. Verilen ilaçlar kontrolsüz şekilde bölünen kanserli hücreleri ve belli bir miktar sağlıklı hücreyi tamamen yok ederek kanserin ortadan kalkmasını sağlar.

Radyoterapi

Radyoterapi, ışın tedavisi olarak da adlandırılır. Beyin sapı tümörlerinin tedavisinde sıkça başvurulan yöntemlerdendir. Bu teknikte çeşitli teknikler yardımıyla kanserli bölgeye iyonlaştırıcı ışınlar gönderilir. İyonlaştırıcı ışınların amacı kanserli hücrelerin DNA yapılarını bozarak yok etmektir. Günümüzde radyoterapinin uygulanması iki yöntem dahilinde yapılır. Yakın radyoterapi ve uzak radyoterapi. Yakın radyoterapide ışınlar derinin hemen üzerinden veya deri altından ilgili bölgeye yollanır ve yukarıda açıklanan amacın gerçekleşmesi arzulanır. Uzak radyoterapide ise ışınlar bir metreye varan uzaklıktan odaklanarak ilgili bölgeye gönderilir. Günümüzde büyük oranda uzaktan radyoterapi teknikleri icra edilmektedir. Ayrıca iyonlaştırıcı ışınlar doğrudan tümörün şeklini alarak olabildiğince az sağlıklı dokunun yok olmasına sebebiyet vermektedir. Radyoterapi uygulamasının beyin sapı tümörlerinde kullanımı oldukça fazladır. Bunun sebebi cerrahi yöntemin genelde geçersiz kalmasından dolayıdır. Ekstra olarak radyoterapi, cerrahi müdahaleye yardımcı olarak da kullanılabilmektedir.

Ameliyat

Omurilik ve beyin tümörlerinin cerrahi müdahalesinde olduğu gibi, beyin sapı tümörlerinin tedavisinde de mikro cerrahi yöntemlerinden yararlanılır. Cerrahi yöntemin tercihi, beyin sapı tümörlerinde oldukça düşüktür. Bunun sebebi bölgenin oldukça küçük ve hassas olmasıdır. Ayrıca beyin sapı tümörlerinin büyük bir kısmı cerrahi müdahale ile tamamen temizlenemezler. Kist yapılı tümörlerde tamamen temizlenebilseler dahi kist yapılı tümörlerin, tüm beyin sapı tümörleri arasındaki oranının düşük olması, cerrahi müdahale seçeneğinin de kullanım oranının düşük olmasına sebep olmaktadır.

Beyin Sapı Ameliyatı Öncesi

Beyin sapı ameliyatının öncesini genelde hastanın belirtileri fark edip doktora başvurması ve bu belirtilerden dolayı doktor tarafından nörolojik muayeneye alınması oluşturur. Bölgenin hassas olmasından dolayı teşhis ile tedavi arasındaki süre oldukça kısadır. Bunun temel sebebi, müdahale edilmediği taktirde tümörün vücudun neredeyse tamamında ortaya çıkaracağı fonksiyon kayıplarıdır. Ek olarak beyin sapı tümörlerine bağlı ölümlerin yüksek oranlı olması da gösterilebilir. Belirtilerin belli bir sistem dahilinde incelenmesi ve tümör ihtimalinin ortaya çıkmasından sonra çeşitli görüntüleme tekniklerine ve yöntemlere başvurularak tümörün türü, boyutu ve lokasyonu tam olarak belirlenir. Bu teknik ve yöntemlerin omurgasını ise MR gibi görüntüleme yöntemleri oluşturur. Tümörün türünün, boyutunun ve lokasyonunun tam olarak belirlenmesini takip eden süreçte ise evreleme yapılır. Tümörün hangi evrede olduğu, tedavi haritasının oluşturulmasında en önemli etkendir. Kemoterapi, radyoterapi veya cerrahi tedavi yöntemlerinden doğru olanının veya olanlarının seçilmesi, başarılı bir sonuç için mecburidir.

Genel Hazırlıklar

Kanser tedavilerinde hastanın moralinin korunması gerekir. Bunun sağlanabilmesi de ancak hasta ile doktorun tam uyum sağlaması halinde mümkündür. Yani genel hazırlıkların temelini hasta ile iletişim oluşturur. Beyin sapı tümörlerinde teşhis ile tedavi yani aksiyon alma arasında geçen sürede göz önünde alındığında bu sürecin olabilecek en etkili şekilde yürütülmesi gerekir.

Hastanın Bilgilendirilmesi

Genel olarak kanser ve beyin sapı kanseri hakkında hastanın bilgilendirilmesiyle başlayan süreç, hastanın kendisinde mevcut olan problemin tam olarak açıklanmasıyla devam eder. İstatistiksel veriler ışığında tüm sürecin genel bir analizi yapılarak nasıl bir tedavi yönteminin ve sürecinin izleneceği açıklanır. Bu kısımda ölüm – yaşam oranları hakkında hastaya pembe bir tablo çizmemek önemlidir. Hastanın operasyon öncesinde nelere dikkat etmesi gerektiği tüm detaylarıyla açıklanır ve doktor – hasta ilişkisinin güven temelinde oluşması sağlanır. Hasta motivasyonunun korunması ve mümkünse daha da iyileştirilmesi için mutabakat sağlama konusunda çeşitli adımlar atılabilir.

Riskler Hakkında Bilgilendirme

Neredeyse tüm kanser vakalarında olduğu gibi, beyin sapı tümörlerinde de çeşitli riskler bulunur. Bu riskler teker teker açıklanması gerekir. Hangi tedavinin neden seçildiği ve tedaviler sonucu oluşması muhtemel risklerin açıklanması, hasta ile doktor arasında güven duygusunun oluşmasını sağlayacaktır. Ölüm oranlarının, beyin sapı tümörüne müdahale edilecek yöntemin neden seçildiğinin detaylıca açıklanması gerekir.

Tümörün Türü Doğrultusunda Tedavi Yönteminin Belirlenmesi

Beyin sapı tümörlerinde, tümörün tipine göre tedavinin seçilmesi önemlidir. Genelde cerrahi müdahaleye yer bırakmayacak şekilde gelişen tümör tiplerinin tedavisi için radyoterapi ve kemoterapi gibi cerrahi olmayan yöntemler kullanılır. Ayrıca cerrahi olmayan tedaviler, cerrahi tedaviye yardımcı olarak da kullanılabilir. Hasta özelinde belirlenen bu durumun tam olarak hastaya açıklanması gerekir. Tedavi programının nasıl izleneceği, nelere dikkat edileceği gibi önemli faktörler bu aşamada yapılmalıdır. Çoğu zaman beyin sapının tamamıyla tümleşen tümör yapılarından ve beyin sapının komplike yapısından dolayı azami özen tedavi süresi boyunca gösterilmelidir.

Tetkikler ve Testler

Doğru teşhis doğru tedaviyi de beraberinde getirir. Hele beyin sapı gibi üstlendiği fonksiyonlar açısından kritik bir bölgeye müdahale, çok hassas testlerin yapılmasını gerektirmektedir. Karar alma sürecinin sağlıklı işleyebilmesi amacıyla, operasyona geçilmeden önce cerrahın elini güçlendirecek, gözünün önünü görmesini sağlayacak testler ve tetkikler yapılır. Hangi tedavi yönteminin seçileceği hasta özelinde belirlenen spesifik bir durumdur.

MR

Omurga, omurilik ve beyin tümörlerinin tespit edilmesi amacıyla sıkça MR kullanılır. Standart MR uygulamalarının aksine, beyin sapı tümörlerinde fonksiyonel MR tekniği kullanılır. MR, MRG gibi isimlerle de bilinir. Tekniğin kullandığı metodolojiden dolayı alerjik risklerin ortaya çıkması söz konusu değildir. Herhangi bir ilaç hastaya verilmez. Görüntülemeyi sağlayan şey hastanın vücuduna gönderilen radyo frekanslarıdır. Bu frekanslar sayesinde hastanın doku haritası çıkarılarak nerenin sağlıklı nerenin kanserli hücrelerle kaplı olduğu tespit edilir. Haritalandırmayı sağlayan temel unsur ise kanserli hücrelerin farklı hızda titreşiyor, farklı hızda dönüyor oluşlarıdır. Ayrıca beyin sapı tümörlerinde biyopsi imkânı çok fazla olmadığından dolayı tespit ve evrelendirme gibi aşamalar tamamen MR teknikleri kullanılarak halledilir.

Akciğer Grafisi

Metastatik olarak kanserin hangi bölgeden geldiğinin tespiti veya hangi bölgeye yayılım gösterip göstermediğinin tespiti amacıyla nadiren de olsa başvurulan tekniklerin başında akciğer grafisi gelmektedir. Ancak akciğer grafisi, diğer görüntüleme teknikleri kadar iyi sonuçlar vermez. Mutlaka ama mutlaka MR gibi teknikler yardımıyla kanserli doku tespiti gerekmektedir.

Bilgisayarlı Tomografi

Bilgisayarlı tomografi, kullandığı teknik sayesinde organların, yumuşak dokuların ve kemiklerin yerleşimleri hakkında oldukça güvenilir bilgiler verir. Bu dokularda ve kemiklerde meydana gelen kanserli hücre oluşumunu net olarak gösterir. Hastaların BT taraması sırasında en çekindikleri nokta alınan radyasyondur. Ancak klinik olarak kanıtlanmıştır ki BT taraması sırasında alınan radyasyon yüzünden kansere yakalanma ihtimali oldukça düşüktür. Kanserli hücrelerin seyrinin incelenmesi hususunda oldukça yararlı bilgiler sunan bilgisayarlı tomografi, beyin sapı tümörlerinin incelenmesi için de kullanılmaktadır.

Anesteziye Uygunluk

Beyin sapı tümörlerine cerrahi müdahaleler yapılması nadir rastlanır. Ancak yapılması gerektiğinde genel anestezi altında yapılır. Genel anestezide kullanılan ilaçlar oldukça kuvvetli olduklarından dolayı, anestezi ilaçlarına vücudun verdiği tepkinin önceden ölçülmesi gerekir. Anesteziye bağlı herhangi bir komplikasyonun ortaya çıkmaması ve hastanın hangi dozlarda ideal bilinç seviyesine geçtiğinin tespiti de bu aşamada yapılmaktadır.

İdrar Testi

Kanser tedavilerinde idrar testlerinin yapılıyor olmasının temel sebebi cerrahi müdahaleye yardımcı olmaları değil, kemoterapi gibi ilaçlı tedavilere uygunluğun kontrol edilmesidir. Kemoterapinin beyin sapı tümörlerinde üç çeşit kullanımı mevcuttur. Cerrahi müdahaleden önce tümörün küçültülmesi, cerrahi müdahaleden sonra kalan tümörlü yapıların yok edilmesi ve başlı başına tümörün kemoterapi ile yok edilmesi. Kemoterapi ilaçlarının hastanın vücuduna verilebilmesi için hastanın bazı özel şartları sağlıyor olması gerekir. Bu şartların başında da böbrek fonksiyonlarının durumu gelir. Böbreklerin fonksiyonlarını kontrol etmek için en ideal test aracı idrar testleridir. İdrar testleriyle böbreklerin, verilen kemoterapi ilaçlarına dayanıp dayanamayacakları belirlenir. Eğer hastanın böbrekleri kemoterapi ilaçlarına dayanabilecek seviyede değil ise, çeşitli yöntemlerle ideal seviyeye çıkmaları sağlanır. Böbrek ideal fonksiyon seviyesine gelmeden kemoterapi tedavisine başlanması mümkün değildir.

Kan Testi

Kan testinin yapılmasının amacı da idrar testinde olduğu gibi kemoterapiye uygunluğun kontrol edilmesidir. Kan değerlerinin normal çıkması, hastanın kemoterapiye uygun olduğunu gösterir. Eğer kan seviyesi normal değil ise normal seviyelere çekmek için çeşitli yöntemler denenir. Eğer hastanın kan seviyesi tüm bu denemelerin sonunda yine normal seviyelere çıkmıyor ise -ki genelde koşullar sağlanır- alternatif tedavi yöntemlerinin uygulanmasına geçilir.

Ameliyata Hazırlıklar

Beyin sapı tümörlerine müdahale, bulundukları bölgenin hassasiyetleri de düşünülerek oldukça hızlı gerçekleştirilir. Yani teşhis ile tedavi süresinin arası oldukça kısadır. Bu sürenin kısa olması, ameliyata hazırlık aşamasının da hızlanmasına sebebiyet vermektedir. Hız faktörüne dikkat edilmediği taktirde, beyin sapının görevleri arasında yer fonksiyonlarda çeşitli kayıplar gözlenebilir. Santral sinir sisteminde meydana gelen hasarlar ise genelde geri dönülemeyecek seviyelerde gerçekleşmektedir. Hal böyle olunca ameliyata hazırlık aşaması hem kısa hem de daha önemli olmaktadır. Ameliyata hazırlanırken hastaların uymaları gereken bazı kurallar ve yapmaları gereken bazı aksiyonlar vardır.

Yeme ve İçmenin Bırakılması

Operasyonun icrasında kan değerleri ve idrar değerleri yani kısaca vücut fonksiyonları önemli bir yer tutar. Başarılı bir operasyonun anahtarını stabil değerler oluşturur. Çeşitli vücut değer ve fonksiyonlarının stabil tutulması da ancak beslenmenin kontrol altına alınmasıyla mümkündür. Operasyonun gerçekleşeceği tarihten bir gün önce gece vakti yemenin ve içmenin kesilmesi, ilgili değerlerin korunması için atılması gereken bir adımdır. Hasta özelinde bazı değişiklikler olsa da doktorunuz ameliyattan önceki son besininizi ne zaman alacağınızı size bildirecektir.

Doktor Kontrolündeki İlaçların Bırakılması

Kan değerlerini ve idrar değerlerini yani böbrek fonksiyonlarını bozan faktörlerin başında medikal ilaçlar gelir. Bu ilaçların kullanımı zaten kanserin teşhis edilmesinden itibaren kontrol altına alınır. Ancak aksi bir durumun ortaya çıkması ihtimaline karşı, ilaçların ne zaman ve hangi dozlarda tüketileceğinin doktor tavsiyesi altında gerçekleşmesi gerekir. Operasyonun başarılı geçmesi, ilaçlarla sağlanan faydadan vazgeçilmesini gerektirebilir.

Sigaranın Bırakılması

Kanser hücrelerinin ortaya çıkmasının temel sebebi, hücre DNA’sında meydana gelen bozukluklar sonrası görülen kontrolsüz çoğalmadır. Bu kontrolsüz çoğalmaya sebep olan faktörler genetik ve çevresel olarak kategorize edilir. Sigara, çevresel faktörler arasında bulunan ve günümüzde ortaya çıkan kanserlerin -ki özellikle akciğer kanseri- sebepleri arasında ilk sıraya oturan ve mutlaka bırakılması gereken bir zararlıdır. Hastaların, kanser olmadan dahi kullanmaması gereken sigarayı, kanserin tespitinden sonra ise acilen bırakması gerekir. Hücre bozulmasının yani mutasyona uğramasının başlıca sebebi sigaradır.

Alkolün Bırakılması

Alkol ile kanser arasında doğrudan ilişki bulunmasa dahi kanser tespitinden sonra alkolün de mutlaka bırakılması gerekir. Kanserin doğrudan sebepleri arasında alkolü saymak mümkün değildir. Ancak dolaylı olarak saymak mümkün olabileceğinden ötürü, hücre mutasyonuna katkıda bulunacak her türlü zararlıdan uzak durmakta fayda vardır.

Hasta Yakınları İçin Hazırlıkları

Hasta yakınlarının hazırlık süreci, hastanın hastaneye yatmasıyla değil, kanser teşhisinin yapılmasıyla başlar. Kanser hastalıklarında en önemli unsur moraldir. Moralin sağlanması ise ancak destekleyici hasta yakınları ile mümkündür. Hastaneye yatıştan itibaren ise hastanın fiziki bazı ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla hastanın yanında refakatçi bulunabilir.

Refakatçi Hazırlıkları

Hastanın yanında bir yakınının bulunması hastane ortamında oluşan yabancılık duygusunun ortadan kalkmasını sağlar. Bu sebepten ötürü mutlaka kanser teşhisiyle yatan hastaların yanında refakatçi bulunması gerekir. Moral desteği ve fiziki destek açısından önemlidir. Refakatçiler hastaneye geldiklerinde hasta yatış işlemlerini gerçekleştirmeli ve kendilerine ait olan refakatçi kartlarını almalıdırlar. Hastanın ihtiyacı olabilecek şeylerin temin edilebileceği noktaların önceden tespit edilmesi süreci kolaylaştırıcı etmenler arasındadır.

Yatış Süresince Hastanın İhtiyaçlarını Belirleme

Hastane ortamında temin edilemeyecek ihtiyaçların önceden tespit edilerek temin edilmesi, hastanın sorunsuz bir sürecin içinde olduğu hissini kazanması açısından önemlidir.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Sonrası

Beyin sapı tümörlerinde erken teşhis imkânı pek bulunmadığından dolayı, bu teşhisle yatan hastalarda çeşitli fonksiyon kayıpları operasyon öncesinde mevcut olabilmektedir. Ayrıca kanser hastalarında operasyondan önceki durum, operasyon anı gibi kriterlere ek olarak operasyondan sonraki süreçte hastalığın seyri açısından önemli bir etmendir. Kanser yapıları bazı durumlarda tamamen çıkarılsalar dahi tekrarlama riskini taşırlar. Operasyonun tüm amacı kanserin tekrarlamamak üzere tedavi edilmesi mantığına dayanmasına rağmen, metastaz kaynaklı olarak ortaya çıktıkları gözlemlenmiştir. Operasyon sonrası süreç hastanın tam iyileşmeye doğru gittiği zamanı kapsar ve bazı hastalarda bu beş yıllık bir süreci ifade eder. Eğer varsa fonksiyon kayıplarının çeşitli yöntemlerle tedavisi de ancak tümör yapısının, sinir dokuları üzerindeki baskının kalktığı operasyon sonrası süreçte mümkündür. Ayrıca eğer tümör yapısı tam olarak çıkarılamamış ise -ki beyin sapı tümörlerinde bu sıkça rastlanan bir durumdur- kemoterapi ve radyoterapi gibi tamamlayıcı uygulamalar da hastanın bir süre için hayatının parçası konumundadır.

Nadir Görülen Riskler ve Komplikasyonlar

Her ne amaçla yapılırsa yapılsın, hangi risk faktörlerini barındırırsa barındırsın cerrahi müdahalelerden sonrası çeşitli risklerin ve komplikasyonların ortaya çıkma ihtimali vardır. Beyin sapı gibi kritik bir noktada ise bu risk daha fazladır. Operasyona hazırlık sürecinin tamamı bu tür risk ve komplikasyonların en aza indirilmesi amacını taşımaktadır. Başarılı bir operasyon sürecinin geçirilmesi, operasyon sonrasında ortaya çıkabilecek risklerin de büyük oranda ortadan kaldırılması anlamını taşımaktadır. Beyin sapı tümörlerinde her ne kadar erken teşhis imkânı olmasa da hastaların bu yönde bilinçlendirilmesi erken evre kansere müdahale şansını vereceğinden dolayı, operasyondan sonra ortaya çıkacak risk ve komplikasyonlar da azalmış olur. Beyin sapı bölgesi en az beyin ve omurilik kadar hassastır. Bu hassasiyetten ötürü santral sinir sistemini etkileyen risk ve komplikasyonların ortaya çıkma riski her zaman mevcuttur. Risklerin azaltılmasının bir diğer kritik noktası ise ameliyatı yapan ekibin alanında gerçekten uzman olmasıdır. Operasyon anında tüm sinir sisteminin çeşitli cihazlar yardımıyla incelenerek ona göre müdahaleler yapılması şarttır.

Ani Felç

Santral sinir sistemi üç temel parçadan oluşur. Beyin tüm veri analizlerinin yapıldığı ve emirlerin gönderildiği bölgedir. Bu bölgede duyulardan gelen bilgiler analiz edilerek vücudun yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirebileceği aksiyonlar gerçekleştirilir. Omurilik, tüm duyulardan verilerin toplanarak beyne aktarılmasını sağlayan, boyun bölgesinden kuyruk sokumuna kadar uzanan geniş bir yapıdır. Bu ikisinin bağlantısını ise beyin sapı denilen, boyutu baş parmağı geçmeyen bir santral sinir sistemi elemanı tarafından sağlanır. Bu yapı çeşitli dokulardan oluşmakla birlikte içerisinden, omurilikten gelen tüm sinir ağları geçer. Omurilikteki geniş yapıya nazaran çok dar bir bölge olarak karşımıza çıkar. Bu bölgeye yapılan müdahale sırasında gerçekleştirilen en ufak hata dahi ciddi fonksiyon kayıplarının ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. Sinir ağlarında meydana gelecek bir kopma ya da kesinti doğrudan doğruya işlevsiz organların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Her ne kadar beyin sapı tümörlerinde erken teşhis zor olsa da tümör yapısının büyümeden ve sinir dokularına zarar vermeden alınması için önemlidir. Dar alana sıkışan ve sinir ağlarıyla kaplı bu yapıda bulunan tümöre müdahale etmek oldukça büyük uzmanlık gerektirmektedir. Ani felç gibi komplikasyonların ortaya çıkmaması için, operasyon süresi boyunca sinir ağları üzerindeki elektriksel yükleri ölçerek cerrahlara anlık bilgiler veren cihazlar geliştirilmiştir.

Kanama

Operasyonun ilgilendirdiği bölgenin darlığı ve hassaslığı da göz önünde bulundurularak büyük kesiler atılması söz konusu değildir. Zaten cerrahi yöntemde kullanılan teknik mikro cerrahi olduğundan dolayı, kesiler olabildiğince küçüktür. Ayrıca tümörün büyüklüğüne ve konumuna göre değişmekle birlikte bölgenin stabil olmasından dolayı, operasyondan sonra kanama oluşma riski neredeyse yoktur. Ancak yine de böyle bir durumun ortaya çıkması halinde acilen doktora başvurulması gerekir.

Enfeksiyon Riski

Enfeksiyon riskinin ortaya çıkabilmesi ancak ameliyat için açılan kesilerin mikrop kapması ile mümkündür. Beyin sapı tümörüne cerrahi müdahale için oldukça küçük kesiler açılmakla birlikte, kesiler ne kadar küçük olursa olsun enfeksiyon riski her zaman mevcuttur. Operasyondan sonra hastaların hijyenlerine azami özeni göstermeleri, pansumanlarını zamanında yaptırmaları gibi durumlar enfeksiyon riskinin ortaya çıkmasını büyük oranda azaltır. Tüm dikkate rağmen eğer enfeksiyon mevcut ise acilen doktora başvurulması ve enfeksiyon ilerlemeden antibiyotikler ile müdahale edilmesi gerekir.

Damarlarda Pıhtı Oluşumu

Nadiren rastlansa da cerrahi operasyonlardan sonra vücut pıhtı oluşumu olarak tanımlanan bu tepkiyi verebilir. Bu tepkinin sebebi çok çeşitli olmakla birlikte seyri standarttır. Operasyon çok küçük kesilerden yapılır. Operasyon anında müdahale edilen alanda belli bir miktar kan toplanması görülür. Alanın kapatılması sonucu vücut basıncı dengeledikten sonra bu toplanma pıhtıya dönüşür. Tespiti halinde doğrudan müdahale yerine pıhtının izlenmesi söz konusudur. Yani kendiliğinden dağılması beklenir. Bunun olmaması halinde ise müdahale gerçekleştirilir. Ancak şunu söylemek gerekir ki pıhtı oluşumu doğrudan beyin sapı tümörlerine cerrahi müdahale sonrası değil, tüm cerrahi müdahaleler sonrası oluşması muhtemel riskler arasında gösterilir.

Nörolojik Fonksiyonlarda Gerileme

Nörolojik fonksiyonlarda gerileme riski geniş bir spektrumu ifade eder. Alanın ne beyin ne de omurilik kadar geniş olmaması, müdahale zorluğunu katlayan durumların başında gelir. Ayrıca tüm sinir ağının bu bölgeden toplanarak beyne giriyor oluşu da hatalı müdahalelerin sonuçları açısından ciddi bir risk oluşturur. Ani felç riskinde olduğu gibi bu komplikasyonun ortaya çıkması da hatalı müdahale kaynaklıdır. Çok nadiren de görülse uzman doktorlar dahi böyle hatalar yapabilmektedir. Nörolojik faaliyet hatalı müdahaleden dolayı geriler. Örnek olarak konuşma bozuklukları, yürüme ve hareket bozuklukları verilebilir.

Metastaz

Vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkan kanser hücreleri belli bir aşamadan sonra kan yolunu kullanarak diğer bölgelere sıçrama gerçekleştirir. Kanserin seyri açısından oldukça vahim bir durum olan metastaz, beyin sapı tümörlerinin oluşması veya yayılmasında da etkin olabilmektedir. Beyin sapı tümörlerinin verdiği geç belirtilerden dolayı mevcut olmayan erken evre teşhis imkanı, metastaz riskini arttıran durumların başında gelmektedir. Metastaz riskinden dolayı, kanserin teşhisinden itibaren çeşitli teknikler vasıtasıyla yayılımın kontrol edilmesi gerekir.

Dikkat Edilmesi Gerekenler

Beyin sapı tümörlerine müdahale oldukça zordur. Başarılı operasyonlardan sonra operasyonun sonuçları korumak amacıyla dikkat edilmesi gereken bazı noktalar mevcuttur. Bu noktaların temelini ise tekrar riskinin ortadan kaldırılması yatmaktadır. İlk aşamada her ne kadar kesiler küçük olsa dahi enfeksiyon gibi risklere karşı operasyon bölgesinin hijyeninin sağlanması; ilerleyen aşamada ise kanserin tekrar riskine karşı düzenli kontrollerin yapılması, dikkat edilmesi gereken noktaların zamansal orijini olarak sayılabilir.

Ağır Spor Yapmama

Mikro cerrahi tekniklerinin kullanılıyor olmasından dolayı, beyin sapı tümörlerinin cerrahi tedavisi için açılan kesiler oldukça küçüktür. Bu kesilerden dolayı hastanın sosyal yaşamı oldukça az sekteye uğramakla birlikte, alanın üstlendiği fonksiyonlar düşünüldüğünde azami dikkat gösterilmesi gereken durumların başında vücudun güç dengesi gelir. Güç dengesinin korunabilmesi amacıyla operasyon sonrasında başlayarak azalan oranlarda bol dinlenme gerekmektedir. Ağır sporlar kişinin enerjisinden oldukça fazla çalan faaliyetler olduğunda dolayı, operasyondan sonraki altı ay boyunca bunlardan kaçınmak gerekmektedir.

Periyodik Doktor Kontrolü

Kanser tedavilerinin birincil amacı kanserli hücrelerin tamamen ortadan kaldırılması iken; ikincil amaç olarak tekrar riskinin kontrol altına alınması sayılabilir. Operasyondan sonra gelişen süreçte en önemli husus düzenli doktor kontrolleri vasıtasıyla ortaya çıkma ihtimali her zaman bulunan kanserli hücrelerin erken teşhis edilerek erken evrede yok edilmesidir. Tekrar riskinin kontrolü için gidilen kontrolün süresi artan aralıklarla olmak üzere beş yıla kadar uzayabilmektedir.

Tıbbi İlaçların Kullanımı

Kanserin cerrahi olarak tedavi edilmesinden sonraki süreç hastanın vücut değerlerinin ve moralinin korunmasıdır. Medikal ilaçlar çeşitli sebeplerden dolayı riskler getirirler. Bu riskler doğrudan kanserin tekrarına ya da operasyon sonucunun bozulmasına sebep olmasa da süreç içerisinde kanserle alakalı çeşitli riskler ortaya çıkarabilir. Bu durumdan ötürü kullanılan ve kullanılması zorunlu ilaçların operasyonu yapan ekip tarafından düzenlenmesi gerekir.

Tümörün Cinsine Göre Radyoterapi Tedavisi

Beyin sapı tümörlerinin ortaya çıktığı bölge ve ortaya çıkan tümörlerin doğasından ötürü cerrahi müdahale oldukça az tercih edilir. Ancak kist tabanlı tümörlerin bir kısmında tümör yapısının tamamen çıkartılması söz konusudur. Diğer tümör tiplerinde ise cerrahi müdahaleye ek olarak radyoterapi veya kemoterapi gibi cerrahi olmayan yöntemler yardımcı olarak kullanılmaktadır. Cerrahi yöntem ile alınamayan tümör yapılarının tamamen yok edilmesi amacıyla en sık tercih edilen yöntem ise radyoterapidir. Radyasyon ışınlarının belli kürlerde bölgeye uygulanmasıyla hastalıklı hücrelerin DNA’ları değiştirilmekte ve ölmeleri sağlanmaktadır.

Pansuman Verildiyse Doğru Şekilde Yapılması

Enfeksiyon riskinin ortadan tamamen kalkması için cerrahi müdahale için açılan kesinin doğru şekilde bakılması gerekir. Bu kesinin oldukça ufak olması hijyen kurallarını değiştirmez. Hastanın, eğer pansuman yapılacaksa bunu en doğru şekilde yaptırması gerekir. Operasyon bölgesinde ortaya çıkacak enfeksiyon tüm vücut direncini ortadan kaldıracağından dolayı, kanser hücrelerinin tekrar ortaya çıkması için ideal şartların oluşması söz konusu olabilir.

BT ve MR İncelemeleri

Kanserin tekrar ortaya çıktığının tespiti için en iyi yöntem düzenli aralıklarla yapılan MR ve BT taramalarıdır. Ancak bu taramalara geçilmeden önce hastayı BT ile radyasyona maruz bırakmamak için çeşitli bulguların mevcut olması beklenir. Ancak ve ancak bu bulgular mevcut ise adı verilen görüntüleme teknikleri kullanılarak teşhis aşamasına geçilir.

Yan Etkiler

Cerrahi operasyonlar beraberinde çeşitli riskleri, komplikasyonları ve yan etkileri getirir. Her cerrahi operasyondan sonra olduğu gibi, beyin sapı tümörünün tedavisi için yapılan cerrahi müdahaleden sonra da çeşitli yan etkilerin oluşması ihtimal dahilindedir. Yan etkiler operasyonun başarısız geçtiğinin ifadesi olmaktan çok vücudun verdiği doğal tepkiler olarak algılanabilir. Birçoğu operasyonu takip eden bir haftalık süreçte tamamen ortadan kalkar.

Ağrı

Beyin sapı tümörlerinin verdiği belirtilerden birisi şiddetli ve dinlenme ile geçmeyen ağrıdır. Bu ağrı omurilik tümörlerinde gözlemlenen ağrı ile benzer olmasına rağmen daha şiddetlidir. Tümör yapısının temizlemesi ile bu ağrı tamamen ortadan kalkacaktır. Operasyon kaynaklı bir ağrının mevcudiyeti ise söz konusu değildir. Bunun sebebi operasyonun anestezi altında yapılıyor oluşuna ek olarak operasyondan sonra da hastanın ağrısı olmaması için güçlü ağrı kesiciler veriliyor oluşudur.

Uyku Bozukluğu

Operasyonun riskli olmasından dolayı hastanın operasyon öncesinde uyku düzenini bozması ve vücudunu bu düzene alıştırması sık rastlanır. Hastaların uyku düzenlerini değiştirmemeleri ve operasyon kaynaklı olarak strese girmemeleri gerekir. Operasyonu başarılı geçen hastalarda uyku bozukluğu problemi kısa sürede çözülmektedir. Çözülemediği durumlarda ise profesyonel destek alınmalıdır.

İştahsızlık

Operasyon öncesinde kan değerleri ve idrar değerlerinin normalitesinin sağlanması amacıyla uygulanan perhizler, operasyondan sonra hastaya iştahsızlık olarak dönebilmektedir. Bu durum tamamen geçici olmakla birlikte hastaların sağlıklarına dikkat etmeleri için düzenli beslenmeleri gerekmektedir.

Hareket Zorluğu

Beyin sapı tümörlerinin tedavisi için icra edilen operasyon sırasında olabildiğince ufak kesiler açılır. Bunun sebebi, operasyonun icrası için tercih edilen yöntemin mikro cerrahi olmasıdır. Hem kesilerin boyun bölgesinde olması hem de ufak olması hareket zorluğu ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Sinir sistemi kaynaklı bir hareket zorluğu mevcut ise bunun doktorla konuşulması en doğru olanıdır.

Halsizlik

Operasyonda kullanılan anestezi ilaçları ile operasyondan sonra kullanılan ağrı kesicilerin kuvvetinden dolayı ilk günlerde hafif halsizlik hissedilmesi mümkündür. İlaçların etkisinin azalmasıyla bu durum tamamen ortadan kalkacaktır.

Önlemler

Beyin sapı tümörleri de dahil olmak üzere tüm tümör yapılarının ilk amacı tamamen ortadan kaldırılmalarıdır. Bunun gerçekleşmesinden sonra ise ikincil amaç olan tekrar riskinin ortadan kaldırılması devreye girer. Tekrar riski genelde hastanın kalan ömrünün tamamını kapsamakla birlikte en kritik dönem ilk beş yıldır. Bu beş yıllık süre boyunca hastaların bazı noktalara azami özeni göstermesi yani dikkat etmesi gerekir. Bu noktalar kanserin evresine, türüne ve bölgesine göre değişir. Temel bazı noktalar ise aşağıda sıralanmıştır.

Düzenli Egzersiz

Vücudun sağlıklı yapısının korunması amacıyla hafif ve düzenli egzersizlerin operasyonu takip eden aydan itibaren yapılması gerekir. Ayrıca sağlıklı bir vücut beraberinde moral faktörünü de getireceğinden dolayı doktorlar tarafından sıkça tavsiye edilmektedir.

Alkolün Bırakılması

Alkol vücuda zararları kanıtlanmış maddeler arasındadır. Kanser, olumsuz koşullardan beslenen ve her an tekrarlama riski bulunan bir hastalık olduğundan dolayı, operasyonun sonuçlarının muhafaza edilebilmesi ve tekrar riskinin ortadan kaldırılması amacıyla alkolün tamamen bırakılması hasta sağlığı açısından önemli bir noktadır.

Sağlıklı Beslenme

Dengeli ve düzenli beslenme hem egzersize yardımcı hem de kan değerlerinin düzenlenmesine yardımcıdır. Operasyondan sonraki süreçte -özellikle ilk yıllar- hastanın beslenmesine azami özen göstermesi ve gerekiyorsa profesyonel yardım alması gerekir. Olabildiğince doğal beslenmek bu sürecin en önemli parçasıdır.

Sigaranın Bırakılması

İstatistiksel verilere göre sigara kanser yapıcılar arasında başı çeker. Genelde akciğer kanserine sebep olsa da vücudun diğer bölgelerinde de kanser oluşumuna sebep olduğu kanıtlanmıştır. İçerdiği maddeler vücuda oldukça zararlı, hücreleri mutasyona uğratma riski bulunan maddeler olduklarından dolayı, beyin sapı tümörü ameliyatından sonra -eğer hala bırakılmamış ise- sigaranın tamamen bırakılması gerekir.

Sık Sorulan Sorular

Beyin sapı tümörlerinin oluşum sebepleri, verdikleri belirtiler, operasyon süreci ve operasyondan sonraki durumunun açıklanmasından sonra bireylerin kafalarında kalması muhtemel bazı soruların cevaplanması gerekmektedir.

Beyin Sapı Nedir?

Beyin sapı, santral sinir sisteminin elemanlarından bir tanesidir. Bulunduğu konum itibariyle oldukça hassas olan bu yapı, omurilik ile beyin arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Temel olarak üç parçadan oluşur. Omurilik soğanı, köprü ve retiküler formasyon. Omurilikte dağınık halde bulunan sinir yapılarının toplanarak beyne geçtiği yerdir. Bu özelliğinden dolayı tüm vücut fonksiyonlarını kontrol eden bir merkez görevi gördüğünü söyleyebiliriz.

Beyin Sapı İmplantı Nedir?

Duyma kayıplarının birçoğu iç kulak kaynaklıdır. İç kulağın hasarlı olması dolayısıyla bireyin duyma kaybı yaşaması halinde bölgeye implant yerleştirilerek duyma fonksiyonunun yerine getirilmesi sağlanır. Nadir durumlarda ise duyma kaybı iç kulak kaynaklı değil beyin sapı kaynaklıdır. İç kulağın hasarsız olduğu bu gibi durumlarda beyin sapına implant takılarak hastaların duyma kaybının ortadan kalkması sağlanır.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatının Riskleri Nelerdir?

Beyin sapı ameliyatının riskleri, sinir ağına yapılan müdahalelerden kaynaklanır. Bölgenin çok ufak olmasına rağmen büyük roller üstlenmesinden kaynaklı olarak cerrahi müdahaleler çok büyük hassasiyet içinde icra edilmektedir. Nadir durumlarda yapılan ufak hatalarda dahi felç ve ölüm gibi sonuçlarla karşılaşılabilmektedir. Ancak gelişen tıp teknikleri sayesinde bu oranlar oldukça düşüktür.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Kaç Saat Sürer?

Beyin sapı bölgesi oldukça hassastır. Ameliyatlar genel anestezi altında, uzman bir ekip tarafından mikro cerrahi teknikleri kullanılarak icra edilir. Ameliyat süresi tümörün türüne, boyutuna ve beyin sapındaki lokasyonuna bağlı olsa da genel bir süre vermek gerekirse altı ile dokuz saat arasında sürdüğü söylenebilir.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatını Yapan Doktorlar Kimlerdir?

Beyin sapı tümörü ameliyatları beyin cerrahisinin uzmanlık alanına girmektedir. Bu konuda uzman cerrahlara ek olarak onkoloji uzmanları da operasyonda hazır bulunmaktadır.

Ameliyat Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Nelerdir?

Beyin sapı tümörü ameliyatlarından sonra dikkat edilmesi gerekenlerin omurgasının ikiye ayrıldığını söylemek mümkündür. Bunlardan birincisi ameliyatın hemen sonrasını kapsayan ve cerrahi kaynaklı risklerin minimize edilmesi amacını güden kısım iken; ikincil kısım tekrar riskinin ortadan kaldırılmasını ve kontrolünü amaçlar. İlk kısımda en temel nokta olarak hijyene ve vücudun genel sağlığına dikkat etmek gerekir iken; ikincil kısımda düzenli doktor kontrollerine ve yine vücudun genel sağlığına dikkat edilmesi gerekmektedir.

Beyin Sapı Tümörü Neden Oluşur?

En temelde çevresel ve genetik faktörlerden dolayı oluştuğunu söylemek mümkündür. Genetik faktörler aileden miras kaldığından dolayı birey tarafından müdahale etme imkanı yoktur. Çevresel faktörler ise çok çeşitlidir. Bu çeşitliliğin içine dünya üzerinde varlık göstermek dahi eklenebilir. Radyasyona maruz kalmak, virüslere maruz kalmak, sigara kullanmak ise başlıca sebepler arasında gösterilir. Günümüzde beyin sapı tümörlerine yakalanma sebepleri arasında çevresel faktörler oldukça büyük bir orana sahiptir. Her ne sebepten olursa olsun hücre DNA’sında meydana gelen mutasyon sonucu tümörlü hücreler oluşmaktadır.

Beyin Sapı Tümörünün Belirtileri Nelerdir?

Beyin sapı tümörünün belirtilerini ilk evrelerde anlamak ne yazık ki zordur. Genelde çocuk yaştaki hastalarda görülüyor olması, hasta hikayesinin alınmasını da zorlaştırmaktadır. Şaşılık, güçsüzlük, bilişsel fonksiyonlarda kayıplar, felç gibi keskin belirtileri vardır.

Beyin Sapı Tümörü Tanısı Nasıl Koyulur?

Beyin sapı tümörlerinin tanısının koyulabilmesi için ilk önce hastaların belli belirtilerle doktora başvurmaları gerekir. Bu şüphelerin doktor tarafından da paylaşılması halinde nörolojik muayene yapılır. Hastanın bilişsel ve motor kabiliyetleri bu muayene ile tespit edildikten sonra bazı aksaklıkların tespiti halinde görüntüleme tekniklerinden yararlanılarak gereken tanı konulur. Bölgenin çok hassas olmasından dolayı beyin sapı tümörlerinde biyopsi uygulaması genelde yapılmaz.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatının Fiyatı Ne Kadardır?

Beyin sapı tümörlerine müdahale eden doktorlar bu konuda oldukça uzmandır. Ayrıca hastane koşulları da üst derece olmak zorundadır. Genel bir fiyat vermek oldukça güçtür. Tümörün konumu, büyüklüğü ve türü gibi çeşitli değişkenler ameliyat fiyatını doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektir. Bölgenin hassasiyeti ve doktorun operasyonu yaparak alacağı risk de fiyatın belirlenmesinde en önemli etmenlerden bir tanesidir. En iyi fiyatı almak için doğrudan doktorunuzla görüşmeniz gerekmektedir.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Sonrasında Olası Komplikasyonlar Nelerdir?

Beyin sapı tümörü ameliyatı sonrasında oluşması muhtemel riskleri cerrahi riskler olarak değil de santral sinir sistemiyle alakalı riskler olarak tanımlamak mümkündür. Vücudun tüm fonksiyonlarını kontrol eden sinir ağının baş parmak büyüklüğünde olan bu alandan geçtiği düşünülürse, yapılacak müdahalenin ne kadar zor olduğu anlaşılacaktır. Operasyondan sonra oluşması muhtemel riskler ise vücut fonksiyonlarında tam ya da kısmi kayıplar olarak söylenebilir.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatında Yaş Aralığı Var Mıdır?

Hayır. Genelde genç yaştaki hastalarda görüldüğünden dolayı çocuklara sıkça uygulanmaktadır. Ayrıca erişkin hastalara da beyin sapı tümörü ameliyatları yapılmaktadır.

Beyin Sapı Kanaması Ameliyatı Nedir?

Beyni besleyen damarlarda çeşitli sebeplerden dolayı yırtılma meydana gelmesi ve beyin sapı bölgesinde birikmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Damarların yırtılmasına ise travma, yüksek tansiyon, tümör ve damarlarda tıkanma sebep olabilir. Beyin sapının üstlendiği fonksiyonlardan dolayı bu bölgede kanamanın meydana gelmesi ciddi problemler ortaya çıkarabilir. Tespiti için BT, MR ve anjiografi tekniklerinden yararlanılır. Mevcudiyeti durumunda çeşitli belirtiler verir. Bunlar:

Ani şekilde gelişen baş ağrısı ve buna bağlı baş dönmesi Ani ve şiddetli şekilde gelen mide bulantısı Konuşma güçlüğü Ensede sertlik oluşması Solunum bozukluğunun ortaya çıkması Denge sorunları Bilinç kaybı Koma Görme kaybı

Tedavisi ise kafa basıncının azaltılması sonrası kanın boşaltılması ve yırtılan damar veya damarların tamiri şeklinde gerçekleştirilir.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci Nasıldır?

Beyin sapı tümörü ameliyatından sonra iyileşme gayet konforlu şartlar altında gerçekleşir. Kullanılan mikro cerrahi tekniklerinin bu konfora olan katkısı oldukça büyüktür. Eğer tümörün baskısından dolayı sinir sisteminde herhangi bir fonksiyon kaybı yok ise hastalar çok kısa sürelerde normal hayatlarına dönebilmektedir.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Sonrasında Hastanede Ne Kadar Kalınır?

Ameliyatın süresine, tümöre ve hastanın genel sağlık durumuna göre bir gün ile üç – dört gün arasında yatış süresi vardır.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatında Uygulanan Anestezi Biçimi Nedir?

Ameliyatın icrası sırasında genel anestezi kullanılır.

Beyin Sapı Tümörü Ameliyatının Başarı Oranı Nedir?

Beyin sapına cerrahi müdahale oldukça genç sayılabilecek bir cerrahi koludur. Bölgenin hassasiyetlerinin fazla olmasından ve tümör yapılarının genelde tüm beyin sapını etkisi altına alıyor oluşundan dolayı müdahale oldukça zordur. İleri seviye tümör vakalarında başarı oranı oldukça düşük olmasına rağmen sıfır değildir.

Çocuklarda Beyin Sapı Tümörü Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Ameliyatın uygulanışının yaş ile bağlantısı bulunmamaktadır. Uygun ameliyat koşulları sağlanarak ameliyat mikro cerrahi yöntemler vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir.