Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca kullanılan çerezler bakımından daha fazla bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Gizli Şeker Tedavisi

Gizli Şeker Tedavi Hakkında
Gizli Şeker Tedavi Türleri
Gizli Şeker Tedavi Öncesi
Gizli Şeker Tedavi Sonrası
Sık Sorulan Sorular

Gizli şeker, tedavisi zorunlu olan hastalıklar kategorisinde değerlendirilir. Türkiye’de çok sayıda insanın yaşadığı bir sorun olmasıyla beraber tedavisinin hayatta belirli değişimlerin uygulanmasıyla gerçekleştirilebilmesi mümkündür. Hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilecek sağlık sorunlardan olan gizli şeker, şeker hastalığının başlangıcı olarak da nitelendirilebilir.

Gizli şekere sahip olanlar için diyabete dönüşmemesi adına tedavi uygulamalarına en kısa süre içerisinde başlanması yüksek derecede önem taşır. Her hastalıkta olduğu gibi tedavi edilmediği durumda daha ileri seviyeye ulaşabilme durumunu ortaya çıkarabilecek bir durum olarak değerlendirilebilir.

Tedavisiyle birlikte hastalığın diyabete dönüşmeden engellenebilmesi mümkün olduğu gibi aynı zamanda başarılı sonuçların alınabilmesi söz konusudur. Tespit edildiği ilk andan itibaren başlatılması gereken tedavi uygulamaları, belirli bir sürecin ardından sonuç alabilmeyi mümkün kılar. Gizli şeker hastalığına sahip olan bireylerde tedaviye başlanmadan önce teşhisin net olarak konulabilmesi adına belirli testler yapılır.

İnceleyen ve Onaylayan : Uzman Dr. Sema Tutar Pişkinsüt

Gizli Şeker Tedavi Hakkında

Tedavisinin başarılı şekilde uygulanabilmesinden önce tanının net olarak koyulması gerekliliği bulunduğu gibi hastaya dair belli başlı testlerin de gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Başarılı sonuçlar alınabilmesine yönelik olarak yapılan uygulamalarla beraber gizli şeker tedavisine başlanabilmesi mümkündür. Aktif olarak yapılan uygulamalarla hastaların daha iyi yaşam koşullarına sahip olmaları hedef alınır.

Gizli Şeker Tanısı

Bir bireyde gizli şekere yönelik olarak tedavi uygulamalarının başlatılabilmesi adına tanının net şekilde konulabilmesi zorunluluğu bulunur. Gizli şeker tanısının konulmasında etkili olan durum, kişiler için şeker hastalığı tanısı yapılamamasıdır. Kan şekerinin normal seviyeden yüksek olmasına karşın diyabet tanısı koymak için yeterli olarak değerlendirilmiyorsa, gizli şeker olması yüksek ihtimaldir.

Prediyabet olarak da adlandırılan gizli şekerin tanısının konulabilmesine yönelik olarak özel testlerin geliştirilmiş olmasıyla beraber, test uygulamalarının gerçekleştirilmesi sonucunda net olarak tanının koyulabilmesi mümkündür.

Gizli Şeker Tanısı İçin Yapılan Testler

Gizli şekerin tanısının konulabilmesine yönelik olarak yapılan testler sonucunda kesin olarak hastalığın tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Testler haricinde belirtilerin dikkate alınmasıyla beraber değerlendirmenin yapılabilmesi olasılığı bulunuyor olsa da, test olmadan net şekilde tanının koyulabilmesi söz konusu olmaz. Bilimsel verilerin incelenmesinin ışığında gizli şeker tanısının konulabilmesi oldukça kolaydır. Diyabet öncesi olarak tanımlanan bir hastalık olmasıyla beraber kesin olarak tanısının konulabilmesine yönelik olarak testlerin gerçekleştirilmesi yüksek derecede öneme sahiptir.

Hastalıktan şüphelenildiği en kısa süre içerisinde testlerin yapılabilmesi mümkün olduğu gibi test sonuçlarının değerlendirilmesiyle beraber gizli şekerin tanısının yapılabilmesi mümkün olur. Her birey için gerçekleştirilebilecek olan testler sayesinde hastalığın bulunup bulunmadığına dair net verilerin elde edilebilmesi sağlanır.

Açlık Kan Şekeri

Açlık kan şekeri testinin gerçekleştirilebilmesi için öncelikli olarak bireylerden belirli süre boyunca aç kalmaları istenir. 8-12 saatlik zaman diliminde aç kalınmasının ardından, testin gerçekleştirilerek gizli şekerin durumunun net şekilde değerlendirilebilmesi mümkündür. Yapılan açlık kan şekeri testinde sonuç 126 mg/dl ya da üzerinde çıkan kişiler şeker hastası olarak değerlendirilirler. Gizli şekerde bu seviyeye çıkılamıyor olduğundan dolayı değerlendirilmenin yapılmasında açlık kan şekeriniz 100-125 mg/dl seviyesinde olması beklenir. İlk testin sonuçlarının alınmasının ardından bireyin durumuna göre testin ikinci veya üçüncü kez yapılabilmesi söz konusudur. Doktor tarafından yapılan değerlendirmelerinin ardından açlık kan şekeri testiyle beraber gizli şeker tespitinin gerçekleştirilir.

Hiçbir şey yemeden gerçekleştirilen testte açlık kan şekeri oranının normal seviyeden yukarıda olduğu görülür. Gizli şeker, şeker hastalığı öncesi olarak değerlendiriliyor olmasıyla beraber 126 mg/dl seviyesinde sonuç görülmediği durumlar için değerlendirme yapılır.

Oral Glukoz Tolerans Testi(OGTT)

Gizli şekerin tanısının konulabilmesi için gerekli olan testlerden biri Oral Glukoz Tolerans Testi (OGTT) olarak uygulanır. Aç karnına gerçekleştiriliyor olmasıyla beraber laboratuvar ortamında alınan kanın değerlendirilmesiyle gizli şeker olup olmadığı belirlemesi yapılır. Öncelikli olarak aç karnına hastaneye gelinmesinin ardından şekerli su bireylere içirilir ve ardından kan alınır. Test için belirli bir süre boyunca aynı işlemin devam ediyor olmasıyla beraber, alınan kanın sonuçlarının değerlendirilmesinin ardından gizli şeker olup olmadığına yönelik olarak net şekilde tanı konulabilmesi mümkündür. Hastalar test süresinin devam ettiği süre boyunca uyumamalı, sigara içmemeli ve hiçbir şey yememelidir. Yarım saat aralıklarla kan alımının gerçekleştirilmesi sağlanır. Toplamda 180 dakikalık süreyi kapsar.

Oral glukoz tolerans testi uygulaması tarama testleri kategorisinde sınıflandırıldığı gibi kesin olarak veri elde edilebilmesinde etkilidir. Hastalığın tanısının koyulabilmesinde net sonuçların görülebilmesine olanak sağlayan bir yöntem konumunda bulunur.

Gizli Şeker Tedavi Türleri

Gizli şeker tedavi edilebilen bir hastalık olmasıyla beraber hastalar tarafından belirli uygulamaların gerçekleştirilmesi gerekir. Hastaların kendi özellerinde yapacakları değişiklerle beraber tedavi yöntemleri oluşturulur. Temel olarak iki tedavi yönteminin bulunuyor olmasıyla beraber, bunlara her zaman dikkat edilmesi yüksek derecede önem taşır. Gizli şeker tedavisi gerçekleştirilmediği durumlarda, hastalığın ilerleyerek diyabet sonucunu ortaya çıkarabilmesi muhtemeldir.

Tedavi yöntemleri, temel olarak yaşam tarzının değiştirilmesi olarak tanımlanır. Hem beslenme hem de gün içerisindeki hareketlilik durumunda gerçekleştirilecek olan değişimler sayesinde pozitif sonuçların görülebilmesi muhtemeldir. Gizli şekerin, şeker hastalığına dönüşmesini engellemede etkili olan tedaviler hayatın içerisine entegre edilerek her zaman uygulanması gereken yöntemlerdir. Düzenli bir planlamanın oluşturulması sayesinde her zaman beklenen olumlu sonuçların alınabilmesi olasılığı artar.

Beslenme

Beslenme, genel sağlık durumuna doğrudan etki eden bir faktör olmasıyla beraber gizli şeker tedavisinin gerçekleştirilmesinde de yüksek derecede etkiye sahiptir. Tedavi yöntemlerinden ilki olan beslenmede, gizli şekerin etkisini artırabilecek olan beslenmeden uzak durularak sağlık açısından faydalı beslenmenin tercih edilmesi gerekir. Beslenme düzeninin gelişigüzel şekilde gerçekleştirilmesi yerine, gizli şeker hastalarının belirli bir programa uyarak beslenmeleri yüksek derecede başarılı sonuçların alınabilmesine doğrudan etki eder.

Gizli şeker için beslenmenin bir tedavi yöntemi olarak uygulanmasında öncelikli olarak uzman diyetisyen kontrollerinin gerçekleştirilmesi ve hasta özelinde beslenme programının oluşturulması sağlanmalıdır. Her hastanın beslenmesinin özel olarak şekillendirmesiyle beraber diyetle desteklenmesi sağlıklı sonuçlar elde etmede etkilidir. Uzman diyetisyen kontrolünün gerçekleştirilmesiyle beraber gizli şekere yönelik olarak özel olarak planlanan diyete her zaman sadık kalınması sayesinde tedavide fark yaratan sonuçların alınabilmesi mümkündür.

Beslenmede diyet haricinde, bireysel olarak abur cuburlardan ve yağlı gıdalardan uzak durulması gerekir. Sağlıklı ara öğünlerin meyvelerle oluşturulmasıyla beraber, karbonhidrat değeri az gıdalar tercih edilmelidir. Protein değeri yüksek olan beslenme ürünlerine ana öğünlerinde yer verilmesi yüksek derecede öneme sahiptir.

Şekerli gıdaların tüketilmemesi, gizli şeker tedavisinin beslenmeyle beraber uygulanmasında önemli etkiye sahip olur. Hazır ürünler, paketlenmiş ürünler ve şerbetli tatlılar özellikle beslenmede risk grubunda değerlendirilir.

Gizli Şeker Diyetleri

Gizli şeker diyetleri, glisemik indeksin düzenlenmesinde etkili olan diyetlerdir. Beslenme programının oluşturulmasında uzman desteğiyle planlanan yüksek derecede sağlıklı olan diyetlerle beraber başarılı tedavi uygulamasının sürdürülebilmesi olasılığı bulunur.

Diyetlerde karbonhidrat seçiminin akılcı şekilde yapılması sayesinde, doğru öğünlere doğru beslenme ürünleri yerleştirilebilir. Bilinçsizce karbonhidrat tüketimi nedeniyle gizli şekerin ilerleyiş gösterebilmesi olasılığı yükseldiğinden dolayı, karbonhidratların tamamında özel olarak seçimin yapılmasıyla fark yaratan diyetin uygulanabilmesi mümkündür.

Uygulanacak programlarda şekerin genellikle meyvelerden karşılanması planlaması yapılırken, değerler de belirli ölçüye göre ayarlanır. Gizli şeker diyetlerinde öğünlerin ve ara öğünlerin planlaması ayrı olarak planlandığından dolayı, özellikle meyve tercihlerinin günlere bölünmesi doğru diyet programını oluşturmada etkilidir.

Gizli şeker diyet programları genellikle 3 öğün ve 2 ara öğünden oluşur. Her öğünde sindirimi kolay ve aynı zamanda protein değeri yüksek olan beslenme ürünlerinin seçilmesi sağlanırken ara öğünlerde de yoğurt, meyve veya kuruyemiş gibi sağlıklı gıdaların programa eklenmesiyle beraber en iyi sonuçların alınabilmesi mümkün olur.

Egzersiz

Hastalığa sahip olan bireyler için tedavi yöntemlerinden biri de egzersizdir. Düzenli olarak egzersiz yapılması, çok daha hareketli bir hayata sahip olmayı mümkün kıldığı gibi aynı zamanda gizli şekerin ilerlememesini ve tedavi edilebilmesini de sağlar. Egzersiz hareketlerinin vücudu zorlamayacak şekilde seçilmesiyle beraber bireysel açıdan yaşa göre uygulanabilir egzersiz programının oluşturulabilmesi mümkündür. Gizli şeker tedavisi için farklı tipte egzersiz programlarının oluşturulabilmesi olasılığı bulunduğu gibi aynı zamanda sonuçlarının etkisi kolaylıkla görülebilir durumdadır. Hastalığa sahip olan hem erkek hem de kadınlar için egzersizlerin gerçekleştirilmesi yüksek derecede öneme sahiptir.

Egzersiz programlarının uygulanmasıyla beraber, gizli şeker hastalığının tedavisinde önemli derecede yol kat edilir. Hareketli yaşama sahip olmak her zaman egzersiz yaparak mümkün olduğundan dolayı aynı zamanda gizli şekerin, şeker hastalığına dönüşmesini engeller. Egzersiz programlarının belirli günlere yayılmasıyla beraber programa her zaman uyulması gerekir.

Bir süre egzersiz yapılmasından sonra bir daha egzersiz yapılmazsa, etkili bir tedavi süreci gerçekleştirilmiş olmaz. Beslenme ve egzersiz tercihlerinin birbirleriyle aynı anda yürütülmesiyle beraber gizli şeker tedavisi için beklenen sonuçlar görülebilir. Şekere dönüşmeden tedavi edilmesi durumunda sağlık açısından risk faktörü olan unsur ortadan kaldırılmış olur.

Gizli Şeker Tedavi Öncesi

Gizli şeker tedavisinin öncesinde gerekli olan değerlendirmelerin yapılmasının ardından bireysel olarak sağlık durumunun belirlenebilmesi mümkündür. Tedaviden önceki zaman zarfında öncelikli olarak hastalığın ne olduğunun ve ilerlediğinde ne gibi riskler oluşturabileceğinin bilinmesiyle beraber, tedaviye başlanmadan önce net şekilde bilgiye sahip olabilmek mümkündür. Tedavi öncesinde gerekli olan değerlendirmelerin yapılmasının ardından hastalar bilinçli şekilde tedavi için gerekli olan şartları yerine getirmeliler.

Tedavinin iki şekilde yapılabiliyor olmasıyla beraber, tamamen bireysel olarak gerekliliklerin yerine getirilmesi sayesinde sağlıklı sonuçlara ulaşılabilmesi mümkündür.

İki farklı tedavi yönteminin bulunuyor olmasıyla beraber, tedaviye başlamadan önce hazırlık yapılmalıdır. Belirli programın yapılmasıyla beraber yaşam tarzında farklılıklara gidilmesi sayesinde tedavi uygulanabilir durumda olur. Her hasta birey için aynı yöntemlerin uygulanarak tedavinin gerçekleştirilebilir olması sayesinde her zaman belirli yöntemlerin gerçekleştirilmesiyle beraber etkili seviyede sonuçlara ulaşılabilmesi olanağının bulunuyor olması avantajlı olur.

Risk Grupları

Gizli şeker için belirli risk gruplarının kategorize edilmiş olmasıyla beraber, bireylerde mevcut olan farklı hastalıkların göz önünde her zaman bulundurulması gerekir. Hastalığın oluşumuna neden olabilecek risk gruplarının mevcut olması dolayısıyla çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalınabilmesi olasılığı yüksektir. Risk grubunda olan bireylerde gizli şeker kontrollerinin yapılması gerekir.

Farklı sebeplere bağlı olarak oluşabilecek bir hastalık olduğundan dolayı, herkes için gelişiminin farklı şekilde ilerleyebilmesi olasılığı söz konusudur. Risk grubunda bulunan bireylerin, risk grubu dışında olan bireylere göre düzenli olarak test yaptırmaları yüksek derecede önem taşır. Her risk grubu kendi özelinde farklı derecede gizli şeker ihtimalini oluşturduğundan dolayı, her birinin önemi değişken seviyede olur.

Şişmanlık

Şişmanlık, gizli şeker oluşumuna neden olabilecek risk grubu içerisinde yer alır. 45 yaşın üzerinde olan ve kilosu normalden daha üst seviyedeki bireylerde belirtilerin gözlenmeden önce gizli şeker olup olmadığının belirlenebilmesi için test yaptırılması olumsuz sonuçların oluşumunu engeller. Her yaşta şişmanlığın gizli şeker için bir risk olarak değerlendiriliyor olmasıyla beraber, risk grubunda bulunanlar için önemli ölçüde dikkat edilmesi gerekir.

45 Yaş ve Üzeri Kişiler

Yaş, gizli şeker oluşumunun en önemli nedenlerinden birisi olarak kabul edilebilir. Genel olarak 45 yaşından sonraki yaşlarda görülebilen bir hastalık tipi olmasıyla beraber, şeker hastalığına yol açabileceğinden dolayı yaş dolayısıyla risk grubu içerisinde bulunanların her zaman dikkat etmesi gerekir. İlerleyen yaşlara bağlı olarak vücut fonksiyonlarındaki değişimler nedeniyle 45 yaş belirli bir sınır olarak kabul edilebileceği gibi aynı zamanda bu yaşın üzerindeki bireyler risk grubuna dahil olabilirler.

Yüksek Tansiyon

Yüksek tansiyon, damar içerisine yüksek seviyede basınç yapılmasına sebep olan bir hastalık olarak tanımlanır. Kanın damar duvarlarına yaptığı etki nedeniyle damar iç yapısında sorun yaşanabilmesi olasılığı bulunduğundan dolayı yüksek tansiyon hastaları risk grubu içerisinde değerlendirilir.

Düşük HDL-Kolesterol Düzeyi

Farklı hastalıklar nedeniyle gizli şekerin tetiklenebilmesi olası durumlardan olduğundan dolayı düşük HDL-kolesterol düzeyi sebebiyle de gizli şeker yaşanabilmesi söz konusudur. Damar sağlığını kötü etkileyen durumların başında geliyor olmasıyla, gizli şekerin oluşumuna organların tam olarak beslenememesi durumuyla başlanabilir. Düşük HDL-kolesterol düzeyi bulunan hastalarda aynı zamanda gizli şeker görülebilmesi mümkün olduğundan dolayı, risk grubunda bulunur.

Yüksek Trigliserid

Yüksek trigliserid temel olarak damarlarda tıkanma riskinin ve plak oluşumunun artışını beraberinde getiren bir sağlık sorunu olarak ön plana çıkar. Trigliserid seviyesi yüksek olan bireyler gizli şeker için risk grubunu oluştururlar. Farklı seviyede görülebilecek bir hastalık olmasıyla beraber, belirli bir noktaya ulaşmasının ardından gizli şeker oluşumuna yol açabilecek bir durumdur. Yüksek trigliseridi bulunanlar, risk grubu içerisinde değerlendirilen diğer hastalıklara oranla daha yüksek yüzdeyle gizli şeker riskine sahiptir.

4,5 Kilo Üzerinde Doğan Bebekler

Bebeklerde aşırı kilolu doğumun olmasıyla beraber, ilerleyen yaşlarda aynı etkinin devam ederek gizli şekerin ortaya çıkabildiği görülebilir. 4,5 kilo üzerinde doğan bebeklerde 18-27 yaşları arasında hastalığın belirtilerini gösterebilmesi söz konusu olabilir. Aşırı kilolu 10 bebekten 8’inin risk grubunda olduğunun rapor edilmesiyle beraber, doğumun ardından bebek ve çocuk yaşlar için uzman diyetisyen yardımıyla sağlıklı beslenme programlarının hazırlanabilmesi mümkündür.

4,5 kilo üzerinde doğan bebeklerin çoğunluk kısmında ilerleyen yaşlarda gizli şeker durumunun oluşabilmesine zemin hazırlandığından dolayı istenmeyen sonuçlarla karşı karşıya kalınabilmesi muhtemel sonuçlar arasındadır.

Aile Öyküsünde Diyabet Bulunanlar

Aile öyküsünde diyabet bulunanlar, gizli şeker için risk grubunda yer alırlar. Genetikle alakalı olarak ortaya çıkabildiği görüldüğünden dolayı, yakın derecede akrabalarda diyabet bulunanlar için kontrol altında tutulabilmesine yönelik olarak belirli zaman aralıklarında test yapılması önem arz eder. Gizli şeker için risk grubunda değerlendirilen bireyler için aile öyküsünün incelenmesi her zaman yüksek derecede öneme sahiptir. Genetik aktarım yoluyla diyabet riskinin devam edebiliyor olması nedeniyle, gizli şeker yani diyabet öncesi sağlık sorununun yapılan incelemenin ardından tespit edilerek tedavisine başlanabilmesi mümkündür.

Prediyabet ve Tip2 Diyabet Riski

Tip 2 diyabet çoğunlukla insülin direncinin görüldüğü ve bununla birlikte insülin salgılama noktasında fonksiyon bozukluklarının da yaşandığı bir diyabet tipi olarak tanımlanır. Prediyabet, diyabet öncesi aşaması olarak ön plana çıkar. İlerlemesi durumunda diyabet sağlık sorununu ortaya çıkarması nedeniyle ana risklerin başında gelir. Her zaman tedavi uygulamalarının gerçekleştirilmesinin ardından diyabete yönelik olarak öncü engellemelerin sağlanması önem arz eder.

Prediyabetin tedavi edilmemesiyle beraber mevcut olan Tip 2 diyabet riski en üst seviyeye ulaşır.

Diyabete Progresyon

Diyabete progresyonu öncelikli olarak geciktirme ardından tamamen progresyon oluşumunu engellemek için gizli şeker tedavisinin gerçekleştirilmesi gerekir. Hastaların durumlarının ilerleme göstererek diyabet sorunu yaşamaları dolayısıyla istenmeyen ileri seviye hastalığın ortaya çıkabilmesi söz konusu olduğundan dolayı diyabete progresyon en önemli risk faktörleri arasında yer alır.

Kardiyovasküler Hastalık ve Risk Artışı

Gizli şeker hastalığı kardiyovasküler hastalığın paralel olarak gelişim gösterebilen bir hastalık olarak değerlendirildiğinden dolayı, risk artışı yaşanabilmesi muhtemel sonuçlar arasında bulunur. Kalp veya kan damarlarını içeren hastalıkların genelinde risk artışı yaşanabilmesi muhtemel olduğundan dolayı, kardiyovasküler hastalıklar varsa tedavilerine en kısa süre içerisinde başlanması yüksek derecede önem taşır. Kan şekeri seviyesi normal olan bireylerde kardiyovasküler hastalık yaşanması 1.5 kat daha az seviyede bir risk faktörü olduğu belirlenmiştir.

Periodontal Bozukluklar

Periodontal bozukluklar risk faktörleri arasında değerlendirilen durumlardan biridir. Dişetlerinde belirgin seviyede bozukluklar yaşanmasıyla beraber bireylerde risk grubu değerlendirmesinin yapılabilmesi mümkündür. Periodontal bozukluklar, gizli şeker paralelinde ilerleyebildiğinden dolayı hastalığın gelişimiyle beraber maksimum seviyede zararlı sonuçların görülebilmesine neden olabilecek sonuçları oluşturur.

Mikrovasküler Hastalıklar

Gizli şeker hastalığına sahip olan bireylerin karşı karşıya yaşayabilecekleri sorunlar arasında mikrovasküler hastalıklar yer alır. Prediyabet olarak değerlendirilen hastalığın farklı sonuçları ortaya çıkarması nedeniyle risk belirgin seviyede artış gösterecek şekilde gelişimini sürdürür. Mikrovasküler hastalıklar kategorisinde değerlendirilen hastalıklar, ortaya çıkışları ve bireysel anlamda etkileri bakımından birbirlerinden ayrılırlar.

Retinopati: Hastalığın komplikasyonlarından biri olarak ortaya çıkabilen retinopati, gözün damarları ve retinanın bozuklukları olarak tanımlanabilen bir sağlık sorunudur. Günümüzde körlük sebepleri arasında yer alıyor olmasıyla beraber diyabete bağlı olarak gelişim gösterebilir. Retina kan damarlarında değişiklik yaşanmasında sonucunda oluştuğu görülür. Retinopatide yaşanması durumunda farklı seviyede hasarların meydana gelir. Kan damarların yapısı normal halinden ayırt edici seviyede bozularak kanamalara ve damar içerisinde sıvının etraf dokularına sızmasına yol açar. İlerleyen evrelerde retina üzerinde oluşan kan baloncukları nedeniyle göz fonksiyonlarında bozulmaların meydana gelebilmesi söz konusu olur.

Diyabetik Nefropati: Mikrovasküler hastalıklar arasında değerlendirilen diyabetik nefropati, böbreklerde kılcal damar bozukluğuna bağlı bozukluklar olarak tanımlanır. Kan şekerinin kontrol altına alınamaz durumda olması nedeniyle böbrek hastalığının oluşumuna yol açar. Kılcal damar bozukluğuna bağlı olarak en ileri seviyesine ulaştığında böbrek yetmezliği sorununu ortaya çıkaran bir hastalık olarak tanımlanır. Diyabetik nefropati yaşayan bireylerde sıklıkla böbrek sorunları yaşandığından dolayı, risk grubu içerisinde değerlendirilirler. Nöropati: Çevresel sinirlerde ortaya çıkan bozuklukları ifade eden bir sağlık sorunudur. Santral beyin ve omurilikte yer alan sinirlerden kaynaklanan sorunlar olarak iki farklı kategoriye ayrılarak nöropati sınıflandırmasının yapılabilmesi mümkündür. İlerlemesi durumunda kas güçsüzlüğü ve kasların kullanılamaması gibi yüksek derecede olumsuz şekilde sonuçlanabilmesi olasılığı bulunur. Mikrovasküler hastalıkların tamamı için gizli şekerin gelişim göstermesiyle beraber istenmeyen sonuç oluşumunun görülebilmesi söz konusu olabilir. Genel sağlık durumunu etkileyen mikrovasküler hastalıklar, şeker hastalığına sahip olanların karşılaşabilecekleri en önemli sorunlardandır.

Hipertansiyon

Yüksek kan basıncı olarak tanımlanan hipertansiyon, prediyabet ile başlayarak şeker hastalığında da görülebilen bir hastalıktır. Hipertansiyon nedeniyle sürekli olarak yüksek seviyede olan kan basıncının çeşitli sorunları beraberinde getirebilmesi muhtemel durumlardan biri olarak değerlendirilir. Tip 2 diyabet sorunu yaşayan hastalarda özellikle yüksek düzeyde görülebiliyor olması nedeniyle prediyabet görüldüğü andan itibaren önleminin alınarak hipertansiyonun oluşumunun engellenmesi sağlanmalıdır.

Tıkayıcı Uyku Apne Sendromu

Tıkayıcı uyku apne sendromu şeker hastalığının gelişimiyle ortaya çıkardığı risklerden birisidir. Nefes almanın uyku esnasında art arda durmasının ardından tekrar başlamasına yol açan ciddi derecedeki uyku bozukluğudur. Uyku apnesinin farklı türleri bulunuyor olsa da, en önemlisi boğazda bulunan kasların gevşemesiyle solunumun durması tıkayıcı uyku apne sendromu olarak değerlendirilir. Orta yaş ve üzerinde olan yetişkinlerde özellikle şeker hastalığına sahip olan kişilerde ortalamadan 3 kat daha fazla görülür. Ciddi derecede uyku sorunu yaşanabilmesine neden olabilecek en önemli sorunlardan birisi olarak tanımlanıyor olmasıyla beraber prediyabetin ilerlemesine bağlı şekilde oluşan Tip2 diyabet hastalarında sıklıkla görülebilmesi muhtemel hastalıklar arasında sınıflandırılır.

Metabolik Sendrom

Metabolik sendrom olan bireylerde Tip2 diyabet gelişme riski oldukça yüksek seviyede değerlendirilir. Ortak genetik ve çevresel koşullarda gelişim gösteren bir durum olmasıyla beraber, kendini belirgin seviyede gösteren sağlık sorunlarından biri olarak tanımlanır. Kan şekerinde yükseklikle birlikte kan yağlarında kalitatif ve kantitatif bozukluk yaşanabilmesine neden olabilecek sağlık sorunu olmasıyla metabolik sendromu bulunan bireylerde gizli şeker olması durumunda, Tip 2 diyabetin yaşanmasına zemin hazırlayabilir.

Nonalkolik Yağlı Karaciğer

Nonalkolik yağlı karaciğer, alkol kullanmayan veya çok az miktarda kullanan bireylerde karaciğerin normalden fazla yağ biriktirmesiyle oluşan önemli bir sağlık sorunu durumudur. Karaciğerde yağlanma sorunu genel olarak belirli miktarın üzerinde alkol kullanımına bağlı olarak gelişir. Nonalkolik yağlı karaciğerde ise böyle bir durum söz konusu olmadığından dolayı, farklı bir sınıflandırmada değerlendirmenin yapılması mümkündür. Alkol haricinde bazı ilaçlar ve hastalıklar da karaciğerde yağlanma sorununun oluşabilmesine yol açabilecek durumlar arasında değerlendirilir. Nonalkolik yağlı karaciğer sorunu yaşayan hastalarda aynı zamanda Tip2 diyabet yaşandığı da görülebilir. Şeker hastalıklarının nonalkolik yağlı karaciğer için risk grubunda olmaları söz konusudur.

Kanser

Prediyabet hastalığına sahip olanlar için bazı kanser risklerinin artış gösteriyor olması nedeniyle ciddi derecede sağlık sorunlarının yaşanabilmesi muhtemel durumlar arasında değerlendirilir. Genetik açıdan özellikle diyabete yatkın kişilerde kanser riskinin artış gösteriyor olması nedeniyle prediyabet durumundan Tip 2 diyabete geçiş döneminde bazı kanser hastalıklarının tetiklenebildiğinin görülmesi söz konusu durumlar arasında bulunur. Prediyabet ve kanser riskinin belirli bir noktaya kadar birbirleriyle ilintili olarak görülebildiğinin rapor edilmiş olmasıyla beraber, farklı kanser türleri için risk oluştuğu tespit edilmiştir.

Gizli Şeker Tedavi Sonrası

Gizli şeker tedavisi sonrasında hastaların her zaman dikkatli olmaları yüksek derecede öneme sahiptir. Tedavinin gerçekleştirilmesinin ardından bireysel olarak kesin olarak uyulması gereken yönergeler bulunduğu gibi aynı zamanda doktor tarafından tavsiye edilen konular üzerinde durulması gerekir. Gizli şeker, şekerin oluşması sonucunu doğurmadan tedavi edilebilen bir hastalık olarak değerlendiriliyor olduğundan dolayı tedavi sonrasında her zaman dikkatli olunması da yüksek derecede öneme sahiptir. Tedaviden sonra doktor önerileri ile beraber hasta üzerine düşen görevleri yerine getirirse, çok daha başarılı sonuçlar almak mümkün olacaktır.

Tedavi genel hatlarıyla ele alındığında hayatın içerisinde belirli değişikliklerin yapılmasına dayanıyor olduğundan dolayı, tedavi sonrasında da tıpkı tedavi aşamasında olduğu gibi bu değişimlerin devam ettirilmesi yüksek derecede önem arz eder.

Sağlıklı beslenme ve aynı zamanda sürekli olarak egzersiz yapmak tedavinin temelini oluşturduğu gibi bunlar bir alışkanlık olarak kazanılmalı, tedaviden sonra da sürdürülmelidir. Gizli şeker hastalığı yaşayanlarda iyileşme sonuçlarının görülmesinde tedavi sonrasına önem verilmesi fark yaratmayı sağlar.

Ne Sıklıkta Test Yaptırılması Gerekir

Gizli şeker durumunun nasıl ilerleme kaydettiğinin görülebilmesi için belirli aralıklarda test yaptırılması gerekir. Özellikle tedavinin ardından tamamen iyileşme beklentisine sahip olunması durumunda testlerin aksatılmaması gerekir. Doktor tarafından belirlenen aralıklarda gerçekleştirilen özel gizli şeker testlerinin gerçekleştirilmesi sayesinde başarılı sonuçların elde edilebilmesi noktasında avantajlı sonuçların elde edilebilmesi olanağı bulunur. Gizli şeker için belirli zaman diliminde 6 aylık sürede test yaptırılması sayesinde etkili sonuçların alınabilmesi olanağı bulunur. Hem erkek hem de kadınlar için kesin olarak yaptırılması gereken testler sayesinde beklenen sonuçların görülebilmesi net şekilde sağlanabilir. Gizli şekerin nasıl ilerlediğinin tespit edilebilmesi için gerekli olduğu gibi genel olarak sağlık durumunun kontrolünün gerçekleştirilmesinde de test zorunluluğu bulunur.

Her yaş grubunda gerçekleştirilebilir olan testlerin uygulanma aşamasında sahip olduğu kolaylık sayesinde, en kısa süre içerisinde net sonuçların görülebilmesi olanağını beraberinde getirmesi avantajı bulunur. Gizli şekerin hem tedavi döneminde hem de tedavi sonrasında özel olarak gerçekleştirilen testlerin uygulanması yüksek derecede fark yaratan etkiye sahiptir. Aksatılmadan gerçekleştirilen kontrollerle birlikte gizli şekerin, diyabete dönüşmesinin önüne geçilmesi mümkün olduğu gibi test yapılmaması durumunda hastalığın net olarak nasıl devam ettiğinin, iyileşme olup olmadığının tespit edilebilmesi mümkün değildir.

Gizli Şeker Nasıl Anlaşılır?

Bireylerde gizli şeker olup olmadığının anlaşılabilmesi için öncelikle hastalığın belirtilerinin gözden geçirilmesi önemlidir. Belirgin seviyede belirtilerinin görülmesinin ardından gizli şekerin net olarak tanısının konulabilmesi için gizli şeker testleri uygulanarak bireysel olarak durumun gözden geçirilmesi sağlanır.

Gizli şeker nasıl anlaşılır? sorusuna sahip olanlar için belirtileri şu şekildedir:

  • Sürekli olarak tatlı yeme isteğinin oluşması, tatlı krizi
  • Açlık ataklarının düzenli olarak görülmesi
  • Kısa süreli dönemde aşırı kilo alma veya aşırı zayıflama durumu
  • Şeker düşmesi
  • Çabuk öfkelenme, ani sinirlenme
  • Gündüz ve öğlen saatlerinde uyuklama durumu
  • Görmede bulanıklık oluşması
  • Halsizlik
  • Yorgunluk
  • Depresyon
  • Huzursuzluk
  • Sıkıntı
  • Son zamanlarda artan susuzluk hissi
  • Terlemelerin artması

Birden fazla belirtinin aynı anda görülüyor olması, gizli şeker olabileceğinin işaretçisidir. Hastalığa dair belirgin derecede belirtilerin görülüyor olmasıyla beraber en kısa süre içerisinde doktora başvurularak gerekli olan gizli şeker testlerinin yaptırılması gerekir.

Gizli şekerin anlaşılabilmesi için hazırlanan özel testlerde çıkan sonuçlara göre net olarak hastalığın mevcut olup olmadığına dair bulguların taranabilmesi mümkündür. Açlık kan şekeri seviyesi 100-125 mg/dl arasında veya tokluk kan şekeri seviyesi 140-199 mg/dl arasında tespit edilmesi durumunda gizli şeker yani diyabet öncesi hastalığına sahip olabilmeniz muhtemeldir. Testlerin yaptırılmasıyla beraber elde edilen sonuçlarla kesin olarak gizli şekerin anlaşılabilmesi avantajı bulunur.

Gizli Şekerin İlaçla Tedavisi Yapılabilir mi?

Şeker hastalığı öncesi olarak tanımlanan gizli şekerin tedavisi ilaçla yapılmaz. Tedavi yöntemi olarak iki farklı durumun uygulanması en etkili çözümler olarak değerlendirilir. Beslenmenin sağlıklı, düzenli ve aynı zamanda gizli şekerin ilerlemesini devam ettirmeyecek şekilde yeniden programlanması gerekiyor olduğu gibi egzersiz programlarının da uygulanması gerekir. Gizli şekerin tedavi edilebilmesi için işe yarayan çözümler olarak hem beslenmenin hem de egzersizin hayatın içerisinde belirlenen düzen içerisinde devam etmesinin sağlanması önem arz eder. Gizli şekerin ilaçla tedavisinin gerçekleştirilememesindeki temel etken, doğal çözümler yöntemlerinin uygulanması gerekliliğidir. Hayat standartlarının farklılaştırılmasıyla beraber etkili seviyede sağlığa kavuşabilmenin görülebileceği gizli şeker, uygun tedaviler sayesinde şeker hastalığına dönüşmeden çözüme kavuşturulabilir.

İlaçla tedavi edilemez olan gizli şeker için hayat şartlarında değişikliklerin yapılmasının ardından tedavi gerçekleştirilmesi yeterli değildir. Yapılan değişimlerin sürdürülmesi, sağlık durumunun pozitif anlamda etkilenmesi olanağını sağlar. Gizli şeker tedavisi için beslenme düzeni oluşturulması ve egzersiz programlarının uygulanmasında uzman yardımı alınabilmesi mümkündür. Farklı yaş gruplarında görülebilecek bir sağlık sorunu olduğu gibi, yaş grubuna uygun olarak tedavisinin gerçekleştirilmesi için en iyi tercihlerin gerçekleştirilebilmesi olanağı da bulunur.

Sık Sorulan Sorular

Gizli şeker ve tedavisi hakkında sık sorulan sorular, en çok merak edilen soruları içerdiği gibi aynı zamanda akıllara takılan her şeyin de cevabının bulunabilmesinde etkilidir. Sık sorulan soruları okuyarak, siz de gizli şeker hakkında merak ettiğiniz her şeyi doğru ve net cevaplarla öğrenebilirsiniz.

Kimlerde Gizli Şeker Bulunabilir?

Kimlerde gizli şeker bulunabilir? sorusu, gizli şekerden şüphelenenler için özellikle en çok sorulan soruların başında gelir. Herkeste bulunabilecek bir sağlık sorunu olmasıyla beraber, belli başlı kişilerde görülme olasılığının daha yüksektir.

Genetik yatkınlığı bulunanlar için gizli şeker bulunabilmesi ihtimali normal insanlara göre çok daha yüksek seviyededir. Şeker hastalığına yönelik olarak genetik faktörlerin devreye girerek yatkınlığın oluşması durumunda, gizli şekerin görülebilme olasılığında yükseliş görülür. Birinci dereceden yakın akrabalarda şeker hastalığının görülmesi durumunda testlerin yaptırılarak kontrol gerçekleştirilmelidir. Aile öyküsünde şeker hastalığı bulunanlarda gizli şeker bulunabilme olasılığının daha yüksek olması nedeniyle risk olması muhtemeldir.

Obezite olan bireylerde gizli şeker bulunabilmesi muhtemel durumlar arasında bulunur. Aşırı kiloya sahip olunması nedeniyle vücutta insülin fonksiyonlarında değişimlerin görülebilmesi nedeniyle gizli şekerin oluşumu için gerekli olan zeminin hazırlanmasına da uygunluk muhtemel durumlar arasında değerlendirilir. Obezite olanlar, gizli şeker için yüksek derecede risk faktörüne sahip olarak tanımlanırlar.

Hareketsiz yaşama sahip olanlarda gizli şeker bulunabilir. Sürekli olarak masa başında çalışanlar ve aynı zamanda oturarak uzun zaman geçirenler için risk seviyesi yüksektir.

Yaş faktörü riski belirleyen unsurlar arasında değerlendiriliyor olduğundan dolayı özellikle 40-45 yaş aralığı ve üzerinde olanlar için gizli şeker görülebilmesi olası durumlar arasında bulunur. Yaşa bağlı olarak gelişim gösterebilen bir sağlık sorunu olmasıyla beraber, özellikle sağlıklı beslenmeyen ve yaş olarak ilerlemeye sahip olanlarda sıklıkla görülebilen bir durum olarak değerlendirilir.

Yüksek kilolu doğanlar için ilerleyen yaşlarda gizli şekerin ortaya çıkması muhtemel bir durumdur. 4,5 kilo ve üzerinde doğmuş olanlar gizli şeker için risk grubunda değerlendiriliyor olduklarından dolayı, genç yaşlarda test yaptırmaları muhtemel şeker oluşum riskinin erken önlenebilmesini sağlayacaktır. Yüksek kilolu doğanlarda gizli şeker bulunabileceği gibi aynı zamanda doğumu yapan annelerde de aynı sorunun görülebilmesi muhtemeldir.

Tansiyonu yüksek olanlar ve kolesterolü yüksek olanlar gizli şeker için riske sahip olurlar. Birbiriyle ilişki hastalıklar olarak değerlendiriliyor olduklarından dolayı, bu hastalıklarla sahip olanlar için gizli şekerin olup olmadığının da kontrolden geçirilmesi önem taşır.

Erken yaşta kardiyovasküler hastalık yaşayanlar, gizli şeker bulunabilecek kategoride değerlendirilirler. Kalp ve kan damarlarıyla doğrudan ilişkili olan ve sağlık açısından pek çok olumsuz sonucu beraberinde getiren kardiyovasküler hastalıklar dolayısıyla gizli şekerin oluşumu tetiklenebilmesi muhtemeldir.

Gizli şeker yaşayabilme olasılığının bulunduğu herkes için doktor kontrollerinin gerçekleştirilmesiyle beraber net tanının koyulması önem arz eder. Fark edilmeyen gizli şeker dolayısıyla önlem alınması mümkün olmadığından dolayı, şeker hastalığına dönüşebilmesi kolaylaşır. Risk kategorisinde bulunan her bireyin belirli testlerden geçmeleri ve düzenli olarak doktor kontrolüne başvurmaları sayesinde sağlık durumları hakkında bilgi sahibi olmaları gereklidir.

Gizli Şeker Adet Düzensizliği Yapar mı?

Adet düzensizliğinin şeker hastalığıyla ilişkili olarak ortaya çıkabilmesi muhtemel olmakla beraber gizli şekerden dolayı oluştuğunun söylenebilmesi mümkün değildir. Adet düzensizliğine neden olan pek çok farklı faktör bulunuyor olmasıyla beraber, gizli şekerin ilerleyiş göstererek şekere dönüşmesiyle de düzensizlik görülebilir.

Gizli Şeker Bulunan Kişilerde Ayak Yanması Oluşur mu?

Gizli şeker bulunan kişilerde belirti olarak ayak yanması nadiren görülen durumlardan biri olarak değerlendirilir. Şeker hastalığının öncesi hastalığı olarak değerlendirilen gizli şekerde, belirtiler daha farklı şekilde kendisini gösterdiğinden dolayı genel itibariyle ayak yanması durumu oluşmaz. Ancak hastalığın ilerlemesine bağlı olarak görülen şeker yani diyabet hastalığında ayak yanması durumuyla karşı karşıya kalınması muhtemel sonuçlar arasında yer alır.

Gizli Şeker Olan Erkekler Askere Gidebilir mi?

Hayatın normal seyrinin sürdürülebilirliği noktasında herhangi bir engel teşkil etmeyen gizli şeker, askere gitmek için de bir engel olarak görülmez. Gizli şeker olan erkeklerin askere gidebilmesinde herhangi bir olumsuz durum değerlendirmesinin yapılabilmesinin mümkün olmadığından dolayı askerlik yaşını doldurmuş her erkek birey, gizli şeker olması durumunda görevlerini yerine getirebilir olarak kabul edilirler. Gizli şekere sahip olan her erkek için askerliğin aynı şekilde yapılabilir olarak değerlendirilmesiyle beraber, hastalığın seyrine göre tedavinin askerlikte de sürdürülmesi gerekir.

Gizli Şeker Cinselliği Olumsuz Etkiler mi?

Cinsellikle alakalı gizli şeker durumunun olması en sık sorulan sorular arasında yer alır. Pek çok farklı şekilde belirtilerinin görülebiliyor olmasıyla beraber genel olarak gizli şekerin hayata olumsuz anlamda etki ettiği söylenemez. Cinsel hayat için beraberinde belirgin seviyede etki getirmiyor olsa da, genel sağlık durumunu etkilemesi nedeniyle cinsel performansta düşüş yaşanabilmesine neden olabilir şeklinde değerlendirilir. Gizli şeker ilerleme kaydettiği durumda diyabet yani şeker hastalığı olarak değerlendirilebileceğinden dolayı, ileri evredeki haliyle cinselliği olumsuz anlamda etkileyebilmesi olası sonuçlardan biri olarak değerlendirilir. Hem erkekler için hem de kadınlar için cinsel sağlığa çok yüksek derecede olmasa bile küçük olumsuz sonuçlar getirebilmesi muhtemeldir. Özellikle orta yaş ve üzerinde olan bireylerde cinselliğin düşüş gösterebilmesiyle ilişkilendirilebilir bir sağlık sorunu konumunda bulunur.

Gizli Şeker Hastalığı Hamile Kalmaya Engel Olur mu?

Gizli şeker hastalığı hamile kalmaya engel olmaz. Yapılan testler sonucunda bu hastalığı olduğu ortaya çıkmış olan kadınlarda anne adaylığı süreci boyunca kontrollerin gerçekleştirilerek hamilelik sürecinin yürütülmesi çok daha sağlıklı olacaktır. Gizli şekerin devam etmemesini sağlamak için tedavi uygulamalarının başlatılmasıyla beraber çok daha sağlıklı hayat şartlarına sahip olunabilmesi olasılığı bulunduğu gibi aynı zamanda hamileliğin de başlangıcından sonlanmasına kadar geçen süre içerisinde rahatlıkla tamamlanması sağlanabilir.

Gizli şeker hamilelik için engel teşkil etmiyor olsa da, anne olmak isteyenler için öncelikli olarak tedavinin gerçekleştirilerek iyileşmenin sağlanması daha doğru bir karar olacaktır. Belirli bir sürecin ardından gerçekleştirilen kontrollerle birlikte hamilelik durumu için gizli şeker tedavisinin tamamlanmış olarak kabul edilmesinin ardından hamile kalmak hem bebek sağlığında olumsuz hiçbir etkiye hem de anne adayı sağlığında olumsuzluğa sebebiyet vermez.

Gizli Şeker Tamamen Tedavi Edilebilir mi?

Sık sorulan sorular arasında gizli şekerin tamamen tedavi edilebilir sağlık sorunlarından birisi olup olmadığı da yer alır. Doğal yöntemlerle bireysel olarak hayatın değiştirilmesinden geçen tedavi yöntemiyle gizli şekerin ortadan kaldırılabilmesi mümkündür. Sağlıklı beslenmenin hayatın her anında uygulanması ve aynı zamanda egzersizin hayata tam anlamıyla entegre edilmesiyle beraber, gizli şekerin tedavisinin gerçekleştirilebilmesi mümkündür. Aynı zamanda strese maruz kalmadan sakin bir yaşama sahip olmak da gizli şeker tedavisinde en önemli etkenlerden biri olarak kabul edilir. Hayatın içerisinde hem beslenmeyle hem de yaşama hareket kazandırmayla yapılan değişimler sayesinde çok daha iyi durumda olabilmek mümkündür.

Tamamen tedavisinin gerçekleştirilebilir olmasıyla beraber, şeker hastalığı yaşanmadan sağlık sorununun çözülebilmesi sağlanır. Herkes için aynı tedavi uygulamalarının tavsiye ediliyor olması, hayatın içerisinde değişim yapılması zorunluluğunu ortaya çıkaran temel faktörler arasında sıralanır. Gizli şeker sorununun yaşanmaması adına tedavi gerçekleştirilmesinin sonrasında da aynı hayat şartlarının sürdürülmesi, diyabet sorunu olmadan hayat şartlarının oluşturulmasında yüksek derecede fayda sağlayan temel unsurdur.

Gizli Şeker Diyet Listesinde Hangi Besinler Olmalı?

Gizli şekere sahip olanlar için diyet listesi programı oluştururken, diyetin içerisinde mutlaka dahil edilmesi gereken belli başlı besinler bulunur. Sağlıklı ve aynı zamanda gizli şekerin tamamen iyileştirilebilmesine yönelik olarak tedavi yöntemlerinden olan diyette yer alan besinlerin özenle seçilmesi gerekir.

Yumurta: Protein değeri açısından oldukça yüksek besin değerlerine sahip olan yumurta, özellikle beyazının tüketilmesiyle beraber hem doygunluğu sağlar hem de diyette önemli bir yer tutar. Kahvaltılarda ve belirli günlerde öğle yemeklerinde yumurtayı haşlayarak veya çeşitli varyasyonlarla omlet gibi tercihlerin oluşturulması diyet programının başarıya ulaşmasında etkilidir.

Yoğurt: Gizli şeker diyetinde ara öğünler önemli bir yere sahip olduğu gibi, yoğurt bu ara öğünlerin temel besini olarak ön plana çıkar. Sağlıklı besin değerlerine sahip olmasıyla beraber, her zaman tek başına veya çeşitli meyvelerle tüketilebilmesi mümkündür.

Meyveler: Glisemik indeksi düşük meyveler gizli şeker diyet programının vazgeçilmezleri konumunda bulunurlar. Elma, armut, kivi, mango ve şeftalinin glisemik indeks değerinin düşük olmasıyla beraber gün içerisinde diyet programına eklenebilmelerinde herhangi bir olumsuz durum bulunmaz. Meyvelerin belirli günlere bölünüp, çeşitlendirilmesinde yüksek derecede fayda vardır.

Tam Tahıllı Gıdalar: Tam tahıllı gıdalar, sağlıklı beslenmede en önemli yardımcı besin ürünleri olarak tanımlanırlar. Gizli şeker diyet programında sağlığı koruyarak düzenli beslenmeyi sağlayabilmek adına yulaf, pirinç ve mısır unundan oluşan besinlerin düzenli olarak tüketilmesi büyük bir öneme sahiptir. Tam tahıllı gıdalarda her açıdan maksimum derecede fayda sağlanabilmesi avantajı bulunduğundan dolayı, gizli şeker diyet programlarında hem öğle hem de akşam öğünlerine eklenebilirler.

Kuruyemişler: Besleyici özellikler yüksek olan kuruyemişler diyet programında ara öğünlerle birlikte kahvaltıda mutlaka bulundurulması gereken besinlerdir. Badem, ceviz ve fındık başta olmak üzere yağsız özelliğe sahip olan tüm kuruyemişler diyet programında olması gereken besinler sınıfında değerlendirilir.

Yağsız et: Et grubu, sağlıklı beslenmede yüksek derecede önem taşıdığı gibi aynı zamanda yüksek protein değeriyle birlikte gizli şeker tedavisi için az miktarda tüketilebilir. Et tüketiminin hem beyaz hem de kırmızı et tercihlerinde yağsız olması gerekir. Genel itibariyle ızgara yapılarak diyet programında tercih edilmeleri sayesinde oldukça kaliteli beslenme oluşturulur.

Balık: İçerdiği zengin besin değerleriyle beraber kaliteli protein kaynaklarından olan balıkta da kızartma olmayacak şekilde diyet programı içerisine eklenmesinde yüksek derecede fayda bulunur.

Dengeli beslenmeyi sağlayacak olan besinler, gizli şeker diyet programında olmaları ve düzenli olarak tercih edilmeleri sayesinde bireysel olarak beslenme şekli çok daha iyi duruma getirilebilir. Hem dengeli hem de bir o kadar da vücuda faydalı olan besinlerin tüketilmeleri sayesinde gizli şeker tedavisinin başarılı şekilde yürütülebilmesinde yüksek derecede avantaj elde edilebilmesi söz konusudur.

Gizli Şekeri Olan Kişiler Engel Raporu Alabilir mi?

Engel raporu alınmasına neden olabilecek sağlık sorunları için belirlenen şartlar gizli şekerden farklıdır. Engel durumunun oluşması adına gizli şekerin ilerleyerek şeker hastalığının ortaya çıkması zorunlu durumlardan birisi olarak kabul görür. Diyabetin gelişebilmesine neden olan sağlık sorunu olarak tanımlanan gizli şeker için engel raporu verilmesi mümkün değildir.

Gizli Şekeri Olan Kişiler Uzun Süre Aç Kalabilir mi?

Gizli şekerin en önemli belirtileri arasında sıklıkla yemek yeme isteğinin bulunuyor olmasıyla beraber, gizli şekeri olan kişilerin uzun süreli olarak aç kalabilmesi söz konusu olmaz. Yeme isteği olmasa bile kan şekerinde düşüş yaşanmasına bağlı olarak mide bulantısı, kötü hissetme ve bayılma gibi durumlarla aç kalınması nedeniyle rastlanabilir.

Gizli Şeker Yüklemesi Nasıl Yapılır?

Kan şekeri testinin yapılması gizli şeker yüklemesi olarak tanımlanır. OGTT testi olarak da biliniyor olmasıyla beraber kesin sonucun görülebilmesini sağlayan bir testtir. Gizli şeker yüklemesinin yapılması aşamasında, özel şekerli suyun hazırlanıyor olmasıyla beraber hastalık şüphesine dair laboratuvar sonuçlarının alınabilmesi mümkün olur. Yüklemenin yapılmasının ardından bireylerden kan örnekleri alınır ve toplamda 180 dakikalık sürelerde 30 dakikalık periyotlarda bu işlem tamamlanır. Gizli şeker yüklemesi herkes için aynı şekilde yapılıyor olmasıyla, hastalığın olup olmadığının net şekilde ayırt edilebilmesinde etkili olur.

Gizli Şeker Bilinmezse Ne Gibi Sonuçlar Ortaya çıkartır?

Gizli şeker bilinmiyorsa ilerleyebilmesi sonucunun görülebilmesi mümkündür. Diyabete kadar uzanan sonuçların belirli periyotlarda farklı seviyelerde ortaya çıkabilmesi ihtimalinin yüksek derecede olması nedeniyle gizli şekerin bilinmediği durumlarda hastalığın seyrinin daha tehlikeli şekilde ilerleyiş gösterebilmesi muhtemel olur. Gizli şekerin öğrenilebilmesi için özellikle risk grubunda olanların belirli zaman dilimlerinde test yaptırmaları yüksek derecede öneme sahiptir.

Gizli Şekeri Olan Kişiler Alkol Kullanabilir mi?

Alkol kullanımı genel olarak sağlık sorunlarını ortaya çıkarıyor olduğundan dolayı, gizli şekeri olan kişilerin alkol kullanmaları önerilmez. Kan şekerinde düşüş yaşanabilmesine neden olabilecek sonuçların ortaya çıkabilmesinde etki gösterebilen alkoller, gizli şekerin oluşabilmesine doğrudan etki eder.

Gizli Şeker Hastalığı Kalp Hastalıklarına Yol Açar mı?

Gizli şeker hastalığı kalp hastalıklarının nadiren tetikleyicisi olarak değerlendirilir. Tam anlamıyla etkisinin olduğu söylenemez olsa da, ilişkili olması nedeniyle kalp hastalıkları oluşumundan önce tedavinin gerçekleştirilmesi yüksek derecede önem taşır. Kalp hastalıklarıyla birlikte görülebilecek bir sağlık sorunu olması nedeniyle, gizli şekerin tedavisinin en kısa süre içerisinde tamamlanması yüksek derecede önem arz eder.

Gizli Şeker Hastaları Beyaz Şeker Tüketebilir mi?

Beyaz şeker, gizli şeker hastalarının tüketmemesi gerekenler sınıfında yer alır. Kan şekerinde değişimlerin yaşanması sorununu beraberinde getirebileceğinin görülmüş olmasıyla beraber beyaz şeker alternatifi olarak meyvelerden şeker alımının gerçekleştirilmesi gerekir. Gizli şeker hastaları için şeker tüketiminin beyaz şeker yerine esmer şeker olarak tercih edilmesi ve oldukça az seviyede gerçekleştirilmesi istenir. Diyet programı oluşturularak beslenme düzeninin uygulanmasında beyaz şekerin tüketilmemesi gerekliliği bulunur. Her hasta için aynı şekilde şekerden uzak durulması, tedavinin başarılı olmasını beraberinde getirir.

Gizli Şeker ile Diyabet Arasındaki Farklar Nelerdir?

Gizli şeker ve diyabet birbirlerinden farklı kavramlar olmalarıyla beraber, çoğunlukla karıştırıldıklarından dolayı bu konu hakkında net bilgiye sahip olmak önemlidir. Öncelikle belirtmek gerekirse, gizli şeker diyabet öncesi dönemi tanımlayan bir kavram olarak ayırt edici konumda bulunur. Bozulmuş glukoz toleransı olarak da tıp dünyasında adlandırılabilen bir sağlık sorunu olmasıyla beraber diyabetin gelişim süreci olarak tanımlanır.

Diyabet yani diğer adıyla şeker hastalığı ise Tip1 ve Tip2 olarak görülen bir sağlık sorunudur. Diyabette pankreas yeterli miktarda insülin üretememe durumuna sahip olabileceği gibi bunun yanı sıra üretilen insülinin etkili şekilde kullanılamaması da söz konusu durumlar arasında yer alır. Diyabet temel olarak bu şekilde sağlık açısından zararlı bir durum olmasıyla beraber, gizli şekerin devamı olarak oluşur.

Arasındaki farkın ayırt edilebilmesinde belirtilerin görülmesi açısından belirgin seviyede farkların olduğu görülebilir. Gizli şekerin kendisine özgün ayırt edici etkiler oluşturuyor olmasının yanında aynı şekilde diyabet de tamamen kendisine özel durumları getirir.

Tedavi edilebilirlik açısından da iki durum arasında da belirgin seviyede fark bulunur. Gizli şeker, diyabet öncesi dönem olduğundan dolayı henüz diyabet oluşmadan tedavi edilerek çözüme kavuşturulabilir durumdadır. Diyabet ise son evre olduğundan dolayı uygulanacak olan tedavide farklı yöntemlerin tercih edilerek vücuttaki insülin düzeyinin sağlıklı olacak şekilde ayarlanması zorunluluğunu beraberinde getirir.

Gizli Şeker Hastalığı Diyabete Dönüşür mü?

Gizli şeker hastalığı tedavi edilmediği durumda diyabete dönüşür. Belirtilerinin görülmesinin ardından gerekli olan gizli şeker testlerinin yaptırılması, teşhisin koyularak tedavinin başlatılabilmesinde önemlidir. Aksi takdirde gizli şekerin herhangi bir önlem alınmaması durumunda diyabete dönüşerek daha yüksek derecede sorunları ortaya çıkarabilmesi olasılığı ortaya çıkar.

Gizli Şeker Alternatif Tıp ile Tedavi Edilebilir mi?

Alternatif tıp, genel tanımıyla doğal ve geleneksel bitkiler yardımıyla hasta bireylerde tedavinin gerçekleştirilmesi durumudur. Gizli şekerin tedavisinde mevcut olan iki yöntem, etkili sonucun alınmasındaki doğal yöntemler olarak tanımlanırlar.

Beslenme ve düzenli olarak egzersiz yapmak, gizli şekerin tamamen iyileştirilebilmesinde etkiye sahiptir. Alternatif tıp bu noktada beslenme düzeni içerisine çeşitli bitkilerin çay halinde eklenmesiyle beraber uygulanabilir durumdadır. Gizli şekerde tedavi, genel anlamda hayatın değiştirilmesi gerekliliğine sahip olduğundan dolayı sadece alternatif tıp tercih edilerek hastalığın iyileştirilmesi beklentisi olumsuz sonuçlar oluşturabilir.

Gizli Şeker Tedavisinde Cerrahi Operasyon Yapılır mı?

Hayır, gizli şeker tedavisinde cerrahi operasyon yöntemine hiçbir zaman başvurulmaz. İlaç uygulaması gibi herhangi bir ekstra uygulamanın da yapılmıyor olmasıyla beraber, gizli şeker tedavisinde sadece beslenme alışkanlıklarının yeniden düzenlenerek diyet uygulanması ve bununla birlikte düzenli olarak egzersiz yapılması söz konusudur. Cerrahi operasyon olmadığından dolayı gizli şeker tanısı konulan her hastanın en kısa süre içerisinde gerekli olan şartlarda tedavi uygulamalarına başlayabilmeleri mümkündür.

Gizli Şekeri Olan Kişiler Agresif ve Sinirli Olur mu?

Gizli şeker hastalığını yaşayan bireylerde agresiflik ve sinirlilik durumunun görülebilmesi olası sonuçlar arasında yer alır. Genel olarak hastalığın belirtileri arasında yer alıyor olmalarıyla beraber ani olarak ortaya çıktıklarının görülebilmesi muhtemeldir. Her bireyde aynı şekilde görülebilmesi muhtemel olmadığı gibi genel itibariyle belirgin seviyede kendisini gösteren durumlar olarak değerlendirilirler.

Gizli Şekeri Olan Kişiler Açlık Durumunda Bayılabilir mi?

Açlık durumunda vücudun kan şekeri olması gerekenden daha düşük seviyeye geldiğinden dolayı, bayılma gerçekleşir. Gizli şekeri olmayanlarda da aynı sorunun görülebiliyor olması nedeniyle açlık durumunda bayılma durumunu yaşanabilmesi muhtemel durumlardan biri olur. Kan şekeri seviyesinde düşüş olması nedeniyle gizli şekeri olanlarda bayılma yaşanabilmesi muhtemeldir.

Gizli Şeker Kalp Krizine Sebep Olabilir mi?

Gizli şeker hastalığı bazı kalp hastalıklarıyla ilişkili olsa da doğrudan kalp krizine yol açtığı tespit edilmediğinden dolayı bu sorunun cevabı hayır olarak cevaplanır. Kalp krizinin oluşumuna neden olabilecek diğer kalp hastalıkları için gizli şekerin ilerleyerek, diyabet yani diğer adıyla şeker hastalığına dönüşmesi nedeniyle istenmeyen sonuçların görülmesi ihtimali artar. Kalp krizine yol açan durumların oluşumuna neden olabilecek şeker hastalığının oluşmasının öncesinde tedavi gerçekleştirilmelidir.

Gizli Şeker Oluşumunda Kilo Faktörü Önemi Nedir?

Normalden fazla kiloya sahip olanlarda ve obeziteye sahip olanlarda gizli şeker oluşumu görülebilmesi muhtemel durumlar arasında bulunur. Kilo faktörü yüksek derecede önem taşıyor olmasıyla beraber, ideal kilo seviyesine sahip olan bireylerde gizli şekerin görülme oranı 2.5 kat daha az seviyededir.

El Titremesi Gizli Şeker Belirtisi midir?

El titremesi genel olarak şeker hastalığında yaşanabilmesi muhtemel belirtilerden birisi olmasıyla beraber gizli şekeri olan hastaların bazılarında da görülebilir durumdadır. El titremesi, nadiren gizli şeker belirtisi olarak görülüyor olduğundan dolayı genel itibariyle görülen diğer belirtilerin dikkate alınması daha doğru olur. Şeker hastalığının yanı sıra el titremesini ortaya çıkarabilecek pek çok farklı durumun yaşanabilmesi de muhtemeldir. Bir belirti olup olmadığını anlayabilmek için doktora başvurmalısınız.

Gizli Şeker Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Gizli şeker tedavisi hayat tarzı değişiklikleri ile yapılır. Diyabetin ortaya çıkmaması için de bu değişimlerin hızlıca yapılması, oldukça kararlı şekilde de yürütülmesi gerekmektedir. Tedavi için uzman bir diyetisyen tarafından beslenme listesi hazırlanır. Bu listeye büyük özen gösterilmelidir. Ayrıca günlük olarak spor egzersizlerine başlanmalıdır. Sigara ve alkol bırakılmalı, şeker ise hayattan tamamen çıkarılmalıdır. Tüm bu süreç vücut kitle indeksi normale dönene, doktor da bunu onaylayana kadar devam etmelidir. Tedavi süresi hastadan hastaya göre değişmektedir.

Gizli Şeker Tedavisi Olunmazsa Ne Olur?

Gizli şeker diyabetin öncüsüdür. Anlaşılması oldukça güçtür ve tedavi edilmediği takdirde mutlaka diyabete dönüşmektedir. Diyabetin ölümcül sonuçlarını, gizli şeker tedavi edilmediğinde yaşamak mümkün olduğundan dolayı gizli şekerin mutlaka tedavi edilmesi gereken bir öncü hastalık olduğunu söylemek mümkündür.

İlgili Bölümler