Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Kemoterapi

Kemoterapi Hakkında
Kemoterapi Tedavi Türleri
Kemoterapi Öncesi
Kemoterapi Sonrası
Sık Sorulan Sorular

Çağımızın hastalığı olarak adlandırılan kanser, hücre düzeyinde meydana gelen kontrolsüz çoğalmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan hastalıktır. İyi ve kötü huylu kanserden bahsetmek mümkünken, her insan hayatının bir bölümünde kansere yakalanır. Her insanda ortaya çıkan kanser kişiye özeldir ve her zaman kötü sonuçları yoktur. Cilt üzerinde doğuştan var olan veya sonradan ortaya çıkan benler dahi bir kanser örneğidir.

Genetik miras hücrelerin ne zaman ve ne kadar bölüneceğini; ne zaman öleceğini belirler. Hücrelerin neredeyse tamamı da bu genetik kodlamaya uyarak varlıklarını devam ettirir. Ancak bazı genetik ve çevresel faktörler bu kuralları bozarak hücrelerin normalden çok daha fazla ve kontrolsüz şekilde bölünmesine sebep olur. Vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkan bu kontrolsüz bölünme durumu herhangi bir şekilde kontrol altına alınamazsa ölüme kadar giden ciddi bir risk skalası oluşur. Kötü huylu kanserlerin tedavisinde kullanılan üç yöntem vardır. Cerrahi müdahaleler, radyoterapi ve kemoterapi. Kanser ile bağdaştırılan ana tedavi yöntemi kemoterapidir ve gerçekten de birçok kanser hastasının hayatının kurtulmasında kemoterapinin payı büyüktür. Kansere ve kanser tedavisine yönelik bilgi birikimi arttıkça yeni teknikler geliştirilmekte, geliştirilen tekniklerden en büyük payı da kemoterapi tedavisi almaktadır. Tek bir tür kemoterapiden ya da tek bir kanser türüne, belirli bir zamanda uygulanan kemoterapiden bahsetmek mümkün değildir. Kemoterapi oldukça dinamik bir tedavi yöntemidir.

Kemoterapi Hakkında

Görüntüleme tekniklerinin gelişmesi, insanların önleyici tedavi yöntemlerine önem vermeye başlaması, düzenli olarak doktor kontrollerine başvurması gibi sebeplerden ötürü kanserin erken evrede teşhisi oldukça yaygınlaşmış durumdadır. Erken evrede teşhis edilen kanserlerin tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi; nadiren de cerrahi uygulama kullanılmaktadır. Bilindiği üzere kanser oldukça tehlikeli, müdahale edilmediğinde sonucu ölüm olabilecek kadar ciddi bir hastalıktır. Kemoterapi uygulaması kanser kadar eski olmasa da tüm kanser tedavileri arasında belki de en eski yöntemdir. Üstün körü yapılan cerrahi müdahaleler göz ardı edildiğinde insanlığın kanserle olan mücadelesi, kemoterapinin şans eseri keşfedilmesiyle beraber çağ atlamıştır. Kemoterapi, birkaç farklı yolla vücuda ilaç alınması ve bu ilaçların kanser hücrelerini öldürmesini amaçlayan oldukça kompleks ve ince hesap gerektiren bir tedavi yöntemidir. Radyoterapiden ve cerrahiden önce veya sonra; ya da her ikisi ile aynı anda uygulanması mümkündür.

Tüm kanser tedavilerinde olduğu gibi kemoterapide de temel amaç kanserli hücreleri, sağlıklı hücrelere en az zararı vererek yok etmektir. Yani kanser tedavisi denildiğinde tedavi sürecinin büyük bir kısmını sağlıklı hücrelerin mevcut ve gelecekteki durumu oluşturmaktadır ki tüm bu süreç çok daha hassas ve kalibre edilmiş kanser tedavi yöntemlerinin doğmasını sağlamıştır. Kemoterapi de bu felsefeden hareketle çok değişmiş, keşfedildiği günden itibaren de devamlı gelişimini sürdürmüştür.

Kemoterapi Nedir?

Kanserli hücreleri (iyi ya da kötü huylu olması fark etmeksizin) yok etmek amacıyla damar veya ağız yoluyla ilaç alınması kemoterapi tedavisi olarak adlandırılmaktadır. Daha doğrusu kemoterapi belirli hücre tiplerinin (hücre tiplerinin belirlenmesinde çok fazla kriter hesaba katılabilir) yok edilmesi, değiştirilmesi ya da işlevsel hale getirilmesi amacıyla uygulanan bir müdahaledir ve sadece kanser için değil, diğer pek çok hastalık için de uygulanmaktadır.

Geçmişten günümüze kanserle yapılan mücadele incelendiğinde en çok kullanılan tedavi yönteminin kemoterapi olduğu görülecektir çünkü başarı yüzdeleri incelendiğinde kanserli hasta ömrünü en çok uzatan tedavi yöntemi kemoterapidir. Her ne kadar olumsuz görsellerle bağdaştırılmış olsa da sonuçlar açısından değerlendirildiğinde kanserle etkin mücadelenin yegane aracı kemoterapi olarak karşımıza çıkmaktadır. İlaç endüstrisinin güncel teknolojileri ve tıptaki yenilikler sayesinde kemoterapinin etkinliği kat be kat artırılmış, yan etkileri ise aynı oranda azaltılmış durumdadır. Bu da kemoterapiyi çok daha etkin bir tedavi yöntemi haline getirmiştir.

Kemoterapi tedavisi farklı yöntemler altında uygulanabilir ancak temel amaç kanserli hücrelerin, sağlıklı hücrelere zarar vermeden ortadan kaldırılmasıdır. Bu amaçla bazen diğer tedavi yöntemlerinden de destek alınabilir. Güncel onkoloji yaklaşımı tek bir tedavi yöntemi ile kanser tedavisinin pek mümkün olmadığını, kişiye ve duruma uygun tedavi kombinasyonunun daha en başta yapılması gerektiğini göstermektedir. Onkoloji uzmanları da bu net istatistiklerden dolayı kemoterapiyi ana ya da yardımcı tedavi yöntemi olarak konumlandırabilmektedir.

Her insanın DNA yapısının özel olması, kanserle mücadeleyi oldukça zorlaştıran bir durumdur. Kontrolsüz çoğalmaya sebep olan faktör her zaman standart bir DNA diziliminin ürünü değildir. Bu da her hastanın özel olarak incelenmesi gerektiğini göstermektedir. Kemoterapi oldukça etkin bir tedavi yöntemi olmasına karşın her insanın DNA yapısının özel olmasından dolayı kemoterapinin ne kadar etkin olacağı, hangi yan etkileri göstereceği ve ne zaman sonuç vereceği büyük oranda tedavi süresi boyunca belli olmaktadır. Bu da tedaviye başladıktan sonra kemoterapi uygulamasında, kullanılan ilaçlarda ve diğer planlamalarda değişiklik yapılabilmesi anlamını taşımaktadır.

Kemoterapi Hangi Şartlarda Uygulanır?

Kemoterapi tedavisinin hangi şartlarda uygulandığını analiz etmeden önce, kemoterapinin amaçlarından bahsetmek daha mantıklı olacaktır. Kemoterapinin amaçları ile uygulanma şartları arasında derin bir bağlantı bulunmaktadır. Kemoterapi tedavisinin amaçları şunlardır:

  • Kanserli dokuları tamamen ortadan kaldırmak
  • Hızlı gelişim gösteren kanserlerde, kanserin çok daha kritik bölgeleri etki altına almasını engellemek amacıyla kanserin yayılımını yavaşlatmak
  • Diğer tedavi yöntemlerinin uygulanacağı hastalarda kanserli bölgenin yayılım alanını sabit tutmak
  • Vücudun birden fazla bölgesine sirayet eden, ciddi yayılım göstermiş kanserlerle etkin mücadele etmek.

Görüldüğü üzere oldukça farklı amaçlar için dizayn edilebilen bir tedavi yöntemidir kemoterapi. Doğal olarak uygulanma şartları da birbirinden oldukça değişiktir. Genel olarak üç farklı şart altında uygulandığını söylemek mümkündür:

  • Cerrahi müdahale ile kanserin tamamen ortadan kaldırılabileceği hastalarda kanserli bölgenin cerrahi müdahaleye uygun (boyut olarak) hale getirilmesinde, cerrahi yöntemden önce kemoterapi uygulanır.
  • Cerrahi müdahaleler ne kadar hassas icra edilirse edilsin sağlıklı dokularla olan temas bölgelerinde bir miktar kanserli hücrenin kalması mümkündür. Her hücresi temizlenmeyen kanserli vakalarda tekrar riski çok yüksek olduğu için bu tekrar riskini tamamen ortadan kaldırmak ve kalan kanserli hücreleri yok etmek amacıyla cerrahi müdahaleden sonra kemoterapi uygulanır.
  • Hedeflenmiş radyoterapi uygulamalarında sağlıklı ve kritik dokulara olan temas bölgelerini kanserli hücrelerden arındırmak amacıyla radyoterapi ile eşzamanlı olarak kemoterapi uygulanabilir.

Kemoterapinin hangi şart veya şartlar altında uygulanacağına onkoloji uzmanı çok fazla kriteri göz önünde bulundurarak karar verir. Kanserin türü, ortaya çıkış tarihi, evresi, hastanın yaşı, hastanın genel sağlık durumu, kansere eşlik eden hastalıklar ve diğer doku hasarları kemoterapinin hangi ilaçlar yapılacağı ya da yapılıp yapılmayacağı noktasında çok büyük öneme sahiptir.

Kemoterapi Nasıl Uygulanır?

Kemoterapi tedavisi oldukça yoğun ve ağır bir tedavi olduğu için tedaviye başlamadan önce ciddi bir hazırlık süreci bulunmaktadır. Hazırlık süreci de dahil olmak üzere kemoterapinin uygulama aşamaları şu şekildedir:

  • İlaçlar genelde hastane veya kemoterapi kliniklerinde damar yolu kullanılarak verilir. Ancak kemoterapi ilaçları oldukça ağır olduğu için vücudun bu ilaçlara hazırlanması amacıyla bir haftalık hazırlık tedavisi uygulanması söz konusudur.
  • Kaç seans uygulanacağı, seansların arasındaki süre ve seans süreleri kanserin tipine, hastanın duruma ve onlarca farklı kritere göre onkoloji uzmanları tarafından belirlenir.
  • Kemoterapinin ortalama seans süresi bir ile altı saat arasında değişmektedir.
  • Uygulama başlamadan önce hasta belirli kriterler dahilinde hazırlanarak serumun bağlanacağı özel koltuğa alınır. Koltuk hastanın rahat etmesi için özel dizayn edilmiştir.
  • Hastanın hazırlanıp masaya yatırılmasından sonra eğer tedavi çok uzun süreli olarak planlanmışsa damar yolu sorunlarını ortadan kaldırmak amacıyla yerleştirilen porta hastaya özel ilaçların bir karışımını içeren serum bağlanır.
  • Hasta kol hareketlerine dikkat ederek serum bitinceye dek bu masada oturur.
  • Serumun bitmesinden sonra hasta hastanede yatırılabilir ya da taburcu edilebilir.

Kemoterapinin uygulama süreci oldukça basittir. Asıl zor olan kemoterapiye hazırlık sürecidir ki doğru ilaçların seçilmesi (maksimum fayda sağlanacak şekilde) büyük bir dikkat gerektirmektedir.

Damar yerine ağız yoluyla alınan kemoterapi ilaçları söz konusu ise bu ilaçların alınması noktasında hastane ya da klinik ortamına ihtiyaç yoktur. Düzenli doktor kontrolleri altında ilgili ilaçların ev ortamında reçetesine uygun biçimde alınması yeterlidir. Tüm kemoterapi tedavilerinin süresi kişiden kişiye göre değişebilir. Altı hafta ortalama süre olarak kabul edilse de bunun altında ya da üstünde sürelere sahip olan kemoterapi tedavileri ile karşılaşmak mümkündür.

Kemoterapinin uygulama sürecinde göz önünde bulundurulan çeşitli amaçlar vardır ve bu amaçların optimal kesişimi tedavi sürecini belirler:

  • Kanserin kesin olarak tedavi edilmesi
  • Hasta konforunun maksimize edilmesi

Amaçlardan da görülebileceği üzere eğer bir amaçtan fedakarlık edilmesi gerekiyorsa bu hasta konforu olmaktadır. Sonuç olarak, kemoterapi tedavileri ciddi planlamalar sonucunda uygulanan oldukça gelişmiş kanser tedavisi yöntemleridir. Günümüzde dahi gelişimini sürdüren bu tedavi yönteminin uygulama sürecinde değişiklikler olmaktadır.

Kemoterapi Tedavi Türleri

Kemoterapi ilaçları kadar ilgili ilaçların nasıl alındığı da kanser tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Her ilaç her yolla alınamadığı için, kanser tipine ve diğer değişkenlere bağlı olarak kemoterapini tedavi türü değişmektedir. Dört farklı kemoterapi tedavi türünden bahsetmek mümkündür ve bunların seçilmesinde onkoloji uzmanları karar verici konumundadır.

Ağız Yoluyla Kemoterapi

Klasik kemoterapi ilaçları damar yoluyla hastane ortamında alınmaktadır. Ancak bu ilaçlarda hücre hedeflemesinin düşük olması birçok yan etkinin oluşmasına sebep olmaktadır. Yeni nesil kemoterapi ilaçları ise kontrolsüz şekilde bölünen veya bölünme ihtimali bulunan hücreleri hedefler niteliktedir. Bu sebepten ötürü de ilaçların hastane ortamında alınması gibi bir gereklilik söz konusu değildir.

Hem hastaların konforunu artırmak hem de kasvetli bir ortama kanser hastalarını sokmamak, uygulama maliyetlerini düşürmek için akıllı yani hedefli ilaçlar evde ağız yoluyla alınabilir. İlaçlar hap şeklinde olabileceği gibi sıvı şekilde de olabilir. Kullanılan ilacın türüne göre ilacın formunda değişmeler görülebilmektedir. Genel bir değerlendirme yapıldığında uygulama aşamasında en fazla konforu bu tür ilaçlar sağlamaktadır. Erken evre kanserlerin ve özel bazı ileri evre kanserlerin tedavisinde ağız yoluyla kemoterapi ilaçları kullanılmaktadır.

İntravenöz

Kemoterapi ile ilgili fotoğraflarda da kullanılan klasik kemoterapi yöntemidir. Bu yöntemde kemoterapi ilaçları toplardamarların içerisine enjekte edilir. Bu tür ilaçların kullanılması yavaş yavaş terk edilmekle beraber hala en popüler yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Tedavi hastane ortamında, onkoloji uzmanlarının gözetimi altında yapılmaktadır.

Tedavi süresine bağlı olarak çeşitli bölgelerden ilaç enjeksiyonu yapılabilir. Birden fazla bölge kullanılmasına sebep olan durum zamanla damar bulmanın zorlaşmasıdır. Bu problemi ortadan kaldırmak için, önceden uzun olarak planlanmış kemoterapi tedavilerinde kolun belirli bir bölgesine port takılarak damarların aşırı derecede hasar görmesinin önüne geçilir. İntravenöz kemoterapi vücudun geneline yayılım gösteren yüksek riskli kanser hastalarına uygulanmaktadır. Bu yöntemde toplardamara verilen kemoterapi ilaçları tümörden önce akciğerlere ve kalbe gittiğinden dolayı, tümörlü bölgeye ulaştıklarında yoğunlukları azalmaktadır. Doğal olarak normalden çok daha fazla kemoterapi ilacı kullanma zorunluluğu mevcuttur.

İntra-arteryel

Yine damardan serum verilmesi şeklinde, onkoloji uzmanlarının gözetimi altında uygulanan bir kemoterapi tedavi türüdür. Klasik olarak adlandırılan intravenöz kemoterapinin ortaya çıkardığı sorunları ortadan kaldırmak, yan etkileri azaltmak ve daha etkili tümör tedavisi uygulamak amacıyla geliştirilmiştir. İntra-arteryel kemoterapi tedavisinde kemoterapi ilaçları toplardamarlar yerine atardamarlara verilir. Tümörü de kapsayan bir damar bölümünden enjeksiyon yapıldığı için tümörlü dokuya ciddi yoğunluğa sahip kemoterapi ilacı ulaşır.

İntra-arteryel kemoterapi tedavisi tek bölgede çok yoğun şekilde kümelenmiş ciddi tümörlü yapıların tedavi edilmesi amacıyla bazı özel durumlarda uygulanmaktadır. Tümörlü yapının beslenmesine sebep olan damardan yapılan enjeksiyon sayesinde kanserli hücrelerin besin kaynakları kesilir, ölmeleri sağlanır. Ayrıca tek bir bölgeye yoğun olarak kemoterapi ilacı verildiğinden dolayı kemoterapi ilaçlarının vücudun geneline olan yan etkilerinde azalma gözlenir.

İntraperinotoneal

Karın bölgesinde gelişen tümörlü yapılar nadiren de olsa karın bölgesini korumak amacıyla gelişmiş olan iki adet zarın tam içerisinde yer alabilir. Konvansiyonel kemoterapi yöntemleri ile bu tümörlere müdahale edilmesi oldukça güçtür. Ölüm oranlarının çok yüksek, iyileşme oranlarının çok düşük olmasından dolayı bu bölgedeki kanserlere müdahale etmek amacıyla intraperinotoneal kemoterapi yöntemi geliştirilmiştir.

  • Karın bölgesindeki tümör yapısı cerrahi yöntem ile temizlenir.
  • Geriye kalan alana ısıtılmış (40 derece) kemoterapi ilacı enjeksiyonu yapılır.
  • Özel bir cihaz yardımıyla yapılan yüksek dozdaki kemoterapi enjeksiyonu sayesinde tekrar riski doğuran tüm hücreler temizlenir.
  • Sadece karın bölgesinde, bazı özel vakalarda uygulanmaktadır.

Kemoterapi bu yöntemle uygulandığında karın bölgesinden başka hiçbir yere dağılım göstermez. Doğal olarak yan etkiler oldukça azdır.

Kemoterapi Öncesi

Kemoterapi tedavisinin hangi durumlarda uygulanacağı hastadan hastaya göre değiştiği için tedavi sürecine başlamadan önce yani kemoterapiden önce ciddi bir hazırlık sürecinin yapılması mecburiyettir. Uygulanan tedaviden maksimum verimin alınabilmesinin, hasta sağlığının ve konforunun korunabilmesinin yegane yolu da bu hazırlık sürecinin oldukça ciddi şekilde geçirilmesidir.

Hazırlık sürecine geçmeden önce kanser teşhisinin ve kemoterapiye uygunluk testlerinin yapılması gerekmektedir. Kanser tedavisine olabildiğince erken başlamak çok büyük bir avantaj olduğundan dolayı bu aşamaların onkoloji uzmanlarının gözetiminde, olabildiğince hızlı geçilmesi gerekmektedir. Kemoterapi öncesindeki süreç şu adımlar üzerine kurulur:

  • Kanserin teşhisi,
  • Kemoterapinin gerekliliğine ve hastanın sınırlarına dair tetkikler,
  • Tedavinin en ince detaylarına kadar planlanması,
  • Hazırlık sürecine geçilmesi,
  • Tedavinin başlaması.

Kemoterapi Öncesi Kanser Teşhisi

İnsanlar hiçbir zaman kanser olabilecekleri fikrine sıcak bakmadıkları için ufak bir azınlık dışındaki herkes düzenli kontrollerini yaptırmaktan uzaktır. Kanserin teşhisi genelde erken evre dışında, kanser ilerlemeye başladığında şans eseri yapılır. Ya fiziki bir gözlem ya da ciddi kanser yan etkilerinin oluşması kanser teşhisinin yapılmasını sağlar. Teşhis sırasında fiziki muayene ve görüntüleme tekniklerinden yararlanılır. Hastanın kanserinin teşhis edilmesinden sonra biyopsi yapılabilir. Tüm bileşenler onkoloji uzmanları tarafından değerlendirilir ve tedavi aşamasına geçilir. Tedavi aşamasında cerrahi müdahale, radyoterapi ya da kemoterapi kullanılabilir. Aynı anda bu üç yöntem de kullanılabileceği için ciddi bir planlama gerekmektedir. Eğer doktorların kafasında kemoterapi kullanımı konusunda bir fikir varsa bu tedaviye yönelik tetkikler yapılır.

Fiziki Muayene ve Tetkikler

Orta ve geç evrede teşhis edilen kanserlerde fiziki muayene ile bile kanserin varlığına dair emareler elde etmek mümkündür. İlk izlenim ve sonrasındaki yönlendirme süreçleri için fiziki muayene oldukça değerlidir. Bu konuda uzman bir onkolog tarafından yapılan bu muayeneden sonra ise kan testlerine, görüntüleme tekniklerine ve genetik testlere geçilir. Ayrıca kanserin türünü belirlemek için biyopsi de uygulanmaktadır.

  • Görüntüleme tekniklerinden yararlanarak kanserin yeri tam olarak saptanır. Ayrıca bulaşma bölgeleri, risk bölgeleri, kanserin yoğunluğu ve iç yapısına dair bilgi edinilir.
  • Kan testleri ile vücudun genel kondisyonu araştırılır. Kırmızı kan hücrelerinin durumunu anlamak, hormon dengesini saptamak için tam kan sayımları yapılır.
  • Genetik testler oldukça fazladır. Hastanın ailesindeki kanser öyküleri de alınarak farklı genetik testler uygulanabilir. EFGR, HER-2, RAS, ALK, BRAF testleri oldukça sık şekilde uygulanmaktadır.

Kanserin teşhisi ve kemoterapiye uygunluk aşamasında uygulanan bu testler sayesinde ilaç seçimi, seans uzunlukları, doz miktarı ve seans aralarını belirleme aşamasında ciddi bir avantaj elde edilir. Ayrıca fiziki muayene aşamasında hastanın yaşı ve diğer birçok faktör de hesaba katılır.

Tedavinin Planlanması

Doğru tedavi hayat kurtarır mottosundan hareketle kemoterapi tedavisi planlanmaktadır. Kemoterapi tedavisinin planlamasına geçilmeden önce en uygun tedavi yönteminin kemoterapi olup olmadığına yönelik araştırmalar da yapılmaktadır. Ayrıca diğer tedavi yöntemlerinin ne derece tedaviye dahil edileceği de bu aşamada belirlenmektedir. Kemoterapi tedavisinin planlanması sırasında birkaç adım göz önünde bulundurulur:

  • Hastanın fiziki durumu kemoterapi seanslarının sayısı, ilaç ve seansların arasındaki süre açısından belirleyici konumdadır. Planlama aşamasında o kadar ince bir hesaplama yapılmalıdır ki kemoterapi tedavisi hem hastayı yormamalı hem de kanserli hücrelere tekrar toparlanma fırsatı vermemelidir.
  • Kanser tedavisine olabilecek en erken sürede başlamak hayati önem taşır. Yine de tam hazırlık yapmadan başlanan kemoterapi uygulamalarında başarı şansı düşük olduğu için hazırlık süresi de göz önünde bulundurularak tedavi yapılmalıdır.
  • Kullanılacak ilaç ve ilacın nasıl kullanılacağına dair tüm detaylar saptandıktan sonra hasta da detaylıca bilgilendirilmelidir. Kanser tedavisinde doktor – hasta ilişkisi ekstra önemlidir.

Hasta durumunun saptanması ve tedavinin detaylıca planlanmasından sonra hazırlık aşamasına geçilir. Hazırlık aşamasında amaç vücut kondisyonunu stabil hale getirmek ve mümkünse de yükseltmektir. Unutulmaması gereken temel nokta, kemoterapi tedavisinde yapılan planların tedavi aşamasına geçildiğinde değişebileceğidir. Hastanın o anki kondisyonu ile kanserli yapının durumu tedaviyi dinamik hale getirebilir. Bu sebepten ötürü hazırlık aşaması kanser tedavisinin en önemli aşaması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kemoterapiye Hazırlık

Kanser öngörülebilir gibi düşünülen ancak çoğu zaman sürprizler yapan bir hastalıktır. Bilinmezle dolu bir hastalığa müdahale ederken vücut kaynaklı başka sorunların çıkmaması için hazırlık aşamasında çeşitli durumlara dikkat edilmesi gerekmektedir. Doktorlar kemoterapiyi planlarken hazırlık aşamasını da hesaba kattıklarından dolayı tedaviye başlamadan önce bir süre hazırlık yapılmasına imkan vardır. Hazırlık aşaması genel olarak şu adımlar üzerine kurulur:

  • Psikolojik olarak kemoterapiye hazırlanmak oldukça önemlidir. Tedaviye başlayana kadar etraftan duyulanlar morali bozma kapasitesine sahiptir. Tüm bunların göz ardı edilmesi ve tedaviye olabildiğince yüksek motivasyonla başlanması gerekmektedir. Psikolojik olarak tedaviye hazır olan hastalarda bağışıklık sistemi çok daha etkin çalışmaktadır. Psikolojik olarak yapılacak hazırlık sürecinde kanserin mutlaka yenileceği düşüncesi akla kazınmalı, bu fikirden de vazgeçilmemelidir. Bu dönemde hastanın sevdiği insanların sürekli olarak çevresinde olması faydalı olacaktır.
  • Hastalar psikolojilerini düzeltirken bir yandan da kondisyonlarını korumak ve mümkünse de artırmak için beslenme düzenlerini uzman bir diyetisyenin önerisi dahilinde yeniden oluşturmalıdırlar. Kemoterapi tedavi ve öncesindeki süreç boyunca beslenme alışkanlıklarının kökten değişme ihtimali vardır. Bunu olabildiğince yumuşak bir geçişe çevirmek ise hastanın uygulayacağı diyetlere bağlıdır. Beslenme sürecinde protein ağırlıklı bir diyete geçilmesi hücrelerin kolayca tamir edilebilmesi açısından önemlidir. Ayrıca sıvı tüketimi artırılmalı, doğal vitamin kaynakları da taze olarak tüketilmelidir.
  • Son aşamada ise fiziki kondisyon gelmektedir. Sağlıklı bir beslenme düzenine ek olarak günlük en az yarım saat hafif – orta tempoda yürünmesi; mümkünse de diğer hafif – orta sporların yapılması gerekmektedir. Spor egzersizleri morali düzeltmenin yanında aynı zamanda psikolojik açıdan stabil olmayı da sağlamaktadır.

Hazırlık süreci genel olarak bu aşamalardan oluşmakla birlikte süreci takip eden onkoloji uzmanları da birebir iletişimde kalarak bu hazırlık sürecine destek verecektir. Kanserin her hastada özel olması gibi kemoterapi de her hastada özel bir süreçtir. Her hasta ile beraber yeni şeyler öğrenilir, uygulanır.

Kemoterapi Sonrası

Kemoterapi tedavisinin başladığı ilk günden sonrasını kemoterapi sonrası olarak değerlendirmek mümkündür çünkü sürece dair tüm doneler ilk seanstan itibaren görülmeye başlar. Duruma göre de tedavinin tamamlanmasından sonra altı ay kadar devam eder. Günümüzde kemoterapi ortalama olarak altı haftalık bir süreçtir. Genelde haftada bir seans uygulanabileceği gibi günde iki ya da iki günde bir seans uygulanması da söz konusudur. Süreç tamamen hasta özelinde belirlenmektedir. Dikkat edilmesi gerekenler, yan etkiler, iyileşme süreci ve diğer tüm durumlar yine hastaya özel süreçlerdir.

Kemoterapinin Yan Etkileri

Tüm kemoterapi uygulamaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve bu uygulamalarda görülen yan etkiler alt alta dizildiğinde oldukça fazla yan etkiden bahsetmek mümkündür. Ancak modern kemoterapi uygulamalarında yan etkiler sınırlıdır. Her yan etki her hastada görülmez. Kullanılan ilaç, uygulama sıklığı, kanserin durumu, hastanın durumu, kansere eşlik eden hastalıklar, psikolojik durum gibi unsurlar ortaya çıkacak yan etkilerin belirlenmesinde önemli bir yere sahiptir.

Kemoterapiye bağlı yan etkilerin çıkmasının sebebi bağışıklık sisteminin baskılanması ve sağlıklı hücrelerin zarar görmesidir. Sağlıklı hücrelere verilen zararın azalmasıyla doğru orantılı olarak yan etkilerde de azalma görülür. Günümüzde geliştirilen hedeflenmiş içeriğe sahip yüksek teknoloji ürünü ilaçlar yan etkiler açısından oldukça kısırdır. Zamanla bu yan etkilerin tamamen sıfırlanması beklenmektedir.

Kemoterapi tedavisi ve sonrasındaki süreç boyunca yan etkilerin azaltılması, sıfırlanması ya da kontrol altına alınması için çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak her kanserin farklı bir gelişim süreci olduğu için her hastada bu önlemler yeniden keşfedilmektedir. Tedavinin süresi uzadıkça yan etkilerin görülme sıklığı ve etkileri azalmaktadır. Bilinen ve klasik olarak adlandırılan yan etkilere ek olarak vücudun çeşitli bölgelerinde, kullanılan kemoterapi tedavi türüne bağlı olarak beklenmedik yan etkiler de çıkabilir. Süreç boyunca sürekli olarak kontroller yapılmasının temel sebebi de bu yan etkilerin kontrol altına alınmasıdır.

Bulantı ve Kusma

Kemoterapi ilaçlarının alınmasıyla beraber ortaya çıkan yan etkilerin başında (kemoterapi gören insanların neredeyse tamamında görülür) bulantı ve kusma gelir. Bunun temel sebebi, kemoterapi ilaçlarının içerisinde etkin maddelerin iki bölgeyi yoğun baskı altına alıyor oluşudur. Sinirler aracılığı ile beyindeki kusma merkezi (mide kaslarının kontrolü) ve doğrudan mide üzerindeki kaslar. İki bölgenin de baskı altına girmesiyle beraber kemoterapi tedavisi süresince ve sonrasında bir süre bulantı ve kusma ile karşılaşmak mümkündür. Kusmanın ne zaman olacağı, şiddetinin ne olacağı gibi soruların cevabı ise kullanılan ilaca ve vücudun genel kondisyonuna bağlıdır.

  • Kemoterapiye başladıktan yaklaşık altı saat sonra bulantı emareleri başlar. Sonrasındaki iki saat boyunca ya şiddetli kusma gerçekleşir ya da bulantı hissi aynı şiddette devam eder. Psikolojik durum ve beslenme alışkanlıkları bulantı hissi üzerinde etkilidir.
  • Kemoterapi tedavisi süresince ortaya çıkan bulantı ve kusma ilaçlarla, beslenme alışkanlıklarıyla, psikoloji yönetimiyle çözülebilir. Ayrıca tüketilen sıvı miktarı ve çeşidi değiştirilerek de bulantı ile mücadele edilebilir ancak eğer his çok kuvvetli ise hafifletmekten başka yapacak bir şey yoktur.

Bulantı hissinin ortaya çıkmasından sonra ve genel olarak kemoterapi tedavisi boyunca hastaların alabilecekleri çeşitli önlemler bulunmaktadır:

  • Bulantı ve kusmanın kesin olacağına dair bir önyargıya kapılmak yanlıştır.
  • Kemoterapi seanslarından önce üç – dört saat kadar katı – sıvı tüketmemek faydalı olacaktır.
  • Kemoterapiden bir gün önce, kemoterapi günü ve kemoterapiden bir gün sonra sıvı diyetine girmeniz faydalı olacaktır.
  • Yağlı, ağır ve baharatlı yiyecekler tedavi süresi boyunca bırakılmalıdır.
  • Ekşi gıdaların ve içeceklerin tüketilmesi bulantı hissini azaltmaktadır.
  • Protein ihtiyacını sebze ve meyvelerden karşılamak daha iyi olacaktır.
  • Kozmetik ürünleri tedavi boyunca kullanmamak faydalı olacaktır.
  • Yemeklerden önce, yemek sırasında ve yemeklerden sonra sıcak – bunaltıcı – gürültülü ortamlardan uzak durulmalıdır. Aynı şekilde kemoterapi seanslarından sonra da.
  • Bulantı hissi geldiği anda solunumu kontrol altına almak önemlidir. Derin ve yavaş nefeslerle bulantı hissi kontrol altında tutulabilir.

Kemoterapi gören hastaların çoğunda karşılaşılan bulantı ve kusmaya karşı alınabilecek önlemler genel olarak bunlardır. Bazı durumlarda ise acilen doktora başvurmak daha iyi olacaktır:

  • Seanslardan altı saat kadar sonra başlayan ve üç saat kadar devam eden, saat başına üç ve daha fazla kusmanın olduğu durumlarda
  • Sıvı tüketimi yapıldığı anda kusma gerçekleşiyorsa
  • Verilen ilaçlar bulantı hissinde ve kusmada işe yaramıyorsa.

Saç Dökülmesi

Kemoterapi tedavisi ile özdeşleştirilen yan etkilerin başında saç dökülmesi gelir. Saç dökülmesine sebep olan kemoterapi ilaçlarının kullanımı günden güne azalsa da hala etkin olarak kullanılmaktadır. Yani halihazırda kemoterapi tedavisi görenlerin ve kanser riski bulunanların karşılaşma ihtimali olan yan etkilerdendir.

Kemoterapi tedavisi sürecinde kullanılan ilacın saç döküp dökmeyeceği prospektüsünde yazmaktadır. Ayrıca onkoloji uzmanı tarafından da bu moral bozucu y an etkinin olup olmayacağına yönelik bilgilendirme yapılmaktadır. Sanıldığın aksine saç dökülmesine kanser değil, kemoterapi ilaçları sebep olmaktadır ve dökülen saçlar kalıcı olarak değil, geçici olarak dökülmüştür. Görülen bölge olan saçların yanı sıra vücudun diğer bölgelerinde de kıllar dökülür.

  • Bazı kemoterapi kliniklerde hastanın moralini yüksek tutmak amacıyla saç dökülmesini engelleyici teknikler kullanılmaktadır ancak bunların yan etkisi mevcut olduğundan dolayı her klinik tavsiye etmemektedir.
  • Eğer kullanılacak ilaç saç dökecekse daha en baştan saçların kazınması çok daha iyi olacaktır.
  • Eğer kazınmış saç görüntüsü rahatsızlık oluşturuyorsa eşarp, şapka ve peruk kullanılabilir. Eğer bunlardan hiçbirisi yapılmıyorsa kafa derisini korumak amacıyla güneşe çıkarken güneş kremi kullanılmalıdır.
  • Kemoterapi tedavisi ve sonrasındaki iki aylık süreçte saç bölgesini kimyasal ürünlerden uzak tutmak faydalı olacaktır.

Yorgunluk ve Kansızlık

Kırmızı kan hücreleri kemik iliğinde üretilmektedir. Kandaki mevcut kırmızı kan hücresi sayısı da hayat kalitesi üzerinde ciddi etkilere sahiptir. Taşınacak oksijen miktarı başta olmak üzere birçok faktör üzerinde etkili olan kırmızı kan hücreleri, kemoterapi tedavisinin başlamasıyla birlikte fark edilir şekilde azalmaktadır. Bunun temel sebebi, kemoterapi ilaçlarının kemik iliğine zarar veriyor oluşudur.

Oksijen açısından fakirleşen kan dokulara yeteri kadar ulaşamaz. Dokular yeteri kadar beslenemediğinde ise fonksiyonlarını yerine getiremez ki bu kansızlık olarak adlandırılmaktadır. Yani kemoterapinin (ilaçlara göre değişmekle birlikte) doğal yan etkilerinden birisi kansızlıktır.

Kansızlığa bağlı olarak ise yorgunluk belirtisi ortaya çıkabilir. Başta kansızlık olmak üzere kansızlığa bağlı olarak gelişen yan etkileri engellemek için kemoterapi gören kanser hastasının yapabileceği şeyler bulunmaktadır:

  • Günlük dinlenme süresini ve kalitesini artırmak, kaliteli ve gürültüsüz ortamlarda dinlenmek faydalı olacaktır.
  • Vücudun mevcut olan enerjisini yorucu işlerde harcamamak faydalı olacaktır.
  • Demir minerali açısından zengin olan gıdalar tüketilmeli; yağlı ve baharatlı gıdaların tüketimi kesilmelidir.

Kemoterapi tedavisinin sonlanmasından bir – iki ay sonra bu belirtiler tamamen ortadan kalkar. Tedavi öncesi, tedavi süresi ve sonrasında kandaki kırmızı kan hücrelerinin sayısı sürekli olarak kontrol edilir ve aşırı azalırsa müdahale gerçekleştirilir.

Enfeksiyon

Kemoterapinin zarar verdiği bir başka hücre ise beyaz kürelerdir. Vücudun mikroplara karşı korunmasından sorumlu olan bu hücreler kemoterapi tedavisinin başlamasıyla birlikte ciddi derecede azalır. Doğal olarak da vücudun mikroplara karşı olan direnci kırılır. Kemoterapi tedavisi gören kanser hastaları enfeksiyon hastalıkları açısından risk grubu içerisindedir. Doğal olarak kemoterapi tedavisi boyunca olabildiğince hijyenik ve dikkatli olunmalıdır. Beyaz küre sayısının üç kat azalması olağan olarak kabul edilir. Daha fazla azaldığında ise müdahale edilir. Doğru zamanda müdahale gerçekleştirilebilmesi için beyaz küre sayısı sürekli olarak kontrol edilmektedir.

Kemoterapi tedavisi boyunca enfeksiyon riskinden korunmak isteyenler şunları yapmalıdır:

  • Başlıca temas organı olan eller sürekli anti bakteriyel sabunlarla yıkanmalıdır. Özellikle gözlere, vücuda ya da ağıza temas edilecekse.
  • Tırnak diplerinin zedelenmesine sebep olabilecek tırnak kesmelerden kaçınmak faydalı olacaktır.
  • Dal çizmesi ya da bir şekilde deri üzerinde çizik oluşması tehlikelidir. Böyle bir şeyin olmaması için ciddi çaba sarf edilmelidir.
  • Sakalların ve diğer kıl köklerinin dipten kesilmesi mikroplara davetiye çıkaracaktır. Kıl kökleri yüzeysel olarak makine ile kesilmelidir.
  • Ağız sağlığını korumak için dişler fırçalanmalı ancak diş etlerini zedelememek için yumuşak bir diş fırçası ile bu yapılmalıdır.
  • Kemoterapi sırasında bazı bölgeler aşırı sivilcelenebilir. Böyle bir durum var ise sivilceler patlatılmamalıdır.
  • Banyo yaparken vücut yumuşak bir kese ile keselenmelidir. Günlük olarak duş alınması tavsiye edilir.
  • Umumi ortamlardan olabildiğince kaçınmak faydalı olacaktır. Hamam, sauna, deniz ve havuz bu alanlara örnektir. Ayrıca umumi tuvaletler kesinlikle kullanılmamalıdır.
  • Paketli su içmek ya da çeşme suyunu iyice kaynatarak tüketmek gerekmektedir.

Enfeksiyon hastalığının geliştiğine dair en ufak belirtide hemen doktora başvurulmalıdır. Vücutta enfeksiyon hastalığının geliştiğine dair emareler şunlardır:

  • Vücut sıcaklığının otuz sekiz derece ve üzerine çıkması, bir türlü düşmemesi.
  • Terlerken aynı anda titreme olması.
  • Ortam sıcaklığından bağımsız olarak terleme.
  • İdrar yaparken yanma.
  • Gribal enfeksiyona dair belirtiler.
  • Vücudun herhangi bir yerinde kızarma, morarma, şişme ya da iltihaplanma olması.

Kanama

Vücuttaki kanın pıhtılaşmasını trombositler sağlar. Kemoterapi ilaçlarının bazıları, yüksek doz alındıklarında trombosit sayısının 20000’e kadar düşmesine sebep olabilirler. Doğal olarak pıhtılaşmanın azalmasıyla birlikte de kanama riski artar. Bu riskin arttığının anlaşılmasından sonra şu önlemler alınmalıdır:

  • Aspirin gibi basit ancak kanı daha da akışkan yapan ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır.
  • Kalp – damar hastalıkları için kullanılan kimi ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Bu ilaçlar için mutlaka doktora danışmak gerekmektedir.
  • Kan damarlarını genişlettiği için alkollü içki tüketimi kesilmelidir.
  • Vücutta kanamaya sebep olabilecek her türlü faaliyetten uzak durulmalıdır.
  • Sıvı tüketimi artırılmalıdır.
  • Cinsel ilişkiden kaçınmak gerekmektedir.
  • Anüste çatlaklar oluşturabileceği için kabız olmaktan kaçınılmalı, kayısı tüketimi artırılmalıdır.
  • Protein ağırlıklı bir beslenme düzenine geçilmelidir.

Trombosit sayısının aşırı azaldığı fiziksel olarak tespit edilebilmektedir ancak yine de trombosit sayımı kesin sonucu verecektir. Trombosit sayısının azaldığında:

  • Vücudun çeşitli yerlerinde darbelerden bağımsız olarak morluklar oluşur.
  • Vücudun uç noktalarında deri dökülmeye başlar.
  • İdrar renginde değişme olur.

Yutma ve Yutkunma Güçlüğü

Kemoterapi tedavisi süresince beslenme oldukça önemlidir. Ancak gerek psikolojik gerekse de kemoterapiden kaynaklı olarak sindirim sisteminin tamamında çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bölgedeki hücrelerin yenilenmesinden kaynaklanan sorunlar kuruma ve yaralar olarak geri döner. Doğal olarak yutkunmak ve yutmak acı verici bir eylem haline gelir. Kemoterapi hastaları da bu acı verici eyleme katlanmamak için beslenmekten vazgeçer, çok az beslenir. Bu gibi bir sorunun ortaya çıkmaması için çeşitli önlemler alınmalıdır:

  • Eğer acil bir kemoterapi tedavisi uygulanmıyorsa hazırlık aşamasında diş doktoru ile görüşerek üst sindirim sistemini kontrol ettirmek faydalı olacaktır.
  • Her gün ılık suyla gargara yapılmalı; yumuşak bir diş fırçası ile kimyasal içermeyen diş macunu kullanılmalıdır.
  • Diş etlerine zarar vermeden diş ipi kullanımı tavsiye edilmektedir ancak bunu yapmadan önce trombosit sayısı kontrol ettirilmelidir.
  • Kurumaların önüne geçmek için dudaklar kremlenmelidir.
  • Ağıza ve dişlere zarar verecek beslenme alışkanlıklarından vazgeçilmelidir.
  • Ağız için aparat kullanımı söz konusu ise bu aparatın ağıza zarar vermemesi için azami özen gösterilmelidir.
  • Sıvı tüketimi artırılmalıdır.

İshal ve Kabızlık

Beslenme alışkanlıklarına, kemoterapi ilaçlarına ve psikolojik duruma bağlı olarak kemoterapi tedavisi boyunca zaman zaman ishal, zaman zaman da kabızlık gelişme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar bunlar ihtimal dahilinde de olsa bağırsaklara ve anüse zarar verebileceklerinden ötürü dikkatli olunmalıdır.

Günde üç defadan fazla sulu dışkılama söz konusu ise yapılması gerekenler şunlardır:

  • Posalı gıdaların tüketimi ishal devam ettiği sürece tamamen kesilmelidir.
  • Aşırı su kaybının önüne geçmek için sıvı tüketimi artırılmalıdır.
  • İshalin tanımını yapabilmek için bir günlük gözlem yapılmalı; dışkılama sayısı, dışkı miktarı ve rengi gözlemlenmelidir.
  • Patates ve muz tüketimi yapılarak potasyum takviyesi gerçekleştirilmelidir.
  • İshal devam ettiği müddetçe öğün sayısı artırılmalı, öğün başına tüketilen besin miktarı ise azaltılmalıdır.
  • Enfeksiyon riskini azaltmak için dışkılamadan sonra anüs iyice temizlenmelidir.
  • Eğer ikinci günde devam eden bir ishal söz konusu ise doktora başvurulmalıdır.

Beslenme düzenindeki yanlışlık ya da psikolojik durumlara bağlı olarak kabızlık gerçekleşmesi ani üç günden daha uzun süreli dışkılamanın olmaması durumunda:

  • Sıvı tüketimi artırılmalıdır.
  • Posalı gıda tüketimi artırılmalıdır.
  • Potasyum içeren gıdalar azaltılmalıdır.
  • Fiziksel aktiviteler artırılmalı ancak vücut çok yorulmamalıdır.
  • Öğün sayısında ve kalori miktarında değişiklik yapılmamalıdır.

Kas ve Sinir Sisteminde Ortaya Çıkan Sorunlar

Kemoterapi ilaçlarının kullanılmaya başlamasıyla birlikte, psikolojik durumunda etkisi altında sinir sisteminde çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Özellikle ellerde ve ayaklarda ortaya çıkan bu sorunlar uyuşma, hissizlik ve kızarma şeklindedir. Genel olarak önemsiz kategorisinde değerlendirilirler. Her kemoterapi ilacı bu gibi bir yan etki doğurmaz ancak doğurduğunda ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.

Eğer kemoterapi tedavisi sırasında böyle bir yan etki ortaya çıkarsa:

  • Kullanımı dikkat ve hassasiyet gerektiren aletler kullanılmamalıdır. Özellikle de bıçak ve testere gibi fiziksel zarar oluşturabilecek aletler…
  • Denge problemlerinin önüne geçmek için etraftan ya da baston gibi bir aletten destek alınması tavsiye edilmektedir.

Cilt Sorunları

Sinir hasarlarından bağımsız olarak vücudun orta bölgelerinde (kemoterapi ilacının verildiği damar hariç tutularak) kızarma, uyuşma, morarma gibi etkiler oluşabilir. Bunlar kemoterapi ilacının yan etkisi olarak ortaya çıkan önemsiz yan etkilerdir. Kemoterapi ilacının kesilmesinden sonra bir – iki ay içerisinde tamamen kaybolurlar. Ayrıca ciltte meydana gelen bu sorunlara tırnak kalitesi ile ilgili sorunlar da eşlik edebilir. Tırnakların rengi açılabilir, üzerlerinde yatay çizgili bir yapı oluşabilir ya da çok çabuk kırılabilir. Tırnak üzerindeki bu etkiler de tedavi süresi ile sınırlıdır ve sonrasında düzelmektedir.

Böbrek Sorunları

Kemoterapi ilaçları böbrekler ve mesane üzerinde ciddi baskı oluşturmaktadır. Kullanılan ilaç türlerine göre böbrekler üzerinde geçici veya kalıcı etkiler oluşabilmektedir ki tetkikler ve hazırlık sürecinde bunların tamamına dair önlemler alınmaktadır. En sık görülen yan etki idrar renginin değişmesidir.

Kemoterapiden Sonra Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kemoterapi tedavisinin temel amacı kanserin geri dönmeyecek şekilde ortadan kaldırılmasıdır. Ancak hücreler sürekli olarak çevresel baskılara maruz kaldığı için aynı bölgede olmasa da farklı bölgelerde kanser gelişim riski bulunmaktadır. Gerek kanser hastalarının gerekse de kemoterapi tedavisi olmuş olanların dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Bu hususlara dikkat edilmesi halinde iyileşme ihtimali artmakta, konfor artmakta ve kanserin tekrar riski de azalmaktadır.

  • Yeşilin hakim olduğu, bol oksijen bulunan bir ortamda yaşamaya başlanmalıdır.
  • Her türlü stres unsurundan uzaklaşılmalıdır.
  • Doğal bir besleme düzeni kurulmalı; koruyucu içeren paketli gıdalar tüketilmemelidir.
  • Kırmızı et tüketimi azaltılmalıdır. Pişirme teknikleri daha sağlıklı yöntemlerle değiştirilmelidir.
  • Su tüketimi artırılmalı, günlük iki litrenin altına düşülmemelidir.
  • Güneş altında çok uzun süreler geçirilmemelidir.
  • Düzenli uyku uyunan bir hayata geçiş yapılmalıdır.
  • Radyasyon kaynaklarından olabildiğince uzak durulmalıdır.

Kemoterapiden sonra dikkat edilmesi gerekenler genel olarak bunlardır. Ayrıca düzenli kontroller de aksatılmamalıdır. Kanserin kendisi ve tedavi süreci gibi tedaviden sonraki süreç de hastaya özeldir. En iyi tavsiyeler tedavi sürecini dizayn eden onkoloji uzmanı tarafından verilecektir.

İyileşme Süreci

Kemoterapi tedavisinin başladığı ilk seanstan itibaren tümörlü yapı yoğun bir baskı altına alınır. Bu yoğun baskının sonucu olarak vücut halsizleşir, güçsüzleşir. Ancak, belirli bir seanstan sonra tekrar kondisyon açısından güçlenen vücut, kemoterapinin de desteği ile tümörlü yapıyı yenmeye başlar. Son seanstan birkaç gün sonrasına kadar devam eden bu mücadele süreci başarıyla tamamlandığında ise iyileşme sürecinin sonuna gelinir. Yani kemoterapi tedavisinde tedavi ile iyileşme eşzamanlı olarak yürümektedir.

Son seansın tamamlanmasından sonra vücut kondisyonunun yeniden kazanılması için beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesine, spor alışkanlıkları kazanılmasına ve dikkat aşamasına geçilir. Tekrar riskini ortadan kaldırmak için düzenli kontroller yapılır. Uzun süreli yan etkilerin ortaya çıkardığı sorunların hafifletilmesi için ek tedavi yöntemleri uygulanabilir. İyi planlanmış bir kemoterapi tedavisinden sonra, eğer kemoterapi ana tedavi yöntemi ise, altı aylık bir süreçte tam iyileşme sağlanabilir. Altı ay ile beş yıl arasında ise gözlem süresi vardır.

Sık Sorulan Sorular

Çağımızın hastalığı olarak adlandırılan, hala kesin ve tek bir tedavisi bulunamamış, iyileşmesi en çok ihtimal dahilinde olan hastada bile ölümün gerçekleşebildiği bir hastalıkta hastalığı halihazırda yaşayanların veya risk grubunda olanların; hasta yakını olanların veya merak duyanların kafasında onlarca soru ya da sorun olabilmektedir. Bu soru ya da sorunların spesifik başlıklar altında cevaplandırılması herkes açısından faydalı olacaktır.

Kemoterapi Günlük Hayatı Nasıl Etkiler?

Kemoterapi ilaçlarının ve kanserin oluşturduğu baskından dolayı günlük yaşamın alışılmışın dışına sarkması mümkündür ancak doğru bir süreç yönetimi ile günlük yaşam minimum oranda değişir. Günlük yaşamın içerisine doktor randevuları, kontroller ve tedavi seansları eklenir. Ayrıca saç dökülmesi gerçekleşirse buna dair psikolojik sorunlar oluşabilir. Kanser hastası kemoterapinin işe yarayıp yaramayacağını bilmediği için stres altındadır. Uyku düzeni, uyku kalitesi, uyuma ve uyanma saatleri değişebilir. Besin alışkanlıkları, tüketim miktarı da değişiklik gösterebilir. Ayrıca bazı hastalarda hayattaki önem sıralaması da değişmektedir.

Kemoterapi Süresince Ve Sonrasında Sigara – Alkol Kullanılabilir Mi?

Kan damarlarını genişlettiği ve metabolizma üzerinde etki ettiği için tedavi süresince ve tedaviden sonra altı ay boyunca alkol tüketimi kesinlikle tavsiye edilmez. Altı aylık sürenin tamamlanmasından sonra ise günde bir kadehi geçmeyecek şekilde alkol tüketilmesinde herhangi bir sakınca yoktur.

Sigara ise bambaşka bir konudur. Solunum fonksiyonlarına ve buradan hareketle tüm vücuda verdiği zararlar oldukça komplikedir. Akciğer kanserinin başlıca sebebi olan sigaranın kemoterapiden önce, kemoterapi sırasında ve sonrasında tüketilmesi kesinlikle yasaktır.

Kemoterapi Cinsel Yaşamı Nasıl Etkiler?

Kemoterapi ilaçlarından bazıları üreme fonksiyonları üzerinde etki oluştursa da cinsel istek konusunda herhangi bir azalma söz konusu değildir. Bu hem kadınlar hem de erkekler için geçerlidir. Ancak cinsel ilişki doğurduğu enfeksiyon risklerinden dolayı pek önerilmez.

Hamilelikte Kemoterapi Uygulanır Mı?

On yıl kadar önce kemoterapi sırasında gebeliğin devam ettirilemeyeceği hakimdi ancak günümüzde, üçüncü ayını geçen gebeliğin kemoterapi tedavisi açısından sorun teşkil etmediği gözlemlenmiş durumdadır. İlaçların bebeğe zarar vermediği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Plasenta, üçüncü ayından itibaren kemoterapi ilaçlarının içeriye geçmesini engelleyen özel bir bariyer geliştirmektedir. Yine de bazı ekstrem koşullar ile üçüncü ayına gelmemiş gebelikler sonlandırılmaktadır.

  • Eğer kemoterapi tedavisi uygulanıyorsa doğum kontrol yöntemlerinden kondom kullanılmalı, gebelik kemoterapinin bitişinden en az altı ay sonraya ertelenmelidir.
  • Ayrıca kemoterapi sırasında bebeğin emzirilmesi de yasaktır.

Kemoterapi Alınırken Farklı İlaçlar Kullanılabilir Mi?

Kemoterapi ilaçları genel olarak, kullanılması zorunlu olan diğer ilaçların kullanılması noktasında herhangi bir engel oluşturmamaktadır ancak her kanser vakası özel olduğu için bu ilaçlar hakkında doktor ile görüşülmelidir. Kullanılması zorunlu olmayan her türlü ilaç ise anında kesilmelidir. Özellikle kalp – damar sağlığı ilaçları ile aspirin gibi basit ağrı kesiciler tüketilmemelidir. Eğer kalp – damar ilaçları zorunlu ise düzenlemeler yapılması mecburiyettir.

Kemoterapi Sırasında Hangi Besinler Tüketilmemelidir?

Bazı besinler bazı kemoterapi ilaçları ile etkileşime girerek etkisiz hale getirmekte, etkisini düşürmekte ya da farklılaştırmaktadır. Bu besinler her ilaçta aynı etkiyi yapmadıklarından dolayı hastalar kendi ilaçlarıyla etkileşime giren besinleri doktorlarından öğrenmelidir.

  • Sarımsak
  • Soya
  • Keten tohumu
  • Kantaron otu
  • Ginseng
  • Ekinezya
  • Kedi otu
  • Gingko
  • Greyfurt

Kemoterapi Sırasında Ve Sonrasında Psikolojik Destek Alınmalı Mı?

Kanser ve kemoterapi oldukça yıpratıcı süreçler olabilmektedir. Özellikle orta ve ileri evre kanserlerde durum çok daha yıpratıcıdır. Doğru bir süreç yönetimi ile yüksek motivasyon kanser tedavisinde oldukça önemli olduğundan dolayı, kanserden kurtulmak isteyenler kanser teşhisinden hemen sonra psikolog desteğine başvurmalıdır.

Kemoterapi Tedavisinde Başarı Oranı Nedir?

Kemoterapi tedavisinde başarı oranı oldukça değişkendir. Hastalık DNA yapılarından başladığı ve her DNA yapısı hastaya özel olduğu için kanserin gelişimi, etki mekanizması ve etkilenme mekanizması değişmektedir. Doğal olarak her vakada yeni bir planlama gerekmektedir. Erken evre kanserlerde başarı yüksek iken ileri evre kanserlerde başarı oranı düşmektedir. Günümüzde bu başarı oranının yükseltilmesi için yeni ilaçlar geliştirilmekte, mevcut ilaçlar da kuvvetlendirilmektedir. Ayrıca cerrahi yöntem ve radyoterapi de kemoterapiye eklenerek daha kompleks tedaviler uygulanmaktadır. Unutulmaması gereken nokta, kanser tedavisinde başarı oranını teşhisin erken yapılıp yapılmadığı belirlemektedir.

Kemoterapi Tedavisini SGK Karşılıyor Mu?

Kemoterapi ilaçlarının bazıları geri ödeme kapsamında iken bazıları değildir. Süreç oldukça değişken olduğundan ve sürekli olarak bu alanda mücadeleler yürütüldüğünden dolayı sabit ve kesin bir bilgi vermek söz konusu değildir. Hangi ilaçların sigorta kapsamında olduğu, hangilerinin olmadığı; hangi tedavilerin SGK tarafından karşılandığı ya da karşılanmadığı gibi durumlar SGK sayfasından kontrol edilmelidir. Sayfa üzerinde yeterli bilginin bulunamadığı durumlarda SGK aranarak bilgi alınabilir. En güncel bilgiler ise süreci yöneten onkoloji uzmanları tarafından verilecektir.

Kemoterapi Tedavisi Sırasında Hangi Durumlarda Doktora Başvurulmalı?

Kemoterapi tedavisi ve tedavi süreci hastadan hastaya değiştiği için oldukça özeldir. Yine de on binlerce uygulamanın sonucu olarak belirli deneyimler elde edilmiş durumdadır. Hastaların doktora başvurmasına sebep olacak durumlar oldukça azdır ancak yine de bilinmesi gerekmektedir. Kemoterapi tedavisi veya sonrasında gelişen bu durumlar hayati risk oluşturabilmektedir. Bu sebepten ötürü de acilen doktora başvurulmalıdır.

  • Vücut sıcaklığının otuz sekiz dereceyi aşması
  • Vücudun herhangi bir yerinde sebepli veya sebepsiz kanama
  • Sebepsiz burun kanaması
  • Cildin orta bölümlerinde oluşan geniş morluklar ve kızarıklıklar
  • İdrar renginin mavi veya kırmızı dışında olması ve kanlı idrar
  • Diş etlerinin en ufak temasta dahi ciddi miktarda kanıyor olması, kanamanın durdurulamaması
  • Dışkının siyah olarak çıkması
  • Anüs çatlakları ve anüs bölgesinde acı
  • Ağızdan pütürlü mide içeriği gelmesi
  • Vücudun uç bölgelerinde döküntüler oluşması
  • Bir günden daha fazla süren ishal ve üç günden fazla süren kabızlık
  • Ağızda ve yemek borusunda yara oluşumu
  • Sinir sistemi problemleri, denge sorunu, çift görme.

Kemoterapi Sırasında Tatile Çıkılabilir Mi?

Kemoterapi tedavisi sırasında umumi ortamlardan olabildiğince uzak durulması gerekmektedir. Yaz tatili pek tavsiye edilmez ancak tamamen de yasak değildir. Hastanede devam eden kemoterapi tedavisini engellemeyecek şekilde tatile çıkılabilir. Tatil sırasında doktor ile iletişimde olunmalı, acil bir durum için tatil bölgesinde de bir doktor ile görüşülmelidir. Tatil süresi boyunca mutlaka güneşten korunmak gerekmektedir.

İştahsızlığı Ortadan Kaldırmak İçin Neler Yapılmalıdır?

İştahın kesilmesinde hem ilacın hem de psikolojik durumun etkisi bulunmaktadır. Psikolog ile görüşmek ve beslenmenin önemini kavramak süreci daha profesyonel şekilde yönetmeye yardımcı olacaktır. Kemoterapi tedavisi sırasında besin tüketimi oldukça önemlidir. Vücudun genel kondisyonunun düşmemesi için istenmese dahi besin tüketilmelidir.

Kemoterapi Hangi Sıklıkla Yapılır?

Kemoterapi ilaçları, yok edilmek istenen hücreler (yüzde doksan beş oranla kanser hücreleri) nüksettikçe uygulanabilir. Kanserli yapının huyuna, yayılım yapma ihtimaline ve mevcut durumuna göre ilaçların dozunda ve uygulanacak seans sayısında değişim gözlenir. Her hasta için standart bir kemoterapi uygulamasından bahsetmek mümkün değildir. En sık kullanılan her üç haftada bir seans yapılmasıdır. Sonrasında ise haftada bir seans gelir. Çok nadiren haftanın her günü kemoterapi uygulaması da söz konusudur.

Kemoterapi Hangi Hastalıklarda Kullanılır?

Kemoterapi normalin dışında gelişim gösteren her türlü hücrenin yok edilmesi amacıyla kullanılmaktadır. En sık kanserli hücrelerin ortadan kaldırılması amacıyla kullanılır. Neredeyse tüm kanser türlerinde kullanılmakla birlikte hastalığa göre hangi aşamada kullanıldığı değişmektedir. Bazen tümörü küçültmek amacıyla cerrahiden önce; bazen de cerrahiden arta kalan kanserleri temizlemek amacıyla cerrahiden sonra kullanılmaktadır. Çoğu zamanda tek başına kanser tedavisi yöntemi olarak uygulanmaktadır.

Kemoterapi Ne Kadar Sürer?

Hastanın yaşı, fiziki durumu, kanserin yeri, kanserin durumu ve metastaz durumu kullanılacak kemoterapi ilacını, ilacın dozunu ve uygulanma süresini değiştirir. Kemoterapinin en sık uygulamasında bir hafta boyunca günlük uygulama söz konusu iken bu uygulama çok nadiren gerçekleştirilmektedir. İdeal olan her seans arasına yaklaşık üç hafta sıkıştırmaktır. Kanserin evresi arttıkça seanslar arasındaki süre de kısalmaktadır.

Kemoterapi Tedavisinde Kaçıncı Seansta Saç Dökülür?

Her kemoterapi ilacı saç dökmez. Döken ilaçlarla uygulanan tedavide saçların ne zaman döküleceği hastanın durumuna bağlıdır. Genelde ikinci seanstan hemen sonra dökülmeye başlar saçlar. Yalnızca saçlar değil vücuttaki tüm tüyler dökülür. Bu dökülme kanserin değil, kemoterapinin etkisidir. Hastalar yavaş yavaş dökülmeye şahit olmamak için tedavinin en başında saçlarını kestirmektedir.

Kemoterapi Sırasında ve Sonrasında Nasıl Beslenilmelidir?

Kemoterapi ilaçları iştahı olumsuz etkiler. Enerji seviyesi, vücudun kondisyonu gibi unsurlar kanser hastalarında çok önemlidir. Bu sebepten ötürü kemoterapi gören kanser hastaları beslenme alışkanlıklarına çok dikkat etmelidir. Arzulanmasa dahi besinler tüketilmelidir. Taze sebze ve meyveler, süt ve süt ürünleri, balık ve bol salata en çok tercih edilmesi gerekenlerdir. Genel olarak ise posalı beslenmeye dikkat edilmelidir. Kemoterapi sırasında veya sonrasında bazı besinlere veya kokulara hassasiyet gelişebilir ki eğer böyle bir durum varsa o koku ya da yemek beslenme düzeninden hemen çıkarılmalıdır.

Kemoterapi Vücuttan Ne Kadar Sürede Atılır?

Kemoterapi ilaçlarının vücuttan tamamen atılması son seansın ardından gerçekleşir. İlaca göre değişmekle birlikte genelde onuncu günden itibaren kemoterapi ilaçlarına dair iz bulmak zordur. Onuncu güne kadar gelen sürede ise vücuttaki kemoterapi ilacı miktarı ivmeli şekilde azalacaktır.

Kemoterapiden Ne Kadar Sonra Hamile Kalınır?

Kemoterapi tedavisi ile vücuda zehir verilmektedir. Doğal olarak bu tedavi bebek için oldukça zararlıdır. Kemoterapi sırasında veya kemoterapiden sonraki dört – altı ay içinde gebe kalınması tavsiye edilmez. Tedaviye yönelik tüm sorunlar ortadan kalktığında ise gebe kalınmasında herhangi bir sakınca yoktur. Yalnız, bazı kemoterapi ilaçları üreme fonksiyonları üzerinde olumsuz etki oluşturabilmektedir. Bu konu hakkında onkoloji uzmanı ile konuşulması faydalı olacaktır.

Kemoterapide Nelere Dikkat Edilmelidir?

Kanser ve kanserin tedavisi için kullanılan kemoterapi oldukça hassas süreçleri beraberinde getirir. Doğal olarak hastalar alıştıkları yaşam tarzından uzaklaşmalı ve bu iki özel duruma göre yaşam tarzı oluşturmalıdır. Kemoterapi gören ya da görmüş hastalar şunlara dikkat etmelidir: Paketlenmiş, koruyucu içeren ve rafta satılan gıdalardan uzak durulmalıdır. Olabildiğince doğal ve taze beslenilmesi gerekmektedir. Kemoterapi sırasında ve sonrasında enerji seviyesini koruyabilmek için özel diyetler uygulanmalıdır. Sıvı tüketimi bir buçuk kat kadar artırılmalıdır. Uyku düzenine azami özen gösterilmeli, sekiz saat kadar uyunmalıdır. Mayalı gıdaların tüketimi artırılmalıdır. Hayvansal protein kaynakları yerine bitkisel protein kaynakları tercih edilmelidir. İlaçlarla reaksiyona girebilecek besinler kesinlikle tüketilmemelidir. Hafif sporlar günlük olarak icra edilmelidir.

Kemoterapi Alınmazsa Ne Olur?

Kemoterapi, oldukça ölümcül bir hastalığı ortadan kaldırmak amacıyla uygulanan mucizevi bir yöntemdir. Amacı kanserli hücrelerin çoğalmasını durdurmak ve kanserli hücreleri yok etmektir. Müdahale edilmeyen her kanser büyüme ve metastaz yapma eğilimindedir. Doğal olarak doğru zamanda kemoterapi tedavisine başlanmazsa tüm vücudun kanser tarafından ele geçirilmesi işten bile değildir. Kemoterapi alınmazsa ve alternatif yöntemlerle bu sorun giderilemezse sonucu ölüm olacaktır.

Kemoterapi Sadece Kanser Hastalarına Mı Uygulanır?

Kemoterapi ilaçlarını belli DNA yapılarına hedeflenmiş zehirler olarak görmek mümkündür. Doğal olarak kemoterapi tedavileri hangi DNA için kodlanırsa o hücreleri yok etmektedirler. Eğer DNA hedeflemesi değiştirilirse (bu oldukça zordur) kemoterapi diğer bazı hastalıklar için de kullanılabilir. Günümüzde yüzde doksan beşten daha fazla oranda kanser için kullanılmaktadır.

Kemoterapiden Sonra Ağrılar Ne Kadar Sürer?

Kemoterapi seanslarından sonra bazı bölgelerde toplanan şiddetli ağrılar görülebilir. Özellikle karın bölgesi bu konuda oldukça hassastır. Bu ağrılar güçlü ağrı kesiciler ile kontrol altında tutulmaya çalışılır. Çoğu zaman başarılı olunsa da bazen hafif – orta şiddette ağrı ile karşılaşılabilir. Kemoterapi sonrası görülen bu ağrılar son seansın tamamlanmasından bir hafta kadar sonra tamamen ortadan kalkar.